Anlaşma...

254 68 33
                                    

Başımı kaldırıp baktım ki yeşil gözlü... Bakışlarım eline doğru kaydı. Eliyle bir şey sallıyordu, gözlerim hedefe odaklanınca birde ne göreyim bir tane elma şekeri... Gülümsemeyerek elindeki elma şekerini gösterdi.

"Prenses bakıyorum da bugün şeker yemiyorsun, hayırdır?"

Ben elma şekerine öyle dalmışım ki prenses lafına bile duymuyordum.

"Yemiyorum, çünkü şeker bulamadım, bitmişti."

Küçük kız çocuğu gibi dudaklarımı büzmüştüm, sanki elimden oyuncağımı almışlardı. Yeşil gözlü birden yanıma gelip oturdu.

"Oy kıyamam sana sen çok mu üzüldün? İstersen şekeri sana verebilirim."

Elindeki şekeri göstererek resmen bana işkence ediyordu.

"Gerek yok senden bir şey alacağıma bugün yemem daha iyi!"

Diğer taraftan da şekeri gördükçe ağzımın suyu akıyordu. Kendimi toparlamalıydım, onun karşında çocuksu hallerime artık bir son vermem gerekiyordu. Elma şekerini gözlerim önünde bir güzel açtı, sonra bana tekrar uzattı, yer misin diye tabi yine kabul etmedim. Oda yemeye başladı, öyle iştahlı yiyordu ki canım gidiyordu. Allah'ım şimdi tekme tokat dalacağım onu istiyordu.

Bana tekrar dönüp "Bak hala şansın var, cebimde bir tane daha var istersen onu veririm, yoksa ağzının suyu akacak."

Benim sinir yine tavan yapmıştı. Sesimi yükselterek "Sana istemiyorum dedim, hem sen ne gelip yanıma oturdun koskoca okulda oturacak yer bulamadın mı?"

"Yok, prenses bulamadım, hem bu okul, bu bahçe senin mi? İstediğim yere otururum."

Deliydi birde buna ukalalıkta eklenmişti. Fakat beyfendi şekeri yerken o kadar tatlıydı ki adeta küçük çocuk gibi yiyordu, aynı benim gibi. Yoksa bende mi böyleydim çocuk gibimi görünüyordum? Komikti geçekten ama şuanda onda daha çok şeker duruyordu. Bir an gülümsedim bu haline, sonra bana bakınca kendimi toparladım. Daha fazla izleyemeyecektim bu halini, üstelik elma şekerini böyle yerken... Ah bir bilseydi bu yaptığı bana en büyük kötülüktü.

"Şimdi senle uğraşamayacağım, eğer sen gitmezsen ben gidiyorum."deyip ayaklandım.

"İstersen resimlerini silebilirim."
Demesiyle arkamı dönüp yüzüne baktım; "Gerçekten resimlerimi silecek misin?"sesim öyle heyecanlı çıkmıştı ki ayaklandığım gibi geri yanına oturdum, o habire şekeri yiyor, bir yandan da kafasını sallıyordu.
Ama bir şartım var demesiyle benim yüzümdeki gülümseme soldu.

"Zaten senden ne beklenirdi ki karşılıksız bir şey mi bekleyecektim? Peki, ukala bey şartınız nedir?" En sonunda şekeri bitirip mendille elini yüzünü sildikten sonra bana döndü.

"Eğer şartımı kabul edersen resimlerini silerim, hem kolay bir şey canım yapamayacağın bir şey değil."

"Tamam, anladık şartın ne dedim sana?"

"Bir hafta boyunca sana her gün elma şekeri alacağım ve bende sana arkadaşlık edeceğim."

Yok, cidden deliydi artık kesin emindim, bana elma şekeri alacakmış beyfendi, birde yanımda arkadaşlık etcekmiş. Kendimi tutamayarak bir kahkaha attım, elimi sallayıp "Delisin cidden var sende, git bir doktora görün..."

Oda bana bakıp kahkahama karşılık verdi. Öyle güzel gülümsüyordu ki benim nabız heyecandan yine yükselecekti ama bu defa izin vermeyecektim Kafamı çevirip kahkahasının bitmesini bekledim, bir süre ses gelmeyince yüzüne baktım.

"Ben ciddiyim Liya, sanki ne istedim senden, her sabah sana şeker alacağım. Bende sana eşlik edip beraber mutlu mesut şekerimizi yiyeceğiz. Hem de resimlerini sileceğim bu kadar basit."

Ciddiydi bir elma şekerine resimlerimi silecekti, üstelik bu benim için zor bir şey değildi, aksine en güzel şeydi. Peki, benden niye böyle bir şey istedi anlamamıştım?

" Sana ne kadar güvenebilirim, resimlerimi sildiği nereden anlayacağım?"

"Anlayacaksın çünkü gözünün önünde resimlerini sileceğim. Kopyaları var mı diye sorma çünkü yok bundan emin olabilirsin."

Gözlerimi kısıp ona baktım, acaba doğruyu mu söylüyordu?
Sen bilirsin deyip birden ayağa kalktı. Mecburen güvenecektim yok diyorsa kopyaları yoktur, hem de benim aleyhime karşı bir şartta koşmamıştı. İçimden bir ses ona güvenmelisin diyordu.

Kolundan tutup durdum; " Tamam şartını kabul ediyorum. Artık bir haftalık bu işkenceye dayanacağım."

" Sen işkencemi dedin? Şekeri yerken hiç de öyle gözükmüyordun. Neyse sadece bir hafta dayanacaksın, merak etme, sonra seni şekerinle baş başa bırakacağım."

Liya sadece bir hafta bu işkenceye dayanacaksın, sonra resimlerin silinecek işte bu kadar kendi kendime moral vermeye çalıştım.

Tamam, o zaman anlaştık diye elini bana uzattı, bende ona uzattım. Eli elime değince elektrik çarpmıştı sanırım, tüm vücudum resmen titriyordu. Bakışlarımı gözlerine çevirince yeşillere dalıp gittim. Ne kadar öyle kaldık hiç bilmiyorum, sonra kendimi toparlayıp elimi çektim.

" Ee anlaştığımıza göre şekerimi alabilir miyim?" Anlamamış gibi yüzüme baktı cebindeki şekeri işaret ederek vermesini istedim. Nihayet jetonu düşmüştü, cebindeki şekeri alıp bana uzattı.

"Bugünden başlamıyoruz yalnız prenses, şimdilik bu hediyem olsun sana!"

Kafamı sallayarak tamam dedim. Elindeki şekerimi alıp banka yeniden oturdum, şu anda düşündüğüm resim falan değildi. Heyecanla paketi açıp hemen yemeye koyuldum, öyle bir iştahla yemiştim ki sonunda bir oh çektim. Elimi güzelce sildim, yanıma bir baktım ki yeşil gözlü beni izliyordu, ben onu unutmuştum. Şekerime öyle dalmıştım ki...
Hayran hayran bana bakıyordu, bu bakışlar hiç iyi değildi özellikle kalbim için...

" Ne bakıyorsun öyle hiç mi şeker yiyen insan görmedin?"

"Hayır, görmedim senin gibi böyle iştahla yiyen şeker kız!"

" İyi görmediysen şimdi görmüş oldun. Hem sana ne soracağım sen neden böyle şart sundun ki senin işine yaramayan bir şey sonuçta."

Yanıma biraz daha yaklaşarak
" Öyle şirin gözüküyorsun ki şeker yerken, küçük bir şey için mutlu olman bunları izlemek istiyorum şeker kız... Sanki huzur buluyorum seni izlerken, geçmişimde bir anı hatırlamış gibi oluyorum."

Konuşmasını bitirdikten sonra elini kaldırarak burnuma dokundu. Sonrada yarın görüşürüz deyip yanımdan kalkıp gitti. Ben ise öylece duruyordum az önce ne dedi, şirin demişti, huzur buluyorum demişti ve ben ona hiç bir tepki vermemiştim.

Üstelik burnuma dokunmuştu. Benim burnuma hem de en sevmediğim hareketti, ona rağmen sesim çıkmamıştı. Üstelik geçmişte bir anı diyordu, ne demekti bu? Benimde geçmişte bir anım vardı.

Saçmalama Liya o değil, eğer o olsaydı sana demez miydi ben Cengiz'im diye?

Hala az önceki sözlerin etkisindeydim, bana ne oluyordu? Bu heyecan, yükselen kalp atışlarım yok yok ben ölüyordum sanırım. Ya da bir hastalığa yakalanmıştım, hiç tanıdık duygular değildi. Üstelik bütün vücudumu, midemi, kalbimi hep esir almıştı. Ben Cengiz'de bile böyle şeyler hissetmemiştim, hissetmiştim ya da çocukluk aklıyla bir şey anlamamıştım. Bu düşüncelere dalmışken Eslem yanıma gelmiş beni dürtüyordu son anda fark etmiştim.

"Eslem sen ne zaman geldin?"

"Kızım sabahtan belli konuşuyorum duymuyorsun, yine ne oldu sana iyi değilsin? Liya rengin falanda atmış kalk hastaneye gidiyoruz."

"Yok, Eslem iyiyim ben, ne hastanesi inan bir şeyim yok."

Eslem'i ikna etmem biraz zor olmuştu. Bir türlü inanmadı bir şeyim olmadığına. Sonra derse geç kalıyoruz bahanesini sığınarak konuyu kapatmış, sınıfın yolunu tutmuştuk.

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now