Karanlığa Gömülen Hayaller -t...

By Sekersizbonibonlar

390K 33.2K 19.6K

'Kafamın içindeki çığlıkları, senin ruhunun fısıltısı susturdu.'~Ayza A. *ESKİ İSİM: ABİLERİM Mİ?* ... Bir kı... More

Bölüm 1~
Bölüm 2~
Bölüm 3~
Bölüm 4~
Bölüm 5~
Bölüm 6~
Bölüm 7~
Bölüm 8~
Bölüm 9~
Bölüm 10~
Bölüm 11~
Bölüm 12~
Bölüm 13 ~
Bölüm 14~
Bölüm 15~
Bölüm 16~
Bölüm 17~
Bölüm 18~
Bölüm 19~
Bölüm 20~
Bölüm 21~
Bölüm 22~
Bölüm 23~
Bölüm 24~
Bölüm 25~
Bölüm 26~
Bölüm 27~
Bölüm 28~
Bölüm 29~
Bölüm 30~
Bölüm 31~
Bölüm 32~
Bölüm 33~
Bölüm 34~
Bölüm 35~
Bölüm 36~
Bölüm 37~
Bölüm 38~
Bölüm 39~
Bölüm 40~
Bölüm 41~
Bölüm 42~
Bölüm 43~
Bölüm 45~
Bölüm 46~
Bölüm 47~
Bölüm 48~
Bölüm 49~
Bölüm 50~
Bölüm 51~
Bölüm 52~
Bölüm 53~
Bölüm 54~
Bölüm 55~
Bölüm 56~
Bölüm 57~
abilerim mi duyuru
Bölüm 58~
Bölüm 59~
Bölüm 60~
Bölüm 61~
Bölüm 62~
Bölüm 63~
Bölüm 64~
Bölüm 65~
Bölüm 66~
Bölüm 67~
Bölüm 68~
Bölüm 69~
Bölüm 70~
Bölüm 71~
Bölüm 72~
Bölüm 73~
Bölüm 74~
Bölüm 75~
Bölüm 76~
Bölüm 77~
Bölüm 78~
FİNAL.
Özel Bölüm-1

Bölüm 44~

7.2K 463 842
By Sekersizbonibonlar

Not: Upuzun bir bölüm oldu, bol bol yorum yaparsınız artık :)

ÖZEL BÖLÜM..

-2011, 16 Aralık Çarşamba günü, saat 17.09-

"Korkak, korkak, korkak Ayza!" Diyerek dalga geçti Demon. Ona dilimi uzattım ve güldüm.

Koşarak odama çıktım ve hızla içeriye girip kapıyı kapattım.

Arkamı döndüğümde an dibimde görmemle gözlerim kocaman oldu.

"Git Demon, git!" Dedim onu ittirirken. Küçük ellerim, onun koca bedeninde hiçbir etki yaratmıyordu.

Alayla kahkaha attığı da bembeyaz gözleri küçücük kalmıştı.

"Korkak, korkak!" Dedi üzerime doğru eğilerek. Kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ben korkak değilim!" Dedim sinirle parmak uçlarıma çıkarak.

O çoook uzundu, ben onun bacağına anca geliyordum. Büyüyünce onu geçecektim, o parmak ucuna çıkacaktı!

"Korkaksın! Ona karşılık vermek yerine tir tir titreyip ağladın!" Dedi ve kahkaha attı.

"Değilim dedim!" Diye bağırdım sinirle. "Hem.. hem, hoca kızmasın diye bir şey demedim!" Dedim hızla.

Ben korkak değildim!

"Yalancı Ayza!" Dedi ve alayla kendini beni yatağıma attı. "Korkak, yalancı korkak!" Dedi gülerken.

"Sus ya, sus! Sensin korkak!" Dedim ve dil uzattım. O sırada Lidya gelmişti. "Demon uğraşma onunla!" Dedi ve beni kolunun altına aldı Lidya.

O da çoook uzundu! Hatta babamdan bile uzundu! Ben kısacıktım..

"Aha Ayza, geldi bakıcın!" Dedi Demon alayla. Lidya ona doğru yaklaştığındaz her adımında turuncu saçları savruluyordu.

Çok havalıydı! Bende büyüyüp saçlarımı savuracaktım.

Demon Lidya'yı umursamadan yanıma geldi ve kahkaha atıp beni itti. "Korkaksın sen, hep de korkak olacaksın! Kendini as bence!" Dedi alayla gülerken.

Kaşlarımı çattın canımın acımasıyla. Hızla ayağa kalktım ve koşarak babamın yanına gittim.

Görürdü o, korkak değildim ben! Şimdi babama şikayet edecektim, o da ona kızacaktı!

"Baba!" Diye seslenmem ile babam uğraştığı şeyden başını çekip bana çevirdi.

"Ne var?" Diye sordu hafif sinirli sesiyle. "Baba Demon bana korkak diyor!" Dememle Demon kocaman bir kahkaha attı. Lidya ona sinirle bakarken babamın kaşları iyice çatıldı.

Kaşlarını çattıysa sinirlenmiştir! Yani Demon'u azarlayacaktı! Koruyacaktı beni!

Ben kocaman gülümserken, babam sinirli sesiyle konuşmaya başladı. "Demon kim Ayza?" Diye sormasıyla afalladım. "Sınıfınızda da Demon diye biri yok!" Demesiyle yüzümdeki gülümseme soldu.

"Baba.. burada ya?" Dedim elimle Demon'u gösterirken. Babam gösterdiğim yere baktı.

"Orada kimse yok Ayza." Dedi sitemle. Ben afallarken Demon'a baktım, ama orada sırıtarak bana bakıyordu.

"Hayır, orada.." Diye mırıldandım. "Ne zamandır yanında Ayza?" Diye sordu merakla.

"Şey.. bilmem, çok zaman oldu." Diye sordum sessizce. Niye görmüyordu?

"Bizi göremez çünkü sen delisin!" Diyerek kahkaha attı Demon. Ben gerilerken babam sinirle bana bakıyordu.

"Sen delirdin mi?" Diye sormasıyla gözlerim kocaman oldu. "Hayır, hayır ben deli değilim! Bak, orada Demon!" Dedim gözlerimden yaşlar tek tek akmaya başlarken.

"Demon, bir şey desene.." Dememle Demon kahkaha attı. "Ayza bizi göremez." Diyen Lidya ile ağzımdan bir hıçkırık koptu.

"Odana git, Ayza! Hemen!" Diye bağırmasıyla korkuyla odama koştum.

Babası sevmezdi küçük kızını, nefret ederdi ondan. Sesini duymaya yüzünü görmeye tahammülü yoktu.

Ayza gayri meşru bir kız çocuğuydu. Babası ve annesi sarhoşken olmuştu. Kadın bunu öğrenince 9 ay saklamış ve 9 ayın sonunda kızı adama vermişti zorla.

Ayza babasının pişmanlığıydı. Hatası, yanlışı, pişmanlığı, nefretiydi.

Ayza babasının gözünde asla bir kız çocuğu olmamıştı.

Kapıyı kapattığımda ağlamam çoğalmıştı.

"Niye inanmadı?" Diye sordum Demon'a. "Çünkü bizi sadece sen görebilirsin!" Diyerek dalga geçti Demon.

Yanına yaklaştım ve sandalyemde oturan Demon'un eline uzandım. Elini tuttum ve korku dolu bakışlarımı başımı kaldırıp ona diktim.

"Ama.. ama siz gerçeksiniz?" Dedim korkuyla. Lidya elini omzuma koydu. "Gerçeğiz ama sadece sen görebilirsin, özel bir kızsın sen Ayza. Deli değilsin." Demesiyle başımı hızla iki yana salladım ve Demon'a sıkıca sarıldım.

"Hayır, herkes görüyor sizi!" Dedim ağlarken, korkmaya başlamıştım!

Birazcık zorlansamda sonunda Demon'un kucağına oturabilmiştim. Yan bir şekilde bacaklarına oturmuş ve başımı göğsüne yaslayıp sıkıca sarılmıştım.

"Demon, bir şey de lütfen.. Herkes görüyor sizi?" Dedim evet demesi için. Alayla kahkaha attı.

"Hayır, görmüyor. Sen delisin Ayza!" Diyerek kahkaha atmasıyla iyice sokuldum ona.

"Hayır! Ben deli değilim!" Dedim korkuyla. Lidya kolumu tutup beni indirmeye çalıştı ama izin vermedim.

O sırada Demon'un beni sertçe itmesiyle yere düşmüştüm. Daha çok ağlarken omuzlarım sarsılıyordu.

"Ne yapıyorsun Demon? Düzgün indirebilirdin!" Dedi Lidya sinirle. Demon gülerek omuz silkti.

Lidya yanıma gelip oturdu ve elimi tuttu. "Ağlama Ayza, geçecek." Demesiyle daha çok ağladım. Lidya bana sıkıca sarıldığında kollarımı ona sardım ama tam saramadım, ellerim anca belini sarabilmişti ve birbirine değmiyorlardı.

"Ben deli değilim!" Dedim ağlarken. "Öylesin Ayza, delisin!" Dedi ve eğleniyormuş gibi bir kahkaha attı Demon.

Ben gözlerimi daha fazla açık tutamazken başım yana doğru düştü.

Gözlerimde kapanırken, tamamen karanlığı görmeye başlamıştım.

.

.

.

-17 Aralık Perşembe günü, saat 11.33-

Babam sinirle üzerimdeki montun fermuarını kapattı ve beni çekiştirerek arabaya bindirdi.

Bakışlarım yanımda oturan Demon'a kaydı. "Baba, nereye gidiyoruz?" Diye mırıldandım korkuyla.

Babam beni dışarıya çıkartmazdı ki.

"Sus Ayza!" Dediğinde alt dudağımı ısırdım ama aklıma gelen şeyle gülümsememi engelleyemedim.

Bugün benim doğum günümdü! Belki de sürpriz yapacaktı bana?

Demon kahkaha atınca birden irkildim. "Sürpriz mi? Sana mı? Rüyanda bile olmaz!" Diyerek kahkaha atan Demon ile gözlerim doldu.

"Onu takma Ayza, eminim ki sana güzel bir sürpriz hazırlamıştır." Demesiyle gülümsedim dolan gözlerime inat.

Oysaki Lidya Ayza'ya gereksiz umutlar verip onu hayal kırıklığına uğratacağını düşünememişti.

Lidya hep bunu yapardı işte. Küçük bir kızı üzmemek isterken, her seferinde umutlandırıp hayal kırıklığına uğratıyordu.

Araba sonunda durunca heyecanla oraya baktım, kocaman bir binaydı ve kocaman bir bahçesi vardı.

İçerisi eğlence evi falan mıydı ki acaba? Belki sınıf arkadaşlarım içerideydi.

Geçenlerde sınıfta bir kızın doğum günüydü, herkesi çağırmıştı!

Tabii beni çağırmamıştı ama olsun, ondan sonraki gün herkes doğum gününü konuşmuştu.

Prenses gibiydi demişti, belki bende buranın prensesi olurdum?

"Buranın prensesi mi? Bence sen buranın delisi olursun!" Diyerek kahkaha atmasıyla kaşlarım çatıldı.

"Yürü Ayza!" Diye kızan babamla indim ve ona cevap vermekten korkup sessizce babamın peşinden yürüdüm.

İçeriye girdiğimizde değişik davranan insanlarla yutkundum, burası renkli değildi ve oyuncaklar yoktu ki? Hiç eğlenceliye de benzemiyordu.

İçeriye girince bir odaya gitti ve beni de ittirdi içeriye doğru. Ayağım takıldığında yere düşmemle ben inlerken içerideki adam tutup kaldırdı.

"Beyefendi lütfen düzgün davranın, daha çok küçük." Dedi adam beni koltuğa oturturken. Gözlerim dolarken babamda karşıma oturdu ve ben yokmuşum gibi direkt adama döndü.

"Sizinle konuşmuştuk, kızım bu." Demesiyle adam kaşlarını kaldırdı. "Çok küçük, daha büyük sanmıştım." Demesiyle babam bir şey demedi.

"Yaş sınırımı var?" Diye sormasıyla adam başını iki yana salladı. "Hayır, yok." Dedi adam. Daha sonra babam kimliğimi adama uzattı ve adam bilgisayardan bir şeyler yaptı.

"Baba, burası neresi?" Diye sormamla Demon alayla kahkaha attı ama bir şey demedi.

"Sus Ayza, sus!" Dedi sinirle. Ben yutkunurken sustum ve etrafa bakmaya başladım.

Duvarlarda belge gibi kağıtlar asılıydı ve adamın resimleri vardı.

"Kaydını yaptım. Dediğiniz gibi, siz alana kadar kalacak." Demesiyle kaşlarım çalındı.

"Burada mı kalacağım?" Diye sordum anlamayarak. "Evet Ayza, sus artık!" Diye bağıran babamla irkildim.

"Burada kalacaksın Ayza, bir süre sonra iyi olacak ve evine gideceksin." Dedi adam gülümseyerek. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Baba, bırakma beni burada!" Dedim korkuyla. Tam yanına gidip sarılacakken elini kaldırıp beni durdurdu.

"Bana dokunma Ayza!" Diye bağırmasıyla sesi odada yankılandı. Ağzımdan hıçkırıklar koparken bakışlarım Demon'a kaydı

"Umarım burada elma vardır." Dedi buruşturduğu yüzü ile etrafı süzerken. Lidya ise ona sessizce bir şeyler söylüyordu.

"Baba, beni burada bırakma lütfen.." Dedim çaresizce. "Baba nolur, söz veriyorum asla yaramazlık yapmayacağım! Sözünü dinleyeceğim hep, ödevlerimi de daha güzel yapacağım! Yazımı da güzel yapacağım, öğretmenim sana söylemeyecek bir daha beni! Onlarla da konuşmam hem! Dışarıda da oynamak istemeyeceğim, söz veriyorum! Uslu bir kız olacağım, yaramazlık yapmayacağım!" Dedim korku ve telaşla.

"Burada kalacaksın Ayza! Delisin sen, buradan iyileşene kadar çıkmayacaksın!" Dedi ve sinirle kalkıp hızla odadan çıktı. Ama kapıyı kapatmadan son kez bana baktı, hızla ona doğru koştum.

"Bir daha da sakın baba deme!" Diyerek çıktığında bende kapıyı açtım ve babamın peşinden koştum ama o çok hızlı yürüyordu.

Etrafta birkaç kişi bize bakıyordu. "Baba!" Diye bağırdım korkuyla. Hızla arabasına bindiğinde adam beni tuttu hızla.

"Ayza dur, sakin ol!" Diyen adam ile çığlık atıp kaçmaya çalıştım. "Baba, bırakma beni lütfen! Özür dilerim! Babacığım, özür dilerim! Gitme lütfen!" Diye bağırdım ağlarken korkuyla.

Babam buradan uzaklaştığında kendimi bıraktım, gitmişti..

Bir kez daha çığlık attığımda boğazımın çok acımasıyla öksürdüm, Demon ise kahkaha attı.

"Şşh, sakin ol Ayza!" Dedi adam sinirle. Daha sonra bileğimden tuttu ve beni zorla çekiştirerek yürütmeye başladı.

"Bırak beni!" Diye bağırdım kendimi geriye çekerek. Yere düştüğümde adam umursamadı, yürümeye devam etti.

O sırada konuşanların sesi geliyordu, ama anlamıyordum.

Beni zorla bir odaya soktu ve içeriye fırlatıp kapıyı kapattı.

"Bana bak Ayza, bundan sonra burada yaşayacaksın! Burada benim kurallarım geçer!" Dedi sinirle.

"Hayır, babam beni gelip alacak! Hem doğum günüm bugün, şaka yapmıştır o bana!" Dedim korkuyla. Demon kahkaha attı. "Almayacak Ayza!" Diyerek gelmesiyle hızla kalkıp Demon'un arkasına saklandım, ama adam doğrudan gözlerime bakıyordu.

"Sen hastasın Ayza, ama iyileşeceksin. O zamana kadar da benim sözüm geçer!" Dedi sinirle.

"Hasta falan değilim ben!" Diye bağırdım sinirle. "Hastasın Ayza! Burada bağırmak yasak, bağırma!" Diye sertçe konuşmasıyla ağzımdan ard arda kaçan hıçkırıklar yüzünden konuşamamıştım.

"Odadan çıkmak yasak yarına kadar! Zırlamayı bıraktıktan sonra gelip seninle kuralları konuşuruz." Dedi ve çıkıp kapıyı sertçe kapattı.

Bacaklarım beni taşıyamadığı için sertçe yere düşmüştüm.

Hiç kimse onun sadece bir hasta değil, 6 yaşında bir kız çocuğu olduğunu düşünmüyordu. Bu muydu dünyanın adaleti?

Küçük kızın aklı almıyordu. Neresiydi burası? Ne kadar kalacaktı? Babası neden gitmşti? Sadece doğum günü şakası mıydı?

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hava kararmıştı. Babamda gelmemişti..

"Bundan sonra gelmeyecek baban Ayza!" Dedi Demon alayla. Gözlerim tekrar dolarken kalkıp yanına gittim ve yatağın ucuna oturdum.

"Niye ki? Hem doğum günüm bitmedi daha, belki de sürpriz yapmak için ağlamamı istemiştir. Sonra birden mutlu edecektir beni!" Dedim umutla. Demon buna kahkaha attı ve büyük eli saçlarıma gitti, yavaşça okşadı

"Öyle bir şey olmayacak Ayza. Senden nefret ediyor. Seni doğum gününde tımarhaneye kapatacak kadar nefret ediyor senden." Dedikten sonra başımda hissettiğim sıcak yanma hissiyle hızla geri çekildim, Demon alayla güldü.

Tımarhane tam olarak ne demekti ki?..

"Demon kızı kandırma! Ayza gelecek baban. Şimdi değil ama gelip alacak." Demesiyle Demon göz devirdi.

"Kızı ümitlendirme yalancı kızıl. Hayır Ayza, gelmeyecek!" Dedi alayla. Dudaklarım titrerken gözlerim yanıyordu, çok uykum vardı.

"Artık uyu Ayza, geç oldu." Diyen Lidya ile hızla başımı iki yana salladım. "Hayır hayır, babam gelip benim uyuduğumu görürse sürprizi bozulur!" Dedim telaşla.

Lidya bana farklı bir duygu ile bakarken Demon kahkaha atmaktan yere düşecekti neredeyse. Gözlerim tekrar doldu, tek tek yaşlar akmaya başladı.

Bütün gece böyle geçmişti. Küçük kız saatlerce buz gibi odada mavi montuna sarılmış ve babasının gelip ona olan doğum günü sürprizini yapmasını beklemişti. Ama güneş doğmaya başladığında dayanamamış ve uyumuştu.

İşte her şey burada başlıyordu. Onu uzun yıllar bekliyordu, korkunç uzun yıllar..

Zar zor gözlerimi araladığımda başımda dikilen adamı gördüm. Gözlerim büyürken hızla geriye çekildim.

"Sonunda uyandın Ayza! Hadi kalk, seni doktorun ile tanıştıracağım." Diyerek beni zorla kaldırdı.

Doktor mu? Ben daha hasta olmamıştım ki, boğazım da acımıyordu hem.

"Şuradaki dolapta kıyafetlerin var, şu kapıda banyo. Çabuk hazırlan, beş dakikan var!" Diyerek çıktı.

Gözlerimi ovaladım ama bir işe yaramadı, çok uykum vardı. Esnemiştim o esnada.

O sırada aklıma gelen şeyle gözlerim büyüdü, uyumuştum! Babam gelmiş miydi? Ya bilerek bıraktıysa ben uyuyorum diye..

"Demon, babam? Geldi mi?" Diye sordum hızla ayağa kalkarken. "Gelmedi tabii ki Ayza!" Diyerek kahkaha attı Demon.

Omuzlarım düşerken gözlerim doldu. Hani bende kendi doğum günümün prensesi olacaktım?

Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında yere oturdum ve ağlamaya başladım.

Eve gitmek istiyordum!

Kapı açıldığında içeri o adam girdi. "6 dakika oldu Ayza!" Diye bağırdı ve kolumdan tutup beni zorla kaldırdı.

İstemesem de kalktım ve peşinden yürümeye başladım ağlayarak.

Giriş katta değildi, daha üst kattaydık ve bir odaya girdik. Kapıyı kapattı ve beni sertçe koltuğa oturtturdu.

"Ben gidiyorum, işlerim var." Dedi ve cevap beklemeden çıktı adam. Kadın bana dönüp gülümsedi.

"Merhaba tatlım, ben Sinem. Senin adın ne?" Diye sordu gülümserken.

"Ayza." Dedim sadece. Ellerimle gözyaşlarımı sildim ama durmadan akıyordu.

"Salak kız, ağlarsan tabii akar." Diyerek dalga geçti Demon benimle. Kaşlarım çatıldı.

"Neden ağlıyorsun?" Diye sordu merakla. Bakışlarım ona dönüp ve alt dudağımı büzdüm.

"Dün benim doğum günümdü, babam beni bırakıp gitti. Gece gelip alır sandım ama almadı. Bence geldi ama uyuduğum için beni uyandırmak istemedi sadece, tekrar gelecektir.." Dediğimde yaşlar daha çok akmaya başladı.

"Hmm.. Peki seni neden bıraktı buraya?" Diye sorduğunda dudaklarım daha çok titredi ve burnumu çektim.

"Bilmiyorum. Demon'u ve Lidya'yı ve bazen birkaç kişiyi görüyorum diye galiba." Dememle kaşları çatıldı.

"Demon kim?" Diye sorduğunda bakışlarım gülen Demon'a kaydı.

"Bana anlatabilirsin tatlım, ben senin arkadaşım. Arkadaş arkadaşa güvenmeli, değil mi?" Diye sorduğunda dudağımı büzdüm.

"Benim arkadaşım yok ki." Dememle dudaklarını birbirine bastırdı. "Demon ile arkadaş değil misiniz?" Diye sormasıyla başımı salladım.

"Evet, ama o bana birazcık kötü davranıyor." Dedim işaret parmağımla baş parmağımı yaklaştırıp ona gösterirken. Gözlerim hâlâ acıyordu.

"Niye kötü davranıyor tatlım?" Diye sormasıyla dudaklarım büzüldü.

"Bilmiyorum. Ama Lidya ona kızıyor bana kötü davranınca." Dememle dudaklarını ıslattı.

"Peki hangisi Lidya?" Diyerek arkama bakmasıyla gözlerim kocaman oldu. O da görüyorsa eğer, ben deli değildim!

Hemen elimde Lidya'yı işaret ettim.

"O Lidya." Dememle not aldı. Lidya dudaklarını ıslatıp karşıma oturdu. "Güzelim, bizi görmüyor. Seni kandırıyor." Demesiyle kaşlarımı çattım.

Tam konuşacakken Demon elimle ağzımı kapattı. "Şşh, sessiz ol!" Demesiyle yutkundum. Elini çektiğinde sessizce duruyordum.

Lidya kalktı ve doktora yaklaştı. Kadına dokunduğu halde onu hissetmiyordu. Aynı zamanda az önce gösterdiğim yeri inceliyordu hâlâ..

Nasıl olurdu ki bu?

Ben şaşkınca bakarken Demon konuşmaya başladı. "Bizi göremez Ayza, çünkü sen delisin!" Demesiyle Lidya'nın gözleri büyüdü.

"Sus Demon sus!" Demesiyle Demon kahkaha attı. Benim gözlerim dolarken alt dudağımı ısırdım.

"Ne zamandır buradalar? Yani ne zamandır arkadaşsınız?" Demesiyle dudağımı büzdüm.

"Çook zaman geçti." Dedim omuz silkerek. "Hmm.." Dedi ve not aldı.

İşte başlamıştı bile her şey.

Uzun ve sahte konuşmalar, sorular ve bu şekilde geçen kocaman 1 hafta.

Kocaman bir haftalık bir bekleyiş.

Benimle ilgilenen görevli geldi odaya. "Ayza, kızım." Diyerek içeriye girdi Efsun abla. Gerçekten çok samimi bir kadındı ve benimle ilgileniyordu, gerçek anlamda ilgileniyordu.

"Kızım bak gel inat etme, çık artık dışarıya. Koskoca bir hafta odadan sadece doktorun yanına gitmek için çıktın. Bak havasızlıktan hasta olacaksın kuzum!" Demesiyle kollarımı göğsümde birleştirip omuz silktim.

"Hayır, babam gelince çıkarım." Dediğinde Efsun abla yatağın ucuna oturdu.

"Bak kızım, gelmeyecek baban." Demesiyle gözlerim doldu ve elimi elinden çektim.

"Hayır ya! Yalan söylemeyin bana artık!" Dedim sinirle. "Bak kuzum, üzülme diye diyorum. Hadi gel dışarıya çıkalım." Demesiyle gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

"Babamı istiyorum.. arayamaz mıyım?" Diye sormamla yutkundu. "Eğer çıkarsan söz, babanı arayacağız." Demesiyle burnumu çektim ve gözyaşlarımı sildim.

"Söz mü?" Diye sordum. "Söz kuzum, söz." Demesiyle gülümsedim. Demon kahkaha attı.

"Baban seni almayacak Ayza, alış buna!" Diyerek dalga geçti. Lidya ona birkaç şey söylerken ben Efsun ablanın peşinden gidip odadan çıktım.

Gri ve çatlak duvarlar vardı etrafta, korkutucuydu.

"Bak benim işiö var, sen bahçede oyna. Tamam mı kuzum?" Demesiyle başımı salladım. Gülümsedi ve elini çekip gitti.

Ben koridorda yürürken herkes bana bakıyordu, korkuyla yutkundum.

"Küçük çocuk, küçük çocuk, küçük çocuk!" Diye aynı şeyi tekrarlayan adama döndüm.

Saçları omzuna geliyordu, karışmıştı ve gülümsüyordu. Sürekli öne arkaya doğru eğiliyordu.

"Küçük çocuk, küçük çocuk! Sen benim mi çocuğumsun?" Diyerek hızla yanıma gelmesiyle geriye doğru adımladım.

"Adam değil papağan sanki!" Diyerek kahkaha attı Demon. "Bak Ayza korkma, tamam mı? Korkarsan üstüne gelir." Dedi Lidya.

"Hayır, değlim!" Dedim hızla adama. "Hayır hayır, sen benim çocuğumsun!" Dedi ve hızla üstüme gelmeye başladı.

Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında korkuyla koşmaya başladım. O da peşimden koşuyordu ama yavaş ve takılarak.

Bir keresinde babam eve geldiğinde sarhoştu, o da aynı böyle yürüyordu. Takıla takıla.

Bu adamda mı sarhoştu?

Ben sarhoş insanlardan korkardım..

"Küçük çocuğum, korkma gel babana!" Demesiyle yutkundum. "Hayır değilim! Benim babam var bir kere!" Dedim arkama bakmadan.

Hızla merdivenlerden koşuyordum ve aşağıya iniyordum. O da peşindeydi..

"Bebek, bebek!" Diye sesleniyordu arkamdan. Ağzımdan korku dolu hıçkırıklar kopuyordu.

O sırada gördüğüm hemşireye koştum. Hemşire bizi görmesiyle hızla yanıma gelip beni durdurdu.

"Ayza, ne-" Devamını getiremeden adam bağırdı uzağımızdan.

"Bebek, bebek! Bak hemşire, benim küçük çocuğum! İnanmadınız bana, ama o burada!" Diyerek iyice yaklaşmasıyla hızla hemşirenin arkasına saklandım.

"Ben onu tanımıyorum!" Dedim korkuyla. Sarı saçlarım alnıma ve enseme yapışmıştı terden.

Korkuyla hızlı hızlı nefes alıp ağlamamı durdurmaya çalışıyordum.

Çok korkuyordum, herkes çok korkunç davranıyordu!

"O senin çocuğun değil Kerim! Senin çocuğun başka yerde, o mutlu!" Demesiyle adam başını iki yana salladı uzun süre.

"Hayır hayır hayır! Yalancı hemşire, yalancı hemşire! O benim küçük çocuğum, küçük çocuğum, küçük çocuğum!" Dedi hızla gözlerini büyüterek. Tam bana dokunacakken hemşire tuttu onu.

"Senin çocuğun değil o! Bak Kerim, doktorun görmeden git buradan! Yoksa ceza alırsın!" Demesiyle gözleri kocaman oldu ve hızla bizden uzaklaştı.

"Hayır, hayır! Ceza yok, yok ceza yok!" Diye bağırdı ve koşarak merdivenlerden çıktı.

Ben korkuyla ağlarken Demon kahkaha attı.

"Burada iyice delireceksin Ayza. Bak o adama, onun gibi millete babam babam diye sayıklacaksın." Dedi gülerken. Ama dayanamayıp kahkaha da atmıştı. "Kızı doldurma Demon, kes sesimi!" Dedi ve bana döndü Lidya.

"Korkma Ayza, iyi olacaksın ve baban seni alacak!" Demesiyle hemşire de bana döndü.

"Sen iyi misin Ayza?" Diye sormasıyla onu başımla onayladım. Gözyaşlarını sildi ve bana bir peçete uzattı.

"Bahçeye çık sen, orada çok kişi olmaz." Demesiyle başımı salladım ve peçeteyi alıp bahçeye adımladım.

Değişik insanlar bana garip garip bakıp gülüyordu.

Korkuyla yutkundum ve bahçeye çıktım.

Geniş bahçede adımladım ve arka tarafa geçip bir ağaçın altına oturdum.

Korkuyordum burada..

"Yerinde olsam kendimi asardım Ayza!" Dedi Demon gülerken. Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken elimle saçlarımı çektim alnımdan.

"Demon, korkuyorum.." Dedim sessizce. Karşıma oturup güldü, bana bakmak için başını eğmişti.

"Neyden korkuyorsun?" Diye sormasıyla dudağımı büzüp işaret parmağımla hastaneyi işaret ettim.

"Buradan." Dememle kahkaha attı. "Artık burada kalacaksın." Dedi alayla, o sırada Lidya gelip oturdu.

"Kızı boş boş şeylerle doldurup duruyorsun! O yalanlarını toplar ağzına sokarım senin!" Demesiyle Demon'un gözleri büyürken kahkaha attı.

"Çocuk var çocuk!" Dedi alayla. Ben yutkunurken biraz daha yaklaştım Demon'a.

"Demon.. korkuyorum ben." Dememle tekrar bana döndü. "Kaç o zaman." Dedi kaşlarını kaldırarak.

"Kaçayım mı? Nasıl?" Diye sordum hızla. "E kaç Ayza, onu da mı ben öğreteyim?" Demesiyle alt dudağımı ısırdım.

Hızla ayağa kalktım ve hızlı adımlarla kapıya yaklaştım, kapıda adamlar vardı. Aklıma gelen şeyle koşarak yanlarına gittim.

"Abi!" Dememle bana döndü ikiside. "Abi orada bir adam var, bıçak var elinde de!" Diye korkuyla konuşmamla adamlardan biri o tarafa gitti.

"Abi tek başına yapamaz ki?" Dememle bir an duraksadı, kısa bir süre düşünüp o da peşinden gitti.

Ben hızla demir kapıyı azıcık açtım ve geçip çıktım.

O sırada değişik bir ses yankılandı. Ben korkuyla koşmaya başlarken gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

Beni bulacaklardı!

Ve küçük kızın dediği gibi olmuştu. Korumalar çok geçmeden peşine düşmüş ve Onu bulmuşlardı bile.

Peki ya sonra ne mi olmuştu? Küçük kız ilk kez ceza almıştı.

"İstemiyorum, lütfen!" Dedim korkuyla. Müdür beni sinirle içeriye fırlattı.

ÖDPSMDOFMDOFMFOFMOFNFJGNFO

"Kes sesini! Ne demek kaçmaya çalışmak Ayza?" Diye sordu öfkeyle. "Gitmek istiyorum!" Diye bağırdım bende.

Sinirle tokat attı bana. Ağzımdan bir hıçkırık koparken sinirle ona baktım.

"Bağırma!" Dedi dişlerinin arasından. "Sabaha kadar burada kalsa aklın başına gelsin!" Dedi ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıyı kapatıp gitti.

Ben korkuyla buz gibi ve karanlık olan yerde dururken dudaklarım titriyordu.

"Aa çocuk!" Diyen ses ile irkilip oraya döndüm. "Deli mi o da? Deli, deli!" Diyen başka bir sesle kaşlarım çatıldı.

"Ben deli değilim!" Dedim sinirle. Kadın üzerime yürüdüğünde hızla kalktık ve Demon'un yanına koşup arkasına geçtim.

Kadın sinirle beni çektiğinde çığlık attım. Bana tokat attığında ona döndüm sinirle.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordum sanki karşılık verebilecekmiş gibi.

Ve o gece küçük kız deli gibi dayak yemişti. Neden mi? Çünkü o adam bilerek o kadının yanına koymuştu onu, 6 yaşında olmasını umursamadan.

Odadan çıktığımda dudağı patlamış, gözü morarmış ve kaşı yarılmıştı. 6 yaşındaydı oysaki daha..

Bu olaanların üstüne bir ay geçmişti, artık küçük kız eskisi kadar inanmıyordu babasının geleceğine.

Babası onu unutmuştu bile, kızını önemseseydi çöpmüş gibi fırlatmazdı onu. Ama hoş, Ayza onun için sadece bir hataydı.

1 ay doktoru ile konuşmuştu. Doktoru onun şizofren olduğuna inanmış ve tanı koymuştu.

İşte.. 13 Ocak 17.33 ona kesin olarak şizofrensin denen ilk tarihti..

Peki bu sırada gerçek ailesi ne mi yapıyordu? Ayza'dan habersizdir eğleniyorlardı, oysaki Ayza en kötü zamanlarını yaşıyordu..

Ellerimi zorla saçlarımın arasından geçirdim ve açmaya çalıştım, çok dolaşmıştı.

Elime gelen saçlarla yüzümü buruşturup elimi tuvalete doğru salladım ve saçlarımın düşmesini sağlayıp sifonu çektim.

Boyum çok kısa olduğu için Efsun abla bana basamak getirmişti, elimi yüzümü anca öyle yıkayabiliyordum. Ama basamağa rağmen aynayı göremiyordum.

İşaret parmaşımı kaşıma gittiğinde artık acımadığını fark ettim. Sesli bir nefes verip tartışan Demon ve Lidya'ya döndüm.

"Sizce ben gerçekten şizofren miyim? O doktor bana şizofrensin diyip durdu." Dedim ve dudağımı büzdüm.

Lidya tam konuşacakken Demon kocaman bir kahkaha attı.

"Bunu bize mi soruyorsun?" Diye sordu alayla. "Tabii ki şizofrensin!" Dedi gülmeye devam ederken.

Alt dudağımı ısırırken Lidya ona göz devirdi.

"Sen o salağa bakma Ayza! Hastasın evet ama iyileşeceksin." Demesiyle kaşlarımı çattım.

"Hasta değilim! Sizinde beni onaylamanız gerekirdi." Dedim sitemle. Demon kahkaha attı.

"Yalan mı söyleyelim Ayza?" Diye sordu alayla. "Evet, benim için." Dememle tekrar kahkaha attı.

"Senin için mi? Asla." Demesiyle dudağımı büzdüm. O sırada aklıma gelen şey ile onlara döndüm.

"Hih!" Diye değişik bir ses çıkartmamla bana döndüler. "Ben şimdi okula gitmeyecek miyim?" Diye sormamla Demon başını salladı.

"Evet, gitmeyeceksin." Demesiyle kollarını göğsümde birleştirdim, gözümden yaşlar akmaya başlamıştı bile.

Ağlayacak yer arıyormuş gibi hissediyordum.

"Ama.. ama ben savcı olmak istiyordum.." Dememle Demon kahkaha attı.

"Çok geç." Demesiyle ayağa kalkıp yatağıma ilerledim ve yattım.

Uyumak istiyordum, uyumak ve rüyamda babamı görmek de istiyordum.

Küçük kız uyudu, ama rüyasında babasını görmedi. Hoş, babası hiç onun rüyasına girer miydi? Girseydi rüyasını kabus ederdi.

Ve bu böyle devam etti.. hastaneye gidişinin üstüne 3 ay geçmişti. Yasak olduğu için bir ay dışarı çıkmamıştı.

Bu süre zarfında Akar ailesi çok mutluydu, çok güzel zamanlar geçiriyorlardı. Tabii.. Ayza yerine Ecrin ile.

"Abi! Adar abi! Bir şey de!" Dedi küçük Ecrin salonda koştururken.

"Abi yapma!" Dedi Adar'da Kaan abisine karşı. Hoş, o da daha 7 yaşındaydı.

"Demek abiye karşı çıkıyorsunuz ha?" Dedi ve bu seferde ikisinin birden tiki ile oynamaya başladı.

İkiside kahkahalara boğulurken Kaan da gülerek onları gıdıklıyordu.

Lodos içeriye girip sessizce onlara yaklaştı. O da aniden Kaan'ı gıdıklamaya başlayınca Kaan'ın ağzından önce bir çığlık koptu, sonraysa ardı ardına kesilmeyen kahkahalar.

"Abi bırak!" Dedi Kaan çırpınırken. Ecrin ise yerinde zıplayıp el çırpıyordu.

"Oh, canıma da deysin!" Dedi Ecrin gülerken. Adar da onu onaylıyordu.

O sırada aniden hem Kaan, hem de Lodos Ecrin'i gıdıklamaya başlayınca küçük kızın ağzından bir çığlık kaçtı.

Çok geçmeden odaya Nehir hanım geldi ve gülerek oğullarına yaklaştı. "Çıkın bakayım! Karışmayın benim güzelleeer güzeli kızıma!" Dedi ve Ecrin'e sarılıp alnını öptü.

"Oh, mis kokulu kızım benim! Kurban olurum sanaa!" Dedi yanaklarını uzun uzun öpmüştü.

Oysa Nehir hanım kızının yaşadığından, kızının acı çektiğinden habersizdi. Hani anneler hissederdi? Nehir hanım küçük kızının acısını hissetmiyordu.

Oysa Ayza da çok isterdi annesinin onu sarıp sarmalasının, öpüp ona 'canın kızım' demesini..

Hatta bu kadarı onun için çoktu bile, onun hayalleri daha sadeydi.

Küçücük bir ev, içinde Ayza ve annesi..

Belki bir de yavru kedi. Ama kedi olmasa da olurdu, annesi ona yeterdi! O sokakta ki kedilerle de oynardı.

Evet, küçük kızın hayali buydu.

Annesinin onu bulmasını, onu herkesten, her şeyden korumasını istiyordu..

Oysa ki annesinin başka bir kıza bunları yaptığından habersizdi.

"Of off!" Diye uzun uzun ofladım. Gitmek istiyordum buradan, korkutucuydu burası.

Korkuyordum.

Önüme görevlinin getirdiği yemeği koydum ve istemesem de yedim, çok acıkmıştım!

Çorbadan bir kaşık aldığımda üşüdüğümü fark ettim.

Çorbayı bitirip yemeği de yedikten sonra dudağımı ısırdım.

Kalkıp banyoya girdim ve son birkaç aydır yaptığım gibi yine kendimi yıkamaya çalıştım.

Tabii beceremiyordum, yamuk yumuk oluyordu. Saçlarım güzel köpürmüyordu ve güzel su tutamıyordum, bu yüzden saçım kepekleniyordu..

Sonunda çıktığımda üstümü giyindim ve havluyla saçlarımı kurutmaya çalıştım ama biraz kurutup bıraktım.

Ondan sonra da saçlarımı Efsun abladan istediğim tarakla güzelce taradım ve parmak uçlarına çıkarak aynadan kendime bakmaya çalıştım, ama bakamamıştım.

Geri indim ve dudağımı ıslatıp banyodan çıktım. Efsun abla gelince heyecanla ona baktım.

"Efsun abla babamı arayacağız değil mi?" Diye sordum heyecanla. "Arayacağız, ama sadece 10 dakika." Dedi ve telefonunu ona heyecanla bakarken bana uzattı.

Hemen hızla aldı ve ezberimde olan numarayı tuşladım.

Çaldı, çaldı, çaldı..

Telefon meşgule atılınca dudağımı büzdüm ve bir daha aradım, tekrar meşgule atıldı.

"Şey, babam yabancı numaraları açmaz. Mesaj atabilir miyim? Ben olduğumu bilirse açar." Dediğimde dudağını ısırıp beni onayladı.

Kocaman gülümsedim ve mesaj kısmına girdim. Demon bana kahkahalarla gülerken numaraya girip mesajı yazmaya çalıştım.

İyi ki alfabeye iyi çalışmıştım! Yoksa atamazdım mesaj..

Babacigim, benım, Ayza. Tekefonu açan mlsln?

Mesajı yazıp gönderdiğimde çok geçmeden okumuştu.

Hızla tekrar aradım ama tekrar meşgule atıldı.

Ben afallarken gözlerim doldu. "İşi vardır, sonra arar. O zaman bana getirir misin telefonu?" Diye sormamla gülümsedi.

"Getiririm kuzum." Dedi ve bir tane ilaç uzattı bana. "İlacın bitmişti, yenisini getirdim. Aynısı, yine sabah akşam öğlen içeceksin." Demesiyle ilaç kutusunu aldım ve başımı salladım.

"İçmek istemiyorum, yutarken boğazım acıyor. Çok sert." Dedim. "Ama içmen gerek kuzum." Demesiyle ofladım ve telefonunu ona uzattım.

"Teşekkür ederim, babam işi biter bitmez arar beni. Unutma getir hemen tamam mı?" Dememle güldü ve beni onayladı.

Oysaki Ayza'nın dediği gibi olmamıştı, iki gün geçmesine rağmen kimse aramamıştı onu.

Küçük kız iki gün boyu dışarı çıkmamış ve babasını beklemişti.

Artık beklemekten çok sıkılmıştı, ne zamandır gelecekti babası?

Gözlerim yanmaya başlarken kesik kesik nefesler almaya çalıştım.

O kadar zaman sonra ilk kez bahçeye çıkmıştım ve şimdi bir adam beni izleyip duruyordu.

Garip hareketler yapıyordu.

En sonunda kalkıp ön tarafa gelecekken hızla beni tuttu.

"Şşh, nereye?" Diye sormasıyla gözümden bir damla yaş aktı. "Bırak beni!" Dedim kendimi çekerken.

O sırada güldü. "Bebek." Dedi alayla. Kolumu ondan çekmeye çalışırken aniden beni bırakmasıyla yere düştüm.

Saçlarım önüme düşerken hızla arkama attım ve ayağa kalkıp ön tarafa geçtim ve içeriye girdim.

Odaya gitmek istemiyordum.

Biraz ilerleyip bir odaya girdim koltuklara oturdum ve karşıda ki televizyona baktım.

Burada birkaç kişi daha vardı ve içeride iki hemşire dolanıyordu.

"Şşh, küçük bebek?" Diyen kıza döndüm. 17-18 yaşında bir kızdı.

Siyah saçları tepeden toplanmıştı ve yeşil gözleri bana merakla bakıyordu.

"Efendim?" Diye sordum anlamayarak. "Sen ne hastasısın?" Diye sormasıyla kaşlarımı çattım.

"Hasta falan değilim ben." Dememle güldü. "Buradaki herkes deli. Doktorlar sana ne hastası olduğunu söyledi?" Diye yeniledi sorusunu.

"Ona söyle Ayza. Hem belki konuşursan sana iyi gelir." Diyen Lidya ile Demon kahkaha attı.

"İkinizde salaksınız. Hiç bana çekmemişsin Ayza." Dedi alayla. Bir sıra durup konuşmaya başladım.

"Şizofren olduğumu söylüyor, ama değilim." Dememle kaşları büyüdü.

"İlk kez bir şizofren ile tanışıyorum!" Demesiyle kaşlarımı çattım. "Hasta değilim ben!" Dememle güldü.

"Kaç yaşımdasın sen? Çok küçüksün." Demesiyle yutkundum ve parmaklarımı açıp ona doğru çevirdim. Sağ elimdeki bütün parmaklarım açıkken, sol elimde sadece baş parmağım açıktı.

"Oo, çok küçüksün. Anne baban nasıl bıraktı seni?" Demesiyle gözlerim doldu ve dudağımı büzdüm.

"Benim annem yok ki, terk etmiş bizi. Babam nasıl bıraktı bilmiyorum.. ama alacak." Dememle kaşlarını kaldırdı.

"Ağlayacak mısın?" Diye sormasıyla burnumu çekip başımı iki yana salladım.

"Çok küçüksün ya, üzüldüm senin adına. Benim kızım olsaydım seni asla getirmezdim!" Dedi dehşetle.

"Annem burada olsaydı beni göndermezdi." Dedim kısık bir sesle.

"Ohoo, hayal aleminde yaşıyorsun Ayza!" Diyerek kahkaha attı Demon.

"Kızım terk etti demedin mi? Boşver sen onu, o karıdan hayır gelmez." Demesiyle kaşlarım çatıldı.

"Anneme öyle deme! Sensin o!" Dedim hızla. Demon kahkaha atarken, kız kaşlarını çattı.

"Ne alaka? Benim kızım olsa terk etmezdim." Demesiyle nefesim hızlandı.

"Annem beni isteyerek terk etmedi, arıyor beni! Bulup alacak buradan! Pis kız!" Dememle gözleri büyüdü.

"Doğru konuş benimle velet!" Demesiyle kaşlarım daha da çatıldı.

"Sende annemle doğru konuş! Ben senin annene hayırsız diyor muyum?" Dememle dişlerini sıkmıştı.

"Çünkü benim annem hayırsız değil, terk etmedi! Öldü ama beni seviyordu! Senin ne annen ne baban seviyor seni!" Demesiyle hızla saçlarına yapıştım ve çekmeye başladım.

"Annem beni seviyor, salak kız!" Dememle o da benim saçlarıma yapıştı. Ama benim aksime, saçlarımı kopartacak kadar güçlü çekiyordu.

İşte Ayza ilk kez o gün annesini savunduğu için dayak yemişti. Daha tanımadığı annesini, sanki tanıyormuş gibi ölümüne savunmuştu.

Kız bir süre Ayza'yı patakladıktan sonra hemşireler zorda olsa ayırmıştı onları. O kızda sinir hastasıydı.

Ayza emindi, annesi onu çok seviyordu ve isteyerek bırakmamıştı. Hatta onu arıyordu bile, bulup yanına alacaktı belki de?

6 yaşındaki bir kız için çok ağırdı bu olanlar. Niye kimse korumuyordu ki onu? O hastanede ki herkes mi vicdansızdı?

Bu olaydan sonra yine bir hafta dışarıya çıkmama cezası almış, akşam yemek yememiş ve sabah kadar buz gibi olan oda da kalmıştı

Ama o emindi, annesi onu gelip alacaktı..

"O piti piti.." Dedi küçük Ecrin. Daha sonra durdu ve dudağını büzdü. "Devamı neydi?" Diye sordu yanında oturan Asil abisine.

"Karemela sepeti, terazi lastik cimnastik." Diyen Asil ile Ecrin kocaman gülümsedi ve abisinin elini tutup arka bahçeye sürükledi.

Asil gülerek ona izin vermişti. "Abiciğim, beraber seksek oynayalım mı? Bak ben çizdim!" Dedi heyecanla seksek sayılarını gösterirken.

"Oynayalım kardeşim." Dedikten sonra bir tane taş bulup aldı ve kardeşine dönüp kocaman gülümsedi.

"Taşı buldum bile!" Dedi ve kıkırdadı. Kardeşi kanserdi, bu yüzden saçları dökülüyordu.

Asil'in gözleri küçük kardeşinin seyrek seyrek kalan siyah saçlarına baktı.

Yakında keseceklerdi..

Bugün de doğum günüydü, onu evde oyalama görevi Asil'indi.

Ona çok güzel bir parti hazırlamışlardı.

Bir eğlence evi kiralamışlardı..

İçerisinde bir sürü oyuncak aletler vardı ve bir sürü kişi çağırılmıştı. Ecrin birinci sınıfa gidiyordu, bütün sınıf arkadaşlarını da çağırmışlardı.

Kocaman bir pasta alınmıştı, kat kat ve prenses pastası gibiydi.

Eh, tabii Ecrin'e prenses elbisesi de alınmıştı.

Asil ile Ecrin biraz seksek oynadıktan sonra Adil onu odasına getirmiş ve prenses elbisesini giydirmişti, Ecrin aşırı heyecanlanmış ve çok beğenmişti.

İkisi arabaya bindiğinde Ecrin sürekli nereye gittiklerini soruyordu, Asil ise annemlerin yanına diyerek kestirip atıyordu.

Geldiklerinde ikisi birlikte içeri girdiği an konfeti patlamıştı. Ecrin çığlık atarken olayı anladığı an gülüp heyecan ve sevinçle etrafa bakmıştı.

"Aa! Bugün benim doğum günüm!" Demişti zıplayarak. Koşarak annesinin ve babasının yanına gitmiş ve ikisine de sıkıca sarılmıştı.

Her yerde süslemeler vardı, bir sürü büyük hediyesi vardı ve kendi doğum gününün prensesi olmuştu.

Oysaki Ayza'nın da hayali buydu, ama onunki hayal olarak kalmıştı.

O, doğum gününü korkunç bir şekilde geçirmişti.

Oysaki bunları asıl yaşaması gereken kişi Ayza'ydı..

İşte hayat bu kadar acıydı. Dünyada kimse yaşaması gereken hayatı yaşamıyordu.

Peki Ecrin kendi doğum gününün prensesi olurken Ayza ne mi yapıyordu?

Buz gibi bir odada titreyerek uyumaya çalışıyordu.

Neden mi? Çünkü annesini savunduğu için ceza almıştı.

Annesinin başka bir kızı evlatlık edindiğini ve ona prensesler gibi baktığını bilseydi çok üzülürdü..

Bu olaylar bir sonraki doğum gününe kadar devam etmişti.

Evet, aradan bir yıl geçmişti. Korkunç, kocaman bir yıl.

Ama Ayza doğum günü olduğunu bilmiyordu bile.

Bilmediği bir günün prensesi de olamazdı..

"Ayza, ne zaman anlatacaksın? Zaman geçiyor ama önemi yok. Akşama kadar burada durabiliriz." Demesiyle kızarmış gözlerimi umursamadan omuz silktim.

"Bak, anlatmadan sana yardımcı olamam." Demesiyle burnumu çektim.

"Anlatamaz doktoru anlatamaz, korkuyor Ayza." Diyerek kahkaha attı Demon.

"Ben.. bahçedeydim. Sonra o adam geldi, bana bağırdı çağırdı. Sonra da görevliler beni alıp götürdü zaten." Dememle bunu not aldı.

"Peki sana ne dedi?" Diye sordu bu seferde. "Şizofren dedi, korkak dedi, bebek dedi." Dedim sessizce.

"Ama ben şizofren değilim." Dedim hızla. Demon kahkaha atmıştı bu dediğime, Lidya ise ona sinirle baktı.

"Bugün 17 Aralık, doğum günün." Demesiyle gözlerim büyüdü.

"Doğum günüm mü?" Diye sordum şaşkınca. "Tımarhane de geçirdiğimiz birinci yılımız kutlu olsun!" Diyerek güldü Demon.

"Bir yıl olmuş.." Diye mırıldanırken gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Evet. Peki bu doğum günün nasıl geçsin istersin?" Diye sormasıyla bir süre ellerimle oynadım ve dudağımı büzdüm.

"Bugün 7. Yaşım." Diye mırıldandım. "Bir prenses olmak isterdim. Kocaman bir eğlence evinde hemde. Bir sürü oyuncak, hepsiyle oynardım. Sınıf arkadaşlarım da gelsin isterdim. Hediye olarak oyuncak bebek isterdim. Bir de prenses elbisesi.." Diye fısıldamamla ağzımdan bir hıçkırık koptu.

"Hmm.. peki en sevdiğin prenses hangisi?" Diye sormasıyla başımı eğdim. "Ben prenses tanımıyorum ki." Dememle not almıştı.

"Peki başka ne isterdin?" Diye sordu bu seferde. Biraz durup hıçkırıklarımın geçmesini bekledim, Demon ise kahkahalarını durdurmuş ve alayla beni dinliyordu.

"Annemi.. hatta babamı da.. Üçümüz olurduk. Bir de sınıf arkadaşlarım. Ama onlar pasta yiyip giderlerdi, sonra biz üçümüz baş başa kalırdık." Dedikten sonra durdum ve burnumu çektim.

"Birlikte film izlerdik, pasta yerdik ve hediyelerimi açardık. Sonra üçümüz uyurduk, annemde bana prenses masalları anlatırdı." Dememle dudaklarını ıslattı.

"Aynen aynen, çok beklersin." Diyerek kahkaha atan Demon ile dudağımı ısırdım.

"Peki neden prenses masalı?" Diye sorduğunda dudağımı büzdüm. "Bilmem, bana hiç prenses masalı anlatmadılar." Dememle not aldı.

"Bugünlük bu kadar yeter, gidebilirsin." Demesiyle kalkıp çıktım. Ağzımdan hıçkırıklar koparken odama gidip içeriye girdim.

Doğum günümde bugün..

Yatağın üstüne oturdum ve dizlerimi kendime çektim.

Babamı istiyordum, annemi de.

Artık eve gitmek istiyordum. Prenses olmasam da olurdu..

Demon yanıma oturduğunda burnumu çekip yatağın içine girdim ve battaniyeme sıkıca sarıldım.

Demon yanıma uzandığında sırtım ona döndüktü, ama sıcak nefesi saçlarıma geliyordu.

"Sana prenses masalı anlatmamı ister misin?" Diye soran Demon ile gözlerim kocaman olurken hızla ona döndüm.

"Gerçekten mi?" Diye sordum hıçkırıklarımın arasından. Alayla kahkaha attı. "Evet." Demesiyle hızla başımı salladım.

"Tamam, arkanı dön." Demesiyle sözünü dinledim ve arkamı döndüm.

"Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde.." Diye başladığında ağlamam durmuştu, sadece sessizce gözyaşlarım akıyordu ama yine de çok heyecanlıydım.

"Bir prenses ormanda yaşarmış. Aslında prenses değilmiş başta, bir deliymiş. Herkes ona deli diyormuş, ama aslında değilmiş." Demesiyle kaşlarımı çattım.

"Neden deli diyormuş?" Diye sormamla kaşlarını çattı. "Bölme! Deli diyorlarmış çünkü garip davranıyormuş. İnsanlar garip davranan insanlara deli derler." Dediğinde sustum.

"Neyse. Sonra bu kızın uzun siyah saçları ve büyük kahverengi gözleri varmış. Ama saçları kabarık ve dağınık, gözleri ise kötü bakıyormuş." Acaba neden kötü bakıyorlardı? Onuda mı babası bırakmıştı ki? Ama ben kötü bakmıyordum.

"Bir gün yine ormanda dolaşırken bir papağan görmüş. Bu papağan sürekli aynı şeyi söylüyormuş. 'koş, koş' diyormuş hep. Kızda birgün onu dinlemiş, tam karşıya doğru uzun uzun koşmuş." Demesiyle heyecanla dinledim.

"Onun durmasını sağlayan şey uçurum kenarı olmuş. Az daha düşecekmiş, ama düşmemiş." Dediğinde meraklanmıştım. "Neden?" Diye sordum.

"Tamam tamam, sustum." Dememle kahkaha attı ve tekrar anlatmaya başladı.

"Çünkü biri onu tutmuş. Tutan kişi çok yakışıklı bir prensmiş. Ama benden daha çirkinmiş." Demesiyle kıkırdadım.

"Kız ona şaşkınca bakmış. Adam ülkenin prensiymiş. Üzerinde çok güzel ve temiz kıyafetler varmış. Sonra bu papağan gelmiş ve prensin omzuna konmuş. Tabii kız şaşırmış, papağanı adamın gönderdiğini anlamış. Başta çok korkmuş, onu öldürecek sanmış. Onun kıyafetler pis ve eskiymiş, evi de yokmuş. O yüzden öleceğini düşünmüş." Dediğinde heyecanla dinliyordum.

"Ama adam farklı bir şey yapmış. Ona iyi olup olmadığını sormuş, kız bir süre şaşkınlıktan konuşmamış. Oysaki adam ona aşıkmış." Demesiyle gözlerim kocaman oldu.

"Aşk kötü bir şey mi?" Diye sormamla güldüm. "Eğer bir masal prensesi değilsen kötü bir şey." Dedi.

"Prens onu almış ve sarayına götürüp gizlice odasına sokmuş. Başta kız istememiş, ama evi olmadığı için onunla gitmiş. Prens ona temiz kıyafetler vermiş, o gece sarayda balo varmış." Demesiyle durdum.

"Balo ne peki?" Diye sordum bu seferde merakla. "İnsanların güzel kıyafetler giyip dans ettiği parti." Dedi kısaca.

"Onu baloya götürmüş. Kız şaşkınca ilk defa gördüğü şeyleri incelerken içeri prens ve kral girmiş, herkes onlara dönmüş. Kral onlara bu gece oğlunun bu balodan biri ile evleneceğini söylemiş, herkes heyecanlanmış ve bütün gece prense yaklaşmaya çalışmış, ama prensin gözü kızdaymış." Dediğinde hayranca dinliyordum onu.

Çok şanslıydı.

"Kız da adama aşık olmuş. İlk kez o onunla böyle güzel ilgilenmişti, o da ona aşık olmuş. Kız dayanamayıp prensin yanına gitmiş, dans etmek istemiş. Prens hemen kabul etmiş ve dans etmişler. Sonra gece bitmiş, prenses gecenin sonunda herkesin içinde kızın önünde diz çökmüş ve oma demiş ki; hayatımı güzelleştiren güzel kız, benim prensesim olur musun? Kız heyecanlanmış, başta bilememiş. Daha yeni tanıştığı adamla evlenmek ona korkunç gelmiş önce, ama sonra kabul etmiş. Bütün kızlar o kızı kodlanmış, sonra kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. Mutlu son." Demesiyle hayranca ona döndüm ve burnumu çektim.

"Çok güzel!" Dediğimde o da bana döndü ve beyaz gözlerini gözlerime dikti. "Teşekkür ederim.." Dedim heyecan ve mutlulukla.

Sırıttı sadece. Ona iyice yaklaşıp sıkıca sarıldım ve başımı göğsüme yasladım, o da canımı yakması ve satılmama izin verdi.

Ayza'ya ilk masal anlatan kişi Demon olmuştu. Ona kendi uydurduğu bir prenses masalını anlatmıştı.

O gece Ayza uyumuştu, rüyasında babasını görmek istese de yine hiçbir ley görmemişti.

Ecrin kendi masalının prensesiyken, Ayza Demon'un anlattığı masalın prensesi olmak istemişti.

O günün üstünde bir hafta geçmişti, Ayza koskoca bir hafta Demon'un anlattığı masalın mutluluğu ile gezmişti..

Akar'lar mı? Bu sefer onların evinde buruk bir hüzün vardı işte.

Bugün Ecrin'in saçlarını kısacık kesmişlerdi, Ecrin ise çok üzülmüş hatta ağlamıştı!

Asil ise ona bir sürpriz hazırlamıştı. Herkesten gizli banyoya gitmiş ve kendi saçlarını da kesmişti, artık onunda saçı yoktu.

Kardeşi için değerdi!

Ecrin, Asil'in en değerlisiydi. Biriciği, ilk bebeğiydi. İlk kardeşiydi onun.

Ecrin'in kahramanı, Asil'in canı..

Hızla gülerek aşağıya indi ve salona girdi. Herkes ona dönerken afallamışlardı.

Ecrin ona şaşkınca bakıyordu. İşaret parmağını uzatıp abisinin saçlarını göstermişti. Daha doğrusu, başını.

"Abi, saçların!" Dedi şaşkınca. Asil kıkırdadı ve gidip küçük kardeşine sıkıca sarıldı.

"Bende kestim! Artık daha çok benziyoruz!" Demesiyle Nehir hanım ve Cihangir bey ona gururla bakıyordu.

Daha 9 yaşında olan oğulları, daha şimdiden kardeşine bu kadar düşkündü!

"Aa, sende mi kestin saçlarını?" Diye sordu salona yeni giren Eren. Asil gülüp başını salladı

Eren kardeşlerinin yanına gitti ve şaşkınca Asil'e baktı.

"Çok gğzel.. Anne anne, bende keseyim?" Diye sordu heyecanla. "Olmaz oğlum, daha yeni kestik seninkini." Diyen Nehir hanım ile Eren kaşlarını çattı.

Asil gülüp abisine dil uzattığında Ecrin'de eli ile ağzını kapatıp gülmüştü.

Oysaki asil kardeşleri bir akıl hastanesinde, umutsuzca annesini bekliyordu..

Annesi Nehir hanım, kızı Ecrin'i o 1 yaşındayken evlatlık edinmişti. Ayza kaybolduğunda ve ikizlerinden birini kaybettiğinde büyük boşluğa düşmüştü ve bir yılın sonunda evlatlık edinmişti.

Fakat işler öyle gitmemişti, gün geçtikçe Ecrin evde Ayza'nın yerini almıştı.

Ayza'ya hazırlanan oda ona verilmişti, Ayza'nın bebeklik kıyafetlerini giymişti..

Ecrin kelimenin tam anlamıyla Akar olurken, Ayza git gide umudunu yitiriyordu..

Ben kahkaha atarken ilk kez burada bu kadar güldüğünü hatırlıyorum.

Herkesin olduğu salonda oturmuştuk. Bugün yeni bir hemşire gelmişti ve bize çok güzel şakalar yapıyordu!

Ayaklarımı sallayarak hemşireye bakıyordum.

Daha çok gençti, staja geldiğini söylemişti. Turuncu saçları upuzundu, çok güzeldi. Mavi gözleri ve kalın dudakları da vardı!

Dinlenme saati bittiğinde oflayarak odama girdim ve yatağımın üstüne oturdum.

"Demon, babam gelmeyecek sanırım." Diye mırıldannamla kahkaha attı. "Yeni mi anladın?" Diye sordu alayla.

Ben oflarken Efsun abla gelmiş ve beni doktorun yanına götürmüştü. İçeriye girip koltuğa oturduğumda ayaklarımı sallamaya başladım.

"Bugün nasılsın?" Diye sormasıyla omuz silktim. Demon bu hareketime alayla güldü.

"Pekala, demek konuşmayacaksın. Ceza almak mı istiyorsun?" Diyr sormasıyla kaşlarımı çattın ve ona dönüp başımı kaldırarak bakmaya başladım.

"Sen doktor değil misin? Bu şekilde mi benimle konuşacaksın?" Diye sordum ve kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. "Hıh." Diye garip bir ses çıkartmamla sesli bir nefes verdi.

"Verdiğim ilaçlar işe yarıyor mu Ayza? Yani hâlâ onları görüyor musun?" Diye sormasıyla başımı salladım.

"Evet, görüyorum." Dememle not aldı. "Peki.. o zaman sana verdiğimiz ilacın dozunu arttırıyorum." Dedi ve bir şey girdi bilgisayara. Kalkıp bana bir ilaç kutusu uzattı.

"Bunu kullan bu ay, ilaç bittikten sonra tekrar geleceksin. Seni bu seferde sıkıştırmadım ama sonraki gelişinde yine böyle olursan müdüre iletirim." Demesiyle ayağa kalktım ve kutuyu alıp odadan çıktım.

Kendi odama gidip yatağa oturdum ve kutuyu inceledim.

"Ayza?" Diye bana seslenen arka sesi ile duraksadım.. babamdı bu.

Hızla başımı kaldırıp ona baktı. Babam kapıyı kapatıp içeri girdiğinde hızla ayağa kalktım, o an ilaç elimden düşmüştü.

"Babacığım!" Diyerek hızla yanına koşacakken bana iğrenerek baktı ve eliyle durdurdu.

"Bana yaklaşma Ayza. Sana demedim mi bana baba deme diye?!" Diye bağırması ile irkildim.

Aniden bir bıçak çıkartıp üzerime yürümesi ile korkuyla gözlerim büyürken çığlık attım.

O üstüme gelirken ben kaçacak yer arıyordum, ama yoktu.

Banyo onun yanında kalıyordu.

Ben korkuyla ağlamaya başladım. "Baba, özür dilerim!" Dedim niye özür dilediğimi bilmeden.

Bir anda yanıma gelip boğazıma yapılması ile başımı kaldırmış ona bakıyordum.

İyice boğazımı sıktığında bir kez daha çığlık attım ama tam atamamıştım da.

"Seni öldüreceğim Ayza! İğreniyorum senden, keşke hiç doğmasaydın!" Diye bağırdı ve bıçağı sertçe karnıma sapladı. Ben çığlık atarken titreyen bacaklarım beni taşıyamamıştı ve yere düşmüştüm, çok geçmeden gözlerim kapanmıştı ve kendimi tamamen yerde bulmuştum.

Küçük kız korkunç şeyler görmüştü o gün. Daha sonra uyanmıştı, doktoru ve hemşireler başındaydı.

Onlara her şeyi anlatmıştı, fakat ona inanmamışlardı.

Aksine ilaçların dozu arttırılmış ve odası değişmişti. Küçük kız bunu anlamamıştı, fakat kaldığı katların anlamı vardı.

İkinci kat iyileşebilecek ve zararsızlardı. Üçüncü kata alınmıştı küçük kız. Üçüncü kat kötüye gidenlerdi.

Herkes ona hasta gözüyle bakıyordu, kimse onun kimsesiz bir kız çocuğu olduğunu önemsemiyordu..

Bu böyle 3 yıl daha devam etti, küçük kız 10 yaşında gelmişti.

Artık tamamen umudu kesilmişti, artık babasını beklemiyordu.

Bu zamanda çok şey değişmişti.

Daha az yemek yiyordu, zayıflamıştı, daha az konuşuyordu ve sürekli uyuyordu.

Hayatı artık tamamen kötüleşmeye başlamıştı..

"Bak kuzum, hadi ye artık. Midem ağrıyor kusuyorsun sonra." Diyen Efsun abla ile dudağımı büzdüm.

"Dört yıl oldu.. babam bir kez bile aramadı beni." Dedim ve burnumu çektim.

"Bak işte, hasta oluyorsun!" Demesi ile kıkırdadım. "Ama yaz ayındayız.." Dememle kaşları çatıldı.

"Sus kıs, büyüklere karşı gelinmez! Şimdi bu yemeğini güzelce ye, ilacını iç. Sonra sana hediye vereceğim." Demesi ile gözlerim büyürken dudaklarım aralandı.

"Gerçekten mi?" Diye sormamla güldü ve başını salladı. "Gerçekten kuzum." Diyerek beni onaylaması ile alt dudağımı ısırıp yemeklere baktım.

Aç değildim ama bu seferlikten bir şey olmazdı..

Hızla yemeği bitirdiğimde Efsun anla güldü. "Şimdi beni bekle uslu uslu." Diyerek tepsiyi alıp gittiğinde bakışlarım Demon ve Lidya'ya kaydı.

"Sizce ne aldı?" Diye sordum heyecanla. "Bence bıçak, kendini öldür diye." Diyen Demon ile dudağımı büzdüm.

"Benceee, sana çook güzel bir toka aldı!" Demesiyle gülümsedim ve heyecanla beklemeye başladım.

"Toka mı? Annesi mi onun? Annesi terk etmiş kıza hiç bir yabancı toka alır mı?" Diyen Demon ile yüzüm düşerken gözlerim doldu. Açılan kapıya döndüğümde, Efsun abla elindeki hediye kutusu ile yanıma geldi ve kutuyu bana uzattı.

"Al bakalım." Demesiyle kocaman gülümserken alıp salladım hafifçe, bıçak sesi falan yoktu. Toka almıştı o zaman!

Heyecanla pembe hediye paketini güzelce çıkartıp kutuya baktım.

İnce uzun bir kutuydu. Kapağını kaldırıp açtığımda içinde gördüğüm şey ile dudaklarım aralandı.

Bir peluş bebek!

Ben heyecanla bebeğe bakarken Efsun ablaya döndüm. "Bu benim mi?" Diye sordum heyecanla.

"Tabii senin kuzum, beğendin mi?" Diye sormasıyla başımı salladım. "Kocaman beğendim!" Dememle güldü.

Hızla bebeği alıp inceledim dişlerimi göstererek gülümserken.

Sarı saçları iki yandan örülmüştü ve üzerinde pembe bir elbise vardı. Mavi büyük gözleri ve gülümseyen bir yüzü vardı.

"Aa! Aynı benimkine benziyor!" Dedim heyecanla, ama benim elbisem yoktu ama olsundu.

"Evet. Seninde saçını böyle yapalım mı?" Diye sormasıyla hızla başımı salladım. Bu saç modelini hiç yapmamıştım!

Efsun anla arkama oturdu ve popomu bile geçen sarı saçlarımı kısaca tarayıp iki tane ördü.

"Teşekkür ederim!" Diyerek ona sarılmamla güldü ve o da bana sarıldı.

"Oh oh, çok güzel oldu saçların!" Demesiyle kocaman gülümsedim. "Ama benim işlerim var, ben gideyim. Sende bu bebişle oyna, tamam mı?" Demesiyle başımı salladım.

O gittiğinde Demon kahkaha atmıştı. Bakışlarım ona kaydı. "Niye gülüyorsun?" Diye sordum anlamayarak.

"Bence o bebeğin içinde kamera var Ayza, seni izlemek için verildi." Dedi alayla. Lidya'nın gözleri büyürken benimde dudaklarım aralandı.

"Saçmalama! Öyle düşünme güzelim, tabii ki yok öyle bir şey! Sen düşünme bunları oyununu oyna." Demesiyle hafifçe gülümseyip bebeğe baktım.

Bu bebeğin ismi yoktu, ne olmalıydı ki?

Bir süre düşündüm isim koymayı, daha sonra aklıma gelen isimle gülümsedim kocaman.

"Demon!" Diyerek hızla onun yanına koştum ve başımı kaldırıp ona baktım. "Demon, bak bu bebeğin adını prenses koydum! Senin masalındaki prenses olsun mu?" Diye heyecanla sormamla kahkaha attı ve kollarını göğsünden çekip bebeği alıp inceledi.

"Hmm.. bence bu bebek çok çirkin ve gözünde kamera var." Diyerek tekrar bana uzattığında elinden alıp dudağımı büzdüm ve Prenses'in gözlerine baktım.

"Yoo, yok ki.." Dememle kahkaha attı. "Salak Ayza." Demesiyle kaşlarımı çattım.

"Bence sen beni kıskandın." Dememle aniden öyle büyük bir kahkaha atmıştı ki korkup Lidya'nın yanına koşmuştum.

"Seni mi? Senin gibi şizofren birini mi? Üstüne üstlük babasının nefret ettiği, annesinin hiç düşünmeden terk ettiği bir veleti mi kıskanacağım?" Diye sormasıyla gözlerim doldu.

"Demon doğru konuş! O daha çocuk!" Demesiyle Demon alayla kahkaha attı. "Ee?" Diye sordu umurunda olmadan.

"Çocuk olması gerçeği değiştirmez." Dedi aşağılayıcı bir tavırla. Gözlerimden yaşlar akarken başımı eğip Prenses'e baktım.

Hiçte bile, babam beni seviyordu.

Annemde beni bilerek bırakmamıştı ve her yerde arıyordu.

Demon yalancıydı!

"Sende mi öyle düşünüyorsun Prenses?" Diye fısıldadım Demon duymasın diye. Al işte, o da benimle aynı düşünüyordu!

Yatağıma yatıp battaniyemi örttüm ve Prenses'e sarılıp uyumaya çalıştım.

O gün Ayza'ya ilk kez bebek almıştı birisi. Babası, Ayza'ya asla oyuncak almazdı. Oyuncakların onu salak yapacağını düşünürdü.

Hiç televizyon izletmezdi ve dışarıya da sadece eve biri geldiğinde gönderirdi.

Sürekli kitap alır ve zorla okuturdu, hepsi de romandı. Sonuçta okumayı öğrenmişti.

Bir ay daha böyle geçmişti. Aynı düzen, aynı olaylar. Ta ki o lanet güne kadar.

Bugün doktorum gitmişti ve yerine başka bir doktor gelecekti.

Efsun abla beni doktorun odasına götürmüştü, şimdi ise doktoru bekliyordum.

Oflayarak saate baktım.

08:23.

Kapı açıldığından oraya döndüm. Bir adam doktor gelip karşı koltuğa oturdu, sanırım doktorumu.

"Merhaba Ayza, ben doktorunum." Demesiyle başımı salladım sessizce.

Bana baştan aşağı baktı ve en son dudaklarını ıslattım gözlerini gözlerime kenetledi.

"Evet, şimdi sorulara geçelim. Şizofren olduğun yazıyor burada." Demesiyle kaşlarım çatıldı.

"Ama şizofren değilim." Dememle güldü. "Yoo öylesin." Demesiyle iyice kaşlarım çatıldı.

"Değilim!" Dedim sinirle. Eğlenircesine kahkaha attı. "Seninle çok eğleneceğiz Ayza." Demesiyle nefes alıp verme hızım artmıştı.

"Niye?" Diye sormamla ayağa kalkıp yanıma geldi ve eli saçlarıma gitti. "Anlatmamı ister misin?" Diye sormasıyla başımı iki yana salladım ve ayağa kalktı. Tam gidecekken saçımdan tutup beni yanına çekti ve güldü.

"Hop hop, nereye?" Diye sormasıyla kaşlarımı çattım iyice. "Bırak beni! Yoksa seni Efsun ablaya söylerim!" Dememle kahkaha attı.

Diğer eli karnımın yanına gittiğinde soğuk eliyle irkilip çekilmeye çalıştım ama saçlarımdan sıkıca tutup engel oldu.

"Bırak beni! İmdat!" Diye bağırdım ince sesimle. O gülerken başını iki yana salladı.

Tam çığlık atacakken ağzımı sıkıca kapattı ve beni sertçe duvara yasladı. Eli boynuma gittiğinde ağlamaya başladım.

"Ayza, Ayza, Ayza.. ismin çok güzel. Bir sürü anlamı var ama benim en sevdiğim ne biliyor musun? Dokunulmamış, el değmemiş demek." Demesiyle ağlamaya başladım.

"Bırak beni!" Dedim kaçmaya çalışırken ama beni sıkıştırmıştı. Eli bana dokunurken elimle itmeye çalışıyordum ama hiç etki etmiyordu.

Tişörtümü çıkarttığı da çığlık attım. Umursamadan bana dokundu!

Bakışlarım Demon'a kaydı. "Demon bir şey yapın lütfen!" Dememle ikisi de bana sadece baktı.

Demon her zamanki gibi kahkaha atıp dalga geçmedi.

Lidya her zamanki gibi beni avutmadı.

Ben ağlarken boynumu öptü. Bir kez daha çığlık attığımda kapı sertçe açıldı.

İçeriye giren hemşirenin gözleri büyürken doktor geri çekildi.

Ben tişörtümü alıp koşarak kadının yanına gittim ve korkuyla arkasına saklandım.

"Ne yapıyorsun sen?" Diyen sesi odada yankılanmıştım. Hızla tişörtümü giyindim ve odadan çıkıp koşarak kendi odama gittim.

Kapıyı kapatıp kapının arkasına otururken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

Bir kitapta okumuştum, bu tacizdi.

O adam beni taciz mi etmişti?

Ağlamam artarken ellerim titremeye başladı.

Babamı istiyordum artık!

Babam gelip kurtarsın beni istiyordum..

Küçük kız tam 6 saat öylece ağlamıştı!

Saat 4 de gelen Efsun ile küçük kız sonunda rahatlamış hissetmişti.

Efsun.. onun yanında kendini güvende hissediyordu küçük kız.

Belki de Efsun, Ayza'nın annesinden daha iyi bir anneydi.

"Kuzum! Ben olanları duyunca hemen geldim! Ne oldu sana?" Diye zordu dehşetle. Hemen yanıma yere oturduğunda ona sıkıca sarıldım.

Beni kucağına alıp sıkıca sarıldı ve saçlarımı okşamaya başladı.

"Şşh, ağlama kuzum ben geldim bak. Yanındayım artık, kimse zarar veremez sana!" Diyen Efsun abla ile ona daha çok sarıldım.

"Korkuyorum.." Diye fısıldadım ağlamalarımın arasından. "Özür dilerim kuzum benim! Ben bilseydim gelirdim hemen, kurtarırdım seni o pis adamdan!" Demesiyle bakışlarımı gözlerine çıkarttım.

"Beni yıkar mısın? He-her yerime, do-dokundu.." Dedim zar zor hıçkırıklarımın arasından.

"Yıkarım tabi kızım!" Dedi ve kucağındaki benimle beraber banyoya gidip kapıyı kapattı.

Üstümü çıkarttığında çamaşırlarımı da çıkartmasını istemiştim, her yetime dokunmuştu çünkü..

Beni ılık suyun altına soktu ve vücudumun her yerini güzelce yıkadı.

Benim ağlamam durmazken saçlarımı da yıkadı iyice.

En son çıkartıp havluyla vücudumu kuruladı ve üstümü giydirdi. Saçlarımı kuruttuğunda kısılmış sesimle konuşmaya başladım.

"Saçımı keser misin?" Diye sormamla gözleri doldu ama hemen kendini toparladı. "Keseriz kuzum." Dedi ve bir makas aldı. O yatağıma otururken ben de yere oturdum.

"Ne kadar keseyim?" Diye sormasıyla yutkundum. "Hepsini." Dememle saçlarımda dolanan eli durdu.

"Hepsini krsmeyelim kızım, çok zor uzar sonra." Demesiyle elimi çeneme getirdim.

"O zaman burada." Dememle yutkunma sesini duydum, daha sonraysa makasın metal sesini.

Saçlarım kesilirken sessizce ağladım.

Artık saçlarımdan nefret ediyordum.

İsmimden de..

Gözlerimden yaşlar akarken Efsun abla en son makası kenara bıraktı.

"Ağlama kuzum lütfen.. hepsi geçecek tamam mı?" Diye sormasıyla onu üzmemek için başımı sallayıp gülümsedim.

"Evet." Diyebildim sadece. Daha fazla konuşsaydım hıçkıra hıçkıra ağlardım..

"Benim gitmem gerek, ama işim biter bitmez geleceğim. Tamam mı kızım?" Diye sormasıyla gülümsedim.

"Tamam." Dediğimde bir süre bana baktı ve saçlarımı toplayıp gitti.

Benim gülen yüzüm anında dolarken tekrar ağlamaya başladım.

Demon yanıma oturdu ve benim gibi o da dizlerini kendine çekti.

"Ağlama artık." Demesiyle gözlerimi sıkıca kapatıp başımı eğdim. "Her yerine dokundu.." Diye fısıldadım zar zor.

Eli yavaşça saçlarıma gitti. Onun pis elleriyle dokunduğu saçlarımı şefkatle okşadı.

Ağzımdan bir hıçkırık koparken ona yaklaştım biraz daha.

Başımı kendine doğru çektiğinde dizine koydu başımı. Şimdi onun dizlerimde yatıyordum, ilk kez. O ise sessizce saçlarımı okşuyordu.

Eğer ben hasta olsaydın ve o gerçek olmasaydı bana destek olmak yerine dalga geçerdi bir kere! Yalancıydı buradaki herkes, tek gerçek bizdik.

"Bana inanmayacaksın ama geçecek." Dediğinde sadece ağladım. Dizlerimi kendime çekip iyice küçüldüm ve Demon'un dizlerinde ağladım.

"Geçecek mi?" Diye fısıldamamla eli bir an duraksadı ama okşamaya devam etti.

"Geçecek Ayza." Demesiyle kaşlarımı çattım. "Sen bana Ayza deme." Dememle güldü.

"Ne diyeceğim o zaman?" Diye sordu alayla. Burnumu çektim ve elimi bacağına koydum, koymayınca kolumun üstüne yatmış oluyordum ve canım acıyordu.

"Bilmiyorum.. Ama Ayza deme, lütfen. O ismin anlamı çok pis, ben daha fazla pislenmek istemiyorum.." Dememle yutkundu.

Ellerini saçlarımdan çektiğinde bir an afalladım ve doğrulup ona döndüm. Yanına yaklaşıp kollarımı beline sardım ve başımı göğsüne yasladım.

"Tamam, demem." Dediğinde hafifçe gülümsedim. Gözlerim kapanırken kendimi tutmayı bırakmıştım.

''İyi geceler bücür kız."

İşte o günden sonra Demon ona asla Ayza dememişti.. Onun gözünde Ayza değil, artık bücürdü.

Ayza'nın anlamı sadece o değildi oysaki. Bir diğer anlamı; ay gibi güzel kız demekti..

Ama Ayza buna inanmayacaktı. 21 Temmuz 2015 tarihinden sonra, Ayza için o ismin anlamı pisti.

Tıpkı kendi gibi..

Bir çığlık daha kopmuştu.

Cihangir bey Nehir hanımı tuttu ve geriye doğru çekti.

Herkes acıyla onlara bakarken Nehir hanım kendinden geçmiş gibi ağlıyordu.

Kızı ölmüştü.

Kızı yoktu, gitmişti.

Artık Ecrin yoktu.

Aklına her gelmesinde daha çok ağlıyordu.

"Ecrin! Bırakın kızımı, ölmedi o! Karanlıktan korkar benim kızım!" Diye bağırdı Nehir hanım.

Oysaki kendi kızı sırf onu koruduğu için korkmuştu karanlıktan.

Erkekler tabutun üstünde toprakların hepsini attığında Nehir hanım sonunda kocasının elimden kurtulmuş ve mezarına koşmuştu.

Dizlerinin üstüne düşerken toprakları kazımaya başladı. Cihangir bey hızla onu çekerken, Lodos da onlara yaşlı gözleriyle bakıyordu.

Ve diğerleri de.

Ecrin onların biricik kız kardeşleriydi, ama artık yoktu.

Dayanamamıştı onun minik bedeni bu hastalığa, yenilmişti..

Küçücük bir kızdı Ecrin. Bu kadar acı ona çoktu!

Ama artık yoktu Ecrin..

Adar'ı dudakları titredi. İkiz gibiydi onlar.. Artık bir yarısı yoktu, ölmüştü.

Artık kiminle uğraşacaktı? Kiminle ilk sınıfa giden olmak için yarışacaktı?

Asil'in ağzından bir hıçkırık koptuğunda, Lodos ona sıkıca sarıldı. Asil titreyen kollarını abisine sardı ve ağladı.

"Abi.. biz ne- ne yapacağız?" Diye sordu zar zor. Lodos cevap vermedi, veremedi.

Artık kardeşleri yoktu, bu cümle onlara ağır geliyordu..

O gün o cenazede herkes küçük bir kız çocuğunun ölümüne ağladı.

Bir Akar'ın ölümüne ağlarlarken, asıl Akar olan küçük kız aynı gün taciz edilmişti.

Herkes Ecrin'e ağlayıp birbirine destek olurken, Ayza kendi başa çıkmaya çalışmıştı.

Herkesin gözünde Ecrin çok büyük acılar çekmişti.. peki ya Ayza?

Neden kimse onu aramıyordu? Oysaki küçük kız onları bekliyordu..

Annesini bekliyordu.. onu kurtaracağı günü bekliyordu.

Ona sıkıca satılacağı, artık geçti kızım, ben varım diyeceği günü bekliyordu..

Oysaki o günün hiç gelmeyeceğinden haberdarsız umutlanıyordu küçük kız.

"Ben kadın doktor istiyorum." Dedim Efsun ablaya, o da müdür ile konuşacaktı.

"Tamam kuzum, konuşurum ben müdür böyle tamam mı? Sen sıkma o güzel canını. Hadi zen Prenses'ini al biraz bahçede oyun oyna." Demesiyle başımı salladım ve elimdeki Prenses ile bahçeye çıktım.

Banka oturup ayaklarımı sallarken dudağımı büzdüm.

O sırada yanıma bir kız oturdu, öne arkaya doğru hızlı hızlı sallanıyordu. Merakla ona bakmaya başladım.

"İyi misin?" Diye sordum sessizce. Siyah, uzun, düz ve karışık saçları yüzünü örtüyordu.

Hiçbir şey demedi ve daha hızlı sallanmaya başladı.

Korkmamamla yutkunup ayağa kalktım ve içeriye geçtim.

Odama gidecekken başkasının odama girdiğini gördüm. "Hey! Orası benim odam." Dedim yanıma giderken.

15-16 yaşlarında bir erkekti. "Hayır, benim." Diye normalce konuşmıştu.

Kaşlarım çatıldı yavaşça. "Yalan söyleme, burada ben kalıyorum!" Dedim sinirle odayı işaret ederek. Alayla güldü bana.

"Benim odam buraya taşındı, sen başka odaya gidiyorsun." Dedi ve içeriye girip pat diye kapıyı suratıma kapattı.

Sinirle kapısına tekme atmamla Efsun anla yanıma geldi. "Şşh, kuzum, yapma öyle şeyler! Bak biri görürse ceza alırsım!" Demesiyle dudağımı büzdüm.

"Başkası girdi odama, beni içeriye almıyor!" Dememle yutkundu. "Senin odan değişti, gel götüreyim seni yeni odana."

Dediklerinden sonra üst kata geçmiştik ve bir odaya girmiştik, ama iki yatak vardı. "Bir kız daha gelecek odaya sonra kuzum." Demesiyle başımı salladım.

O giderken ben dolu gözlerimle bir yatağa oturdum.

Odam bir üst kata alınmıştı, yani daha da kötüye gidiyordum.

Gözümden yaşlar akarken dizlerimi kendime çektim. Babam beni ne zaman alacaktı?

Kapı açıldığında bir kız gelip kapıyı kapattı ve karşımdaki boş yatağa oturdu.

"Merhaba." Dememle bana döndü. Koyu kahverengi gözleri ve siyah upuzun saçları vardı.

Bir süre beni inceledi, daha sonra göz devirip önüne döndü ve elindeki kağıda kalemle bir şeyler çizmeye başladı.

Dudaklarım aralanırken kalkıp şaşkınca yanına gittim.

"Aaa, sana kağıt mı veriyorlar? Bana vermiyorlar. Sende başka varsa verir misin?" Diye sorup dudağımı büzmemle seri bir hareketle bana döndü.

"Git başımdan çocuk." Demesiyle kağıda baktım.

Kağıda bakmadığı halde aşırı hızlı ve güzel çiziyordu. Keşke bende onun gibi yetenekli olabilseydim..

"Ama-" Dememle sinirle ayağa kalktı ve kolumdan tutup beni odanın ortasına getirdi.

Elimdeki kalemle yere bir çizgi çekti. "Burası benim yerim, orası senin! Eğer benim yerime geçersen, yüzüne resim çizerim!" Diye bağırmasıyla irkilip kendi tarafıma geçtim ve yatağıma oturup dudağımı büzdüm.

"Bu kızda psikopat çıktı bücür." Diyerek kahkaha attı Demon. Onu sessizce başımla onayladım.

O sırada kapı açıldı ve bir görevli içeriye girdi. Bir tepsiyi ona, bir tepsiyi ise bana vermiş ve odadan çıkmışştı.

Yemeğimi giyip ilaçlarımı içtim ve tepsiyi masaya bıraktım.

Yatağın içine girdim ve gözlerimi sıkıca kapatıp uyumaya çalıştım.

Gözlerim tekrar aralandığında kendimi bir ormanda bulmuştum, karanlıktı ve yerde yatıyordum.

Yerden kalktım ve etrafa baktım. Sertçe yutkundum. "Demon!" Diye bağırdım ince sesimle, ama ikisi de yoktu.

Ben koşarak çıkışı ararken peşimden adım sesleri gelmesiyle durup arkamı döndüm.

Gördüğüm tanımadığım kişiler üstüme yürüyordu ve ellerinde balta vardı.

Ben çığlık atarken hızla koşmaya başladım. Ama ben daha on adım atamadan biri beni sertçe tutup ortalarına fırlattı.

Ben korkudan ağlarken biri bana baltayı sapladığında acıyla çığlık atıp kalkmaya çalıştım ama başaramadım.

Bir kez daha balta saplanmıştı, bu sefer koluma.

Ağzımdan daha büyük bir çığlık kaçarken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

O sırada aralarından birinin babam olduğunu gördüm.

Kahkaha atıp yüzüme balta saplamasıyla çığlık attım.

Gözlerim hızla açılırken yatakta doğruldum ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım, gözlerimden yaşlar akıyordu.

Bakışlarım Demon'a kayarken hızla onun yanına gittim.

"Ne oldu bücür?" Diye sordu Demon alayla. "Ben.. kabus gördüm." Dediğimde güldü alayla.

"Kabus işte, yat geçer." Demesiyle dudağımı büzdüm.

Terden alnıma ve boynuma yapışan saçlarımı çektim ve yatağın içine girip Prenses'e sarıldım.

"Demon.. masal anlatır mısın?" Dememle kahkaha attı. "Hayır tabii ki bücür!" Dediğinde gözlerimi kapattım ve Prenses'e sıkıca sarılıp uyumaya çalıştım.

O gece Ayza'nın gördüğü kabuslar başlamıştı. Bu kabuslar tam üç ay böyle devam etmişti.

Her gece en az üç-dört kabus görüp korkuyla utanıyordu, ve hepside gerçek gibiydi!

Son birkaç gün uyumamaya çalışıyordu ama yine yanlışlıkla uyuyordu.

10 yaşında olan bir kız için çok değil miydi bunlar?

"İşte sonra sürekli kabus görmeye başladım." Dememle doktor dedikleri not aldı.

"Anladım canım. Peki bu kabuslar ne zaman başladı tam olarak?" Diye sormasıyla dudağımı büzdüm.

"Şey.. sanırım 3-4 ay falan." Dememle kaşlarını kaldırdı şaşkınca. "Neden daha önce söylemedin Ayza?" Diye sordu şaşkınca. Sessizce yutkunup parmaklarımla oynama başladım.

"Niye anlatmıyordun bücür? Desene başka bir hastalığımın çıkmasından korkuyorum diye!" Dedi ve kahkaha attı, Lidya ise ona sinirle baktı.

"Sussana ya sen! Susunca daha yararlı oluyorsun!" Demesiyle Demon cık cıkladı.

"Siz hiç beni susarken düşünebiliyor musunuz?" Diye sordu inanamaz bir şekilde. "Ben düşünemiyorum." Diye ekledi gülerek.

"Ayza bana gördüğün son rüyanı anlatır mısın?" Diye sormasıyla gözlerim doldu ve sessizce konuşmaya başladım.

"Bir cenazedeydik. Ama.. ama ben mezardaydım ve üstüme toprak atıyorlardı. Ağzıma, burnuma, her yerime.. Daha sonra toprak tamamen kapandı, bu seferde vücudum da böcekler dolanmaya başladı. Sonda uyandım." Dedim gözümden bir damla yaş akardı.

"Gerçek gibiydi, çok gerçekçiydi. Hiç rüya gibi değiller." Dedim doktora dönerken.

"Seni çok iyi anlıyorum Ayza. Bir zamanlar bende yaşamıştım, muhtemelen iki yıl önce falandı. Bir travmaya bağlı olabilir. Bana anlatmadığın olayları anlatmalısın, yoksa bu kabuslar asla bitmeyecek." Demesiyle ellerimle gözyaşlarımı sildim. Bakışlarım Demon ve Lidya'ya kaydı.

Anlatmalı mıydım ki? Güvenmiyordum..

"Ona anlat Ayza, eminim ki daha iyi olacaksın." Demesiyle alt dudağımı ısırdım.

"Biri sana bir şey mi söylüyor?" Diye sorunca irkilerek doktora döndüm. "Şey, hayır." Dedim sadece.

"Ben.. bir kere yine doktorumla görüşmeye gelmiştim." Dememle dikkatle beni dinlemeye başladı.

"Bana dokundu.. bir kitapta okumuştum, adı tacizmiş." Diye mırıldandım. Doktorun hafifçe gözleri doldu, sertçe yutkundu daha sonra.

"Ben, anladım." Dedi bir şey bulamayınca. Bunları not aldı ve tekrar bana döndü. "Peki sen ne hissettin?" Diye sorunca gözlerimden birer damla yaş aktı.

"Kirlendiğimi." Dememle bakışlarından geçen duyguyu bilmiyordum, o olaydan sonra Efsun ablada bana böyle bakmıştı.

"Sen kirlenmedin Ayza, o adam kirlendi." Dediğinde gülüp başımı iki yana salladım.

"Hayır, o adam beni kirletti." Dedim inatla. "Hayır Ayza, sen temizsin." Dedi doktorda inatla.

Sinirle çığlık attım ve tırnaklarımı bacaklarıma geçirdim sertçe.

"Değilim! Değilim değilim!" Diye bağırdım sinirle. Ayağa kalkmamla doktor da kalkmıştı.

"Kirliyim ben tamam mı? Kirlendim ben, temiz değilim!" Diye bağırdım sinirle.

"Ayza, sakin ol. Bana ve sesime oda-" Dediğinde bir kez daha çığlık attım ve tırnaklarım boynuma gitti.

Ben yere düşerken tırnaklarımı boynuma batırarak ağlamaya başladı.

"Kirlendim ben! O adam kirletti beni! Boynuma dokundu, öptü!" Diye bağırdım onun dokunduğu yerlere tırmaklarımı batırırken.

"Pisim ben, pislendim.." Dedim hıçkırıklarımın arasından zar zor. Doktor zorla ellerimi çekmeye çalıştı ama başaramamıştı.

Ben bir kez daha çığlık attığımda boğazım acımıştı, acıyla öksürdüm.

"Kirlendim ben, kirlendim.. Boynum çok pis benim!" Diye bağırırken sinirle boynuma tırnaklarımı batırıyor ve çığlık atıyordum.

Çok geçmeden odaya bir iki kişi daha girdi ve koluma bir iğne yaptılar. Bir kez daha çığlık attığımda en sessizi olmuştu.

Sessiz çığlık atılır mıydı? Ben atmıştım ama.

Ellerim boynumdan düşerken başımda yere düşmüştü.

O gün ilk kez kriz geçirmişti Ayza. İlk o gün kendi canına zarar vermiş, boğazı yırtılana kadar çığlıkları hastanede yankılanmıştı.

Aslında her kriz geçirmesinde boynunu çizmesinde bir sebep vardı işte, vücudunda en çok orası kirliydi küçük kızın. Nefret ediyordu boynundan, zarar görsün istiyordu.

Doktor şaşırmıştı, ilk kez bu kadar küçük bir hastayla karşılaşmıştı. Daha 10 yaşında bir kız çocuğu.. sokakta koşup oynaması gerekirken, bir akıl hastanesinde çığlıklar atıyordu.

Bunlara rağmen annesini bekliyordu küçük kız. Fakat Nehir hanım ne mi yapıyordu? Hâlâ kızının yasını tutuyordu o.

Kızının. Ecrin gerçek bir Akar olmuştu, kimse artık Ayza için ağlamıyordu bile evde. Ayza öldü sanıyorlardı.

Fakat küçük kız hâlâ onları bekliyordu..

Bu bekleyişler, bu krizler 3 ay daha devam etmişti. Bu 3 ayda küçük kızın uyku sorunları da ortaya çıkmıştı.

Artık gördüğü o korkunç kabuslar uyumasına da izin vermiyordu..

Korkuyla doğrulurken çığlık attım.

Derin derin nefesler alıp verdim ve alnıma yapışan saçlarımı arkaya attım.

Korkuyla etrafa bakarken karanlık odada tek başımaydım.

Yan yatakta yatan kız doğrulup bana döndü. "Çığlık atma artık! Yine uyandım senin yüzünden!" Demesiyle dudağımı ısırdım.

"Özür dilerim." Dediğimde sinirle arkasına dönüp yattı ve uyudu.

Ben uyurken gözümden akan yaşlarımı sildim ve yataktan ayaklarımı sarkıtıp oturdum biraz.

Daha sonra gözüme çarpan kağıtlarla ayağa kalktım ve ortadaki masaya yaklaşıp onun tarafında ki kağıtları inceledim.

Çok korkunç ve gariplerdi. Aniden kağıtlar önümden çekilince irkildim.

"Sana kağıtlarıma bakma demedim mi velet?!" Diye sordu sinirle. "Özür dilerim." Dedim tekrardan.

"Bana ne özüründen! Geç yerine, görürsün sen!" Dedi ve kağıtlarını ters koyup sinirle tekrar yattı.

Bende gözümden akan yaşları tekrar silip burnumu çektim ve yatağıma girip yastığıma sıkıca sarıldım.

Çok korkuyordum. Kız sonunda uyuyunca konuşmaya başladım.

"Ben uyuyamıyorum." Diyerek doğruldum ve Lidya ile Demon'a döndüm.

"Uyursun Ayza. Mesela uyurken hayal kurabilirsin?" Dedi gülümserken Lidya.

"Hayal mi? Saçma sapan şeyler bunlar bücür, dinleme bu kızılı." Dedi gülerken.

"Ben hayal kurmak istemiyorum." Dedim sessizce. "Ama neden?" Diye sordu Lidya. Omuz silktim bu dediğine.

"Ben hayal kurmayı sevmiyorum." Dediğimde Demon kahkaha atarken Lidya sesli bir nefes verdi.

Ben tekrar yatağa girdim ve zorda olsa uyumaya çalıştım.

Küçük kız ertesi sabah uyandığında hiç beklemediği şeylerle karşılaşmıştı. Yüzünde kan vardı ve duvarına kanla bir resim çizilmişti.

Kim mi yapmıştı? Tabii ki oda arkadaşı.

Aynı zamanda Ayza'nın uyku sorunları da devam etmişti. 1 ay sonra artık göz altları morarmış bir şekilde gezmeye başlamıştı küçük kız.

Aynı zamanda Kasım ayındalardı, doğum günü yaklaşıyordu fakat küçük kız doğum gününü hatırlamıyordu.

Artık doğum gününü sevmiyordu Ayza. Onun gözünde kendi doğum günü, bir pişmanlıktı. Bir hataydı, korkuydu, çığlıklarla doluydu. Belki de koskocaman, peşini bırakmayan bir kabustu.

Oysaki daha 11 yaşına girecekti.. Çok küçük değil miydi bunları düşünmek için?

(Ufak bir not.. artık ara verip bir soluklanın arkadaşlar~)

Yine aynı odada, beş yıldır oturduğum koltukta oturuyordum.

Beş yıllık kocaman bir bekleyiş, babam hâlâ gelmemişti. Anlaşılan onkarın gözünde hâlâ hastaydım, ama bir çocuk değildim.

"Ben babamla konuşmak istiyorum." Dedim kısık bir sesle doktoruma. Doktor bir süre bana baktı, daha sonra başıyla onayladı.

"Olur." Demesiyle ona döndüm hemen, ciddi miydi? "Sadece 10 dakika konuşabilirsin." Dedi ve telefonunu uzattı.

5 yıldır zar zor zapt ettiğim heyecanım tekrar gün yüzüne çıkmış ve heyecanla numaralara girmiştim.

Babamın numarasının başını girdim ve duraksadım. Devamını getiremedim. Unutmuştum..

Gözlerim dolarken yutkundum. "Ben.. unuttum. Ama kayıtarda vardır." Dememle doktor bilgisayarda bir şeylere baktı.

"0536.." Tüm numarayı girdikten sonra sonunda arama tuşuna basıp kulağıma götürmüştüm telefonu.

Telefon çaldı, çaldı, çaldı ve en sonunda açıldı.

Gözümden birer damla yaş aktı yavaşça. "Buyurun?" Diyen babamın sesiyle ağzımdan bir hıçkırık koptu.

"Baba.." Diyebildim sadece. Sesler dururken kapatmasın diye hızla konuşmaya başladım.

"Babacığım, ben seni çok özledim.." Dedim hızla zar zor. "Lütfen gelip al beni.." Dediğimde telefonun kapanma sesi geldi.

Dudaklarım titrerken telefonu bırakıp öylece hıçkırarak ağlamıştım.

"O adamdan sana hiç hayır gelir mi bücür? Senden nefret ediyor." Diyerek kahkaha attı Demon.

Doktor masaya bıraktığım telefonu aldı ve kalkıp karşıma oturdu.

"Şşh, tamam Ayza." Demesiyle gözlerimi sıkıca kapattım.

"Niye anlamıyorsunuz beni?" Diye sordum ağlamam biraz durunca. "Ben hasta değilim, ben sadece çocuğum.." Dememle karşımda oturan doktor yutkunmuştu.

"Babamı istiyorum." Dedim, daha sonra duraksadım. "Annemi de istiyorum. En çok annemi." Dedim.

"Anneni özlüyor musun?" Diye sormasıyla hızla başımı olumlu anlamda salladım.

"Onu hiç görmedim, ama çok özledim.. Gelip beni almasını istiyorum. Hatta.. hatta almasa bile olur, sadece gelsin." Dedim kısık bir sesle.

"Bu istediğin asla olmayacak bücür." Dedi Demon alayla. Ben sesli bir nefes verirken kısa saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Ama annen seni terk etmiş." Demesiyle başımı hızla iki yana salladım.

"Hayır, istemeyerek bıraktı o beni. Arıyor hatta!" Dememle dudağını ıslattı.

"Peki. Uyku sorunların devam ediyor mu?" Diye sordu bu seferde, sessizce başımı salladım.

Birkaç şey yaptı ve bana bir kutu ilaç uzattı. "Bu uyku ilacı, yatmadan önce bunu iç rahat uyumanı sağlayacaktır." Demesiyle hemen kutuyu aldım, kocaman bir kutuydu.

Tam konuşacakken onu böldüm. "Şey ben biraz yorgunum da, odama gidebilir miyim?" Dediğimde onaylamasıyla hemen odama gittim. Ağzımdan bir hıçkırık koparken yere oturup dizlerimi kendime çektim.

Annemi istiyordum artık.

Küçük kız yıllardır olduğu gibi yine annesinin onu gelip almasını bekliyordu. Peki ya annesi ne mi yapıyordu?

Kızı Ecrin'in ölümünün üzerine depresifleşmişti. Evin her yerine onun resimlerine asmıştı, rüyasında sürekli onu görüyordu.

Ama bilmiyordu ki küçük kızı onu bekliyordu..

"Nehir, hayatım biraz ye en azından." Dedi Cihangir bey. Nehir hanım başını sinirle kaldırıp kocasına baktı.

"Kızım öldü benim Cihan!" Dediğinde, bu cümle ikisinin de kalbine buruk bir acı bırakmıştı.

"Şimdi gelmiş bana yemek ye mi diyorsun?" Diye sordu sinir ve inanamazlık dolu bir sesle.

"Açlıktan ölmek mi istiyorsun?" Diye soran Cihangir bey ile Nehir hanım tepsiyi yere fırlattı. "Evet!" Diye bağırdı sinirle.

Önüme düşen sarı saçlarını arkasına attı ve şişmiş gözlerini kocasına çevirdi.

"Kızım öldü benim! Canımdan can gitti! Bende ölüp onun yanına gitmek istiyorum, oldu mu! Orada bana ihtiyacı vardır.." Dedikten sonra ağzından bir hıçkırık koptu.

Eliyle yüzünü kapatırken kızını düşündü. Hayır, Ayza'yı değil. Ayza'nın yerine koyduğu Ecrin'i düşündü..

O gitmişti, daha çok küçüktü. Tek başına ne yapardı gittiği yerde? Korkardı kızı orada..

"Nehir böyle yapma. Bizim çocuklarımız var, onlarında sana ihtiyacı var. Bak Giray'a, o daha çok küçük. Çocuklarımızı annesiz mi bırakacaksın?" Dedi Cihangir bey.

Oysaki Nehir hanım zaten kendi kızını yalnız ve annesiz bırakmıştı, bundan habersizdi bile.

"Peki ya Ecrin? O orada yalnız kaldı, kimsesi yok onun. Tek başına çok korkar.." Dedi Nehir hanım hıçkırıklarının arasından zar zor.

Oysaki Ayza'da aynı durumdaydı. Ama Ayza cehennedeydi, Ecrin ise cennetteydi.

Eğer küçük Ayza annesinin başka bir kız için ölmek istediğini duysaydı çok üzülürdü..

"O cennette Nehir.." Dedi Cihangir bey. Fakat kimse Ayza'nın cehennemde olduğunu düşünmüyordu.

"Hadi, gel, aşağıya inelim yemek yiyelim. Çocukların sana ihtiyacı var.." Dedi Cihangir bey.

Nehir hanım upuzun bir aradan sonra kocasını dinledi ve elini yüzünü yıkadım, üstünü değiştirdi. Daha sonra ona ihtiyacı olan çocuklarının yanına indi.

Masada oturan çocuklar annelerine baktı. "Anniş, iyi misin?" Diye sordu Giray. O daha 8 yaşındaydı, ama annesinin kötü olduğunu anlayabiliyordu.

Annesi hafifçe gülümsedi, ona kızı olmadan gülümsemek çok zor geliyordu. "İyiyim oğluşum." Dediğinde Giray kocaman gülümsedi, zaten kısık olan gözleri iyice kısılmıştı.

Herkes yemek yemeye başladı. Koskoca masada bir sandalye boştu.

O sandalyede oturanın, veya o sandalyeye bakınca aklına gelen kişinin Ayza olması gerekirdi.

Fakat o sandalyeye baktıklarında Ecrin'i hatırlıyorlardı.

Zamanla kendi kardeşlerini unutup kardeşleri yerine koydukları kızı..

Belki şu an biri çıkıp Ayza yaşıyor deseydi, hiçbiri bunun sevincini tamamen yaşayamazdı bile.

Oysaki Ayza onları 5 yıldır bekliyordu.

Koskoca 5 yılını, annesi gelsin onu bulsun diye geçirmişti.

Koskoca 5 yılını, annesini kendince koruyup laf söyletmediği için dayak yiyerek geçirmişti.

Ayza için babası ve annesi bir değildi.

Baba kavramı, ürkütücü bir kelimeydi onun için. Babasını sevse de toz pembe hayallerinin başrolü yapamıyordu.

Ama annesi.. Ayza'yı terk etse bile küçük kızının her zaman hayallerinin başrolü olmuştu. Her zaman örnek aldığı kişi, uğruna cezalar aldığı kişiydi.

Ayza için anne demek umut demekti, mutluluk demekti, huzur demekti. Belki de kaçış demekti..

Peki annesi bunları hak ediyor muydu?

Nehir Akar, küçük bir kızın en güzel hayallerinin başrolü olmayı hak ediyor muydu?

İşte bu kadardı. Dünyada adalet yoktu, adalet olamazdı. En azından Ayza için.

Bu bekleyişler 17 Aralık'a kadar devam etmişti. Küçük kız o zamana kadar uyku ilaçlarını hep kullanıyordu. Hatta o kadar kullanıyordu ki, bazen gün içinde bile içip iki gün aralıksız uyuduğu oluyordu.

Doktoru için umutsuz vakaydı Ayza. Neredeyse 5 yıl olacaktı, ufacık bir gelişme bile yoktu. Aksine, ilerlemişti.

Küçük kız, bir zamanlar kendini prenses olarak hayal ettiği doğum gününü unutacak kadar ilerlemişti.

Oturduğum bankta ayaklarımı öne arkaya sallayarak baktım güneşe.

Daha sonra yüzümü buruşturup bakmayı bıraktım, çok parlaktı.

O an hapşırmamla burnumu çektim. Hasta olmuştum işte yine!

"Umarım en kısa zamanda hastalıktan geberirsin bücür." Dedikten sonra kahkaha attı Demon. Ben burnumu çekerken Lidya ona göz devirmişti.

"Bugün odam değişecek yine." Diye mırıldandım elimdeki Prenses'i sıkıca tutarken.

"Bücür?" Diye aniden konuşan Demon'a döndüm merakla. "Acaba şurada dans eden teyzeyi öldürsek mi?" Diye sormasıyla baktığı yere döndüm.

Yaşlı bir teyze garip garip hareketler yapıp dönüyordu. İster istemez kıkırdadım bu görüntüye.

Birden saçımdan geriye çekilmemle Prenses elimden düşerken sırtım bankın arkasına çarptı.

"Ah!" Dedim ister istemez acıyla yüzüm buruşurken. "Deli deli!" Diyen kadına döndüm.

"Deli, deli, deli!" Dedi ve kahkaha atıp işaret parmağıyla beni gösterdi. "Deli, deli!" Diye bağırdı zıplarken. Daha sonra aniden üstüme eğildi. "Delii!" Diye bağırdı uzata uzata.

Gözlerim dolarken yerden Prenses'i aldım ve içeriye yöneldim ama kolumu sertçe tuttu ve çekti. Ben çığlık atarken kadına döndüm.

"Dokunma bana ya!" Diyerek kolumu çekmeye çalıştım. Birden bırakınca sertçe yere düşmüştüm.

"Deli!" Dedi ve bana dil uzattı ve yerden Prenses'i alıp uzağa fırlattı. Ben ağlamaya başlarken kalkıp oraya gidecektim ama başka biri Prenses'e tekme attı.

"Ya bırakın Prenses'imi!" Diye bağırdım oraya koşarken, biri yerden aldı ve gülerek arkama doğru fırlatıp yerinde zıpladı birkaç kez.

"Iyy, prenses mi? Çok pis bu, anca köylü olur bundan deli kız!" Dedi ve ben ona koştuğumda başka birine fırlattı Prenses'i.

"Hayır! Prenses o!" Diye bağırdım. Ağzımdan bir hıçkırık koparken hızla o tarafa doğru koştum, ama biri yere düşen Prenses'e sertçe tekme attı.

Prenses'in elbisesi yırtılırken çığlık attım. "Bırakın onu!" Diye bağırdım yakınımda olan Prenses'i alıp sıkıca sarılırken. Biri saçıma yapıştığında hızla Efsun abla gelmişti.

"Ne yapıyorsunuz siz?" Diye bağırdı bizi ayırırken. Bir hemşire daha vardı. "Hepiniz cezalısınız!" Dedi hemşire sinirle.

"Deli deli!" Diye bağırdı ilk kadın içeriye giderken. Efsun abla beni yerden kaldırdı ve bana sarıldı.

"Canın acıdı mı kuzum?" Diye sorduğunda ağzımdan çıkan hıçkırıklar yüzünden konuşamadım.

"Prenses'in canı acıdı.. elbisesi yırtıldı, pislendi.." Dedim ağlarken zar zor. "Ağlama kuzum, temizleriz. Dikeriz elbisesini de, hem daha güzel olur." Demesiyle başımı kaldırıp ona baktım.

"Gerçekten mi?" Diye sormamla başını salladı. Gözlerim parlarken ona kocaman sarıldım.

Belki bir gün annemde bana böyle davranır ve bebeklerime elbise dikerdi.

Hastanede diğer hastalar tarafından Ayza'ya defalarca kez zorbalık yapılmıştı. Bunun nedeni zorbalık yapanların hepsi hastaydı ve kafalarında kurup ona saldırıyorlardı.

Oysaki Ayza daha 11 yaşındaydı.. Bu zorbalıklar koskoca iki yıl daha devam etti. Ayza artık doğum gününü bile tamamen unutmuştu, onun gözünden böyle bir gün yoktu bile.

Bu iki yılda gördükleri şeyler artmış, daha çok uyumaya başlamıştı. Artık çocukluktan çıkmış ve adım adım ergenliğe yaklaşıyordu.

İnsan ergenken ne yapardı? Ailesi ile kavga ederdi, evden kaçardı, sevgilisi olurdu, veya yeni fobi ve hobiler edinirdi.

Peki ya Ayza bu şartlar altında en fazla nasıl bir ergenlik geçirebilirdi ki? En ağır ve korkunç şekilde.

Gördüğüm kırmızı şeyle sinirle ayağımı yere vurdum ve üstümü tekrar giyindim, o neydi ki?

Aynanın karşısına geçtim ve her geçen gün değişen yüzüne baktım bir süre çatık kaşlarım ve sinirden dolan gözlerimle.

Dudağımda yerini eksik etmeyen bir patlak, cansız bakan mavi gözlerim, göğsüme kadar uzayan sarı saçlarım. Elim saçlarıma gittiğinde yutkundum.

Yüzümde yer yer yaralar vardı, uzamış ve zayıflamıştım.

"Ve çirkinleştin bücür." Diyen Demon ile banyodan çıktım ve yatağa uzandım, elim Prenses'e gitti. Elime alıp yüz hizama getirip ona baktım bir süre.

Yüzü kirlenmişti, sökükleri vardı ama hâlâ saçları güzel bir örüktü ve elbisesi dikilmişti.

Ve hâlâ benimleydi.

Kaç yıl olmuştu? 6 yaşında gelmiştim, 13 yaşındaydım. 7 yıl..

Koskoca 7 yılım babam yüzünden çöp olmuştu, gözümden yavaşça bir damla gözyaşı aktı.

"Babam hayatımı mahvetti." Diye fısıldadım acıyla, Demon bu halime kahkaha atarken, Lidya önüme gelen saçlarımı arkama attı ve yatağa oturdu.

Kapı açıldığında bakışlarım Efsun ablaya döndü, doğrulup yanına gittim.

"Efsun abla benim karnım aşırı ağrıyor." Dedim yüzümü buruşturarak. "Şey, bir de.." Diye mırıldandım ve yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Çamaşırımda sanırım kan var." Dememle kaşlarını kaldırdı. "Kan mı? O zaman regl olmuşsundur kuzum." Demesiyle kaşlarımı çattım.

"Regl mi? O ne ki?" Diye sordum merakla. "Kızlar belli bir yaşa geldiğinde her ay düzenli olarak regl olurlar, bu yaklaşık bir hafta sürer fakat kişiden kişiye değişir." Dedi ve duraksadı.

"Ben sana ped getireyim kuzum, sıcak su torbası da getireyim mi çok ağrıyorsa?" Diye sormasıyla başımı salladım. Çok geçmeden elinde bir kutu ve sıcak bir su torbasıyla geldi.

Pedi nasıl kullanacağımı anlatıp gitti ve sıcak su torbasını da bana verdi.

Yatağıma uzanıp torbayı karnıma koydum ve sıkıca sarıldım.

Regl olmak genç kızlığa adım gibi bir şeymiş, artık çocuk değildim.

Bu cümle benim için çok ağırdı aslında..

Çocukluk hayallerim bitmişti, geride kalmıştı. Artık asla gerçekleşemezlerdi.

Ne bir prenses olabilirdim, ne annem beni bulup benimle huzurlu bir eve giderdi, nede babam gelip alırdı beni buradan.

Artık bitmişti, ben çocuk değildim.

Gözlerimden yaşlar akarken dişlerimi sıktım ve torbaya daha da sıkı sarıldım.

(Şuraya küçük bir not ekleyeceğim. Öncelikle bu dedikleri Ayza'nın kendi öyle sandığı düşünceleri, yani bunun için linçlemeyin.)

Ağzımdan bir hıçkırık koparken Demon kahkaha attı. Sinirle masanın üstündeki kitabı aldım ve ona fırlattım. Gülerek kenara çekilip kaçmıştı.

"Sus ya sus!" Diye bağırdım avazım çıkana kadar. Daha büyük bir kahkaha patlattı. "Oyy, benim minik bücürüm büyümüşte ergen mi olmuş? Kıyamam." Dudaklarını büze büze.

Sinirle çığlık attım. Hayır kriz geçirmiyordum, sadece içimden çığlık atmak ve bağırmak geliyordu.

Kapı açıldığında oraya döndüm. "Bir sorun mu var?" Diye sordu güvenlik.

"Bir sorun mu? Burada olmam başlı başına bir sorun zaten.." Dedim aksi bir tavırla. Adamın yavaşça kaşları çatıldı.

"Bak düzgün konuş, çocuk mocuk demek atarım hücreye!" Demesiyle sinirden doldu gözlerim, tırnaklarımı avcuma bastırdım yavaşça.

"Düzgün konuşuyorum zaten!" Dedim dişlerimin arasından. Bana bakmadan çıkıp kapıyı sertçe kapattı ve gitti.

Ben öylece oturup ağlarken Demon karşıma oturdu ve alayla sırıtarak bana baktı.

Demon ve Lidya benim gözümde aynı değillerdi.

Demon sözde kötü olsada ben gerçekten kötü olduğumda yanımda oluyordu. Lidya ise bana hayal kırıklığı yaratmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Bir süre öylece ağladıktan sonra doktorumun yanına gitmiştim. Kollarımı göğsümde birleştirip karşımdaki duvara baktım sadece.

"Bak Ayza seni geçen sefer uyardım. Bu sefer sorularıma adam gibi cevap vermezsen ceza alırsın." Diyen doktorumla gözlerimi sıkıca kapattım ve açtım.

"Tamam." Dedim sadece. O sırada Demon kahkaha attı. "Oy oy oyy, benim bücürüm büyümüştü ergenlik mi yapmaya başlamış? Yerim ben onu!" Demesiyle dudaklarımı ıslattım sadece.

Uzun bir seanstan sonra odama gitmiştim sadece.

Bakışlarım pencereye kaydı, hava kararmak üzereydi.

O gün babama anlattığımda da hava kararmak üzereydi..

İşte.. küçük kız her ne kadar atlattım dese de atlatamamıştı hâlâ. Hatta bu bataklığın içine batmıştı iyice.

Bu asi ergenlik tavırları iki yıl daha sürdü. 15 yaşına giren genç kız, hâlâ okula gidememenin ve özgür olamamanın verdği karamsarlık vardı üstünde.

Her ne kadar asileşmiş olsa da, o da diğer bütün yaşıtları gibi okula gitmeyi, düşük not almayı ve belki de herkes gibi ödevini okulda yetiştirmeye çalışmanın verdiği buruk heyecanı tatmak isterdi..

Koşarak üst kata çıktıktan sonra sırtımı duvara yaslandım ve derin derin nefesler aldım.

"Sarı cadı! Dur kaçma!" Diye bağıran adamla ister istemez güldüm ve tekrardan odama koşup kapımı kapattım.

Yine bir adamı zıvanadan çıkartıp kaçmıştım.

Yere oturup dizlerimi kendime çektim. Buradaki tek eğlence buydu, o da yakalanmazsak tabii..

"Kendi kendine gülüyorsun. Git gide deliriyorsun demek bücür, ha?" Dedi ve kahkaha attı Demon, bakışlarım ona kaydı.

"Hayır, delirmiyorum." Dememle daha büyük bir kahkaha attı. O sırada Efsun ablanın sesini duydum.

"Kuzum? Bak sana çok güzel bir haberim var!" Dedikten sonra kapı açılmıştı. Ayağa kalkıp ona baktım, o sırada hiç onu dikkatli incelemediğimi fark ettim.

30'lu yaşlarının ortasındaydı. Siyah saçları beline kadar uzanıyordu ama o inatla hep topluyordu. Ela gözleri ve beyaz bir teni vardı.

Orta boylu bir kadındı, yaşına göre de oldukça alımlı ve güzeldi açıkçası.

Hemşireydi Efsun abla. Dediğine göre ben gelmeden bir iki ay önce burada çalışmaya başlamıştı.

"Ne oldu Efsun abla?" Diye sordum heyecan ve merakla. "Terfi aldın bücür, en üst kata çıkıyorsun!" Dedi ve kahkaha attı Demon.

"Baban gelmiş, doktorun odasında. Seni bekliyorlar." Demesiyle duraksadı, yüzümdeki gülümseme solarken, yüzümü sadece korku ve endişe kaplamıştı.

Yıllar sonra ilk kez gelmişti.. Ne yapmam gerekiyordu?

"Hadi kuzum, gel." Dedi ve elimden tutup beni odanın önüne getirdi ve bana döndü. "Bak kızım eğer konuşmak istemezsen-" Dediğinde başımı hızla iki yana salladım.

"İstiyorum." Dememle gülümsedi ve saçlarımı okşayıp gitti. Kapıyı tıklayıp içeriye girdiğimde bakışlarım bana bakan yüzü buldu.

Siyah saçları hâlâ bakımlı ve gür, kahverengi gözleri nefretle bakıyordu. Üstünde ki siyah bir takım elbise, kaslı vücudunu gözler önüne sermişti.

Kapıyı kapattığımda doktor konuşmaya başladı.

"Babanı biz çağırdık Ayza, sana iyi geleceğini düşündük." Diye dürüstçe konuştu doktorum.

(Bölüyorum yine.. burada doktor Ayza ile babasının yüzleşmesinin, Ayza'ya iyi geleceğini düşünüyor. Çünkü içindekileri dökecek ve bu ona iyi gelecek doktora göre.)

Babama bakıyordum hâlâ, yavaşça doldu gözlerim. Çok geçmeden birer damla yaş akmıştı bile.

"Onu öldürelim bücür?" Diyerek kahkaha attı Demon. "İki dakika sus Allah aşkına!" Diye konuştu Lidya sitemle.

"Özlemedin mi babanı?" Diye sordu babam alayla. Tırnaklarımı avucuma batırdım yavaşça, yutkundum.

"Niye gelmedin geri?" Diye fısıldadım zar zor. "Gelmem mi gerekirdi?" Diye sordu babam alayla. "Sen delisin Ayza-" Demesiyle onu doktor bölecekti ki ben böldüm doktoru.

"Ben deli değilim." Dedim sadece. Ellerim kaşınmaya başladığında tırnaklarımı avcuma batırdım ve kaşıdım.

"Dışarı çıkın." Diyen babam ile doktor kurallar gereği dışarı çıktı ama çıkmadan önce kapıda olacağını, her an çağırabileceğimi söylemişti.

"6 yaşındaydım!" Diye bağırdım sinirle, babamda eş zamanlı olarak kapıyı kitlemiş ve bana dönmüştü.

Kilidin bir önemi yoktu, yedekleri vardı ve bunu oda biliyordu.

"Hayatımı mahvettin.." Dedim hıçkırarak ağlamaya başlarken. Hâlâ içimde bir yerlerde bir umut vardı, engel olamıyordum.

"Asıl sen benim hayatımı mahvettin!" Demesiyle çığlık attım sinirle. "Mahvetmedim!" Diye bağırdım ve babamın göğsüne vurdum birkaç kez, sinirle kollarımı tuttu ve sıktı.

"Mahvettin! Doğuşun hataydı senin!" Dediğinde daha çok ağlamaya başladım.

"Beni kapıya koyabilirdin! Satabilirdin, yurda verebilirdin! Ama sen hayatımı mahvetmeyi seçtin!" Dedim sinirle.

"Evet, mahvetmek istedim!" Dedi ve beni sertçe itti. Ben yere düşerken babamın gözlerine bakmayı kesmiş ve gözlerimi sıkıca kapatmıştım.

"İğrenç bir babasın.." Diye fısıldadım hıçkırıklarımın arasından. "Sende iğrenç bir kızsın." Dedi ve vücudumu süzdü.

"Ve pis." Dediğinde çığlık attım ve ellerim boynuma gitti. "Git!" Diye bağırdım sinirle. "Git başımdan, istemiyorum seni!" Diye bağırdım ağlarken.

"Ben gideceğim ama zen buradan çıkamayacaksın! Burada geberip gideceksin, iyileşsen bile gelip almayacağım seni! Evleneceğim, başka bir kızım olacak! Ve biliyor musun? Ona senin gibi bakmayacağım, çünkü o benim kızım olacak, hatam değil!" Diye bağırıp odadan çıktı.

Ben tırnaklarımı daha derin batırırken bir kez daha çığlık attım, o sırada hemşirelerden biri iğne yapmıştı.

O benim kızım olacak, hatam değil.

Ben hatasıydım onun, doğmamam gerekirdi..

Küçük kız orada dakikalarca kriz geçirmiş ve sonrasında bayılmıştı.

Ayza'nın babası ise ilk kez aşık olmuştu bir kadına. Ondan bir kızı olmasını istiyordu, hemde deli gibi.

Ayza onun için bir hataydı. Pişmanlığı, soyadına bir kara lekeydi. Ayza doğmamalıydı en başından.

Oysaki bu hikayedeki tek masum Ayza'ydı, neden herkesin cezasını o çekmek zorundaydı?

Ve biliyor musunuz, babası evlenmişti gerçekten de o kadınla. Bir kız çocukları olmuştu.

Fakat gelin bakın Allah'ın işine, kızı konuşamıyor ve göremiyordu. Karısı ise riskli doğum geçirdiği için doğumdan sonda felç kalmıştı.

Yürüyemiyor, hareket edemiyordu.

Tabii ki bu şekilde çok yaşayamadı genç kadın, dört ay sonra öldü.

Peki o çok istediği kızına ne mi olmuştu? Karısının ailesine kakalamıştı. Ne yapacaktı onu? Bir de onunla mı ilgilenecekti? Ölse ilgilenmezdi.

Bunlar olurken Ayza 16 yaşındaydı artık 17'si yaklaşıyordy. Artık aklı iyice her şeyi almaya başlamıştı. Artık ergenlikten yavaş yavaş çıkmış, eski karamsarlığına dönmüştü.

Sertçe dürtülmem ile gözlerim aralandı. Uyandığım an başıma saplanan ağrı ile yüzümü buruşturdum.

"Kuzum kalk artık." Dedi Efsun abla beni hâlâ dürterke. "Hı hı.." Diye mırıldandım sadece. Aniden beni doğrultup sırtımı duvara yaslandım ile ofladım.

"Hadi hadi, çabuk." Dedi ve çıktı. Ben gözlerimi ovalarken tekrar yattım kalktığım yere.

Bakışlarım tepsiye kaydı daha sonra. Dilimlenmiş üç salatalık, üç domates, bir haşlanmış yumurta, iki dilim ekmek ve bir küçücük peynir. Evet, bundan ibaretti. Yanında ise bir sürü ilaç vardı her zamanki gibi.

Karnımın guruldaması ile yüzümü buruşturup doğruldum ve istemesem de yedim.

"Bence artık kendini asmanın vakti geldi bücür.." Diyen Demon ile gözlerim doldu. İlaçların hepsini tek tek içtim.

"Bence senin artık gitme vaktin geldi Demon." Diye homurdanan Lidya ile Demon kocaman bir kahkaha attı.

"Unuttun mu yoksa? Bücür ölmeden biz de ölmeyiz, şizofren ya hani." Dedi gülerken. Ben gözlerimi sıkıca kapatıp öylece durdum.

Daha sonra tekrar kalktım ve aynanın önüne geçtim.

Gözaltlarım morarmış, yüzüm yine yaralarla doluydu. Saçlarım karışmıştı her zamanki gibi, aynı zamanda uzamıştı da.

Sadece elimi yıkayıp çıktım ve doktorun odasına gittim, bugün konuşacaktık doktorumla.

Koltuğa oturduğumda bana döndü. "Evet Ayza, başlayalım o zaman." Dedi bilgisayardan birkaç şeye baktıktan hemen sonra.

"Gördüğüm sanrılar azaldı mı?" Diye sormasıyla başımı iki yana salladım. "Azalmıyor." Dememle not aldı.

"Peki.. Demon ile aranız nasıl?" Diye sordu bu seferde, Demon buna kahkaha atmıştı.

"Hâlâ aynı." Dememle birkaç soru saha sormuştu. Ben odama giderken birinin beni durdurmasıyla oraya döndüm.

"Iyy, saçların kadar kötü." Demesiyle ona baktım, hastalardan biriydi.

Umursamadan odama gidecekken birinin elinde Prenses'i görmemle adımlarım durdu.

Hastalardan biri elindeki çakmağı aniden prensese yaklaştırmasıyla çığlık attım. Anında bebeğimi yakmasıyla bağırarak ağlamaya başladım.

Beni tutanın elinden kurtuldum ve hastanın boğazına yapıştım. Elimdekiler düşerken o da benim saçlarıma asılmıştı.

"Bebek misin sen! Saçma sapan bebeklerle mi oynuyorsun?" Dedi ve kahkaha attı, ben daha bir şey demeden hemşireler bizi ayırmıştı. Yerden Prenses'i aldım hızla.

Yanmıştı işte..

"İnşallah içindeki kamera da kül olmuştur bücür!" Diyerek kahkaha attı Demon.

Sonra ne mi olmuştu? Üçümüzde ceza almıştık. O ikisi hücreye götürülürken ben yine buz gibi ve karanlık olan odaya gitmiştim.

Buraya mahkumdum ben..

Genç kız tamamen ümidini yitirmişti artık. Peki bunlar olurken Akar ailesi ne mi yapıyordu?

Her şeyi öğrenmişlerdi.

"Bu kız mı yani kardeşimiz?" Diye konuştu ve yüzünü buruşturdu Emir. "Bakın bugün test yapılacak, onunla doğru konuşun!" Demesiyle Nehir hanım göz devirdi ama sohbete dahil olması.

"Baba biz kardeş istemiyoruz." Dedi Kaan, üçlü onu onaylamıştı.

"Evet Cihan, ne gerek var? Ailesi varmış işte kalsın onunla." Diye homurdandı Nehir hanım.

Ayza onu yıllarca beklemişti ve şimdi annesi onu almamak için direniyordu.

Ne demişler? Bazen hayaller hayal olarak kalır.

Giray bu konuda pek yorum yapmıyordu.

Ecrin'i az çok hatırlıyordu. İstemiyordu Ayza'yı, ama bir yanı istiyordu da.

Adar.. o da ne istediğini bilmiyordu, ama ön yargılı yaklaşmamaya karar vermişti. Sonuçta bu hikayedeki tek masum o ve Ecrin'di, ne olursa olsun.

"Nehir o bizim kızımız!" Dedi Cihangir bey dehşetle. "Siz ne derseniz diyin, o kız bugün gelecek!" Demiş ve gitmişti Cihangir bey.

Bu sırada Ayza hâlâ her şeyden habersiz bahçede tek başına oturuyordu.

Öylece, yalnız başına..

Küçük kız çok beklemişti annesini, ama artık beklemiyordu.

Annesi artık onun için bir hayal olarak kalmıştı. Küçük bir kızın pembe hayali olarak kalmıştı..

Ayza sağlıklı bir birey değildi, hiç olmamıştı. Bu hastalık onu yiyip bitiriyordu.

Çok isterdi bir ailesi olmasını, annesinin gelipte onu almasını. Ama artık bunun sadece bir hayal olduğunun bilincindeydi.

Ama Akar ailesi artık onu biliyordu, belki de artık mutlu olacaktı kim bilir?

Ama artık küçük kız yoktu, o ölmüştü.

Pembe hayalleri, umutları, hevesi, eski kahkahaları yoktu. Hatta o mavi gözleri bile solmuştu.

Artık genç kız vardı. Karamsar, umutları olmayan, hayal kurmaktan nefret eden, nadir gülen o genç kız. Bir de soluk bakan o mavi gözleri..

Üç dilek hakkı olsaydı küçük kız sadece annesini isterdi, bu kadar toz pembe bir hayaldi işte onunki.

Ama genç kız ne isterdi, biliyor musunuz? Sadece buradan çıkmayı. Bu kadar. Bir aile veya huzurlu bir ev, yavru kedi falan değil.

Akar ailesi bulmuştu onu, ama artık çok geçti.

Bir hikayede burada bitiyordu işte. Ama belki.. yeni bir başlangıç yapardı. Ayza Akar olarak..

...

KESTİİİİİKKK!

•ARKADAŞLAR BİR ÜÇ HAFTA BÖLÜM MÖLÜM DEMEYİN ARTIK FÖSODMDOMXKXM

•13.600 kelime..

•Ama öncelikle şunu söyleyeyim, bu Ayza'nın tüm hayatı değil. Tüm hayatımı koysam zaten ohoo.. Ama siz gördükleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

•Ve diğer sorularla geçmeden önce.. Beklediğiniz gibi miydi özel bölüm?

•Ayza'nın geçmişi düşündüğünüz gibi miydi?

•Küçük Ayza'ya ne demek isterdiniz?

•Bugün Ayza'nın doğum günü arkadaşlar.. 17 Aralık :)

•Küçük Ayza.. nasıldı sizce? Doğum gününde tüm gece uyanıp kalıp babasını beklemesi :(

•Peki bücür olayı? Taciz edildikten sonra yaşadıkları..

•Demon'un anlattığı prenses masalı? :)

•Doğum gününü gün geçtikçe unutması?..

•Ya ben niye kendim yazıp kendim ağlıyorum ya? Bir psikoloğa mı gitsek topluca??

•Neyse.. Efsun ve yaptıkları?

•Efsun'un aldığı bebeği yani namı değer Prenses'i yıllarca saklaması?

•Orada yaşadıkları?

•Ecrin? Artık hepimiz ona aşinayız. Ne düşünüyorsunuz onun hakkında?

•Ayza'nın taciz edildiği gün Ecrin'in ölmesi? :")

•Ayza'nın yıllarca annesini beklemesi ve onun için defalarca dayak yiyip ceza alması?🥺

•Küçük Ayza düşündüğünüz gibi miydi? Geçmişi nasıl sizce?

•Diğer olaylar hakkında düşünceleriniz?

•Neyse buraya kadarmış.. güzel oldu bu bölüm ya, sevdim ben :))

•Ve artık ciddili en az 2 hafta bölüm gelmez. Hem taslağım hiç yok bu bölüme yoğunlaştığım için, hem de sınavlarım başlıyor. :")

•Bir de arada yazım yanlışlarım var, onları görmezden gelin.. Parça parça kontrol ettiğim için atladığım yerler oldu büyük ihtimalle.🥲

•Bir sonraki bölüme kadar mutlu kalıııınnnn!!! 💓

Continue Reading

You'll Also Like

4.2K 1.3K 17
Nefes nefese kaldığımda "Bana tüm anılarımı geri ver." dedim. "Daha çok erken." der demez gözüm kararmıştı. Elim Baş Kahin'in boğazına gitti. "Bana h...
248K 22.1K 42
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
Açelya By ✦

Teen Fiction

277 117 13
"Doğduğum anda koptu aslında kanatlarım ama babam onları ondardı ve uçmama izin verdi."
3.3M 211K 63
Ufak bir hata... Sadece minicik bir hata benim çocukluğumun katili oldu. Doğduğum gün yapılan o hata, benim 16 yılımı elimden aldı... - |13.03.21|-|2...