Benim en sevdiğim öldü

63 7 12
                                    

Geçmişte unutmak istediğin öyle anlar vardır ki, tamamen hiç yaşanmamış saymak istersin. Çünkü o anları hatırladıkça canın çok yanar.
Ama gün gelir kaçmak istediğin o günü istemeden de olsa tekrar yaşamak zorunda kalırsın.

Ben o günü gökyüzümün tamamen karanlığa büründüğü geceyi unutmuştum. Kulağımda çınlayan silah seslerini, karakolda geçen zor saatleri, şimdi ise tarih tekrar terekkür ediyor gibiydi.

Yine kulağımın dibinde patlayan silah sesleri, yine beni koruyan insanlar ve yine karakolda oturmuş ifade veren ben vardım. Yalnız bir farkla bu defa suçlunun kim olduğunu bilmiyordum. O silahı bana dogrultanlarla ilgili en ufak bir fikrim yoktu.  Şuanda bir sandalyede oturmuş, karşımda ki yabancının yüzünde neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yabancı karşımda oturuyordu çünkü kendisi bir polismiş.  Meğer Mirhan'ın bir polis arkadaşı varmış ama benim haberim yoktu.

Eğer orada yabancı olmasaydı şimdi nefes alamazdım. Ona bir can borcun vardı ama canımı umursayan kimdi?

Gözlerimi gözlerine dikerek bir saattir konuşmasını bekliyordum ve kendisi bir türlü konuşmaya başlayamıyordu. Sinirli bir şekilde yerimde kıvranınca derin bir iç çekip konuşmaya başladı.

"Liya Hanım size bu saldırıyı yapan kişiler sizi öldürmek istiyorlar."

Gerçekten mi bende hiç anlamamıştım zaten diyecektim ama kendimi tuttum.

"Bakın beni öldürmek istediklerini anlamış durumdayım. Çünkü benim üzerime ateş açıldı. Bunu kimler yaptı onu merak ediyorum?"

Yabancı bana cevap vermek yerine gergin şekilde elini çenesine götürüp sıvazladı. Sorun neydi, neden söylemekte bu kadar çekiniyordu anlamış değildim. Sabırsız bir şekilde gözlerimi gözlerine dikerek cevap vermesini bekledim.

"Sizi öldürmek isteyen Mirhan'ın ablası Ece Hanım!"

Bazen merak ettiğimiz soruların cevabı bizi öyle şoke eder ki, hiç tahmin etmediğimiz şeyler duymak zorunda kalırız. Şuanda bende öyleydim, hiç beklemediğim bir cevap almıştım.

Şok içerisinde polise bakarak yanlış duyduğumu sanmak istedim ama öyle değildi. Oda anlamıştı hiç böyle bir şey beklemediğimi gözlerini benden çekmiş öylece masasına bakıyordu.

"Mirhan'ın ablası mı? Emin misiniz onun benimle derdi ne olabilir ki? Üstelik hiç yüz yüze bile gelmedik."

"Mirhan'ın sizin yüzünüzden öldüğünü düşünüyor ve bebeğini kaybettiği içinde sizi suçluyor."

Duyduğum sözler karşısında acı dolu bir kahkaha attım. Tamam Mirhan konusunda haklıydı ama bebeği ve ben ne alakaydı?

"Mirhan konusunda haklıda bebeğini ben nasıl öldürebilirim. Diyorum ya onunla hiç yüz yüze gelmedim ben!"

"Mirhan'ın öldüğünü duyduğunda hamileymiş ve o gün  üzüntüden bebeğini kaybetmiş."

Yabancının sözlerinden sonra sanki kalbime sert bir yumruk atmışlardı. Öyle sert yumruktu ki kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi.

Ben Mirhan'a sebep olmuşken birde doğmamış bebeğin hayatınımı almıştım?

"Hayır sizin hiç bir suçunuz yok. Ne Mirhan'ın ne bebeğin ölümünden!"

Sanırım yine içimdekilerini dışa vurmuştum. Bu benim en kötü huyumdu. Ne zaman içimden düşünsem dudaklarımdan firar ederdi. Tıpkı Mirhan'la olduğum zamanlarda ki gibi...

Gözlerim dolu dolu yabancıya baktım. Onunda gözleri gözlerime temas etmiş öylece yüzümde  yağan yağmurlara  bakıyordu.

"Herşey benim suçum ve  bugün herşeyi hakettim."

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now