Kalbimdeki Yalnızlık

13 5 0
                                    

AYAZ'DAN...

Annem ismimi soğuk bir kış sabahında doğum yaptığı için Ayaz koymuş. Parıl parıl parlayan, bembeyaz bir karın içinde kendini hissettirenmiş Ayaz.

Benim içimde ise bu soğukluk 7 yaşından itibaren başlamıştı. Çünkü annesinin sıcaklığını, şefkatini kaybetmiş küçük bir çocuktum. Annem öldü ben üşümeye başladım ve hiç bir zaman ısınamadım. Kalbimi ısıtan olmadı, ben kendi kendimi ısıtmaya çalıştım ama insan birkez yalnız kalmaya görsün artık o yalnızlık dolmuyormuş. Annenin yerini kimse dolduramıyormuş.

Anne kalbin diğer yarısıysa babada diğer yarısıymış. Benim babam kalbimin yarısı hiç bir zaman olamadı. Küçük aklımla ona her defasında şans verirdim ama o şansı kullanamazdı.
O şans anneme el kaldırdığı an biterdi. Sonra gelir o elle beni sevmeye çalışır dahada gözümden düşerdi.

Hangi hakla annemi döverdi, hangi hakla o elle sevmek isterdi beni? Bu hangi kanununa uyuyordu? Üstelik kendisi bir doktorken. Başkalarının hayatını kurtaran bir insan kendi ailesine ölüm saçıyordu.Evet ben doktor bir babanın evladıydım. Okumuş aklı başında herşeyi bilen bir insan. Peki okumuş herşeyi bilen insan, bazen cahilinde cahili olmuyor muydu? Benim babam öyleydi. Herşey onun alkolik olmasıyla başlamış. Mesleğinden olacak kadar bağımlı olmuştu. Alkol almadığı an elleri titriyordu. Bu yüzden hiç bir ameliyata giremedi sonunda da tamamen mesleğinden olmuştu.

Bir zamanların ünlü kalp cerrahı Orhan Bulut alkol sevdası yüzünden bağımlı, zavallı bir insana dönüşmüştü. En kötü yanı ise hiç bir zaman bağımlı olduğunu kabul etmedi ve tedavi olmaya hiç yaklaşmadı. Sonunda da herşeyinden ailesinden oldu.

Bir gece yine krize girmişti. Annemden içki istedi ama o vermedi. Biliyordu içince ne hale dönüştüğünü artık onunda, vücudununda kaldıracak gücü yoktu. Her sarhoş olmasında dayak yiyor, sabaha kadar acı içinde kıvranıyordu. Babam ise hiçbir şey olmamış gibi kendine geliyor annemden özür diliyor bir daha yapmayacağına dair söz veriyordu. Ama akşamında her şey tekrarlanıyor verilen sözler unutuluyordu.

Annemin canına da tak etmişti. Her türlü dayak yiyeceğim nasıl olsa diye o gece içki vermemiş mutfaktada bir gram kalmamıştı.Fakat o zehiri vermemesinin bir sebebi daha vardı. Çünkü biricik oğlu sabah bütün şişeleri lavaboya dökmüştü, sanmıştıki babası onları içmezse annesini dövmezdi. Ama öyle olmamıştı.

Babam alkol olmadığını öğrenince deliye dönmüştü. Elleri titremeye başlamış, nefes alamaz olmuştu. Kendini sakinleştirmeye çalıştı ama olmadı. Annemden içkiyi tekrar istedi aldığı olumsuz yanıt onun için son radde olmuştu. Bu sefer kendiyken anneme el kaldırmıştı. Hep bahanelere sığınan babam bu defa bahane bulamaycaktı. Bulsa bile sabahında yaşayan bir annem olmayacaktı.

Babam ilk tokatı atmış gerisi gelmişti. Bu defa tamamen gözü dönmüştü. Annem elinden kaçmaya çalışsa da olmadı.

Güzellikle konuşmaya çalıştı Orhan yapma, benim sevdiğin kadın kıyma  dedi fakat babam sevdiğine kıymıştı. Öfkeyle mutfağa gidip bir bıçak almıştı. Yerde kanlar içinde yatan annemin halini acımadan yavaşça üstüne yürümüş yanına gelmiş tam kalbinden bıçağı saplamıştı.

Bir zamanlar kalpleri iyileştiren doktor karısının kalbine bıçağı saplayarak onu öldürmüştü. Bir zamanlar can kurtaran doktor karısının canını almıştı. Sevdiğine son sözleri ise yine bir bahane olmuştu.

"Ben sana dedim içki ver diye ama sen vermedin ben böyle olsun istemedim Lale, ben seni öldürmek istemedim hepsi senin suçun."

Son bahanesinide annemin üzerine atarak kendini aklamaya çalışmıştı. Peki küçük Ayaz neredeydi? Neden onca çığlıkların arasında çıkıp annesini kurtarmamıştı?

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now