35. Bölüm: Kalbi Kanamış Black

932 94 68
                                    

27

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

27.03.1978

Verilen kararlar ve yapılan yanlışlar her zaman pişmanlığın sebebi olmuştur. Verilen kararların sonucundan memnun olmayınca ya da yapılan yanlışların bedeli ödenince pişman olunurdu. Bir bakıma pişmanlık iyi bir şeydi çünkü ondan ders çıkarılırdı ve bir daha aynı hataya düşüp ikinci kez pişman olmamak için çaba sarf edilirdi.

Capella bu zamana kadar "pişmanlık" kavramına sığdırdığı birçok şey yapmıştı. Hayatında çok kez pişman olmuş ve çok kez geç kaldığını hissetmişti. Ders çıkardığı şeyler elbet vardı ama pişmanlığın kederi üzerine çoktan yapışmıştı.

Ona en büyük pişmanlığının ne olduğunu sorarsanız eğer size vereceği tek cevap 'aşık olmak' olacaktı çünkü bu iki kelime altında yatan yaşanmışlıklar öyle acıydı ki her birinden ayrı ayrı pişmanlık duymuştu.

Şimdi yeni bir pişmanlığın doğuşu yaşanıyordu o geçmek bilmeyen dakikaların içinde. James'in doğum günü partisi durmaksızın devam ediyordu, çalan müzik eşliğinde dans eden cadı ve büyücüler her şeyden habersizdi. Onun içinde kopan kıyametten kimsenin haberi yoktu.

Acıyla yumduğu göz kapaklarını açmak ve gerçekle bir kere daha yüzleşmek istiyordu ama yapamıyordu. Sanki göz kapaklarının üzerine bin kilo ağırlığında bir yük konulmuş, açılması engellenmişti.

Oysa gözlerini açmasına gerek bile yoktu. Dudaklarının üzerinde hissetmeye devam ettiği baskı gerçekleri kavraması için yeter de artardı bile. Birkaç dakika öncesine kadar nereden bilebilirdi böyle bir şey yaşayacağını? Kim inandırabilirdi onu böyle bir şeyin yaşanacağı konusunda?

Birkaç adım ötelerinde bir bardağın yere düşüp kırılma sesi kulaklarına dolduğunda ve dudaklarının üzerindeki dudakların sahibi irkilerek geri çekildiğinde Capella dudaklarını birbirine bastırarak başını öne eğdi. Hâlâ gözleri yumuluydu, hâlâ açamamıştı onları.

"Lütfen biri bana sarhoşsun ve hayal görüyorsun desin." Ağabeyi Sirius'un sesini duyduğunda daha da kötü hissetti kendisini. Ne diyecekti şimdi ona, nasıl bir açıklama yapacaktı?

Peki şu an önemli olan Sirius'a açıklama yapması mıydı yoksa Remus'un onu öpmesi mi?

Sirius, yüzündeki dehşet ifadesini korumaya devam ederken yanlarından geçen rastgele altıncı sınıf öğrencisinin elinden kadehini kaptı ve içindeki alkollü sıvıyı kendi suratına çarptı. "Sarhoşum ve hayal görüyorum." Başını iki yana sallayarak gözlerini ovuşturdu. "Yoksa neden Aylak ve benim kız kardeşim öpüşsünler ki?"

Remus, "Sirius," ile başlayan cümlesini devam ettiremeden Capella aniden arkasını dönerek koşar adımlarla uzaklaştı. Kalabalık gruplar arasından öğrencilere çarpa çarpa yatakhânelere çıkan merdivenlere ulaştı ve kısa bir süre sonra gözden kayboldu.

THE OTHER SIDE Where stories live. Discover now