18. Bölüm: Mektup

1.7K 164 45
                                    

04

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

04.02.1978

Bir ruhun parçalanmış kalbi binbir parçaya bölünerek cehennemden dünyaya düştü; bir insanın başından aşağıya. O insan kim mi? O insan cehennemi oluşturan, cehennemin var ettiği kalbin yaratanıydı.

Kalp bir yangın yerine döner ve yangın sönmez, aksine cehenneme dönerdi. Ve asıl cehennem her daim kalpteki yangındadır. Yangının dumanları ise nefretin filizlendiği aşktır. Capella'nın kalbindeki yangın yeri ise biraz dinmiş sayılırdı. Asla tam olarak sönmemişti ve söneceğe de benzemiyordu.

"O senin baykuşun değil mi?" diye sordu James Capella'ya ilerideki bir noktayı işaret ederek.

Capella, James'in parmağıyla gösterdiği yere bakınca Gryffindor masasının başından, kendilerine doğru uçan gri renkli bir baykuşu gördü. Gülümseyerek baykuşun yavaşlayarak önünde durmasını bekledi.

"Grey..." diye mırıldandı baykuşunun yumuşak tüylü başını okşarken. Baykuşun gagasının arasında küçük bir mektup vardı. Mektubu alırken Marlene, "Adı Grey mi?" diye sordu.

"Evet," dedi Capella tabağından bir dilim ekmeği alıp baykuşun önüne bırakarak. Anında ekmeği gagalamaya başlayan baykuşu izledi birkaç saniye.

"Çok sevimli." diye şakıdı Malrene, öne uzanıp baykuşun gövdesinden tuttu ve havaya kaldırarak baykuşun ciyaklamalarını umursamadan tabağının hemen yanına geri bıraktı. Baykuşun başına küçük bir öpücük kondurup gülümsedi. "Yumuşacık!"

Grey isimli baykuş huysuzlandığında Marlene geri çekildi ve kanatlarını çırparak havalanan baykuşu gülümseyerek izledi. 

Capella arkadaşlarına kısa bir göz attığında hepsinin sohbet etmeye devam ettiğini gördü. Sadece yanında oturan Sirius'un bakışları üzerindeydi. Daha fazla oyalanmadan ters tuttuğu mektubun ön yüzeyini çevirdi.

Saman sarısı mektubun arka tarafı gökyüzü kadar temiz, ön yüzeyi ise gecenin yıldızları kadar dikkat çekiciydi. Mektubun açılmasını önleyen balmumundan olan amblem Black ailesinin sembolüydü.

"O-" dedi Sirius Capella'ya dönerek. Kaşlarını çatarak şaşkınlıkla, "O bizim sembolümüz mü?" diye sorduğunda arkadaşları onlara dikkat kesilmişti. Sirius onlara kısa bir bakış atıp tekrar Capella'ya döndü.

Capella ağız ucuyla "Öyle görünüyor." diye mırıldandı. Mektubun balmumundan olan amblemini kırıp içindeki parşomeni çıkardı ve yutkunarak tüy kalemle özenle yazılmış satırları okumaya koyuldu.

Capella Agnes Black,

Ne demem gerektiğini bilmiyorum. Sana yazmaya yüzüm tutmadı çünkü aileden atıldınız. Bu gerçek her seferinde yüzüme tokat gibi çarpıyor, hayatımızda sen ve ağabeyin ile rezil oluşumuzla yüzleşiyorum. Ancak, bir şeyi itiraf etmem gerekirse... senin bir suçun yok kızım. O aşağılık cümlelerin hepsini Sirius kurdu ve sen ağzını bile açmadın. Seninle bir konu hakkında görüşmem gerek. Gerçekten oldukça mühim bir mesele olduğundan dolayı beni geri çevirmeyeceğini umut ediyorum. Baykuşunla cevabını en kısa zamanda yolla.

Saygılarımla,
Walburga Black

"Bana bunları yazdıklarına inanamıyorum..." diye mırıldandı Capella mektubu okumayı bitirdikten sonra. Gözlerini masaya çevirdiğinde herkesin meraklı bakışlarıyla karşılaştı. Gözlerini devirerek, "Annemden ne beklerdim ki zaten..." diye mırıldandı kendi kendine.

"Walburga mı?" diye sordu Sirius çenesi sinirden seğirirken. Capella sessiz kaldığında cevabını almış olacakki keyifsizce sırıttı ve yumruğunu sıktı. "Ne yazmış? Yoksa ara sıra gönderdiği 'bizim ne kadar kötü evlatlar olduğumuzu içeren mektuplardan' mı?"

Capella bir kez daha göz devirdi. Evet, Walburga bazen Sirius'a, bazen de Capella'ya bu tür mektuplar gönderirdi. Genelde Sirius'a gelen mektuplar daha hakaretli olurdu fakat Capella'nınki yalnızca eleştiriydi.

"Benimle görüşmek istiyor." Mektubu boş tabağına bırakıp kendisine ölüm haberi duymuşcasına bakan Sirius'a döndü. "Balo gecesinde benim bir suçumun olmadığını ve tüm suçun sana ait olduğunu yazmış. Ve... benimle konuşması gereken mühim bir mesele varmış...."

Bir sessizlik yaşandığında Capella, James ile göz göze geldi. İlk gözlerini kaçıran kendisi olduğunda James, "Mektuba bakabilir miyim?" diye sordu.

Capella ona bakıp başını salladığında James ileri uzanıp mektubu parmaklarıyla kavradı ve geri çekilerek Capella'nın annesinin yazdığı satırları okumaya başladı. Biraz sonra gözleri kocaman açıldığında, "İkinci adın Agnes mı? Neden hiç söylemedin?" dedi.

"Söylememe gerek yoktu ki." dedi Capella omuz silkerek. "Capella adını daha çok seviyorum. Auriga takımyıldızının sarı dev olan en parlak yıldızı... Tıpkı benim gibi."

Remus kaşlarını çatıp sırıttığında "Bu iddalıydı." dedi eğlenen sesiyle. Peter da onun gibi sırıtmıştı.

"Bırakın isim konusunu." dedi Lily ciddi bir yüz ifadesiyle. "Önemli olan bu. Annenle görüşecek misin Capella?"

"Bunu sorman bile saçmalık Lily." dedi Capella dirseğini masaya koyup yanağını avucuna yaslarken. "Onun yüzünü bile görmek istemiyorum."

"Ve eminim ki o da senin yüzünü görmek istemiyordur ama buna zorunludur." Capella kaşlarını çatıp öfkeyle omzunun arkasına baktığında bir çift soğuk mavi gözlerle göz göze geldi. Bu Lucius Malfoy'du.

Yan taraftaki masa Slytherin binasına aitti. Her zaman Gryffindorlular'a sataşırlardı ve hiç tartışmalar eksik olmazdı.

"Kes sesini." dedi James. Elleri masanın üzerinde yumruk hâline gelmiş, her an ona saldırabilecek potansiyeldeydi.

"Peki sesini kesmezse ne olur Potter?" diye sordu Barty, kollarını masaya yaslayıp gözlerini Capella'ya çevirdi. "Bina başkanınıza mı şikayet edersiniz?"

Capella'nın dudaklarında yaramaz bir sırıtış oluştu. "Olacak olan şu; sizin sesinizi kesen biz olacağız. Ve eminim ki bunu istemezsiniz."

Barty sırıtarak sanki sıcak bir şeye değmiş gibi elini salladı. "Black kızı yakıyor dostum." dedi yanındaki Rabastan'a bakarak. "Görmeyeli Gryffindorlular'a benzemiş..."

"O artık bir Black değil, Barty." dedi Rabastan. Dirseğiyle Barty'yi dürttü ve Capella'ya sırıtarak baktı. "Aileden atıldı onlar." Capella arka taraftaki gruptan yükselen kahkaha seslerine gözlerini devirdi.

Capella'nın bazı Slytherinliler ile hatrı sayılır yakınlığı vardı. Hogwarts'a başlamadan önce ya da Gryffindor binasına seçilmeden önce, birçok Slytherinli arkadaşı vardı. Onun dışında da bazı aile ziyaretlerinde de görüşüp, konuşurlardı.

Ancak Capella'nın aileden atılması, son zamanlarda ki bu sarsıntılı arkadaşlıkları tamamen bozmuştu.

"O zaten bir Gryffindor, Crouch." dedi Sirius dişlerinin arasından. Capella'nın aksine hiç bir zaman onlarla anlaşamamıştı. "Bize bulaşmayın... yoksa kötü olur."

"Mesela ne olur, Black?" Soruyu soran, baştan beri tartışmayız izleyen Janus Avery. Sert mizacı onu her daim korkutucu göstermiştir.

Sirius cevap vermek için ağzını açtığında bakış açılarına giren Profesör McGonagall yüzünden susmak zorunda kaldı. McGonagall elindeki ders programını dağıtarak kendilerine doğru gittikçe yaklaşıyordu.

"Bu burada bitmedi..." dedi Sirius sertçe onlara bakarak.

"Bitmedi Black," dedi Barty. Gözleri bir an için Capella'ya kaymış ve gözlerindeki ifade değişmişti. Güzel cadının gözlerinin içine haylaz bir ifadeyle bakıp "Ve asla da bitmeyecek." diyerek göz kırptı.

***


Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Teoriniz var mı?

THE OTHER SIDE Onde histórias criam vida. Descubra agora