Vuslatı beklerken...

131 50 2
                                    

Bir gün sorsalar bana en huzurlu olduğun yer neresi diye, sevdiğimin omzu derdim. Başımı omzuna koyup gözlerimi kapatarak sığındığım en güvenli limanım.
Bu limana ise içimdeki kırgınlıklarımı unutarak sığınmıştım.

İkimizde sessizliğe gömülerek karşımızdaki mavi diyarlara seyre daldmıştık. Uçsuz bucaksız sonu olmayan bir görüntü, martı sesleri, gemilerin geçişi işte huzur buradaydı.

Mirhan başını bana doğru çevirip dudaklarında ki mührü saçlarıma götürerek bir öpücük kondurdu. Başını başımın üzerine koyup denizin dalga sesiyle, onun güzel sesi rüzgarla karışıp konuşmaya başladı.

"Hayatta şükredecek o kadar şeyimiz var ki, şu görüntüye baksana bunları görebiliyoruz, hissedebiliyoruz duyabiliyoruz. Sevdiğin yanında,onun kokusunu alabiliyorsun, aldığı nefesleri hissedebiliyorsun, gözlerine bakabiliyorsun. Daha ne ister insan? Bunları yaşamayan o kadar kişi var ki, göremeyen, duyamayan belki de sevdiği yanında olmayan nefes almayan..."

Mirhan öyle içten konuştu ki onun sözlerini ben devam ettirdim.

"İnsan sahip olduklarını kıymetini her zaman bilmeli, onları kaybetmeden sıkıca sarılmalı hayata... Bundan bir ay önce ölümün kıyısından döndüm, sahip olduklarımın kıymetini bilemeden, sıkı sarılamadan gidecektim. Allah bana ikinci şans verdi, şimdi sevdiklerime daha sıkı sarılacağım. Aslında ne kadar kötü bir şey hayatının değerini onları kaybetme noktasına gelince anlıyorsun."

Başımı omzundan kaldırıp Mirhan'a doğru döndüm. Ellerimi kaldırıp yeşil diyarlara dokundum.

"Mesela gözlerini tekrar görmeseydim, yeşil gözlerindeki beni tekrar görmeseydim ne olurdu?"

Mirhan elimi tutup dudağına götürürek bir buse kondurdu.

"Tekrar o güzel sesini duymasaydım, şeker kız dediği, masallar anlattığını."

Yanaklarını okşayarak "Ya seni tekrardan hissetmeseydim, ben ne olurdum Mirhan haberin var mı? Bütün bunların değerini biliyordum ama tam kıymetini anlamamışım. Taki ölum gelip ensemde bitene kadar...Sensiz ben yarımım, sensiz geçirdiğim günler nefessizim...Sen hayatıma girmeden önce yarımdım.

Kalbim yarımdı, meğersem hep diğer eşini bulmak için bu zamana kadar beklemiş, nefes alabilmek için, gülmek için... Şimdi daha iyi anlıyorum, bunca yıldır neden bir yanım eksikmiş. Kalbimin bir parçası yokmuş ama şimdi tamamlandı, sen geldin tam olduk biz, sen geldin nefes oldun bana...

Sana nasıl âşık oldum, beni kendine nasıl bağladın bilmiyorum? Bu kalp zamanında birine söz vermişti.
Onu beklerlerken sen çıktın, büyümü yaptın bilmiyorum ama iyi ki de yapmışsın ve bunlar için ne kadar şükretsem az..."

Benim sözlerimden sonra Mirhan'ın gözlerinden bir damla yaş gelip ellerime kondu, ağlıyordu benim için...
Erkekler ağlamaz derler ya hiçde değilmiş erkekler de ağlarmış. Sevinçten olsun, üzüntüden olsun onlarda ağlarmış. Ağlamak bile sevdiğim adama bu kadar mı yakışırdı?

Merhamet vardı o yaşlarda, vicdan vardı. Bunlar bir erkek de varsa ondan korkulur mu ya da o sevilmez miydi? Ellerimle gözyaşlarını silip başımı boynuna gömdüm, kokusunu derince içime çektim.

"Mirhan senin neyin var? Neden tuhafsın?"Günlerdir içimi kemiren soruyu sormuştum, bir sorunu vardı söyleyemediği, birde neden sormuyordu kalbinde kim vardı diye? Bu kadar mı önemsizdim onun gözünde?

Mirhan ise kulağıma doğru giderek tek kelime etti, "Seni seviyorum Şeker kız!"

Şakağıma bir öpücük kondurup benden uzaklaştı. Beklentilerim yine boş kalmıştı.
Yine sormamıştı bana kime söz verdin diye?

Elma ŞekeriTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon