PORTOLA VALLEY ∣ Tamamlandı ♕

By bsrarikan_

1.8M 101K 20.9K

" Her doğum içimizdeki sancının sesidir. " " Değerli sağlık çalışanları , Portola Valley kasabasında çalışaca... More

♕Tanıtım♕
♕1.bölüm♕
♕2.bölüm♕
♕3.bölüm♕
♕4.bölüm♕
♕5.bölüm♕
♕6.bölüm♕
♕7.bölüm♕
♕8.bölüm♕
♕9.bölüm♕
♕10.bölüm♕
♕11.bölüm♕
♕12.bölüm♕
♕13.bölüm♕
♕14.bölüm♕
♕15.bölüm♕
♕16.bölüm♕
♕17.bölüm♕
♕18.bölüm♕
♕19.bölüm♕
♕20.bölüm♕
♕21.bölüm♕
♕22.bölüm♕
♕23.bölüm♕
♕25.bölüm♕
♕26.bölüm♕
♕27.bölüm♕
♕28.bölüm♕
♕29.bölüm♕
♕30.bölüm♕
♕31.bölüm♕
♕32.bölüm♕
♕33.bölüm♕
♕34.bölüm♕
♕35.bölüm♕
♕36.bölüm♕
♕37.bölüm♕
♕38.bölüm♕
♕18 Mart ♕
♕39.bölüm♕
♕40.bölüm♕
♕41.bölüm♕
♕42.bölüm♕
♕43.bölüm♕
♕44.bölüm♕
♕Yürek Mürekkebi Karahindiba Tozuna Damladı♕
♕ 45.bölüm♕
♕ 46.bölüm♕
♕47.bölüm♕
♕48.bölüm♕
♕49.bölüm♕
♕50.bölüm♕
♕51.bölüm♕
♕52.bölüm♕
♕53.bölüm♕
♕54.bölüm♕
♕55.bölüm♕
♕56.bölüm♕
♕57.bölüm♕
♕58.bölüm♕
♕59.bölüm♕
♕60.bölüm♕
♕61.bölüm♕
♕62.bölüm♕
♕63.bölüm♕
♕64.bölüm♕
♕65.bölüm♕
♕Karahindiba Tozu Satırlara Bulandı♕

♕24.bölüm♕

29.3K 1.5K 506
By bsrarikan_

"Rex'in yanında huzurlu görünüyordun." dedi Rosalie , o sabah uyanır uyanmaz.Günlerden pazar olmasına rağmen tatil olan tek günümüzü de uyuyarak tüketmek istememiştik.

"Bilmem , "dedim.Dün gece barakaya döndüğümde Rosalie'nin benden önce gelmiş olabileceğini hesaba katmamıştım.Gecenin karanlığına aldırmadan bizi gözetlediğine artık emindim.

Rosalie sırıtarak "Sana eşlik edecek kadar da centilmen."dediğinde beyaz geceliğimin iplerini çözmekle meşguldüm."Tıpkı Nelson'un sana eşlik etmesi gibi mi?" diyerek konuyu değiştirdim.

Saçlarını saran bigudilerden birini çıkartarak yatağın üzerine gelişigüzel fırlattı."Nelson'la güzel zaman geçiriyoruz." bir an duraklayıp aydınlık bir gülümsemeyle "Tahmin ettiğimden de güzel."dedi.

Tanrı aşkına, Arnold Robert olayını yeni atlatmış sayılırdı ve başka birine böylesine kısa bir sürede bağlanmasını mantığım kabul etmiyordu.Ayrıca  övmekten hoşlandığı Nelson'da beni iten bir şeyler vardı.

"Giselle, " dedi Rosalie kendinden emin bir şekilde."Sana söylemek istediğim bir şey var. Nelson ve ben dün gece -"

Barakanın sürgülü kapısı kendine has gürültüyle açıldığında Rosalie'nin yavan cümlesi boş duvarda yankılandı fakat bir etkisi olmadı.

Firuze Taheri, birkaç adımla içeri girerek tek eliyle dengelemeye çalıştığı bakır demliği bez dolabın yanındaki ufak masaya bıraktı.

"Çay, rahatlatır."dedi her bir kelimesini vurgulayarak.

Genç hemşirenin odaya yönelmesiyle arkasına saklanan Afgan çocuğu fark ettim çocuk, kara gözlerini yere dikmiş eski kilimin desenlerini izlemekle meşguldü. Firuze, çocuğun elindeki beyaz tabağı aldığında sekiz- on yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim erkek çocuğu koşarak uzaklaştı. Başhemşire bakışlarını beyaz tabakta sabitledi.

"Celabi ise..."duraklayıp dudaklarını ıslattı" Afganistan'ın geleneksel tatlısıdır.Beğeneceğinizi düşündüm." 

Rosalie genç kadının elindeki tabağa uzandığında Firuze, başıyla selam vererek sürgülü kapının ardında kayboldu. Rosalie ve ben şaşırmış bir halde birbirimize baktık.Demlikten yayılan yeşil çayın mucizevi kokusu burnuma dolduğunda sürgülü kapıyı iterek genç kadının peşinden gittim.

"Başhemşire Taheri, bir dakika lütfen."

 Omuzlarını dikleştirerek geriye doğru baktı " Evet? "

Aramızdaki mesafeyi birkaç adımla yok ettiğimde açlıktan guruldayan midemi duymamasını diledim." Her şey için teşekkür ederiz." dedim bir çırpıda.

Genç kadının yukarıya doğru kıvrılan dudaklarında huzurun izleri vardı.Koluma hafifçe dokunarak " Teşekküre lüzum yok zira teşekkür etmesi gereken biri varsa o da benim."dediğinde şaşkın bakışlarıma engel olamayarak "Neden?" diye sordum.

Firuze nazik bir ifadeyle "Dün Bay Nelson'a karşı beni desteklediğiniz için."dedi.Bu ufak ayrıntıya takılması beni etkilemişti.

Barakaya geri döndüğümde, Rosalie'yi her zamanki gibi bez dolabın önünde elbise seçerken buldum."Rosalie?" diye seslendim beni duymasını umarak. Dekolteli beyaz bir elbiseyi üzerine geçirdiğinde"Bir yere mi gidiyorsun ? " diye sordum cevabını bildiğim halde.

Saçlarını saran bigudilerden kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla iç çekti.

"Nelson bugün beni Bala Hisar'a götürecek."

Bir an için içimdeki boşluğun sızladığını hissettim.

"Ben düşünmüştüm ki birlikte kahvaltı edip pazar tatilini değerlendiririz tıpkı eski günlerdeki gibi."

Rosalie , celabi adı verilen tatlıdan bir ısırık alarak "Tatlım , birlikte değerlendirecek dünya kadar vaktimiz olacak , ama şimdi Nelson'a verdiğim sözü tutmalıyım."dedi.


Rosalie, kendi kaderini takip ederken , Nelson da kendi kaderine hazırlanıyordu. Nelson'un yatağına uzanmışlardı ; nefes alıp vermeleri dışında , arada yalnızca Nelson'un inleme sesi duyuluyordu. Rosalie , genç subayın karnına dayanarak uzanmıştı ; o da hafifçe Rosalie'nin saçlarını ve boynunu okşuyordu. Rosalie gün geçtikçe Nelson'un uzvunun dehşet verici olduğunu fark ediyordu.Ancak artık onun Cennetinde olma düşüncesi kafasına yatmış ; sevdiğine daha da yaklaşmak için yanıp tutuşmaya başlamıştı.Birkaç kez dudaklarını ısırmıştı ama Nelson tekrar ısırmasını istiyordu.

Rosalie, Nelson'a sürtünerek onun güçlü kollarına dokundu. Nelson da kendisine ait olan bir eşyayı bu benim dercesine kendisine çekti ve onun bu hareketi şimdiye kadar ki davranışlarından en sert olanıydı.

"Rosalie..."dedi Nelson nefes alış verişi kontrolünden çıkmıştı. Rosalie ona tekrar baktığında fare ve sineklerle kaynayan iğrenç odadan tiz bir ses yükseldi. Genç kızın vücudu titredi. Nelson vahşi, çatlak bir sesle "Soyun,"dedi. Rosalie emre itaat eden bir köle gibi beyaz elbisesini çıkarttı.Üzerinde iç çamaşırları dışında bir şey kalmamıştı. Nelson susuzluğun verdiği hararetle " Çok güzelsin"diye fısıldadı.Pençesini uzatarak beyaz göğsüne dokundu.Tek hamleyle sutyenini aşağı kaydırdı. Rosalie karşısındaki adama  baktığında korkudan tir tir titriyordu.

"Cesur ol."

Nelson pençesini aşağıya indirerek halinden memnun bir vaziyette Rosalie'ye baktı.

"Aşkımdan kör olmanı istiyorum."

Duyguların yoğunluğundan hassaslaşan teni pembeleşmişti engel olamadığı gözyaşlarından biri yanağından süzüldüğünde aptal gibi göründüğünü biliyordu. Nelson avına yaklaşan usta bir avcı edasıyla  iyice sokularak kusursuz bir çatalı andıran bıçağını Rosalie'nin gözlerine soktu. Rosalie'nin kafatasının gerisinde kanla karışık yoğun bir sıvı aktığında , Çığlıkları göğü inletiyordu.Acımasız parmak uçlarıyla genç kızın göz yuvalarına dokundu.Parmaklarını kaldırıp baktığında üzerleri kanlıydı parmağını yalayarak " İşte şimdi oldu."diye tısladı.


"Giselle sen iyi misin?"

İnce sesi zihnimde yankılandığında başımı sallayarak onu onayladım. Rosalie'nin merak dalgası etrafımızı sardığında "Tanrım, iyi görünmüyorsun.Şu haline bir bak."diyerek ufak el aynasını uzattı."Eğer yanında kalmamı istersen Nelson bunu anlayışla karşılar."dediğinde adını duymamla birlikte midemin kasıldığını hissederek öğürme isteğimi bastırdım.

"Ben...ben iyiyim." dedim zoraki bir nefesle.Tanrım, bu da neydi böyle?

Nelson ile Bala Hisar gezisi, Rosalie için mutluluk hormonu salgılayan bir eylemdi ; fakat yine de elimde olmayan nedenlerden ötürü tedirgin olmuştum.

Umursamaz bir tavırla çantasına uzandı " Pekala, iyi olmana sevindim.Benim için endişelenme dışarıda bir şeyler atıştırırım." Ardından yanağıma uzanarak ufak bir buse kondurdu.Bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladığımda Rosalie çoktan gitmişti.

*

Öğle güneşi barakaya vurduğunda saatin epey ilerlediğini fark ettim.Burada kalıp sıcakla baş edebilirdim ; fakat bunun yerine Firuze'nin getirdiği tatlıyı ufak bir kaba boşaltıp su dolu matarayla birlikte çantama attım.

Doğru otobüse bindiğimden emin olduğumda Bay Burkley'in yardım grubuna katılmakla hayal ettiğim ortamın bu olmadığını düşünüyordum.Öğle güneşi gözlerimi kamaştırdığından otobüsün camına özensizce asılı kalın perdeleri çekerek yüzüme siper ettim.

Dakikalar sonra Qargha Gölüne giden toprak yolda yürürken dün gece Rex'le paylaştığımız ufak sırrı düşündüm.Onu düşünmek kalbimin ritmini değiştiriyordu.Köşeyi döner dönmez çalıların arasındaki büyük kayanın tıpkı bıraktığımız gibi durduğunu fark ederek gülümsedim.Uzun sarı otları elimle aşarak kendime geçebileceğim kadar bir alan açtığımda göğüs kafesimden taşan ses kulaklarımda yankılandı. Rex buradaydı.

"Merhaba, seni burada görmeyi beklemiyordum."dedim temkinli bir ses tonuyla. Elindeki odunları yere bırakarak kırışmış gömleğinin kollarını kıvırdı.

"Merhaba, doğrusunu istersen ben de gelmeni beklemiyordum."

 Elinin tersiyle alnını sildiğinde uzunca bir süredir burada olduğunu düşünerek "Su ister misin?" diye sordum.

Ellerindeki tozu pantolonuna sildi "Kulağa hoş geliyor."

Çantama uzanarak matarayı çıkarttığımda Rex sabırsız bir ifadeyle suya uzandı.Çenesinden damlayan su damlalarına aldırmadan mataradaki suyun yarısından fazlasını tek seferde içti.Odunları özenle dizmeye başladığında ise daha fazla dayanamayarak "Ne yapıyorsun ?" diye sordum.

Rex kayayı işaret etti "Ufak sırrımızın daha korunaklı bir yere ihtiyacı olduğunu düşündüm."

Hayal kırıklığımı yansıtmamaya çalışarak "Yarım kalan besteyi tamamlayacağını sanıyordum." dedim.

Özenle dizdiği odunlar ufak bir oda şeklini aldığında "Her sanatkarın rahat çalışabileceği bir alana ihtiyacı vardır."dedi.

"Müziği seviyorsun."dedim soru değil bir cümleydi bu. Rex bakışlarını elindeki işten ayırmadan "Kaliteli müziği sahte insanlara tercih ederim."dedi.

Dizdiği odunlara gururla bakarak "İşte,"diye devam etti "Ufak sırrımız artık daha güvende olacak gördün mü ? "

"Bu malzemeleri nereden buldun ?"diye sordum yerdeki eski malzemeler dikkatimi çekmişti.  Muzipçe sırıttı "Bay Burkley'in deposundan aldım." 

"Bay Burkley burayı biliyor mu?"dedim şaşkın bir ifadeyle. Rex yanıma oturdu "Onu görmedim ben sadece işe yaramaz bir kaç malzemenin derdindeyim."

Bay Burkley'in şehir dışında olduğunu bilmeyen yoktu.Bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladığımda "Yarın ufak korunağa bir kapı takmayı planlıyorum."dedi onu heyecanlı görmek hoşuma gitmişti.

"Peki ya sonra ? "

"Sonra belki bir masa ufak bir lamba..." sözünü keserek "Amerika'ya döndükten sonraki planın nedir?" dedim sesim beklediğimden daha cesur çıkmıştı.Uzak bir noktaya dalarak iç çekti.

"Aslına bakarsan şu anda bunu düşünmek istemiyorum.Ailem para kazanmamı sağlayacak bir meslek edinmemi istiyor." bakışlarını yüzümde sabitleyerek acı acı güldü "Doktor olsam babam şüphesiz gurur duyardı ; fakat ben konservatuvara gitmeyi düşünüyorum."dediğinde nefesimin kesildiğini hissettim.

"Doktor olmak kendi tercihin miydi?"

Bu beklenmedik soru karşısında her zamanki basit yanıtımı verdim."İnsanlara yardım etmeyi seviyorum evet, kendi tercihimdi."

Aramızdaki sessizlik bir süre devam ettiğinde sandaletlerinin ucuyla kuru toprağa birtakım şekiller çizmeye başladım.

"Şu arkadaşın,"dedi Rex Rosalie'den bahsettiğini biliyordum."Nelson'la takılıyor ona fazla güvenmemesini öneririm." dediğinde Nelson'un adını duymak zihnimdeki görüntülerin tekrar canlanmasını sağlamıştı irkilerek "Bildiğin bir şeyler mi var?" diye sordum. Rex omzunu silkti "Sadece bir his."

Ela gözleri güneşin altında daha koyu bir renge bürünmüştü.Yanaklarımın kızardığını hissederek çantama uzandım tedirgin edici şeyleri düşünmek istemiyordum bunun yerine şerbeti çoktan erimiş tatlıya uzandım.

"Fena görünmüyor."dedi Rex bir parçayı ağzına atarak.Onu başımla onaylayarak ufak bir parçayı ağzıma attığımda bu tadı sevdiğimi fark ettim.

Uzun denilebilecek bir süredir onun yanındaydım ve içimdeki boşluğun bir nebze de olsa dolduğunu hissediyordum. Rosalie'nin barakaya dönmüş olma ihtimalini düşünerek yavaşça doğruldum.

Anlamaya çalışan tutkulu gözlerini dudaklarıma kenetlediğinde bakışlarımı göle çevirdim.Tanrım, neden böyle hissediyorum ? diye geçirdim içimden. Aramızdaki bir nefeslik mesafeyi sıfıra indirdiğinde gözlerimi kapatarak olacakların beklentisiyle ürperdim. Genç subayın tüy kadar hafif parmakları dudağıma dokunduğunda gözlerimi kırpıştırdım.

"Şerbet..."

"Beni tatlı mı buluyorsun?"

"Ağzının kenarında bir leke var."

"Ne ?"

Aman Tanrım! nasıl göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu el çabukluğuyla ağzımı sildiğimde göz ucuyla adamın güldüğünü gördüm.Hangi cüretle beni öpeceğini düşünmüştüm ki Lanet olsun! Yerimden panikle kalkarak hızlı adımlarla yürüdüm.

"Nereye gidiyorsun?" imalı ses tonunu gülüşlerinin arasına düğme misali iliştirmişti. Bakışlarını üzerimde hissetmek dün geceyi hatırlamama sebep olmuştu.

"Hey bir dakika !"

Gür sesiyle durdum fakat arkama dönmedim.

"Korkarım yanlış yöndesin.Barakalar bu tarafta."

"Elbette biliyorum," dedim "Ben sadece..." doğru cümleleri bulmaya çalışarak zaman kazanıyordum.

"Sen sadece farklı senaryolar kurdun hepsi bu."

Her ne kadar yüzüne bakmasam da sırıttığına emindim. Tanrım, aptal gibi görünüyordum ve yapabileceğim pek bir şey yoktu.Omzumun üzerinden ona baktığımda ağzının aralık olduğunu gördüm.O da aynı şeyleri mi hissediyordu ? Bir şekilde söylediklerimden daha fazlasını biliyordu.Ya da en azından daha fazlasını hissettiği kesindi.

Sağa doğru dönerek bir an için dengemi kaybettiğimi sandım.En sonunda " Senaryo kurma sırası bende."dedi.Mahcup bakışlarımı kaçırdım "Gitmeliyim."

Kımıldamadan gözlerini aşağıya dikti ve sonra yumuşak bir of çekip havaya üfleyerek "Pekala, Doktor Hanım nasıl isterseniz."dedi.

Barakaya döndüğümde, Rosalie henüz gelmemişti.Akşam yemeğine kadar kitap okuyacak zamanım vardı.Hamlet'in sararmış sayfalarına dokundum.

Talihe katlanıp yaşamak mı , yoksa bir hançer darbesiyle hesabı kesmek midir önemli olan ?

Rastgele açtığım sayfadaki satırları usulca mırıldanarak yaşadığımız günü düşündüm. Rosalie, taş zemin sanki kutsal bir yemişcesine ayak parmaklarının ucunda odaya girdiğinde yüz yıllar öncesinden günümüze dönmenin sersemliğini yaşıyordum.

"Selam , Giselle. Nasılsın?"

Kaldığım sayfayı katlayarak doğruldum."Yeni doğmuş ; fakat kanla vaftiz edilmiş gibiyim."dedim bir çırpıda."Neşeli görünüyorsun günün güzel geçmiş olmalı."

"Güzeldi."diye mırıldandı Rosalie başka bir şey açıklamaya gerek duymadan randevusuyla ilgili ayrıntıları benimle paylaşmaması canımı sıkmıştı fakat kendini hazır hissettiğinde yine eskisi gibi olacağımızı biliyordum bunu umut ederek bakışlarımı kaçırdım.

*

Ertesi gün öğle yemeğinde "Buraya alıştınız mı ?"diye sordu Ahraz.Sesinde farklı bir şeyler sezdim.

"Her şey harika , "dedi Rosalie sarı buklelerinden birini savurarak.

"Nelson'la yakışıyorsunuz."dediğinde asıl meselenin bu olduğunu anladım.

Başhemşire Firuze'nin masaya yaklaşmasıyla birlikte bir an sessizlik oldu.

"Her şey yolunda mı?"

"Elbette Bayan Taheri."

Ahraz'ın Rosalie'yi dürttüğünü gördüm "Nelson'la nasıl yolunda olmasın ki!"

Ahraz'ın yorumları canımı sıkmıştı öğleden sonra, ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak kolileri paketlemek dışında bir görevimiz yoktu.Mesai bittikten sonra barakanın loş ortamına yönelerek ufak plastik masayı ve Bay Burkley'in çöp kovasında bulduğum eski bir lambayı yanıma alarak Qargha gölünün yolunu tuttum. Rosalie her zamanki gibi geç gelecekti.Anlaşılan o ki, ikimizinde sırları vardı.

Odunlardan yapılma ufak odaya yaklaştığımda ufak korunağın bir de kapısı olduğunu gördüm.Demek Rex söylediğini yapmıştı.Ne yani o burada mıydı? Nefesimi tutarak etrafa bakındığımda herhangi bir ses duymadım.Vakit kaybetmeden ufak masayı ve lambayı çıkarttım ne var ki odanın kapısı kilitliydi.Sıcak nedeniyle havaya kalkan toz genzimi yakmıştı.Kayalardan birinin üzerine oturarak elimi çantama attım.Her zaman okuyacak bir şeyleri taşımanın verdiği haklı bir gururla neyi beklediğimi bilmeden eski kitabın o tanıdık kokusunu içime çektim.Güneşin kızıl gölgesi yüzüme vurduğunda en sevdiğim balkon sahnesine gelmiştim bile. Ayağa kalkarak geniş kayanın üzerine çıktım.İçimdeki boşluğu dolduracak cümleler dilimin ucuna geldiğinde usulca serbest bıraktım.

"Ah Romeo!Neden Romeo'sun sen ?

İnkar et babanı adını yadsı.

Yapamazsan yemin et sevdiğine

Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben."

Elimi çeneme yaslayarak gözlerimi kapattım.

"Benim düşmanım olan adındır yalnızca Sen sensin. Montegue olsan da.Hem Montegue nedir ki ? Ne eli bir erkeğin, Ne ayağı ne kolu ne yüzü ne de başka bir parçası. Ne olur başka bir ad bul kendine.Adın ne değeri var ? Şu gülün adı değişse bile kokmaz mı aynı güzellikte ?Romeo'nun adı da Romeo olmasaydı Kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı.

Romeo , bırak at bu adı !

Senin parçan olmayan bu ada karşı al bütün varlığımı."

Qargha Gölüne karanlık çöktüğünde ufak bir kuşun tiz sesi yankılandı.Çalılıklardan gelen hışırtı sesiyle aniden irkildim.Göz kapaklarımı hafifçe araladığımda varlığımın her bir zerresi yaşadığımı hissediyordu.

Ay , yapraksız otların kalın kördüğümüyle kesilmiş,karanlık göldeki yosun dilimleriyle katlanmıştı.Kalbimin atışını kulaklarımda duyduğum bir anda Onu gördüm.Kuruyan dudaklarını ıslatarak yanıma yaklaştı.Ben ne söyleyeceğini büyük bir merakla beklerken O :

"Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.

'Sevgilim' de ki, vaftiz olayım yeniden,

Romeo değilim bundan böyle ben."dedi.

Nefesimi tutmuş beklerken sağ elini uzatarak devam etmemi ima eden bir işaret yaptı.

"Kimsin sen?" dedim sesim titriyordu."Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen kim ?"

"Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,Nefret ediyorum adımdan ben de sana düşmandır diye.Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu."

Buğulanan bakışlarında erimek istiyordum.

"Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım, Ama bu sesi tanıyorum:Sen Romeo değil misin? Montegue'lerden olan." 

Bakışlarımı panikle göle çevirdim.

"Nasıl geldin buraya söyle, hem niye ? Bahçenin duvarları yüksek zor aşılması,Kim olduğunu düşün bir de, Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse."

Rex , yüksek kayaya yaklaşarak ;

"Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları, durduramaz çünkü sevgiyi taştan sınırlar;hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var! Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar."dedi.

Gözlerine baktığımda repliğimi unutmuştum.Çaresizlik içinde yüzüne baktığımda tek hamleyle kayanın üzerine çıktı.

"Saklar beni onlardan gecenin pelerini ; Kimileri hayatıma son versin ne çıkar, yeter ki sen sev beni ;Geç ölmektense senin sevginden yoksun yaşamıma son versin kinleri daha iyi."

"Kim yardım etti sana burayı bulman için?"

Rex , eliyle yanağıma dokunduğunda zaman dursun istedim.

"Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak; O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.Denizci değilim ama uzak denizlerde yıkanan Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen ,Sana ulaşmak için açılırım denizlere."

"Biliyorum."diye mırıldandım."Gecenin maskesi var yüzümde,Olmasaydı eğer ,duyduğun için demin söylediklerimi Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın."

Düşlerimin Romeo'su sarı otları işaret etti.

"Sevgilim şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen kutsal ayın üzerine yemin ederim ki..."

Parmaklarımla dudağına dokundum ; kor gibiydi.

"Hayır! Yemin etme kararsız ay üzerine sakın; Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi , değişken olur sonra senin de aşkın."

"Ne üstüne yemin edeyim ?"

"Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,O Tanrı bilip tapındığım sevimli varlığın üstüne et yeminini Ben sana inanırım."

Kuş yeniden öttüğünde ,"Seslendiler içeriden, hoşça kal, canım sevgilim! Geliyorum dadıcığım! Unutma beni tatlı Montegue!"dedim.

Hüzün dolu bakışları kalbimi deliyordu.

"Ancak senle yaşar ruhum!"dediğinde gözlerim dolmuştu.

"Binlerce kez iyi geceler sana!"dedim.

"Binlerce kez kahrolsun gece, senin ışığın yok ise öğrenciler nasıl ayrılırsa ders kitaplarından öyle koşar seven sevdiğine. Giderken okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler , öyle ayrılır seven sevdiğinden."

"Neredeyse sabah olacak; artık git sen; yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme; yaramazın elinden bir parça salıverip de sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp ipek bir iplikle geri çektiği bukağı burulmuş bir tutsak gibi."

Kayadan inmek için bir hamle yaptığımda Rex , "Keşke kuşun olsaydım!"diye mırıldandı.

"Ne iyi olurdu tatlım!"diye fısıldadım saçlarım terden sırılsıklam olmuştu."Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni."

"İyi geceler! Romeo'm elveda!

Ayrılık öyle tatlı bir keder ki

Sabaha dek iyi geceler sana!

Rex ,söylemesi gereken repliğe aldırmadan bileğimi tuttu.Gölün karanlık imgesi zihnimde kayıp gidiyordu.Utanç ya da korku yerine, arzumu besleyen bir bütünlük hissediyordum.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında kayanın altımdan kayıp gittiğini hissettim. Rex, benim Adem'imdi ben ise onun Havva'sı. Dudaklarım onun elması ben ise yasaklanmış dünyaya açılan penceresiydim.

Benliğimin karanlığa doğru alçaldığından emin olamasam da emin olduğum tek şey : Bu gece yalnızca Rosalie'nin huzurlu uyumayacağı gerçeğiydi.

Değerli Portola Valley ailesi ,

Bu bölümde  defalarca izlediğim Romeo & Juliet filminden bir sahneye yer vermek istedim umarım beğenmişsinizdir. (Bölüm videosunu izlemeniz şiddetle tavsiye edilir.)

1979'un Romantik çiftlerini nasıl buldunuz ?

► Bölüm videosu; Romeo ve Juliet (2013)_ Balkon sahnesi ♫

► Dikkat Turuncu ★'ı es geçmeyin lütfen!

Continue Reading

You'll Also Like

842K 37.1K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
321K 2.6K 4
Bu hikâye, ne yazık ki çiçekler ve kalplerden ibaret değil. Bu hikâye, çiçekler ve dikenlerle çevrili. Vücudu kadar ruhu da yaralarla dolu olan Efran...
KAYIP By Dram Kraliçesi

General Fiction

210K 5K 3
Özgür olmak. Hissetmek. Keşfetmek. Tüm yaptıklarımın tek sebebiydi bu üç madde. Her şeyin tek sebebi. Özgür olmak istiyordum. Hissetmek istiyo...
3.9M 234K 65
Şu an tam olarak neredesiniz? Yirmi numaralı otobüsün üçüncü koltuğunda mı? Evde, okulda ya da iş yerindesiniz. Kısa bir mola verdiniz ve pencere ken...