36. Bölüm: Çaylar ve Kurabiyeler

661 89 27
                                    

03

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

03.04.1978

Capella Black, adeta Hogwarts'ın içinde dört dönüyordu.

Bakmadığı yer, girmediği delik kalmamıştı ama bir türlü aradığı kişiyi, yani Remus Lupin'i bulamamıştı. Zindanlara bile inmişti ama yer yarılmıştı da içine girmişti sanki. Çocuk hiçbir yerde yoktu.

Onu James'in doğum günü partisinde öpmesinin üzerinden tamı tamına, koskoca bir hafta geçmişti ve hem o, hem de Capella deliler gibi kaçıyorlardı birbirlerinden. Capella çekiniyordu ama Remus utancından ölüyor gibiydi. Yemek masasında ondan en uzak köşelerde oturuyor, ortak salonda Capella olunca yatakhânesine çekiliyordu.

Artık buna bir dur demenin zamanının geldiğini düşünüyordu Capella. Sonuçta Remus onu öptü diye kıyamet kopmamaştı ya... Eninde sonunda konuşacaklardı ve o gün ne kadar erken gelirse ikisi içinde en iyisi olacaktı.

Son kez üçüncü katı kontrol ederken omuzlarını düşürdü pes edercesine. Yoktu işte hiçbir yerde, daha fazla aramanın anlamı yoktu. Ne de olsa aynı binada değiller miydi? Elbet onu yakalayacağı bir an gelecekti.

Geri Gryffindor ortak salonuna dönmek için öbür koridora sapmıştı ki bedeni bir başka bedenle sertçe çarpıştı. Burnu sert bir göğüse çarptığı için sızlamaya başlarken beline o tanıdık kollar dolanmış, sızlayan burnuna ise aşinası olduğu bir koku dolmuştu.

"Sabahtandır fareler gibi etrafta dört dönüyorsun. Kuyruk bile senin kadar efor sarfetmemiştir." Konuşan kişiye çevirdi bakışlarını. James Potter. Kendisine engel olamayıp iç çektiğinde ciğerleri çocuğun kokusuyla doldu.

"Ne yapayım?" diyerek bir adım geriye gitti Capella. Böylece James'in kolları ondan kopmuş, aralarına mesafe girmişti. "Remus'u arıyorum ama bulamıyorum. Yer yarıldı da içine girdi sanki!"

James'in ela gözleri hafifçe kısıldı. Gözlüğünü düzeltirken "Bir haftadır birbirinizden kaçıp duruyordunuz." dedi manalı manalı. "Neden şimdi bir anda onu arayasın tuttu?"

Capella kendine engel olamayarak sertçe çıkıştı. "Bundan sana ne James? Onunla konuşmam gereken önemli bir şey var diye arıyorum herhalde." Sinir bozucu bir ifadeyle gülümsedi. "Hem, ne o? Arkadaşımı arayamaz mıyîm?"

Capella cevabını beklemeden gitmek için henüz birkaç adım atabilmişti ki James dirseğinin iç kısmından yakalıp sırtını duvara yasladı. "Bildiğim kadarıyla arkadaşlar birbirlerini öpmezler." Sağ elini Capella'nın başının yanına, duvara yaslayarak başını yana eğdi.

"Sen..." dedi Capella ne diyeceğini bilemeyerek. Öfke yavaşça bedeninde kol gezmeye başladığında onu göğsünden itti ama James bir milim bile yerinden kıpırdamadı. "Beni rahat bırak Potter."

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now