49. Bölüm: İki Bedende Tek Ruh

367 55 15
                                    

12.01.1979

Dışarıda yağan karın altında duran iki kişinin bedeni Capella için bir arkadaştan öteydi ancak ona farkında olmadan acı verdiklerinden habersizdiler.

Lily Evans. Capella onu tanıdığı ilk günden beri seviyordu ve sevgisi bir an olsun eksilmiyordu. Onun en yakın arkadaşıydı. Ama aynı zamanda aşık olduğu adamın nişanlısı. Remus Lupin. Ondan bahsettiği ilk zamanlar 'abimin arkadaşı' derdi ama zamanla kendisinin de çok yakın arkadaşı olmuştu. Masumiyetin ve doğruluğun vücut bulmuş hâliydi. Ama yakın zamanda kendisini sevdiğini itiraf etmiş ve Capella'nın bir türlü içinden çıkamadığı aşk bataklığına daha da gömmüştü.

Bazı insanlar, karın kötülüğü de pisliği de yağdığı zaman beyazlığıyla örttüğüne inanır. İnanmak istiyordu o da. Şu anda kar lapa lapa yağarken içindeki tüm sıkıntıları ve endişeleri beyazlığıyla örtsün istedi.

Şimdi, karın içinde botlarıyla bata çıka dostlarının yanına giderken üzerinde simsiyah kıyafetleri bu beyaz şölenin içinde fazla dikkat çekiyordu. Etrafa kısa bir göz attığında Alastor Moody'yi göremedi. "Şu kaçık adam nereye kayboldu?" diye sordu keyifli bir sesle.

"Hogsmeade'e gitti." dedi Lily ellerini ceplerinden çıkararak. Capella'nın onlara yaklaşan zarif bedenine baktı. Capella bu son bir yıl içerisinde hiç olmadığı kadar değişmiş, eski neşesini sonsuza dek kaybetmiş gibiydi. "İki hafta önce birbirimizi gördük ama seni çok özledim."

Capella, aralarında birkaç adım mesafe kaldığında durdu. Lily hızlıca ona atılarak boynuna sarıldı. "Ben de sizi özledim." dedi kollarını kızıl saçlı kızın bedenine dolayarak. Ne kadar sürenin geçtiği önemli değildi. İster iki hafta olsun, ister iki saat. Bu hayatta arkadaşlarından uzak geçirdiği her an onlara hasret kalacaktı.

Lily geri çekildiğinde Capella'nın gözleri Remus'a döndü. Koyu kahverengi, dizlerine kadar gelen bir palto giyinmişti. İçinde çok da resmî olmayan bir takım vardı. Kemerle beline sabitlemiş kahverengi tonlarında bir pantolon ve yine kahverengi bir yeleğin altına giyilmiş beyaz bir gömlek. Fakat kıravat takmamıştı, atkısını özensizce boynuna sarmıştı.

Büyücülük dünyasıyla Muggle dünyasının kıyafet tercihleri benzerdi aslında. Uzun paltolar, kabanlar, kumaş pantolonlar, keten gömlekler ve daha basit kıyafetler. Fakat saygın büyücülerden tutun da küçük çocuklara kadar cüppeler daha sık tercih edilirdi. Kim ne giyerse giysin, üzerini mutlaka cüppe ile kapatırdı. Birçok büyücülük okullarının forması cüppeden oluşuyordu. Ancak Muggle'lar çok uzun bir süredir bazı istisnalar dışında cüppe giyinmiyordu. Giydikleri cüppe arasında ise epey fark vardı.

Zengin büyücü kadınları ise kesinlikle pantolon giyinmezdi. Ceket ve etek takımları dışında elbise veya tuvalet giyer, görüntüleriyle saygınlık kazanırlardı.

Tabii, bazıları bu "kesinlikle giyilmez" söylemini kesip atıyor ve kafasına ne eserse giyiyorlardı.

Capella da bu bazıları arasındaydı. Küçük bir çocukken ne giyindiğine kendisi değil, annesi karar verirdi. Renkli şeyler giyinmesi yasaktı. Fazla kısa ve fazla açık giyinmesi yasaktı. Fakat Capella çocukluk dürtülerine engel olamıyor ve bu yasakları delerek istediğini giyiniyordu.

Ancak sonucu pek iç açıcı olmazdı. Çocukken gizlice giyindiği renkli kıyafetleriyle asla dışarıya çıkamamıştı. Çünkü her seferinde annesine yakalanırdı. Ya yüzüne okkalı bir tokat yer, ya yeterince büyükse asanın tadına bakar ya da Walburga Black'in ruh karartan cezalarına maruz kalırdı.

Şimdi istese de renkli giyinmezdi. Lily düşüncelerinde haklıydı. Capella ne yaşasa yaşasın daima mutlu olan bir kızdı ama şimdilerde eski neşesini kaymetmişti. Dışarıdan bakan bir göz bunu kolaylıkla anlardı.

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now