Kalbime bir hal oldu...

341 81 40
                                    

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı daha nice âşıklar sevdanın en imkansız halini yaşamışlar, nice sınavdan geçmişler.

Annemle, babamın da aşkları çok zor sınavdan geçmiş. İkisi de çok sabretmiş, sabırlarının ödülü ise vuslat olmuştu. Bu yüzden bana Liya ismini koymuşlardı.

Liya'nın anlamı sabrın en güzeli demekti.
Ben onların sabırlarının en güzel meyvesiydim, tabi kardeşimde...

Aşklarının ikinci meyvesi Aslan, biricik kardeşimi nasıl unuturdum. Daha birkaç gün geçmesine rağmen şimdiden ailemi çok özlemiştim. Onlardan ilk ayrılışım olduğu için yüreğimi bir hasret kaplamıştı.

Amcamlar onların yerini aratmamaya çalışıyorlardı ama bir yanım hep eksikti. Yengem kendi evladı gibi davranıyor, bir dediğimi iki etmiyordu. Ev işlerini neredeyse bana hiç yaptırmıyor, sen yeter ki derslerini çalış, oku elin ekmek tutsun. Bütün işlerini ben yaparım diyordu. Kendisi okuyamadığından içinde hep ukde kalmış. Her sabah beni yolcu ederken, aklımın iyi çalışması için dua ederek yüzüme üfler öyle yollardı.

Birde oğulları kuzenim Yiğit vardı, 25 yaşında işletme okumuştu. Şimdi ise kendi şirketlerinde çalışıyordu. Değişik insandı, benimle pek konuşmaz hatta yüzüme bile bakmazdı. Önceleri tuhafıma gitmişti, halbuki çocukken yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Büyüğünce birden uzaklaşmaya başlamıştı, anlam verememiştim. Sonra baktım ki, diğer çocuklarla da pek konuşmuyordu. Ne kadar uğraştıysak olmamıştı, onu da öyle kabullenmiştik. Arada onu bana bakarken yakalardım, niçin gizli gizli beni seyrederdi, o zamanlar anlam veremezdim. Ama bu bakışların anlamını ilerde çok acı şekilde öğreneceğimi bilmiyordum.

***
Sabah uyanmak benim için biraz zor olmuştu. Çünkü gece pek uyuyamamış, hep o çocuğu düşünmüştüm. O kadar çok Cengiz'e benziyordu ki... Bu düşüncelerle yatak da dönüp durdum, sabahı zor etmiştim. Sabah olduğunda hemen üstümü  giyinip okul yoluna koyuldum. Otobüsten inip okula doğru yürürken bir şey gördüm, en sevdiğim şey beni çocukluğuma götüren elma şekeri...Yüzümde kocaman gülümseme oluştu. Heyecanla gidip kenarda duran satıcıdan bir tane elma şekeri aldım. O esnada telefonum çaldı, arayan babamdı.

"Tam zamanında aradın babacığım, bil bakalım şu anda elimde ne var? Mesela çocukluğumda en sevdiğim şey desem."

Babam elma şekeri var dedi gülerek. "Benim sana almam gerekirdi ama benden kilometrelerce uzakta olduğu için alamıyorum."

Sesi öyle hüzünlü çıkmıştı ki... Onu hemen teselli etmem lazımdı, üzülmesine dayanamazdım.

"Olsun sen almış gibi oldu babam, şimdi bunu mutlu şekilde yiyeceğim. Sende çok mutlu olacaksın anlaştık mı?"

Babamın sesinde ki hüznü giderip,biraz konuştuktan sonra telefonu kapattık.

Okula geldiğimde saate baktım, daha derse yarım saat vardı, etrafa bakındım Eslem'i göremedim. Ders saatine kadar çimenlere oturup vakit geçirmeye karar verdim.

Karnım aç olmasına rağmen dayanamadım, elma şekerini açıp yemeye başladım. Kesin beni gören bu hala çocuk derdi ama umurumda mı değildi. Bu mutluluğu hiçbir şeye değişmezdim. Öyle dalmışım ki elma şekerine sanki bir an flaş patlamış gibi oldu. Etrafa bakındım, herkes kendi halindeydi. Sanırım yine halüsinasyon görüyordum. Durumun hiç iyiye gitmiyordu.

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now