KELEBEĞİN HİKAYESİ

23 7 0
                                    

Her hikayenin başladığı bir yer vardır. Benim hikayem küçük bir bankta başlamış, elma şekeriyle yol bulmuştu. Halbuki asıl hikayem çocukluğumda başlamış ama engeller yüzünden devamı gelmemişti. İşte çocukluğumda yarım kalan sevdam o bankta devam etmişti. Mirhanla ilk tanışmam,ilk konuşmam bana ilk elma şekeri alması...Ona ilk şiir okumam her şey bir okul bahçesinin küçük bankında yol bulmuştu. Ben şimdi herşeyin başlangıcı o bankta öylece oturmuş, yeşil gözlü çocuğu bekliyordum.

O beni hiç bekletmezdi gelirdi muhakkak, Liyasına kavuşmak için koşa koşa gelirdi. Bakışlarım etrafa kaydı sanki her an bir yerden çıkcakmış gibi yeşil gözlü çocuğu aradım ama bulamadım. Yoktu burada kalbimde nefesimde dünyada o yoktu artık...

Gözümden istemsizce bir damla akıp yüzümden savrulup geçti. Hiç bitmek bilmeyen içimdeki acılar yine gözümde gün yüzüne çıkıyordu. Ne kadar kendimi sıksamda yine o yaş döküldü. Bu sefer engel olmadım, akıp gitsin istedim, belki Mirhan gözyaşımı görür dayanamaz yanıma gelir diye. O gelsin diye diğerlerininde akmasına izin verdim. Ama sevdiğim adam gelmedi. Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım ve geçmişe yolculuğa çıktım. Fotoğraflarımı çeken, bana elma şekeri alan ellerimi tutan beni sevdiğini söyleyen Mirhanlı yolculuğa çıktım.

Her bir anımda yüzümde kocaman gülümseme gözlerimde aşkla ona bakan Liya vardı. İstemsizce elim boynumda ki kolyeye gitti. Elma şekeri kolyem ondan hatıra kalan, buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme hediyesi bile kendi gibi ilginçti.

Avuçlarımın arasına yerleştirip sıkıca ona tutundum. Sanki mirhana tutunmuş gibi...Gözlerimi açıp başımı kaldırarak gökyüzüne baktım. Gökyüzü bugün çok güzeldi hiç bir üzüntü bulutlarda yoktu. Güneşin aydınlatmasıyla bulutların yüzünde kocaman tebessüm oluşmuştu. Sonra bir şey oldu, beyaz bir kelebek gelip sol omzuma kondu.

Gülümseyerek omzumdaki kelebeğe baktım. Daha önce burada hiç  kelebek görmemiştim. Şimdi nereden çıkmıştı acaba? Sonra ananemin sesi kulaklarımda yankılanmaya başladı. Kelebeğin masalı...

"Anane baksana sol omzuna kelebek konmuş.

Ananem başını çevirip sol omzuna baktı, o anda yüzünde kocaman tebessüm oluştu. Ananemin yüzündeki gülümsemeyi görünce şok olmuştum. Omzuna kelebek konmuş ama o hiç korkmamıştı.

"Annane neden gülüyorsun ki ondan korkmadın mı?"

Ananem gözlerimin içine bakıp "İnsan hiç sevdiğinden korkar mı?" Demişti.

Anlamayarak gözlerine baktım. "Annane o kelebek nasıl sevdiğin oluyor ki?"diye merakla sordum.

"Çünkü sevdiğim güzel kızım! Kalbimdeki kelebeğim beni ziyarete geldi. Hergün bu saatlerde beni muhakkak ziyarete gelir. Yüzümde ki kocaman gülümsemeyi görünce kokusunu burnuma ulaştırır sonra çekip gider."

Ananemin yüzüne hala bir şey anlamamış gibi bakmaya devam ettim.
Oda pamuk gibi elleriyle saçlarımı okşayıp başımı göğsüne yasladı. Sonra kelebeğin hikayesini güzel sesiyle anlatmaya başladı.

"Rengarenk bütün kelebeklerin yaşadığını kocaman bir orman varmış. Sadece onların uçtuğu, sadece onların renkleriyle güzelleşen kocaman bir orman...Böyle rengarek çiçeklerin olduğu, konduğu her çiçeğin yaprağını güzelleştirdiği kelebekler dünyası. ..Bu dünyada birbirini çok seven iki kelebek varmış. Öyle böyle aşk değilmiş, onların aşkları o kocaman ormanda duymayan yokmuş. İkisinin konduğu  çiçekleri aşklarıyla aydınlatan her kelebeğin imrenerek baktığı ışıltılı dünyanın bir aşk hikayesiymiş. Sonra bir şey olmuş kelebeklerden biri ölmüş. Sevdiğini terkedip gitmiş, diğer kelebek ise sevdiğinin yokluğuna bir türlü alışamamış.

Onu kavuşabilmek için kendini öldürmeye karar vermiş. Tam hayatından vazgeçeği sırada sol kanadına bir şey konduğunu farketmiş. Dönüp kanadına bakınca sevdiğini görmüş. Kanadına konan kaybettiği sevdiğimiş.

"Sen demiş, sen yaşıyorsun."

Sevdiği yaşıyorum evet ama senin kalbinde yaşıyorum. Senin sol kanadında yaşıyorum ölmedim ben demiş. Sevdalar hiç ölür mü? Bedenler ölse bile aşklar hiç ölür mü kelebeğim demiş. Bak bizim sevdamız yaşıyor, gelip sol kanadına kalbinin tam üst köşesine kondum.

Ben seni hiç terketmedim sadece bedenim terketti dünyayı...Ruhum ise seninle birlikte...Onun için üzülme ben her gün bu saatlerde gelip kanadına konup sevgimi kalbimine aşılacağım. O zaman hissedeceksin beni, ruhumu... Ve tek bizim sevgimiz değil, dünyada bütün sevdiklerini kaybedenler bile hiç ayrılmayacak bizim aşkımız sayesinde...

Onlarda bir kelebek olup sevdiklerinin sol omzuna konacaklar  bak ben burdayım seni hiç terketmedim, ruhum sevgim hep seninle diyecekler. Böylece sevdiğini kaybedenler sol omuzlarında hissedecekleri bir  kelebek görecekler, işte o kelebek onların kalbindeki aşk kelebekleri olacak.

Bu yüzden güzel torunum benim sol omzumdaki beyaz kelebek yıllar önce kaybettiğim aşk kelebeğim, ona kavuşamadan ellerimden kayıp giden ama o öldüğünde bile beni terketmeyen sevdam...Her gün beni ziyarete gelir kendini belli eder kokusunu kalbime koyar çeker gider. Bende o kokuyla avunur yaşayayıp giderim."

Ananemin her bir sözleri tek tek kulaklarımda çınladı. Şimdi sol omzuma konan omuydu. Mirhanım mıydı?
Elimi kaldırıp dokunmak istedim ama kaçmasından korkup geri indirdim.

"Geldin yine beni bekletmeden tam zamanında geldin. Ama Mirhan çok bekledim seni, neden gelmen bu kadar sürdü ki? Buraya gelmemi mi bekliyordun yoksa? Bak geldim yeşil gözlü...Yok ağlamıyorum, sakın üzülme sen, onlar hasretimin yaşları, onlar mutluluğumun yaşları...Yoksa üzüntüden ağlamıyorum ki...Mirhan çok özledim seni  öyle özledim ki, ne olur benide yanına al
Bende geliyim senle, geliyim mi?"
 
Özlemle sol omzumda ki kelebeğe bakarken, birden havalanıp etrafımda uçmaya başladı. O kanatlarını açıp etrafımda uçtukça benim kahkaha seslerim ona eşlik etti.

Yıllar sonra ilk defa böyle gülüyordum, ilk defa böyle mutlu olmuştum. Kelebek sanki benim gülmemi beklemiş gibi tekrar omzuma konup bir süre orada bekledi. Sonra kanatlarını çırpıp arkasına bile bakmadan gökyüzüne doğru havalandı. Elimi uzatıp tutmak istedim ama geç kalmıştım. Yüzümdeki gülümse solmuş, dudaklarımdan Mirhanın ismi firar etmişti

"Mirhan gitme ne olur, benide al yanına!"

Ama Mirhan bir kez daha gitmişti, beni geride bırakıp...Geride kokusunu bırakarak, burnuma dolan kokusunu içime çekip yeniden ağlamaya başladım. Hemde hıçkırarak, ellerimi yüzüme kapatıp sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. Ananemin dediği gibi kalbimim kelebeği omzuma konmuş, gülüşümü yüzümde görüp kokusunu bana bırakarak çekip gitmişti.

Bir süre daha ağlamaya devam ettim, kimseyi umursamadan içimdeki acıyı dışa vurarak Taki sol omzumda hissettiğim dokunuşla...
Ellerimi yüzümden çekip dokunuşun sahibine baktım.

Mavi gözler hüzünlü bir şekilde bana bakıyordu.

"Boncuk gözlü ağlamak sana hiç yakışmıyor, sana en çok gülmek yakışıyor."

Mirhanın bıraktığı boşluğu yabancının dokunuşları doldurmuştu. Oda tıpkı Mirhan gibi gülümsememi istiyordu. Bunun bir işaret olabileceği aklıma geldi ama ne kalbime, ne yabancıya konduramadım.  Çünkü böyle bir şey olması imkânsızdı, kalbim için onun için...

Elma ŞekeriWhere stories live. Discover now