Hüzünlerini Sesi

16 5 0
                                    

Zaman geçiyordu, saatler, günler. Ama ruhum bir yerde takılı kalmıştı. Ruhumun diğer yarısında. Son gördüğümde mavilerinde yaş ve hüzün vardı. En önemlisi derinlerde gördüğüm gizli saklı bir duygu.Sanki suçluluk duygusu gibi. Fakat ne olduğunu bilmiyordum. Çünkü susturmuştum. İlk defa birini susturmuştum. Konuşmasın istedim. Zaten herşey susarak olmuyor muydu? Bu defa sussa ne olurdu ki?

O gün gözlerime başka duygularla bakarak çekip gitmişti.Yüreğim, bakışlarım onda takılı kalmıştı. 

Sonra bir kaç gün içerisinde suçsuzluğum tamamen ıspatlanmış hastaneden taburcu olmuştum. Ancak tedavim artık İzmir'deki evimde devam edecekti. Hastane benim için tehlikeli olduğundan evime bir hemşire ve her gün gelen doktorumla iyileşmeye çalışıyordum.
 
Kimseye zorluk çıkartmadan ilaçlarımı düzgün alıyor ve uyuyordum. Fakat iyileşmeye gücüm yoktu. Zorluyordum kendimi sevdiklerim için Liya yaşamaya devam etmek zorundasın.

Başarmak zorundasın. Her gün kendime sessizce fısıldıyordum, gel görki olmuyordu. Çünkü hayatımda biri eksikti. Bir çift mavi göz. En son ziyaretinden sonra bir daha yüzünü görememiştim. Ne hastane çıkışıma gelmişti, ne evime?Günlerdir yüzünü görmüyordum. Sadece bir kaç sefer sesini duymuştum. Dediğine göre çok gizli bir operasyona çıkmıştı. Ondan gelemiyordu yanıma.

Evimde ise ailemle ve büyük koruma ordusuyla kalıyordum. Bir hapishaneden çıkmış diğerine girmiştim. Bahçeye çıktığım an bile peşimde birileri oluyordu. Eve gelen misafirler bile büyük titizlikle aranıyordu. Bütün bunların sebebi  Ece'nin hala yakalanmamış olmasıydı ve benim için tehlike hala devam ediyordu.
Ayaz belkide o kadının peşindeydi ama kimse birşey söylemiyordu.

Diğer taraftan ailem. En önemlisi kırgın olduğum annem. Yanımdaydı, Aslan'ın acısıyla baş etmeye çalışırken birde benimle ilgileniyordu. Yemeğimi kendi elleriyle yediriyor, banyo yaptırıyor saçlarımı tarıyordu. Uyurken bile yalnız bırakmıyor hep baş ucumda oturuyordu. Benimle ilgilenirken kendini unutmuştu. Ne uyku düzeni vardı, ne doğru dürüst yemek yiyordu.

Şuan da hayatında sadece ben vardım. Bana birşey olmasından korkuyormuş gibi hep diken üstündeydi. Eskisi gibi şefkatle bakıyordu. O gün hastanede baktığı gibi değildi. Bir suçlu gibi hissettirmiyordu. Kardeşimin ölüm sebebini artık bana yüklemiyor gibiydi.

Fakat ben ona karşı bomboştum. Herkese karşı bomboş, suskun sadece gökyüzünü izleyen insana dönüşmüştüm. O insandan Ayaz sayesinde biraz olsa çıktım sanarken, onun yokluğunda dibe gömüldüm.

Annem babam eski Liya'yı istiyorlardı. Hayat dolu, bir elma şekeriyle mutlu olan şeker kız. Ama olamıyordum. Kırgınlıkları mı affedemiyordum, kendimi affedemiyordum.

İçimde oluşan buhramla yine kendimi bahçeye atmıştım. Arkamda bir kadın korumayla sandalyeye oturmuş öylece etrafa bakıyordum. Babam bahçemi çimen ve  çiçeklerle süslenmişti. Yemyeşil çimenler, rengarek çiçekler biraz olsun beynimi sustuyordu. Yine onları izlemeye dalmıştım ki önümde beliren bir adet elma şekeriyle şoka uğradım.

Elma şekeri uzatan kişiye bakınca yüzümde kocaman gülümseme oluştu günler sonra...

"Mirhan."

Mirhan kıkırdayarak elinde elma şekeriyle bana bakıyordu. Tam sen nereden çıktın diyecektim ki bana sarılmasıyla susmak zorunda kaldım.

"Teyze sen neredesin ya, ben seni çok özledim."

Onun özlem dolu sarılışına karşılık vererek sıkıca sarıldım.

"Bende seni çok özledim kuzum!"

Günler sonra belkide kurduğum en uzun cümleydi. Bunuda başaran küçük Mirhan'ımdı. Aslında onunla karşılaşmak istemiyordum. Beni deli halimle görüp aklında öyle kalmak istemiyordum ama biri bu kuralı çiğnemişti. Başımı yavaşça yukarı kaldırarak yanımda duran Eslem'e sinirle baktım.

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now