3. Bölüm: Güneşli Bir Gün

2.9K 215 17
                                    

16.06.1976

Yaz aylarının en güzel özelliği güneşinin her daim sıcacık olmasıydı. Güneş sıcaktı, tatlıydı ve huzur vericiydi fakat bazen bu sıcak ışıklar rahatsız edici olabiliyordu.

Capella yatağında uyuklarken pencereden tam da yüzüne vuran güneş ışıklarına doğru bir elini kaldırmış, huzursuzca yüzünü buruşturmuştu. Elinin gölgesi yüzüne vururken kapının ardından "Uyan hadi uykucu!" diye boğuk bir ses yükseldi. Capella gözlerini devirerek güneş ışınlarına tuttuğu elini indirip pencereye arkasını döndü ve yüzünü yastığa gömdü.

Kapı sertçe açılarak Sirius içeriye girdi. "Tanrım, hâlâ uyuyor musun, Capella? Böylesine güneşli bir havada yapma bari! Saat on bir." Capella'nın yalnızca çıplak bacaklarına örttüğü ince örtüyü çekerek yere attı. Capella sinirle gözlerini açarak "Lanet olsun Sirius! Beni rahat bırak!" dedi.

Sirius, kız kardeşini sinir etmenin verdiği mutlulukla sırıtarak yere bıraktığı örtüyü geri alıp Capella'nın beklemediği bir anda yüzüne fırlattı. "İyi." dedi hızlıca arkasını dönüp kapıya ilerlerken. "Sakın tekrar uyuma, kalk ve aşağı gel."

Capella yüzüne fırlatılmış örtüyü eliyle tutup çekti ve yavaşça yatağa bıraktı. Elektriklenmiş saçları yüzüne doğru geldiğinde kendini sırt üstü yatağa bırakarak saç tutamlarına üfledi. Kısa bir süre gözlerini yumup Sirius'u unutmaya çalıştı fakat ne kadar uyusa da hâlâ uykusu bastırıyordu bedenini. En sonunda gözlerini devirerek yatağından kalkıp odadan çıktı ve koridorun sonundaki odanın hemen bir yanındaki kapısını açarak lavaboya girdi.

Sabah ihtiyaçlarını karşılayıp lavaboda kendine çeki düzen verdikten sonra koridora çıkarak tekrar odasına ilerledi. "Günaydın, Elly!" Arkasından yükselen sesle yerinden sıçrayarak James'e baktı. "Sonunda kış uykusundan kalkabildin demek." Capella gözlerini devirerek kendisine doğru ilerleyen James'i bekledi. "Saat daha on bir, James."

"Olabilir," James kırmızı, bol tişörtünün sağ omzuna doğru kaymış yakasını düzeltti. "Sirius ve ben saat yedide kalktık."

"Sirius zaten kendi yatağında olmadığı sürece erken kalkar." dedi Capella hafifçe gülümseyerek. Sirius, aileleri ile yaşadıkları o evde ne kadar geç kalkarsa sabah sabah annesinin yüzünü de o kadar geç görebileceğini biliyordu. Bu yüzden annesi Walburga'nın geç kalktığı konusundaki söylenmelerini umursamadan öğlene kadar yatağında oyalanırdı. Tabii bu, evinde olduğu zamanlarda böyleydi.

"Bugün çok eğlenceli bir gün olacak!" James neşeyle bağırıp Capella'nın omuzlarından tuttu ve hafifçe sarstı. "Biraz gülsene, Elly. Ne bu surat?" Capella kendini tutamayarak kıkırdadı ve "Dur James!" diyerek James'in kollarını itekledi.

"Hemen hazırlan ve aşağı gel." dedi ve arkasını dönerek sallana sallana merdivenlerden inmeye başladı. Capella onun arkasından hayretle bakıp en sonunda "Şapşal çocuk..." diye mırıldandı kendi kendine.

Potterlar'ın evinde kaldığı odasına girerek dolaba dün gece yerleştirdiği kıyafetlerini karıştırmaya ve kendine giyecek bir şeyler aramaya başladı. Havanın sıcak oluşunu göz önünde bulundurarak kendine ince, bol ve beyaz bir tişört ile dizinin bir karış üstünde biten bir şort çıkardı. Biraz Muggle tarzını seviyordu Capella.

Çıkardığı kıyafetleri bir çırpıda giyinerek saçlarını başının üzerinde sıkı bir topuz yaptı ve makyaj yapma gerekeği görmeden yalnızca birkaç fıs parfüm sıktı. Bu sıcak havada makyaj yapıp terden yapış yapış olurken yüzündeki boyaların akması kesinlikle tercih edeceği bir durum değildi.

Odadan çıkıp zıplaya zıplaya merdivenlerden indi ve salona girerek yemek masasına oturmak yerine mutfağa girdi. "Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu kadına. Euphemia kalan son şeyleri masaya götürmek için tezgahın üzerinden alırken "Yok canım, masaya geç sen." dedi. Capella gülümseyerek Euphemia ile mutfaktan çıkarak yemek masasına ilerlediler.

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now