O silahın yeri kalbimdi

15 5 0
                                    

Aylar önceydi, bir uçurum kenarında dikilimiş denizin maviliğini seyrediyordum. Deniz maviliğini sınırı olmadan sergilemiş, uçsuz bucaksız sonu görünmüyordu. Maviliği uzadıkça gökyüzüyle birleşmiş. İki mavi renkte birbirine karışmıştı. Deniz kendi rengini ne kadar ona katmak istemesede, eninde sonunda gökyüzüne karışırken bulmuştu. Belkide kaçmak istemişti ama maviliğine çekildikçe karşı koyamamıştı.

Tıpkı deniz gibi bende kaçmıştım. Yeniden aşık olmaktan kalbimi vermekten...Ama kadere karşı koyamadım. Bir kere mavilere çekilmiş bulundum. Sonumuzun olmadığını bile bile çekilmiştim ona. Belkide dedim bu defa mutlu olurum. Bu defa gerçekten gülümserim ama yine olmamıştı. Bu aşkın katili ben olmuş aramıza duvarlar örmüştüm. Önce o sır saklayarak bir kat örmüş, sonra ben aşkımıza yıkılmayacak duvarlar inşa etmiştim.

Şimdi ne olacaktı? Ayaz o kelepçeleri benim ellerime geçirecek miydi? Aşkla bakan mavileri bu defa bir suçluya bakar gibi mi bakacaktı? Şimdi Ayaz ne yapacaktı?
Belkide o bahçede en çaresiz olan oydu. Çünkü ona bu kötülüğü ben yapmıştım.

Karşıma geçmiş hala benden bir cevap bekliyordu. Ben yapmadım dememi istiyordu ama yapmıştım.

Yağmurun altında ikimizde sırıl sıklam olmuştuk. Arkamızda ise ambulansın sesi, polislerin bana silah doğrultması ve komiser Ayaz'ın beni tutuklaması bekleniyordu. Ama ondan hala atak yoktu. Başımı sağ omzuma doğru yatırarak tekrar tebessüm ettim.

"Hadi ama yabancı bana o kelepçeyi takmayacaksın mısın?"

Ayaz çaresizce gözlerime bakarak yeniden umut dilendi.

"Liya sen yapmadın degil mi?"

" Ben yaptım. Onu sonunda vurdum. Kardeşimin kanı yerde kalmadı."

Bakışlarım arkaya kayınca Ece'yi sedyeye yatırıp ambulansa taşıdıklarını gördüm. Aslı'da elinden tutmuş ona destek olmaya çalışıyordu. Bir ara başını çevirip öfkeyle bana baktı. Onun bakışlarını görünce içimde bir yer tekrar acıdı. Benden saklanan sırlar...Onlardan başımı çevirip tekrar yabancıya döndüm.

"Biliyor musun? Meğersem Aslı'yla Mirhan nişanlıymış. Tabii benden önce. Sende bunu bildiğin için susmuşsun. Tıpkı diğerleri gibi. Beni ilgilendiren bir konuda sende susmuşsun. Gözümün içine baka baka beni onunla tanıştırmışsın. Olsun be yabancı sende katıl sırlar saklama kervanına. Canın sağolsun."

Yabancı benim sözlerimden sonra başını yere eğmiş daha fazla gözlerime bakamamıştı. Bunada eyvallahtı. Bu susmayada eyvallah.

Diğer polisler bahçedeki bütün adamları toplamış arabalara bindirmişlerdi. Hatta ambulans bile gitmişti ama biz hala karşı karşıya durmuş bekliyorduk.

Bu bekleyişe son vermek için ellerimi öne doğru uzattım.

"Komiser tak şu kelepçeleri ve bitir herşeyi. Ben çoktan bitirdim. Buraya gelerek seninle olan bağımı çoktan gömdüm."

Yabancı başını yerden kaldırıp  son kez gözlerime baktı. Gözleri kan çanağı olmuştu. Ağlayacaktı ama ağlayamıyordu. Elleri yavaştan kelepçelere gitti. İstemeyerek eline alarak bana yaklaştı.

Tam karşıma geçip elleri titreyerek önce sağ elime sonra sol elime kelepçeleri geçirip aramıza koskocaman bir kilit vurulmuş oldu.

Bütün bunlar gerçekleşirken ondan göz temasımı kesmedim. Güzel yüzünü fırsat varken inceledim aklıma kazıdım. Unutmamak için hayallerime çizdim. Hayallerimden ilk tanıştığımız andan bu zamana kadar olan herşey filim şeriti gibi geçti. Gözlerim ağladı hayallerime, gözlerim ağladı geçmişteki mutluluğuma...Dudaklarımı sıkıca kapatarak ağlama sesim duyulmasın istedim ama olmadı.

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now