SİZİN KALBİNİZ KÖTÜ...

120 50 11
                                    

Kaderim de yazılı olan neydi ve beni neler bekliyordu hiç bilmiyorum? Oradan oraya savruluyorum, koskoca şehirde bir yere sığamadım. Herkesi kabul eden şehir beni bir türlü kabul edemedi. İlk bu şehre geldiğimiz zaman bizi kucaklamıştı. Bize yuva olmuş, babama sahip çıkmıştı. Bu defa beni kucaklayamadı. Benim gelmemi istememiş gibi acıları da omzuma yüklenmişti.

Oysa istediğim tek şey hayalimi gerçekleştirmekti. Fazla beklentim yoktu ki... Sonra o çıktı karşıma nefesim oldu, hayatım oldu. Bu şehrin bana en güzel ikinci hediyesi Mirhan'dı. Mutlu bir şekilde devam ederken hayatıma karabasan çöktü. İki yüreğe evlat acısı çökme sebebi olmuştum. İstemeden de olsa, canlarımın canını yakmıştım.

Amcamlar da tıpkı Mirhan gibi yanıma gelmemişti. Ama onların sebepleri vardı, acıları vardı. Karşıma çıkmaya cesaretleri yoktu, ben her ne kadar onları görmek istesem de gelmediler.

Hastanede taburcu olmam neredeyse bir ayı bulmuştu. Kendimi toparlayamadım, ayağa kalkıp yürümem uzun sürdü.

Bu bir ay içerisinde, ziyaretime gelmiş, tek gününü aksatmamış bir Mirhan vardı. Söz verdiği gibi elinde bir tane elma şekeri her gün bana iksirimi getirdi. Hâlbuki benim mutluluk iksirim onun yanımda olmasıydı.

Suskunluğumu belli bir süre korudum, kızgınlığım gidene kadar... Sonra yavaş yavaş çözüldüm, sorduğu sorulara cevap vermeye başladım. Ama eski şeker kız gibi değildim.

Eski gülüşlerimi ona yollamadım, zaten benimde yanaklarımda da eski gülüşlerim yoktu. O karanlık gecede sönmüştü. Her ne kadar o geceye dair tam bir şey hatırlamasam da silah sesleri, bağırışlar her daim kulaklarımda çınlıyordu.

O gece vurulmaktan öte başka bir şey daha vardı, bunu hissedebiliyordum. Sanki hayatımı etkileyecek bir şeydi ama ben bir türlü hatırlamıyordum.

Doktorum Ömer Bey bu durumun geçici olduğunu bir süre sonra hatırlayacağımı söyledi. Aklım o geceyi hatırlamamakta ısrar ediyor, red ediyordu. Bu arada Ömer Bey sağ olsun, benimle çok ilgileniyordu. Her konuda yardımı muhakkak dokunuyordu.

Ömer bey, 35 yaşlarında, uzun boylu, siyah gözlü, esmer teniyle oldukça yakışıklı bir adamdı. Eslem doktorun benimle böyle ilgilenmesinde başka sebepler olduğunu söylese de, ben inanmadım. Sonuçta benim doktorumdu, bende onun hastasıydım. Bu durumdan biri oldukça rahatsızlık duyuyordu, Mirhan...

Yanımda olduğu zamanlar doktor beni kontrole gelince, ters ters bakmalar, altan altan laf sokmalar... Havada kıskançlık kokusu alıyordum ama şuanda bunlarla ilgilenecek ruh da değildim.

İnsanın ruhu yorgun olunca, hayattan tat alamaz ki, bende aynen öyleydim.

Gün geçtikçe biraz daha iyileşiyordu yaralarım, hastaneden çıkmama bir gün kala dedem ziyaretime geldi.
Keşke gelmeseydi, onun varlığı da birdi yokluğu da... Beni ziyarete sırf canımı yakmak için gelmişti. Bütün öfkesini kustu, anneme bana, babama...

"Hepsi senin yüzünden oldu, Yiğit senin yüzünden öldü. Ona yüz vermeseydin o sana böyle yaklaşmazdı. Kim bilir ne cilveler yaptın da âşık ettin kendine, senden ne beklenirdi ki annenin kızı değil misin? Annen oğlumu ayarttı, sen ise torunumu..."

Bu çirkin sözleri öz torununa bana etmişti. Onun sözlerini duydukça canım çok yandı. Hiç bir suçum yokken beni suçlaması beni kahretti. Bende kendimi tutamayıp içimdeki bütün öfkemi küstüm.

Elma ŞekeriWo Geschichten leben. Entdecke jetzt