Karanlığa Gömülen Hayaller -t...

By Sekersizbonibonlar

390K 33.2K 19.6K

'Kafamın içindeki çığlıkları, senin ruhunun fısıltısı susturdu.'~Ayza A. *ESKİ İSİM: ABİLERİM Mİ?* ... Bir kı... More

Bölüm 1~
Bölüm 2~
Bölüm 3~
Bölüm 4~
Bölüm 5~
Bölüm 6~
Bölüm 7~
Bölüm 8~
Bölüm 9~
Bölüm 10~
Bölüm 11~
Bölüm 12~
Bölüm 13 ~
Bölüm 14~
Bölüm 15~
Bölüm 16~
Bölüm 17~
Bölüm 18~
Bölüm 19~
Bölüm 20~
Bölüm 21~
Bölüm 22~
Bölüm 23~
Bölüm 24~
Bölüm 25~
Bölüm 26~
Bölüm 27~
Bölüm 28~
Bölüm 29~
Bölüm 30~
Bölüm 31~
Bölüm 32~
Bölüm 33~
Bölüm 34~
Bölüm 35~
Bölüm 36~
Bölüm 37~
Bölüm 38~
Bölüm 39~
Bölüm 40~
Bölüm 41~
Bölüm 42~
Bölüm 43~
Bölüm 44~
Bölüm 45~
Bölüm 46~
Bölüm 47~
Bölüm 48~
Bölüm 49~
Bölüm 50~
Bölüm 51~
Bölüm 52~
Bölüm 53~
Bölüm 54~
Bölüm 55~
Bölüm 56~
Bölüm 57~
abilerim mi duyuru
Bölüm 58~
Bölüm 59~
Bölüm 60~
Bölüm 61~
Bölüm 62~
Bölüm 63~
Bölüm 64~
Bölüm 65~
Bölüm 66~
Bölüm 67~
Bölüm 68~
Bölüm 69~
Bölüm 70~
Bölüm 71~
Bölüm 72~
Bölüm 73~
Bölüm 74~
Bölüm 75~
Bölüm 76~
Bölüm 77~
Bölüm 78~
FİNAL.

Özel Bölüm-1

1.5K 119 178
By Sekersizbonibonlar



Bugün 17 Aralık, yani Ayza Akar'ın doğum günü.

Bu yüzden de yazdığım ilk özel bölüm bu olacak.

Bu bölümde Ayza Akar hiç ölmemiş, hiç karışmamış ve Akar'larla mutluymuş gibi olacak. Eh, tabii bu mutluluğun verdiği küçü bir şımarıklık da olacak haliyle. Daha fazla spoiler vermeyeyim..

"Toprak yağmura, ben sana, aşık oldum.."

Kısık sesle şarkıyı tekrarlarken keyifle makyajımı tamamladım. Uzun saçlarımı taradıktan sonra keyifle ayağa kalktım ve aynanın önüne koştum.

Üzerimde seten pembe bir elbise vardı. Dar kolları normal inerken ellerime doğru ispanyol tarzı oluyordu. Çapraz sırt dekoltesi olan elbisenin boyu miniydi. Beyaz termal çorabın üstüne kore tarzı beyaz bir ayakkabı vardı. Küçük topuğu olan ayakkabının üst kısmı açıkken, bilek kısmında inci boncuk detayları vardı. Ön kısmında ise minik kurdele detayları vardı.

Bugün benim doğum günümdü!

Heyecandan resmen dört köşe olmuş bir şekilde aşağıya koştum. Yemek odasına girince beni bekliyorlardı, babam konuşmaya başladı o esnada.

"Hele şükür gelebildin kızım." Demesiyle güldüm ve yanına gidip yanağından öptüm. "Geldim işte!" Dediğimde hissettiğim şeyle yana tarafa döndüm anlamayarak.

Annem elbisemin eteğini çekiştirip bacaklarımı kapatmaya çalışıyordu, gözlerim kocaman açıldı. "Anne! Yapmasana ya!" Diyerek söylenmemle annem bana döndü.

"Bu elbise ne Ayza? Bu havada giyilir mi?" Dediğinde bakışlarım pencereye döndü, yağmur atıştırıyordu. "Ne varmış havada?" Dememle annem sen ıslah olmazsın der gibi başını sallayarak önüne döndü.

"Bugün özel bir şey mi varda böyle giyindin?" Diyen Adar'a döndüm şokla. "Ne demek özel bir şey mi var? Dalga mı geçiyorsun ya!" Diye söylenerek kendi yerime oturdum. Giray ise bu halime gülüyordu.

"Allah Allah, niye sinirlendi şimdi bu?" Diyen Adar'a dik dik baktım. Yanımda oturan Kaan abim kahkaha atınca ona döndüm. "Sana bir sır vereyim mi?" Diyince başımla onayladım onu.

"Biz aslında seni çöpten aldık!" Dediğinde omzunda sertçe vurdum. "Komik mi?!" Dediğim an diğer yanımda oturan Asil abim kahkaha attı.

"Hemde nasıl!" Dediğinde bu sefer de ona dönüp kolunu çimdikledim. "Ah! Anne! Bir şey de şu kızına, bak elimde kalacak." Demesiyle annem gülerken, abime dil uzattım.

Asil abim kafama sertçe vurunca telaşla elim saçlarıma gitti. "Ne yapıyorsun ya? Maşa yapmıştım!" Dedim saçım dağılmış mı diye kontrol ederken.

"Bu saçını yapılı hali miydi?" Diyen Giray'a döndüm dehşetle, o saf saf bakarken ise babama. "Baba bir şey de ama ya!" Dedim sitemle.

"Karışmayın lan kızıma!" Dedi ayağa kalkan babam. "O zaman kızında şımarmasın baba! Hep siz şımartıyorsunuz bunu!" Diyen Kaan abime de dil uzatınca ağzımın üstüne hafifçe vurdu.

Babamsa arkamdan kollarını bana sardığında keyifle güldüm. Yanaklarım uzun uzun öptüğünde kıkırdadım. "Bugün benim biricik kızım doğmuş, kimse bugün prensesime laf etmeyecek!" Dedi ve anneme döndü. "Bugün istediğini giyecek," Dedi ve Kaan abim ile Giray'a döndü. "Saçını istediği gibi yapacak. Laf etmek yol!" Demesiyle alttan alttan oh olsun yaptım abimlere.

"Bak baba bak, gör şunu. Nasıl da hareket yapıyor alttan." Diyen Adar'a kınayan bakışlarımı yolladı. "Sen sus Adar." Dedim yalandan sinirle.

"Adar değil, Adar abi!" Diyen Adar'a sırıttım. Babamda yerine geçmişti bu esnada. "Bir şey mi dedin Adar'cığım?" Dediğimde Asil abim ofladı.

"Kahvaltı yapalım artık ya, gebereceğim açlıktan." Dediğinde merakla annemlere döndüm. "Diğerleri nerede? Lodos abim, Eren abim ve Emir abim?" Diye sordum açıkça.

"Emir arkadaşlarıyla buluşacakmış, Lodos abin ve Eren abin de işe gitti." Diyen annemle ofladım. "Bugün mü? Of!" Diyerek önüme döndüm.

"Ne var ki bugün? Gayet normal bir gün." Dedi ağzı dolu olan Kaan. "Abi yapma ya, iğrençsiniz!" Diye çemkirdiğimde Kaan abim kolunu boynuma atarak kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.

"Tam bir kokoşsun!" Dediğinde gülerek göğsüne sokuldum, çok seviyordum hepsini. Daha sonra ondan ayrılmış ve hemen kahvaltımı yapmıştım, yetişmem gereken bir buluşmam vardı.

Ağzımdaki son lokmayı yutarak ayaklandım ve annemlere döndüm. "Anneciğim ben çıkıyorum." Dediğimde gülümseyerek baktı bana.

"Tamam kızım, iyi eğlenceler sana." Dediğinde elimle hepsine öpücük atarak çıktım mutfaktan. Şansıma bugün hava aşırı soğuktu değildi, birazda saatin erken olmasından da kaynaklıydı tabii. Üstelik yağmurun durması da benden yana olmuştu.

Hemen ceketimi giyerek saçlarımı güzelce düzelttim. O esnada arkamdan sarılan kollar beni kendine çekmiş ve yanaklarımı defalarca öpmüştü. Yanaklarıma batan sakallar kim olduğunu ifşa ederken kahkahalar attım.

"Baba! Gıdıklanıyorum, yapma!" Dedim gülerek. "Bugün benim güzeller güzeli kızım doğmuş, ne demek baba yapma!" Dediğinde ondan kurtularak bakmıştım ona.

"Baba ya!" Dediğimde beni taklit etti. "Baba ya!" Demesiyle güldüm, o ise aniden elime kredi kartı sıkıştırdı.

"Bu benim kartım, istediğin kadar harca." Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. "Gerçekten mi?" Diye sordum saf bir hevesle, gülerek onayladı beni.

"Gerçekten. Benim biricik kızıma feda olsun." Demesiyle uzanıp yanaklarını öptüm ve çantamı aldım. "Ben çıktım o zaman!" Diyerek evden çıkınca arabaya binmek yerine yürümeye başladım.

Telefonum çalınca ekrana baktım, Lidyam.

Sakince telefonu açarak konuştum. "Efendim?" Diye sorunca o konuşmaya başladı. "Ayza hadi, dikildik burada!" Demesiyle göz devirdim.

"Aman, Lidya hanımın incileri döküldü!" Dediğinde gülme sesini duydum. "Hadi, çabuk gel." Dediğinde telefonu kapatmıştım. Hızlıca buluşma yerine ulastigimde birinin bana omuz atmasıyla kaşlarımı çatıp oraya döndüm.

"Önüne baksana bücür, bence git kendini as." Diyen sesle göz devirdim. "Sussana sen ya!" Diye atladı Lidya, daha sonra ise bana sıkıca sarıldı.

"İyi ki doğmuşsun!" Demesiyle heyecanla gülümseyip sımsıkı sarıldım. Çok severdim doğum günü kutlamalarını!

"Iyy, hiç sevmem vıcık vıcık sarılmaları." Dedi Demon arkamızdan. "Sarılma o zaman Demon!" Dememle goz göze geldik.

Aslinda adı Demon degildi. Üçümüzde daha çok küçükken, 5 yaşlarımızda tanışmıştık. Küçükken onlara Lidya ve Demon dediğim için de öyle kalmıştı, kendi isimleri yerine bu isimleri kullanıyordum. Tabii Demon'da bana bücür diyordu sürekli.

Sırıtarak bana bakarken Lidya aramıza geçip kolumuza girdi ikimizin de. "Kavgayı kesin. Sende uğraşma artık şu kızla Demon!" Dedi Lidya bizi çekiştirerek yürürken, gülerek baktım ona.

Lidya hep böyleydi, Demon'la anlaşma biçimleri kavgaydı. Sürekli tatlı tatlı atışırlardı ve benim aşırı komiğime giderdi.

"Ne çirkef kızsın sen be!" Diyerek bana döndü Demon. "Bu kız çekilmez, bence sen kendini en kısa zamanda as bücür." Demesiyle Lidya omzuna sertçe vurdu.

"Ya kızın doğum günü bugün!" Diye cemkirdiginde kendimi tutamayarak kahkaha attım, onları gerçekten çok seviyordum.

"Bakın size ne diyeceğim! Önce biz küçük bir kutlama yaparız aramızda.." Diyerek dudaklarımı birbirine bastırdığım an ikisi de anlamıştı aslında devamını.

"Devamını ben getireyim istersen aşkım." Dedi Lidya bezgince gülerek. "Annemler Ural'ı bilmiyor, sizden sonra bir de onunla buluşacağım." Dedi ikisi aynı anda, gülerek baktım onlara.

"Lütfen!" Dedi tatlı tatlı. "Valla telafisini yapacağım bunun." Dediğimde Demon kınayarak cık cikladi.

"Bu yeni nesil çok ahlaksiz, bence kendini as sen bücür." Derken, Lidya ona dik dik bakmış ve bana dönmüştü. "Bizden sonra onunla da buluşursun o zaman." Dediğinde keyifle güldüm ve yürümeye devam ettik.

Caddeye çıkınca Lidya konuşmaya başladı. "Her zamanki cafeye gidelim diyorum, ne dersiniz?" Diye sordu. etrafa bakınırken. "Bence de güzel olur, hadi geçelim." Dedim Lidya da o tarafa yürürken. İçeriye girip üst katta, cam kenarı bir masaya oturmuştuk.

Ceketimi çıkartarak saçlarımı hafif geriye attığımda aninde patlayan konfetiler ile irkilerek baktım arkama doğru. Arkamdan konfetiler patlatılırken gündüz olmasına rağmen ışıklar sönmüş ve hafif karanlık ortam oluşmuştu. Şaşkınca baktım etrafa.

Karşıdan bir çalışan pasta getirirken mumlar yanıyor ve başka bir çalışan fotoğraflarımızı çekiyordu. Gözlerim dolarken hevesle gülümsedim, her seferinde çok mutlu olurdum doğum günümde.

Önüme pasta konulurken oturan herkes alkışlamaya başlamıştı. "Yaa.." Dedim onlara dönerken, Lidya da Demon da gülümseyerek bakmıştı bana.

"Doğum günün kutlu olsun bücür." Diyen Demon ile yanımda oturan Demon'a uzanmış ve kollarımı sıkıca ona sarmıştım. Bana kısacık sarılıp hemen ayrılmış ve yüzünü buruşturmuştu. "İyy, vıcık vıcık!" Dediğinde gülerek baktım ona.

Ellerimi birbirine kenetlerken dudağımı hafifçe büzdüm ve sönmek üzere olan mumları üfledim. Lidya hemen alkışlamıştı beni. "İyi ki doğdun!" Dedi heyecanla bakarken bana.

"Yaa.. ben çok mutlu oldum ya.." Dedim omuzlarım düşerken, gözlerim dolu dolu olmuştu. Hafifçe burnumu çekip tavana bakmaya başlamıştım. "Şimdi ağlayacağım sizin yüzünüzden.. bütün makyajım gidecek!" Dediğimde ikisi de küçük bir kahkaha atmıştı.

"Nasıl olur! Bence kendini as bücür, bu acıyla yaşayamazsın.." Dedi Demon yalandan sahte bir üzüntüyle baba bakarken. Gülerek pastaya döndüm, normal bir pastaydı. Çalışanlardan biri pastayı kesmek için geri almış ve gitmişti, bense mutlulukla onlara bakıyordum.

"İyi ki varsınız ya!" Dediğimde Lidya bana bir poşet uzatmıştı, heyecanla güldüm. "Hediyede mi aldın? Yiyeceğim sizi ben!" Diyerek poşeti açınca içinden lacivert kapüşonlu bir sweat çıkmıştı.

Dümdüz bir sweatti, sadece sol üst kısminde yazı vardı. O esnada önüme küçük bir kutu daha konuldu. "Ya! Sende mi?" Diyerek çocuk gibi hemen kutuya atılmıştım, Demon ise sırıtarak bakıyordu bana.

Kutunun içinden bir halat çıkınca Lidya dehşetle baktı. "Kendini as diye aldım bücür." Demesiyle Lidya masanın öbür ucundan uzanıp hemen aldı halatı. "Valla gebertirim seni Demon!" Dediğinde o kahkaha atarken bende güldüm.

Kutunun içinde küçük bir hediye paketi daha vardı. Açtığımda bir bileklik çıkmıştı. Gümüş, düz bir bileklikte. Üstünde ise bir charm vardı, aşağıya bak filminde ki uçan balonlu ev vardı.

"Belki balon ile asarsın kendi-" Diyen Demin'u susturan şey Lidya'nin ona fırlattı bir tl olmuştu. "Sussana sen artık!" Dediğinde heyecanla Demon'a döndüm.

"Çok teşekkür ederim ikinize de, aşırı mutlu oldum." Dedim dolu gözlerle. O esnada pastalar ve içecekler de gelmişti. Hediyeleri hemen kaldırdım ve bilekliği bileğime takmaya çalıştım ama bir türlü takamamistim.

O esnada Demon uzanıp bilekliği almış ve anında bileğime takmıştı. "Beceriksiz bücür." Dediğinde göz devirerek önüme döndüm, bileklik gerçekten aşırı aşırı güzel gözüküyordu..

Önümde ki çikolatalı pastadan yerken bol bol sohbet etmiştik. "Bi şey diyeyim mi? Ben sizi gerçekten çok seviyorum ya, iyi ki varsınız." Dediğimde Lidya gülümseyerek bakarken Demon yandan laf atmıştı hemen.

"Ben hiç mutlu değilim, keşke tanışmasaydık bücür!" Dediğinde asla alınmıyordum. Çünkü biliyordum ki beni çok seviyordu ve onun anlaşma biçimi buydu.

"Sen Ural ile ne zaman buluşacaksın?" Diye soran Lidya'ya döndüm. "Saat iki de meydanda buluşacağız," Dediğimde durup saate bakmıştım, saat neredeyse iki olmak üzereydi.

"Kalkalım o zaman artık, akşam yine görüşeceğiz zaten." Dediğinde onaylamıştık. Ayaklanınca vedalaşmış ve ikisine de sıkı sıkı sarılmıştım.

"Çok güzeldi gerçekten, teşekkür ederim. Birazcık kısa oldu ama öbür türlü Ural'ın yanına geçemezdim, kimse bilmiyor biliyorsunuz." Dedim mahcupca, Demon dik dik baktı.

"Bence Ural ile birlikte asın kendinizi. Mesela akıl hastanesinde falan ölmeniz çok trajikomik olmaz mıydı?" Diyerek kahkaha atınca gülerek göz devirdim.

"Aynen, aklımı kaçırıp hastaneye kapatılacağım. Öyle bir şey olsa bile annemler beni hastaneye kapatmaz bir kere." Dedim gururla, Demon beni geçiştirince hesabı ödeyip çıkmıştık.

"Görüşüz! Akşam bize geçmeden bekleyin olur mu, annemler sonra niye ayrı ayrı geldiniz diye çemkirmesin." Dediğimde Lidya göz devirdi.

"Tamam Ayzacigim anladık, haberleri yok. Ama biraz daha söylersen geç kalacaksın." Dediğinde güldüm ve ikisine de el sallayarak öpücük attım. Daha sonra ise arkamı dönüp uzaklaşmaya başlamıştım.

Yine kalabalık caddelerden geçerken meydana geçmek adına daha da hızlı adımlıyordum. Telefonun çalınca Ural olduğunu zannetmiştim ama dedem arıyordu, gülümseyerek açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo, dedeciğim?" Dediğimde dedem gülmüştü. "Oyy, dedeciğim diyen sana kurban olurum ben." Dediğinde gülmüştüm.

"Güzeller güzeli torunum, kızım, can parçam doğmuş bugün benim. İyi ki varsın güzellerim güzelim." Dediğinde mutlulukla gülümsemiştim.

"Bende seni çok çok ama çok seviyorum, iyi ki varsın sende." Dediğimde dedem gülmüştü. Akşam hiçbiri gelmeyecekti, bunu ben istemiştim.

Bu seferki doğum günümü kalabalık değilde aile içinde kutlamak istiyordum, onlarda bu kararıma saygı duymuşlardı. Zaten şehir dışında oldukları içinde çok üstelememişlerdi. Sadece dedem gelecekti o da burada olduğu için, şehir dışında olsa da yine gelmesini isterdim zaten.

Dedemle olan sevgi dolu konuşmamızdan sonra kapamıştım, cok seviyordum onu gerçekten. Küçüklüğümden beri her olayda korurdu beni, bunu bilerek yaptığım hata ne olursa olsun ona sığınırdım, kimseyse aile büyüğü olduğu için ne ona ne bana hiçbir şey diyemezdi.

Ben hâlâ yürürken aniden yanağımı öpen kişiyle gözlerim kocaman açılırken o tarafa döndüm. "İyi ki doğmuşsun benim güzeller güzeli Ayza'm!" Dedi büyük bir heyecanla Ural.

"Yaa.. teşekkür ederim." Diyerek kollarımı beline sarıp sımsıkı sarıldım. O ise saçlarımı öpüyordu, ayrılınca yanağımda öpmeye başladı yüzlerce kez, gıdıklandığım için delice gülüp geriye çekildim.

"Gerçekten de iyi ki varsın Ayzacığım, sensiz bir hayat düşünemiyorum.." Dedi duygusallaşarak. Dudağımı büzerek bu sefer ben onun yanağını öptüm, çok seviyordum ben bu çocuğu!

"İyi ki sende varsın aşkım benim!" Dediğimde güldü. Uzanıp elini sımsıkı tuttuğumda tam yürüyecekken beni başka bir yola soktu.

"Ben bugün için mükemmel bir plan yaptım! Seni çok güzel bir yere götüreceğim." Dedi hevesle çocuk gibi, gülerek baktım ona.

"Yaa! Nereye gidiyoruz ki?" Diye sormamla omu silkti. "Söylemem ki." Dediğinde yanaklarımı şişirip üfledim. Biliyordum ki söylemezdi, hep böyle yapıyordu zaten.

Elini tuttuğum elimi hafifçe öne arkaya doğru sallayarak yürüyorduk. "Ayza'm," Dediğinde ona baktım. "Seni her şeyden çok seviyorum." Dediğinde heyecanla gülümsedim.

"Bende seni çok çok çok seviyorum Uralcığım!" Dediğimde güldü. "Taklitçi!" Demesiyle omuz silkip yürümeye devam ettim.

O ise aniden durarak bana döndü. "Geldik bile!" Demesiyle geldiğimiz yere baktım, düpedüz bir sahildi. Ben etrafa bakınırken aniden arkamdan bir konfeti patladı, irkilerek oraya döndüm.

Baloncu bir adam konfeti patlattıktan sonra elindeki tüm balonları bana uzattı. "Duyduğuma göre bugün bir kız doğmuş?" Dediğinde utançtan kızararak aldım balonları, bir sürüydüler.

Utançtan hiçbir şey diyemezken adam gitmişti, bense Ural'a döndüm heyecanla. "Çok teşekkür-" Dediğimde işaret parmağını dudağıma koyarak susturmuştu.

"Teşekkür etme.. bu senin için az bile, çok daha iyilerini haketiyorsun sen. Hadi gel," Dediğinde kayalara inmek için merdivenlere yöneldik. Aşağıya inince kayalara oturmuştuk, o ise elindeki kutuyu önümüze koydu, şimdiye kadar fark etmemiştim bile.

Kutuya bakınca pasta olduğunu çok rahat anlamıştım, heyecanla baktım kutuya doğru. Kutuyu açtığında ben pasta beklerken çok farklı bir şey çıkmıştı, gözlerimi kırpıştırarak dolu gözlerimi saklamaya çalıştım. Dudağım büzüldü hafifçe.

"Ben biliyorum ki bunları.. pamuk şeker makinesi." Dememle bir damla yaş akmıştı gözümden. O ise uzanıp bir damla yaşın üstünden öptü.

"Pasta alacaktım ama zaten hep yediğimiz şey, bunu daha çok seversin diye düşündüm." Dedi hevesle, mutlulukla ona döndüm.

"Çok beğendim!" Diyerek kollarımı ona sımsıkı sarmıştım, gülerek o da sıkıca sarıldı ve yanağımı öptü. Ayrıldığımızda kutunun yanından birkaç şey çıkarttı.

"Bak, malzemeleri de var. Ama bunlar tek kullanımlık. Ama yapımı çok kolay, evde malzemeleri kullanarak yapabilirsin." Dedi heyecanla, bende aynı heyecanla malzemelere baktım.

"Nasıl yapıldığını bende bilmiyorum ama.." Dediğinde gülerek telefonumu çıkartıp internetten videosunu açtım. Tam ortamıza koyunca çocuk gibi ikimizde ekranda konuşan ablaya odaklanmıştık.

Dakikalar sonra anlayınca paketteki malzemeleri tek tek döküp çalıştırdık aleti, bir süre sonra gerçekten pamuk şeker olunca dehşetle baktım.

"Ural! Bak, pamuk şeker yaptım!" Dedim heyecanla. Makineyle gelen çubuklardan birisini alıp pamuk şekere soktuktan sonra hevesle Ural'a uzatmıştım. O bir parça bölüp bana uzatınca hemen tadına bakmıştım, o da yiyince gözlerim kocaman açılmıştı.

"Aynı hazırlar gibi olmuş!" Dedim hevesle ona bakarken. Bütün pamuk şekeri o şekilde yediğimizde gülerek çantamdan ıslak mendili çıkarttım. Yapış yapış olan ellerimizi ve dudaklarımızı silince Ural ayaklandı.

"Hadi aşkım, bir yere daha gideceğiz!" Dedi hevesle, heyecanla bende ayağa kalkmıştım. "Gerçekten mi?" Dediğimde gülerek yerdeki eşyaları toplamıştı. Daha sonra ise bir kayalığa sıkıştırdığımız balonları alıp bana uzattı.

Tam gidecekken onu durdurdum "Ural, eski bir geleneğe göre balonları gökyüzüne bırakmak şans getiriyormuş." Dediğimde bana baktı gözlerini kırpıştırarak. "Balonlardan birkaç tanesini gökyüzüne bırakalım mı?" Diye sorunca kocaman gülümsedi.

"Bırakalım hadi!" Dedi o da hevesle. Dört tane balonu onun eline sıkıştırdıktan sonra tüm balonları elimde sıkıca tuttum. Gözlerimi kapatıp içimden dilek diledim. Daha sonraysa hepsini havaya bıraktım. sen

Balonlar yükselirken heyecanla gözden kaybolana kadar orada dikilip ikimizde balonları izlemiştik.

"Bak Ural, uçtular!" Derken heyecanla bakıyordum gökyüzüne. "Evet.." Dedi o da mutlulukla, daha sonra birbirimize döndük.

"Gidelim mi artık?" Diye sormamla beni onaylamıştı. Merdivenlerden çıkıp sahilden uzaklaşırken ördek yavruları gibi Ural'ın eline yapışmış sımsıkı tutuyordum.

"Ural," Dediğimde göz ucuyla bana baktı. "İyi ki varsın." Dememle gözlerinin parladığına şahit oldum, hiçbir şey demedi ama kocaman gamzelerini gözler önüne sererek bir sürü şey söyledi aslında.

Dakikalar süren yürümenin ardından meydandan çok uzaklaşmış, değişik bir yere gelmiştik. Boş ve eski sokaklarda yürürken istemsiz gerilmiştim, bunu fark eden Ural güven verircesine beni kendine çekmişti.

"Korkma sevgilim, ben senin canını yakacak hiçbir şey yapmam." Dediğinde ona döndüm. "Biliyorum." Dedim bende kocaman gülümserken.

"Bak, geldik." Demesiyle o tarafa döndüm. Gördüğüm şeyle gözlerim irileşmişti. "Oha!" Dememle Ural güldü. Elimi çekerek hızla oraya gittim ve başımı kaldırıp dikkatle inceledim.

"Ural! Çok güzel!" Dediğimde Ural omzumu öpmüştü. "Küçükken ben yapmıştım. Çok küçükken, daha annem yaşarken.." Demesiyle buruk bir hal aldı gülüşüm, yine de gülümsemeye devam ettim.

"Ağaç evleri hiç görmemiştim, hep kitaplarda okumuştum biliyor musun?" Dediğimde hafifçe kaşlarını kaldırdı. "Ben çok özenip yapmıştım annemle." Dediğinde hevesle oraya döndüm.

Bir ağacın tepesinde tahtalardan küçük kutu gibi bir ev vardı, ağacın gövdesine ise merdiven yaslıydı. Öyle filmlerde ki gibi falan değildi, küçücük ama çok tatlıydı. Tahtalar beceriksizce rengarenk boyanmıştı, çok tatlı duruyordu.

"Hadi, gel." Dedi ve merdivenlerden çıkıp içeriye girdi. Ben tereddütle bakarken o gülüp elini uzattı. "Merak etme, düşmez." Dediğinde ona güvenmeyi seçerek elini sımsıkı tuttum ve merdivenlerden çıktım.

İçeriye girince heyecanla baktım hemen, küçüktü. Anca oturtabiliyorduk, azıcık kalksak kafamız tahtalara çarpardı. Küçük bie çocuğa göre hazırlanmıştı. Duvar gibi olan tahtalarda renkli çizimler vardı, köşede ise bir iki tane eskimiş oyuncak.

"Yaa.. senin mi bunlar?" Diye sorarak peluş ayıcığa uzandım. Mavi renkteydi ve eskimişti, zaten taa Ural'ın çocukluğundan kalmıştı.

"Evet, hepsi benim. Onun adı da Bambi." Demesiyle gülerek baktım ona. Bambi'yi bıraktıktan sonra oyuncak kamyoneti aldım, sepet gibi olan yerinde birkaç ıvır zıvır vardı.

İçinden çok eskidiği belli olan, kararmış bir kolye çıkmıştı kağıtların arasından. Dikkatle inceledim, sahteydi ama anısı olduğu belliydi. Ucunda kar tanesi gibi bir şey vardı.

"Annemin," Dediğinde ona döndüm. Zaten başka kimin olabilirdi ki? "Çok güzelmiş.." Dedim, gerçekten de çok güzeldi. Yanakları kızarınca anlamayarak ona baktım.

"Ben aslında.." Diyerek biraz bana yaklaşınca ona baktım anlamaya çalışarak. "Bu kolyeyi sana vermek istiyorum." Demesiyle kaşlarım şaşkınlıkla kalktı. "Ama çok eski, bir değeri de yok.." Dediğinde kaşlarımı çattım hemen.

"Saçmalama Ural! Nasıl bir değeri yok? Anneninmiş, benim gözünde çok değerli. Ayrıca eski olması hiçbir şeyi değiştirmiyor, hatta daha güzel bence. Yaşanmışlıkları hatırlatıyor." Dememle gülümsedi.

"Sana takabilir miyim?" Demesiyle bu sefer benim yanaklarım kızarmıştı. Cevap vermeden kolyeyi ona uzattım. Takması için ona sırtımı dönecek kadar yer olmadığı için bana yaklaşmıştı. Boynuma uzanıp kolyeyi takarken göz göze geldik, utançtan kıpkırmızı olduğuma emindim.

Gözlerimi kaçırdığımda hafifçe gülmüştü. Kolyeyi görmediği için zorda olsa takınca benden uzaklaşmak yerine gözlerimin içine baktı. Yutkunarak bende kahverengi gözlerine baktım.

"Öpebilir miyim?" Diye sorunca ne dediğini anlamıştım. Hiçbir şey demeden ona yaklaştım ve dudaklarını küçücük öpüp hemen ayrıldım. İkimizde susmuş ve ilk kez öpüşmemizin heyecanla karışık utancını yaşıyorduk.

Dakikalar sonra telefonum çalmaya başlayınca çantamdan çıkarttım ve ekrana baktım, Emir abim arıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak açtım.

"Abiciğim?" Dedim tatlı tatlı, karşı taraftan gülme sesi gelmişti. "Abiciğin yesin seni." Dediğinde bende güldüm.

"Neredesin sen?" Dediğinde duraksadım ve etrafa baktım. "Şey.. şeydeyim ben.. meydandayım. Bizimkilerle." Dememle duraksadı.

"Bende meydandayım ama seni göremiyorum." Demesiyle gözlerim kocaman oldu ve hemen Ural'a baktım. "Meydanda mısın? Biz oralarda bir kafede oturuyoruz." Dedim hemen toparlamak için.

"Söyle geleyim yanınıza." Diyince yutkundum. "Abi gelme, biz bizeyiz. Ayıp olur şimdi.." Dememle sesli bir nefes verdi telefonun diğer ucundan.

"Bir şey mi saklıyorsun sen?" Dediğinde bana bakan Ural'a baktım göz ucuyla. "Yok abiciğim, Estağfirullah. Ne saklayacağım ben senden, bizde kalkacağız zaten. Azıcık bekle geleceğiz yanına." Dedim hemen.

"Tamam bekliyorum. Annem dedi gelirken çocukları da alırsın diye." Diyince birkaç mırıltı çıkarttım. "Tamam abiciğim, geliyoruz biz şimdi." Dediğinde çok geçmeden kapatmıştı.

Hemen eşyalarımı toplamaya başladım. "Ural, Emir abim meydandaymış. Bizi bekliyormuş, hemen gitmem lazım. Off!" Dediğimde hemen toplanıp çıkmıştık oradan.

"Hadi hadi, hızlı olalım." Dedim panikle, o esnada Lidya'yı aramıştım. "Lidya beş dakikaya meydanda olun, abim bizi bekliyormuş. Benden önce oraya giderseniz oyalayın, hesap ödüyor falan deyin. Tamam mı?" Dediğimde onaylamıştı. Hemen Ural'a döndüm ve kollarımı sıkıca kapattım.

"Çok güzeldi bugün gerçekten Ural, hiç unutmayacağım." Dedim sıkıca sarılarak. Gülümseyerek saçlarımı öptü o da. "Özür dilerim, biliyorsun abimleri. Şimdi seni öğrenirlerse sıkıştırırlar beni sürekli, rahat edemeyiz." Dediğimde saçlarımı önümden çekti.

"Biliyorum aşkım, rahat ol sen. Hadi git merak etmesin." Dediğinde gülümseyerek hediyelerini aldım ve yanağından öptüm.

"Seni her şeyden çok seviyorum, görüşürüz!" Dedim ve neredeyse koşar gibi uzaklaştım. Buradan meydan biraz uzaktı ama koşarsam yetişirdim. Köşeyi dönünce hemen koşmaya başladım.

Abimler eğer Ural'ı öğrenseydi kızmazlardı ama sürekli darlarlardı beni. Onunla mısın, nereye gidiyorsun, fotoğraf at gibi şeylerle bunaltırlardı beni. Baş başa olmamıza bile karışırlardı hatta.

Hemen koşarak meydana gidince duraksadım ve nefesimi düzene sokup etrafa bakındım. Lidya'yi arayacakken biri beni omzunun alında aldı.

"Tam zamanında geldin kızım!" Dedi Lidya gülerek, bende güldüm. "Sen bir de bana sor.." Dediğimde Demon önden yürümeye başlamıştı.

"Ben dedim size bücür, ayrılın dedim de beni dinleyen kim.." Diyen Demon ile gülerek göz devirdim. O esnada telefon çalmıştı, hemen açtım.

"Neredesiniz?" Diye sordu abim. "Meydandayız abiciğim, ama seni göremiyoruz?" Dedim etrafa bakınarak.

"Bankanın olduğu taraftayım." Demesiyle onayladım onu. "Haa.. tamam bizde oradayız. Bekle gördük seni, kapatıyorum." Diyerek telefonu kapattığımda oraya adımladım. Abim bize dönerken gülümseyerek kollarımı ona sardım.

"Ağaç oldum burada kızım." Demesiyle gülüp ayrıldım. "O kadar da olsun abiciğim, kızım ben. Nazlanmayalım da mı?" Dememle göz devirdi.

"Hadi gidelim." Dediğinde hepimiz arabaya binmiştik. Sessizce geçen yolun ardından arabadan inmiştik. Lidya ve Demon da bizimle gelmişti tabii ki de.

Eve girince çantamı vestiyere asmış ve ceketimi de çıkartmıştım. Hepimiz salona geçince patlayan konfeti ile irkildim, uzun bir süre konfeti görmek istemiyordum artık..

"İyi ki doğdun kızım!" Dedi annem hemen bana sımsıkı sarılırken. Bende ona sıkıca kollarımı sardım. "İyi ki varım dimi?" Dedim gülerken, o da gülerek ayrıldı ve yanaklarımdan öptü kocaman.

"İyi ki varsın tabii güzeller güzeli kızım benim." Dediğinde dudaklarımda kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Ondan ayrılınca babam bana sımsıkı sarılmıştı.

"Oy güzel kokulum mu doğmuş bugün?" Dedi benden ayrılırken, güldüm ve kibirle savlarımı savurdum, Asil abim gülerek kafama vurdu.

"Baba!" Dedim sinirle hemen. "Karışmayın benim kızıma!" Dediğinde annem konuşmaya başlamıştı.

"Ayakta kalmayın sizde, oturun gelin." Dedi annem Lidya ile Demon'a. Çok geçmeden Lidya'nın telefonu çalmıştı. Konuştuktan sonra ayaklanmış ve bize dönmüştü.

"Biz geldik ama annemler bizi çağırıyor, sıkıştırdı." Dediğinde Demon da ayaklanmıştı, ikisi kardeşti. "Otursaydınız kızım." Dediğinde Lidya anneme döndü gülümseyerek.

"Çok isterdik ama biliyorsunuz annemi." Dediğinde annem onayladı. Vedalaştığımız da ikisi de gitmişti, biz bize kalmıştık. O esnada dedem geldi ve bana sımsıkı sarıldı, gülerek bende ona sarıldım.

Upuzun bir sarılmanın ardından babam bizi ayırdı. "Aa! Kıskanıyorum ama, biz bu kadar sarılmıyoruz." Dediğinde güldüm, dedemde gururla göğsünü kabarttı.

"E beni daha cok seviyor." Demesiyle gözlerim kocaman oldu gülerken. O esnada biri arkamdan beni kendine çekmiş ve omzumu ısırmıştı sertçe. Ben çığlık atarken Adar kahkaha atmıştı.

"Gebertecgim seni!" Dedim sızlayan omzumu tutarken. Sinirle onu tuttuğum gibi kolunu ısırdım, bu sefer bağıran oydu. "Aferin sana, saldır kızım!" Dedi babam arkamdan, annem hemen bizi ayırdı.

"Ne diyorsun Cihan! Kopek mi bunlar, ayrılın sizde!" Diyerek ayırdı bizi. Ben pis pis sırıtırken diğerlerine de sarılmıştım.

"Ayy, çok güzel olmuş salon!" Dedim süslemelere bakarken. Duvarda adım yazılı olan balonlar vardı, yemek masası süslenmiş ve yemek, tatlı doluydu. Koltukların tepesinde bile süslemeler vardı, heyecanla el çırptım.

"Ee, haniymis beni 18.yaş hediyelerim?" Diye sordum hevesle onlara bakarken. "Sadece bir hediye aldık." Diyen babama döndüm, pis pis sırıtıyordu. Kaşlarımı kaldırarak baktım ona.

"Bakın bak, on saniye içinde bayılacak." Dedi Lodos abim gülerken, ben daha da heyecanlanırken babama bakıyordum. "Al bakalım." Diyerek küçük bie kutu uzattı bana.

Açtığım an gördüğüm araba anahtarı heyecandan çığlık atmama sebep olmuştu. "Şaka yapıyorsunuz!" Dedim heyecanla kahkahalar atarken. "Yaa! Ölürüm ben size!" Dedim ve aynı anda hem anneme hem de babama sarıldım.

Daha sonraysa koşarak bahçeye çıktım, arka bahçede gördüğüm parlak kırmızı son model araba heyecandan zıplamama neden olmuştu. Diğerleri de gelince bir kez daha sarıldım hepsine.

"Benim fikrimdi kızım, bana sarılsana!" Diyen Asil abimle hemen ona koşmuş ve boynuna atlamıştım. Sımsıkı ona sarılırken kahkaha atarken beni sıkıca sardı o da. Ayrılmadan yanaklarını defalarca öptüm.

"Çok teşekkür ederim! Bir tanesin sen ya!" Dedim heyecanla. "Bizimde elimiz armut toplamıyordu." Diye ayarlanan Eren abime de sarıldım gülerek.

"Tamam ağlama, hemen de kıskanıyorsun!" Dememle Asil abim kahkaha attı. Ondan ayrılınca arabanın içini incelemiştim, hevesle abimlere döndüm.

"Yaa, yemekten sonra tur atalım mi? Lütfen lütfen lütfen!" Dedim şımarık kız çocukları gibi.

"Emrine amadeyiz ablacığım!" Diyen Giray ile güldüm ve onun yanına gidip yanaklarını sıktım. "Sen niye konuşmuyorsun ablanla!" Dediğimde güldü.

"Konuşuyorum işte!" Dedi gülüp ayrılırken. "İçeriye geçelim artık kızım, yemekler soğuyacak." Diyen dedemle içeriye geçmiştik.

Yemek masasına oturduğumuzda sohbet ederek yemeği yemiştik. Yemekten sonra koltuklara geçince saçlarımı arkama attım, o esnada salonda olmayan Giray elinde kocaman bir pastayla içeriye girdi. Işıklar hemen kapanırken salonda küçük bir alkış kopmuştu.

"Yaa.." Dedim heyecanla ayaklanırken. Kocaman pastayla önümde durdu, annem ise bir köşede resimlerimizi çekiyordu. "Dilek tutmayı unutma." Dedi Lodos abim salonun bir ucundan.

Ellerimi birleştirip çenemin altına koydum ve gözlerimi sıkıca kapatarak dileğimi diledim, daha sonraysa mumları üfledim.

Lütfen ailemle hiçbir zaman ayrılmayalım, Ural ile de ve Lidya ile Demon ile de.

Gözlerimi açınca Giray önümüzde ki sehpaya koydu pastayı, Asil abimse bıçak vermişti pastayı kesmem için. Yanımda da bir tane tabak vardı.

Bir geleneğe göre doğum günü sahibi en sevdiği kişiye verirdi ilk dilimi, bu sefer bende yapacaktım! Çok heves etmiştim çünkü, biraz komik olsa da aşırı heveslenmiştim çocuk gibi..

Hemen pastayı kestim ve diğerlerine nazaran daha büyük bir dilim alıp tabağa koydum. Bir tane de mum dikmiştim üstüne. Tabağı alıp ayağa kalktığımda hepsi bana bakıyordu.

"Tabağımı alayım abiciğim." Dedi Asil abim gururla, Emir abim kafasına sertçe vurduğunda Kaan abim konuşmuştu. "Boşa kavga etmeyin, o dilimi ben yiyeceğim." Demesiyle Giray da atlamıştı.

"Hayır ya!" Dedi o da çocuk gibi. "Sıkıştırmayın oğlum, istediğine versin kız!" Diyerek kızdı Eren abim hepsine. Bense abimlerin hepsini es geçmiştim.

Videomu çeken annemin önünde durunca gözleri dolmuştu. Elimdeki çatalla pastadan bir parça almış ve anneme uzatmıştım. Annem çatalda ki pastayı yutunca bana sımsıkı sarılmıştı.

Küçüklüğümden beri anneme çok düşkündüm hep. Kızlar babacı olurdu aslında ama ben hep anneciydim. Onun için yediğim dayakların haddi hesabı yoktu.

"Güzel kızın benim!" Diyerek yanaklarımı öpünce gülüp tabağı ona uzattım. Elimden alınca koltuğa oturdum, pasta servisleri yapılmıştı.

Yanımda oturan babam beni kendine çekmişti. "Güzel kızım doğmuş bugün!" Dedi bilmem kaçıncı kez, Giray güldü. "Anladık baba, 1000 oldu söylediğin." Demesiyle babam küçük yastığı onun suratına fırlattı.

"Sus sen hayta! Güzel kızım doğmuş bugün!" Dediğinde hepimiz gülmüştük. Uzanıp yanağından öptüm ve biten pasta tabağımı sehpaya bırakıp ona yaslandım.

"İyi ki doğdun abla!" Dedi o esnada Giray, gülümseyerek baktım ve öpücük attım ona da. "Ayy, çok mutlu ettiniz beni bugün ya!" Dediğimde hepsi gülmüştü. O esnada aniden ayaklandım.

"Hadi kalkın, araba süreceğim!" Dedim albümlere bakarken. Tereddütle bana baktılar. "Sen mi?" Diye sordu Lodos abim dehşetle.

"Evet tabii ki!" Dedim heyecanla alkış yaparken. Hepsi ayaklanırken Eren abim babamlara döndü. "Hakkınızı helal edin." Demesiyle dik dik baktım ona.

"Baba ya! Bir şey de!" Dediğimde babam da abime döndü. "Hakkım helal size oğlum.." Dediğinde dehşetle baktım ona, o esnada annem araya girdi.

"Uğraşmayın benim kızımla! Kızım izin veriyoruz ama sende sakın mahalleden çıkmıyorsun, çok yavaş oluyorsun ve abinlerin dediklerini harfiyen yapıyorsun." Dediğinde güldüm.

"Merak etme anne, hadi gidelim!" Dedim önden gidip ceketimi giyerken. Onları beklemeden heyecanla bahçeye çıktım ve koşarak arabayı açıp bindim. Koltuğa oturduğum an heyecanla alt dudağımı ısırdım ve telefonumu çıkarttım.

Kamerayı açarken diğerleri de gelmişti. Lodos abim yanıma, arka tarafa sırayla Asil, Emir, Kaan, Eren abim oturmuştu. Giray sığmayınca Eren abimin kucağına oturmuştu, gülerek baktım onlara. Daha sonra kameraya döndüm ve selfie çektim.

"Vallâhi olürüz biz." Dedi Kaan abim atlayarak. "Abi öyle deme ya, yavaş sürecek işte." Dedi Giray arkadan.

"Yürü be Giray, ben arkandayım!" Dememle güldü. Lodos abimse yan taraftan uzanıp kemerimi taktı, arkadakile de asla takmadıkları halde kemerlerini takmıştı. Hepsine dik dik baktım.

"Bak şimdi, bazı şeyleri zaten biliyorsun. Ama hızı buradan ayarlayacaksın, gaz buraya, fren burada.." Diyerek uzun uzun basıl yapacağını anlatmıştı.

"Tamamdır!" Dedim ve çalıştırdım. "Bismillahirrahmanirrahim." Dedi arkadan Emir abim. Oflayarak arabayı yavaşça sürmeyi başlarken heyecanla kahkaha attım.

"Ayy! Abi bak!" Dedim Lodos abime hitaben. "Evet abiciğim, yavaş yavaş sür böyle." Dediğinde heyecanla yavaş yavaş hızlandım.

"Aman aman aman, yavaş kızım!" Dedi Eren abim arka taraftan. "Susun be!" Dedim çirkefleşerek. "Valla hepinizi öldürür sonra kendimi de öldürür görürsünüz!" Dedi sinirle.

"Abi aman sus gözünü seveyim, gebertir bu kız bizi." Dedi Emir abim yan taraftan. Mahallede bir tur attıktan sonra Lodos abim bana döndü.

"Dur istersen ben süreyim artık, gezelim?" Demesiyle ona döndüm ve arabayı durdurdum. Ama ani fren yapmamdan dolayı arabanın içinde savrulmuştuk.

"Hay ananı-" Diyen Asil abim, Lodos abimin bakışıyla susmuştu. "Ayy.. birden şey olunca şey oldu.." Dediğimde Lodos abim güldü.

"İn hadi." Dediğinde onunla yer değiştirmiştik. Onun yerine oturunca tabandaki canı açmıştık. Abim sürmeye başlayınca ayakkabılarımı çıkarttım ve hevesle koltuğa çıkıp tavandaki cama çıktım.

Abim hızlanırken heyecanla kahkaha attım ve filmlerdeki gibi ellerimi iki yana açtım, saçlarım uçuyordu.

"Sizi seviyorum!" Dedim abimlere kısık sesle seslenerek, onlarda gülerken heyecanla bir kez daha kahkaha attım.

Hayat ne garipti, değil mi?

Bazen ağlardık, bazen gülerdik.

Bazen yapardık, bazen pişman olurduk.

Ama iyisiyle kötüsüyle hayattaydık, bir hayatımız vardı.

Sadece bu bile kutsal bir hediyeydi aslında bizim için..

⭐️⭐️⭐️

KESTİKKKKK!!!!

Uzun zaman sonra bu satırları yazmak yük olurmuş insana..

İlk özel bölümü mü nasıl buldunuz?

Ural ve Ayza?

Lidya-Demon-Ayza?

Akarlar?

Bugün doğum günü olanların doğum günleri kurlu olsunnn.

Sonraki özel bölümlerime kadar mutlu kalın!!💘💘

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 72.2K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
415K 24.6K 74
(Tamamlandı✔) Kitabın tüm hakları; Asel'in motoruna olan aşkın'da Efo'nun alp'e olan takıntılı aşkın'da Alp'in efo'ya olan yoğun sabır'nda Çağan'ı...
1.4M 88.3K 45
"Karakter ölür ise hikaye biter derler. Peki hikayenin bitmesi için karakterin ruhunun ölmesi yeterli miydi?" •Aden Mineyla Aktan *küfür ve argo bulu...
3.1M 162K 55
17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aşamadayken kurtarılabilir? Defne, kötü ve...