Kötülerin kahkahası

29 5 0
                                    

Çocukluğumdan bu yana hep korkak bir insan olmuşumdur. Beni üzenlere sesim çıkmaz, kalbimi kıranlara hiç söz söylemezdim. İçimde yaşardım her şeyi. Sonra büyüdüm hayatım değişti. Biraz daha cesaretli olmaya çalıştım. Daha sesimi çıkarır gibi oldum ama dedemden tokat yediğim zaman hala korkak bir insan olduğumu anlamıştım. Belki babamın sesi çıksaydı benimde sesim çıkardı. O beni korusaydı bir daha dedem tokat atamazdı. Ama babam susmuştu bende susmuştum.

Bugüne kadar içimdeki kötülüğü çıkarmamıştım. Tüm suçlamalara rağmen Ece'yede susmuştum. Çünkü kardeşi ölmüştü benim ailem yüzünden, onuda anlamaya çalışmıştım ama yine olmamıştı. Kardeşe kardeş diyerek benim kardeşimide ellerimden almıştı. İnsan canından can kaybedince bambaşka birine dönüşüyormuşsun, katil birine...

Dedem gibi, Ece gibi bende sonunda onlara dönüşmüştüm. Ellerime kan bulaşmıştı. Kendi cezamı kendim vermiştim. Şimdi ise
bir zamanlar kaçmak istediğim, hayatımdan silmek istediğim yerdeydim. Bir hastane odasında aklım bomboş pencerenin kenarında oturmuş gökyüzüne bakıyordum.

Demir parmaklıkların izin verdiği kadar...
Belki hapishaneye gönderilmemiştim ama burada da ruhumun özgürlüğü tamamen hapis edilmişti. Mahkeme ruh sağlığımın iyi olmadığına karar vererek hapishane yerine hastanede cezamı çekmemi uygun görmüştü. Çünkü deliydim ben, hayali insanlarla konuşan onların olduğuna inanan biriydim. Bir zamanlar Mirhan'la konuşurken şimdi de kardeşimle konuşuyordum. Bu beynimin inkar etme yöntemiydi. Kardeşimin ölmediğine inanıyordum. Ölmemişti küçüğüm sadece bedeni toprak olmuştu.

Güzel gözleriyle bana bakıyor, güzel sesiyle ablasına masallar anlatıyordu. Ablasının ruhunu böyle dinlendiriyordu. Onu görmediğim zaman ben ben olmaktan çıkıyordum. Herşeyi yıkıp döküyor, kendime zarar veriyordum. Boynumda kollarımda iyileşemeyecek çizikler atıyordum.

Onlar beni daha sakinleştirmeye çalıştıkça o ilaçları verdikçe içimden canavar çıkıyordu. Hatta bir gün hemşireye bile saldırmış tokat atmıştım. Sonunda da beni yatağa bağlayarak zor sakinleştirmişlerdi. Çünkü onlar benden kardeşimin hayalini alıyorlardı. Beni uyuttukları anda ondan kopuyordum. Gidiyordu ellerimin arasından...Birkez daha aynı acıyı yaşıyordum. Birkez daha yanıyordum.

İşte ben bu haldeydim. Burada adım adım ölüme yaklaşıyordum.

Dışarıda ise beni sevenler yine benim yüzümden kahroluyordu. 
Ailem, Eslem ve o...

Annem bu defa kendi acısını unutmuştu. Bu defa benim için ciğeri yanıyordu. Yine  pişmanlık dolu gözyaşlarıyla kadere isyan ediyordu. Halbuki kadere isyan edeceğine kendine dönüp baksaydı, yazılan kaderin bir suçu olmadığı anlayacaktı. Hem isyan hiç bir insanın diline yakışmazdı.

Yaratandan gelen her imtihana sabır yakışır, isyan edilmezdi.
Birde kendi hatalarını görmezden gelerek hiç bir yere varılmazdı. Annem ise kendi hatalarını unutarak isyan etmeye devam etti. Beni görmeye geldiği ilk gün hastane koridorlarında onun isyan sesleri yankılandı.

" Böyle kader olmaz olsun."

Ama dönüpte birkez olsun kendini sorgulamadı. Babamın payına da sükunet düşmüştü. O bizim yerimize sabırla, duayla bütün bunların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Bu olaylar onuda değiştirmiş farklı insan yapmıştı. Tıpkı annem gibi...
Saçlarımı okşayarak geçecek diyordu. Sabır sen suçsuzsun güzel kızım diyordu. En masumu sensin.

Peki öylemiydi? Ben masumuydum?  Asla! Elime birinin kanı bulaştıysa ben suçsuz olamazdım. Birini vurmuştum ve cezasını en ağır şekilde ödemem lazımdı. Ödüyordum da ellerimi her yıkadığımda sanki kan akıyordu. Ben sabunladıkça ellerimin arasından süzülüp kan akıyordu.

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now