41. Bölüm: Özgürlüğün Renkleri

964 81 24
                                    

05

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

05.07.1978 / Bir ay sonra

Güneşli bir hava, buzluktan yeni çıkmış bir dondurma ve bir sahil kenarı. İşte yazı eşsiz kılan o üç kutsal şey.

Fakat o bunaltıcı sıcakta eve kapanmak ve bu üç kutsal şeyi hayal etmekten ilerisine gidememek ıstıraptan başka bir şey değil.

"Keşke bana ders çalıştırmayı teklif etmeseydin ve ben de kabul etmeseydim." Bennet, başını gömdüğü parşömen dağının içinden homurdandığında salyaları kağıtlara akıyordu.

"Zamanı geri alamayacağımıza ve senin de okulu ciddiye alacağına göre, bu lanet derslere yakınmak yerine çabucak kendini toparlayıp çalışmaya devam edebilirsin ya da bir başka seçenek olarak oyalanıp akşama doğru bizimle denize gelmemeyi tercih edebilirsin." Capella, uzun soluklu cümlesinden sonra basit bir şeyden bahsetmiş gibi omuz silkti. "Senin kararın."

"Şeytani manipülatör," diyerek başını parşömenlerden kaldırdı Bennet. Yorgunlukla parlayan mavi gözlerini kitap yığının üzerinde gezdirdi. "En azından bir sonraki yaz çalışmaya başlayabilirdik. Dördüncü sınıfa geçtim, Elly, beşinci değil. SBD'lere bir yıl kadar uzun bir zamanım var."

"Bu bir mazeret değil."

Bennet inleyerek alnını sertçe masaya çarptı. Hızını iyi ayarlamamış olacaktı ki bu sefer acıyla inledi.

Capella dudaklarını büzerek Bennet'a zavallı çocuk, bu daha hiçbir şey bakışları attı. O gerçekten çalışkan ve başarılı bir çocuktu ama tembeldi. Hani şu zeki ama kendini tembelliğe veren çocuklardan var ya, işte Bennet onlardandı. Ve Capella onun zekâsını gün yüzüne çıkarmayı kendine görev edinmişti.

Ablalık içgüdüsü işte.

Yine de bu seferlik ona acıyabilirdi.

"Gözüme fazla acınası göründün," diyerek burun kıvırdı. "Bu masayı toparlaman için beş saniyen var. Yoksa sıra Sihir Tarihi'ne gelecek ve sen on sayfalık bir konu ezberleyeceksin."

Fakat Bennet, Capella cümleye başlar başlamaz masayı toparlamaya başlamıştı bile. Yemek masasını işgal etme gibi bir gaflete düşmüşlerdi ve Euphemia masasında mürekkep lekeleri görmekten nefret ederdi.

Bennet, beş saniyeyi aşan bir sürede masayı toparladıktan ve kitapları onun odasına taşıdıktan sonra Capella zaman aşımını görmezden gelmeye karar verdi.

"İşte bitti." Bennet sırıtarak geri yanındaki sandalyeye oturduğunda bu sefer farklı bir ses konuştu.

"Yemek masasında mürekkep lekesi bırakmadığınız için sizi ödüllendirmek istiyorum çalışkan askerler." diyen Euphemia, elinde iki dondurma kasesiyle salona girdiğinde adeta ikilinin gözleri ışıldadı.

"Seni bir harikasın!" dedi Capella önüne bırakılan kaseden bir kaşık alarak. En sevdiği dondurma buydu işte. Karadutlu.

"Teşekkürler, Mia," diye mırıldandı Bennet utangaç bir ifadeyle. Kadın eğilip yanağına koca bir öpücük kondurduğunda boynundan kulağına kadar kızardı.

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now