Susmadım...

118 56 2
                                    

Mirhan'la ilişkimiz günde güne daha iyiye gidiyordu, onu tanıdıkça geçmişime, çocukluğuma gidiyordum. Tıpkı o sokakta saklambaç oynayan, bana şarkılar söyleyen iki çocuk gibiydik.

İki küçük kalp, ne kadarda geçmişime ait olmasa da kalbimin bir köşesi öyle hissediyordu. O çocukluğumda ki yeşil gözlü çocuk gibiydi.

Bir gün onun evinde mutfakta kahve yaparken sesini duydum. Şarkı söylüyordu, hem de teklif ediyorum benimle evlenir misin şarkısıydı. Mutfaktan Cengiz diye seslenerek nasıl çıktım bilmiyorum, salona girdiğimde Mirhan'ın yüzünü görünce donakaldım.

Şarkıyı o söylüyordu, sonra birden Cengiz kim diye sordu. Sadece yüzüne baktım, bir çift kelime edemedim. O benim çocukluğum, o benim masumluğum diyemedim. Dediğim tek şey bu şarkıyı Cengiz Kurtoğlu'dan duymuştum oldu.

Mirhan'a ilk defa yalan söylemiştim. Kalbimde hüzün gözlerimde yaşlar mutfağa geri dönmüştüm. Vicdan azabı denen duygu, birine söz vermişlik duygusu öyle kötüydü ki... Canım o gün çok yanmıştı, ben Cengiz'den başka birini sevebilmiştim. Mirhan'a gönlüm düşmüştü. O ise sadece çocukluğumda kalmıştı.

***
Sınavlardan fırsat buldukça da, süper dörtlü olarak birlikte zaman geçiriyorduk, özellikle Eslem'le ve Mirhan olduğu sürece o günün kötü geçmesi söz konusu değildi. Onların şakaları, kahkahaları Ali'yle beni çok mutlu ediyordu. Hep dediğim gibi Mirhan'la, Eslem bence kardeş olmalıydılar, çünkü ikisinin de huyları birbirine çok benziyordu.

Benimle uğraşmaları, benim ise onlara saf saf inanmam, çileden çıkartıyorlardı. Sinirden adeta deliye dönüyordum ama ikisi de benim için çok kıymetliydi.

Onlardan geri kalan zamanımı evde yengemle geçiriyor, ev işleri olsun her türlü yardım etmeye çalışıyordum. Zaten yeterince yük oluyordum, azda olsa onların yükünü hafifletmek istiyordum.

Bu arada Yiğit'in bana olan tavırları gün geçtikçe değişti. O suskun insan gitti sürekli benimle sohbet etmeye çalışan biri gelmişti. Mirhan haklı olabilir mi diye düşünüp duruyordum, fakat Yiğit'e konduramamıştım.

Bir akşam amcamlar evde yokken, Yiğit'le sadece ben evde kalmıştık. Tek başıma salonda oturmuş televizyon izlerken oda odasından çıkıp geldi.

Karşı koltuğa oturdu, sonra bana tuhaf bir soru sordu. Telefonu internete bağlanamıyormuş da benim bakmamı istedi. İlk önce bir şaşırdım, yüzüne şöyle bir baktım, ciddi mi diye düşündüm.

Bu sefer kesin emindim, kardeşim dediğim insan artık o değildi, bana karşı duyguları değiştiğini anlamıştım. Önce elindeki telefona baktım, sonra da yüzüne,"Sanırım benimle dalga geçiyorsun, eğer öyleyse hiç komik değil ."

Anlamamış gibi yapıp yüzüme baktı. "Kısacası diyorum ki ben ne anlarım internet bağlantısıyla, oradan bakınca telefon tamircisi ya da internet ağı gibimi gözüküyorum?"
Biraz ileri gitmiştim ama artık hak etmişti, resmen beni salak yerine koyuyordu.

"Liya kızdın mı? Ben sen belki anlarsın diye sordum bilseydim sormazdım."

Onu duymamış gibi yapıp, koltuktan kalkıp odama doğru yöneldim. İyi geceler Yiğit deyip tam gidiyordum ki, ne olduğu anlamadan kolumdan tutup beni duvara sert şekilde yapıştırdı.

Ellerimi kafamın üstünde birleştirip sinirli şekilde bakmaya başladı.
O an öyle korkmuştum ki, bakışları sanki beni öldürecek gibi bakıyordu.

Sesim titreyerek konuşmaya çalıştım "Yiğit ne yapıyorsun sen, canımı yaktığının farkında mısın?"

Üzerime eğilip yüzünü yüzüme yakınlaştırdı. "Peki, sen Liya canımı ne kadar yaktığının farkında mısın? Bana böyle davranarak bir hiçmişim gibi, sürekli arkanı dönerek kalbimin nasıl acıdığının farkında mısın?"

Elma ŞekeriМесто, где живут истории. Откройте их для себя