Tooru

18 4 3
                                    


Tooru sonraki gün okulda normalden daha çok dikkat çekiyordu ve düşünmüyordu. Sınıftakiler onlarla konuştuğunda tepkisini gizlemiyordu ve mutluluğunu sorduklarında yakın gördüğü kişilerin bebek sahibi olduğunu da söylemişti. Sınıfın ona karşı daha az önyargılı olduğunu hissetse de işini şansa bırakmıyordu ve fazla konuşmamaya da dikkat ediyordu. Bir yılı daha vardı ama olabildiğince zararsız geçirmek istiyordu. Gerisi önemli değildi.
...

Hastanede günler geçerken bebekler en sonunda özel bakımdan çıkarılmış ve sürekli olarak Katsuki'nin yanında durmaya baslamıştı. Yemek, ağlamak ve uyumak dışında pek bir şey yapmıyor olsalar da onlar şu anda herkes için dünyanın en temiz canlılarıydılar.

Bu sürede bir doktor yanlış hamle yapıp onlara bulaşmaya çalıştığında Deku ona ufak(!) bir uyarıyla kim olduğunu hatırlatmış ve sorun çıkmadan bu dönemi atlatmıştılar.

Jirou, Mina, Kiyoko ve Ochako da haberleri aldıkları gibi hastaneye gelmişler ve bebekleri sevmeye başlamıştılar. Bakımıyla alakalı geçen saatler süren sohbetler sonrası Katsuki'nin başı ağrımaya başlıyordu. Sonuçta. Hala yorgun hissediyordu ve fazla yataktan çıkmıyordu. Vücudu değişmişti ve uyum sağlamayı aceleye getirmek istemiyordu.

Bu sürede Deku haricinde Shinso neredeyse hep yanında, Denki ve Tooru ise her okuldan sonra birkaç saat oturup onun sıkılmadını onluyor ve bebek bakımıyla ilgili yardım ediyordu. Şu ana kadar kendi bir kere bile bebek bezi değiştirmemişti ve Katsuki ki halinden kesinlikle memnundu.

Dekunun kısmında ise her şey hazır sayılırdı. İstedikleri an harekete geçecek özgürlüğe kavuşmuş ve planı sağlamlaştırmışlardı. Ama Katsuki doğum yaptığı için girecekleri kargaşayı düşündükçe bir-iki ay daha ertelemenin iyi olacağını biliyordu. O toparlanmadan farklı bir kargaşanın içine onu atmak istemiyordu.
...

Tooru ise 1 hafta boyunca ev, okul, hastane üçlüsünde gidip gelmişti. Hastane de uzun kalmak istese de Katsuki sürekli olarak onu kovuyordu ama yorulduğu da bir gerçekti. Daha bu sabah midesi rahatsız gibi bulanmaya başlamıştı ama böyle ufak bir şey için okula gitmemezlik yapamazdı. Zaten fazla ders çalışacak vakit bulamazken dersleri kaçırması kabul edilemezdi onun gözünde. Eğitim zordu ama en garanti çıkış biletiydi.

Dersin ortasında yine düşüncelere daldığını fark etmesiyle kafasına iki yanına salladı ve hocanın yazdıklarına baktı. Defterine geçirirken kuyruğu hala karnına sarılı olarak duruyordu. Ağrının hala geçmemiş olması tuhaftı ve üzerinde ekstra yorgunluk vardı. Hastalık kapmış olma ihtimali de vardı ama çevresinde kimse hasta değildi.

Ders bittiğinde alışılmadık baş ağrısı da eklendiğinde hasta olduğuna emin olmuştu. Kuyruğunun titremeye başladığını fark ettiğinde aklına gelenlerle tüm vücudundan kanının çekildiğini hissetti.

Tarihi hatırlamaya çalıştı ardından emin olmak için saatine baktı. Hata yoktu. Kızgınlık zamanı gelmişti.  Tüm bir hafta boyunca Katsuki ve bebeklere o kadar takmıştı ki ilaçlarını içmeyi unutmuştu ve vücuduma bakılırsa çok kısa süre sonra bilincini de yitirecekti.

Evet, bir kere daha deneyimlemek istemişti ama asla böyle bir yerde duramazdı. Toplu alanda, okulda, Sınıf arkadaşlarının önünde, asla olamazdı.

"Hogakure-san? İyi misin?" Kafasını iki yana salladı. "Hayır." Yanında oturan Maruizawa isimli sıra arkadaşı endişelenirken o tüm gücünü bilincine aktarıyordu. "Yardım edeceğim bir şey var mı? Şu ya da revire gitmek ister misin?" Kafasını iki yana salladı. "Ayağa kalkamam şu anda muhtemelen." Düşünmeye başladı.

Ne durumda olduğunun farkında ol ve olabildiğince az hareket et. Korkundan güç al, bilincini ve davranışlarını yönlendir. İradeni kontrol et, dayanıklı ol.

En azından olabildiği kadar.

Hoca içeri girdiği gibi elini kaldırdı. "Sensei, telefonunuzu kullanabilir miyim?" Ani sorusuna karşılık şaşırsa da nedenini öğrenmek isteyen hoca ona yürüdü. "Bir şey mi oldu hogakure-san?"

Baş ağrısının artması, vücudundan çıkan ısı dalgası ve kuyruğunun titremesi haricinde iyi gibiydi.  "Kızgınlık geçirmek üzereyim ve aileme haber vermeliyim ki okuldan alsınla-Ah." Karnının içinden gelen acı onu neredeyse yere düşürecekti.

Söyledikleri ise hocayı ve sınıfı savunma almasına yetmişti. Kadın hoca anında onu kucakladı. "Aramayı biz hallederiz. Senin acilen revire girmen gerekiyor." Başka bir inleme ve kuyruğunun katılmasıyla yanıt verebilmişti ancak. "Hastane hariç, her yer olur. Ailem, ailem yardım eder. Ochako-ne, Chan."

Aklına saçma saçma şeyler dolmaya başlarken odağını kendi kitabına ve hayal dünyasına odaklamaya çalıştı. Biraz olsun yok saymak iyi gelebilirdi.

Revirde onu yatağa yatırmaları iyi olmuştu. Ağrı kesiciler onların işine yaramazdı şu anda. Yavaş yavaş sorularını cevaplamış ve en son Ochako'nun numarasını vererek enerjsini tüketmiş ve bir daha konuşmamıştı. Ağzını açarsa acıyı geçirmesi için birilerine yalvaracağına neredeyse emindi.

Sonrası onun için puslu anılarla dolu bir cehenneme giriş gibiydi. Sürekli artan sıcaklıktan dolayı terliyor ve düşünceleri gidip geliyordu. Alt tarafında kuyruğu kasılıyor ve hamile kalmak için her şeyi yapacakmış gibi dönüp duruyordu ama o her defasında karşı koymuş ve yerinden kalkmayı imkansız hale getirmişti kendini.

Ona göre sonsuzluk gibi gelen bir süre sonra, tanıdığı bir kokunun onu kucakladığını hissetmişti. Gözlerini açtığında karşısında tahmin ettiği gibi ablası vardı.  Ona sıkıca sarıldı ve artık güvende olduğunu kendine hatırlattı. "Çok acıyor." Ochako yavaşça saçlarını okşadı ve Kiri'nin kullandığı arabaya yöneldi.

ve kendini ona bıraktı.
...

"Nereye gidiyoruz?" Kiri'nin yardımıyla onu arabanın arka koltuğuna yatırmışlardı. "Olabildiğince sessizlik olması lazım. Deku'ların evine gidelim." Arabayı çalıştırmış ve hızlıca sürmeye başlamıştı. "Yine de, bize haber verecek kadar bilincinin yerinde olması güzel bir şey, değil mi?" Kafasını salladı. "Hocası durumu hızlıca söyleyip tüm gerekli bilgileri verdiğini söyledi." Mırıldandı. "Demek mutlak korku bilinci tutmada yardım edebiliyor." Katsuki'den bahsettiğini anlasa da yorum yapmadı.

Tooru yattığı yerde karnını tutup inlemeye devam ederken olabilecek en hızlı şekilde eve geldiler. Shinso ona haber verildiği gibi eve gelmiş ve her şeyi hazır etmişti. "Üst katta oda hazırladım ona." Yukarı çıkarıp yatağa bıraktılar ve kendi kendine mırıldanırken kapıyı kitlediler.

"Tanrım, bu kız nasıl böyle bir şeyi unutabiluyor?"  Ochako içini çekti. "Katsuki'ye bakarken kendini unutmuş olabilir." Kiri kafasını salladı. "O zaten bu yüzden onları gönderip duruyordu. Kendilerini unutmasınlar diye. Denki de de benzer bir şey olmuştu." Önceden haber verilmiş quiz, onun için sürpriz quize dönmüştü. Katsuki'ye soylememesi için baya yalvarmıştı.

Ochako saatine baktı. "Üzgünüm shinso ama Tooru sana emanet, işten koşturarak çıktım. Geri dönmem gerekiyor. Kirishima?" Kafasını salladı. "Elbette bırakırım. Ayrıca Kiyoko-san da kısa sürede gelir."

"O Halde görüşürüz." Onlar çıktıktan sonra yiyecek bir şeyler hazırlayıp odanın içine bıraktı ve fazla oyalanmadan çıktı.

Şimdi bunu telefonda nasıl katsuki'ye açıklayacaktı ve 3 gün boyunca ev ve hastane arasında git-gel yapacaktı?

Çalan telefonla nefesini verdi. "Lanet olası çenemi niye açtım ki?"

Kedi-İnsan (Dekubaku)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin