46. Bölüm: Leydi Black

400 60 15
                                    

45. bölümü okumayı unutmayın.

10.01.1979

Kar yağışı tüm hızıyla devam ederken bu beyazlığın arasında kendini kolayca belli eden siyah cüppeli, maskeli kişileri rahatça seçebilmişti Capella. Ölüm Yiyenler, rastgele birilerine attıkları büyülerle resmen Hogsmeade'e bir baskın düzenlemişlerdi! Peki neden? Özellikle Hogwarts öğrencilerinin buraya ziyaret ettikleri bu günü mü seçmişlerdi yoksa sadece bir tesadüf müydü?

Konu Karanlık Taraf olunca Capella tesadüfün varlığına inanmayı bırakıyordu ne yazık ki. Çünkü onlar ne yapıyorsa planlı yapıyor olmalıydılar.

Küçük bir kız çocuğunun çığlığı onu düşüncelerinden çekip çıkardı. Bir alt sokaktan gelmişti. Capella hızlıca asasını cebinden çıkararak sıkıca tuttu ve karın içinde ilerlemeye başladı. Dikkat çekmemek için dükkanların hemen önünden yürüyordu.

Spor malzemeleri satan bir dükkanın önünde çığlık çığlığa bağıran bir kızı asasıyla havada oradan oraya uçuran Ölüm Yiyen'i fark etti. Kız on üç yaşında gösteriyordu ve oldukça korkmuştu. Onun aksine Ölüm Yiyen, kızı korkutmaktan inanılmaz bir zevk alıyordu.

Capella sinsice kendisine sırtı dönük olan Ölüm Yiyen'e yaklaştı. Henüz onu fark etmemişti. Çevresine kısaca göz attı. Yakınlarda başka maskeli herif göremiyordu.

Havada uçan ve ağlayan kız onu fark ettiğinde Capella hemen susması için işaret parmağını dudaklarına götürdü. Fakat on üç yaşındaki kız bu uyarıyı görmezden geldi. "Lütfen kurtar beni! Yardım et" diye bağırdığında Ölüm Yiyen başını ona doğru çevirdi.

Daha Ölüm Yiyen küçük kıza yaptığı büyüyü sonlandıramadan Capella hızlıca asasını doğrultarak sert bir büyü gönderdi. Asasının ucundan çıkan kalın halatlar adamı sarınca havadaki kız çığlık atarak karların üzerine düştü. Adamın asası da öyle.

"Gücün on üç yaşındaki bir kıza mı yetiyor?" dedi Capella sert adımlarla yere düşen adama ilerleyerek. Halatlardan kurtulmak için olduğu yerde debeleniyordu. Yere eğilerek karların içindeki asayı aldı. "Budala." Bir saniye bile tereddüt etmeden asayı oradan ikiye bölüp geriye doğru attı ve adamın yüzüne sert bir tekme geçirdi.

Çıkan sesle Capella zevkle sırıttı. Burnunu kırmıştı. Ölüm Yiyen'nin burnundan boşalan kanlar üzerinde yattığı beyaz karın üzerine damlamaya başladığında yavaşça bilincini kaybetti.

Kısık ağlama seslerini duyduğunda yavaşça arkasını döndü. Biraz önceki Ölüm Yiyen'nin havada savurduğu kız, yere çökmüş ve sırtını dükkanın camına yaslamış bir vaziyette iç çekerek ağlıyordu. "Sana zarar verdi mi?" diye sordu Capella kızın önünde diz çökerek. "İyi misin?"

Kız çocuğu başını iki yana sallayarak gözyaşlarını silmeye çalıştı ama hâlâ ağlamaya devam ediyordu. "Bana zarar vermedi ama çok korktum..." Hıçkırdığında Capella kızın omuzlarından tutarak yüzüne eğildi.

"Bana bak," dediğinde kız ona baktı yaşlı gözleriyle. "Ağlamayı kes ve hareket et. Şimdi buradan kalkıyorsun ve doğruca kendine saklanacak bir yer buluyorsun. Eğer okula gitmeye kalkarsan yolunu keserler. Bu yüzden yetkililer gelene kadar saklan. Duydun mu beni?"

Kız ağlamayı keserek başını salladı ve ayağı kalktı. Capella da onunla birlikte kalktığında sert bir konuşma yaptığı için pişman değildi. Eğer onu sakinleştirmeye çalışsaydı ya da teselli etseydi emindi ki kız daha çok ağlayacak ve birilerine yakalanacaklardı.

Kız gözden kaybolana kadar arkasından baktı Capella. Ardından beyaz karın üzerinde ayak izleri bırakarak ilerlemeye başladı.

"Birini mi arıyordun?" Gelen bu sesle başını aniden sağa çevirdi Capella. Bir grup Ölüm Yiyen, Dervish ve Banges'ın önünde duruyorlardı. En önde duran maskeli adam başını yana eğdi. "Seni bir yerden tanıyor gibiyim."

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now