Ölüm!

136 52 10
                                    

İnsan olarak hepimizin unuttuğu çok önemli bir şey var, ölüm...
Sanki hiç ölmeyecek gibi yaşamamız. Peki ölüm gelip bizi bulduğunda hissedeceğimiz tek duygu nedir?
Keşke...

Keşke sevdiklerime onları ne kadar sevdiğimi söyleseydim. Keşke hayallerimi gerçekleştirdiysem.

Hep keşkelerle, pişmanlıklarla dolu hayattan ayrılacağız. Çünkü bunları hayata geçirmek için hep erteledik, yarın derim, sonra yaparım. Peki; yarın, sonra sen nefes alabilecek misin? Ölüm gelip çattığında bunlara fırsatın olabilecek mi?

 O keşke duygusunu bende yaşıyordum. Aileme, Mirhan'a onları ne kadar çok sevdiğimi söylemeden ölüp gitmekten korkuyordum.

En büyük keşkem ise Mirhan'a sen benim çocukluğum musun diye soramamdı? Sen benim geçmişim, sen benim Cengiz'im misin? Diye soramamaktı.

Şuan ölümün kıyısındayım. En çok korktuğum yerde...Karanlıkta kalmış tek başına nereye gideceğini bilmeden bekliyordum. İleride bir  ışık görünüyordu.
Bir el uzanmış, "Gel Liya!"diyordu. "Artık senin evin burası!"

Adımlarımı ne öne doğru atabiliyorum, ne geri... Arkama baktığımda ise bütün sevdiklerim orada beni bekliyorlardı. Onlar ise "Gitme Liya, bırakma bizi!" diyorlardı.

Ellerimi onlara uzatıp tutmalarını istedim.
Annemin, babamın, Mirhan'ın...

Ölüm tam ensemdeydi ve ben bir tarafı tercih etmem gerekiyordu. Ya o ışık yolunda ilerleyecektim sevdiklerimi arkada bırakarak, ya da arkamı dönüp beni sevenlerin yanına gidecektim.

En sonunda ışığı arkama bırakarak sevdiklerimin elini tutmuş, onlara doğru adımımı atmıştım.

Göz kapaklarımı yavaş yavaş açtığımda, yabancı bir yerde olduğumu fark ettim. Çok soğuktu burası, vücudum üşüyordu. Kalkmak istedim nerede olduğumu görmek için ama gücüm yetmedi. Sırtımda ki ağrı engel oldu.

Bakışlarımı etraf da gezdirmeye çalıştım, yüzükoyun yattığım için bir şey göremiyordum.
Burası neresiydi, ben neredeydim? Vücuduma bakmaya çalıştığımda, her yerimde bağlı kabloları gördüm ve kolumda bir serum...

Hastanedeydim, burası bir hastane odasıydı, iyi de bana ne olmuştu, neden buradaydım? O anda bir ses duyuldu, sesin geldiği yöne bakmak istedim ama yapamadım. Sonra karşımda bir hemşire beliri verdi. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu.

"Liya hanım uyanmışsınız?"

Konuşmaya çalıştım ama hemşire engel oldu.

"Kendinizi yormayın lütfen, ben şimdi Doktor beyi çağıracağım."

Cevap veremedim, sadece kafamı sallamakla yetindim.

Sonra ise iki doktor gelip beni muane ettiler.. Bir kaç soru sordular. Adımı, annemi, babamı, kaç kardeşim olduğumu, sanırım hafızamı kontrol ediyorlardı. Hepsine cevap verdim ama bir soruda takıldım," Neden hastanede olduğumu?"

Evet, ben neden hastanedeyim, başıma ne gelmişti? Sırtımda neden feci ağrı vardı? Neden sırt üstü yatmak yerine, yüzükoyun yatıyordum? Bu soruları bana tepeden bakan doktoruma sordum, o ise başıma bir kazağa geldiğini ama şimdi iyi olduğumu söyledi. Peki, ne kazası gelmişti? Babam, amcam neredeydi?

Ya Mirhan, burada olduğumu biliyor muydu?
Aklım karman çorman olmuştu, daha fazla sorularla baş edemedim, gözlerimi kapayıp tekrar uykuya daldım.

Elma ŞekeriDonde viven las historias. Descúbrelo ahora