İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN...

MSD4921

31.5K 1.2K 440

Akıl, Göz Gibi, Din Bilgileri de Işık Gibidir. Göz, Işık Olmadıkça, Karanlıkta Görmez. Göz, Karanlıkta Görmed... Еще

BİSMİLLAHİRRRAHMANİRRAHİM
NAMAZIN TARİHİ
ŞİMDİ OKU... MEZARDA OKUYAMAZSIN...
FAL... BÜYÜ... KEHANET...
DÖVME
HESAP GÜNÜNÜ UNUTMAYALIM ve UNUTTURMAYALIM
ÜMMÜ ZER' HADİSİ
ÜMMET-İ MUHAMMED'İN HUSÛSİYETLERİ
ORUÇLULAR İÇİN BERÂAT
KIZ İSTEME MERASİMİ
salatı selâm
Din Kardeşlerim
Kadınlar...!
dargınlık...!
DİKKAT...ŞEHVET
→ KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KALMAZ ←
Her şeyi bilmek iyi mi ?
Peki sizin derdiniz ne .....?
!... STRES...!
BAŞ MELEKLERİN CUMA NAMAZI.
Ümmetim üç şeyi sever...!
ADAMIN (adem'in insan'ın) DİBİ.
KIYAMET ALÂMETLERİ
Hazret-i İbrahim, Niçin Oğlunu Kurban Etmek İstedi?
SÛİZAN
İNSANIN KADER KAT SAYISI
''Ay gönlüne doğsun, ahlarım gönlümden sana doğrulsun''
Hariciler kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır ve temel özellikleri nelerdir?
Hz. MUHAMMED VE ANNELER
Kötü Ahlak Kabir Azabına Sebep Olur...!
YEDİĞİN GİYDİĞİN HARAM OLUNCA
MEMNUN OLDUM YAŞADIĞIMA
NEDEN BAŞIMIZA BİR ÖMER GELMEZ?
EVLİLİĞİN BÖYLESİ
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
..Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
HİÇ NAMAZ KILMADAN CENNETE GİDEN ADAM
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
YAHUDİLERİN MAYMUN OLMALARI ?
NAMAZIN FAZILETİ
Kur-An'la ilahi aşk" islami evlilik
Gerçek Soru
AĞLA EY NEFİS!
"Yâ Kime?!"
ÎKAZ...!
İtikadî Meselelere Hiç Girmiyorum Bile!
İslâm'da Modern, Demokrat, Ilımlı Müslüman ve Aşırılık Yoktur!
Muteber Kaynak Kitaplardan Bâzıları:
Herkes Birbirini Suçluyor
İslâm Nâkil Dinidir.
Ne Yapmaya Çalışıyorlar ve Nasıl?
DİNİN NAMUSU...!
Çıplaklık Tâcizdir
FİTNE
Epeydir İnce Bir Mesele Takılıyordu Aklıma
Bismillah Şerif'in Esrarı
İslâm ve İlim
Âlimler Huyun Değişip Değişmemesi Hakkında Diyorlar ki:
Günümüz Müslümanlarının
Millî Eğitim Bakanlığından Onaylı...!
Aslında Kadın Düşmanı Filân Değilim Ama...
Şehvet ve Aşk Hastalığı !!!
Çok Eşlilik
Bir Zamanlar Yoktu İnternet
Bir Şeyi Anlatamazsınız, Anlatsanız da
Ehl-i Sünnet Âlimleri Buyuruyorlar ki:
Îmânın Gitmesine Sebep Olan Şeyler:
Tevbe Kapısı Nasıl Şeydir?"
Selâmlaşmak:
Doğru Yolda Olmak...
Bakalım Neymiş?
Kâbil'in Ateşe Tapması ve İdrîs Aleyhisselâm'ın Kıssası:
MÜBAREK ÜÇ AYLAR
Recep ay'ındaki namaz...! ve duâ
Kabir Azâbından Kurtaran Şeyler:
Hazreti Âdem Aleyhisselâm'ın Vefâtı:
Haber-i Nuh Aleyhisselâm:
Hikmet Ehli Zâtlar Buyuruyor ki:
Dâvûd-i Tâî Hazretleri:
Îmâm-ı Rabbânî Hazretleri
KADİR GECESİ
KURAN' DAN BAŞKA KAYNAK DELİL TANIMAM DİYENLER?
Kur'an ve Sünnet'e Tabi Olmak
Mİ'RÂC GECESİ
İsm-i Rahman Duâsı:
TARİKATLAR VE CEMAATLER NASIL OLUŞUR?
İbrahim Aleyhisselâm
Dört Grup İnsan Vardır.
insan dört parçadan oluşur
DUÂNIN DİNİMİZDEKİ YERİ
Hangisi acep !!!
DUÂNIN KABUL EDİLMESİNİN ŞARTLARI
İslâm Ayrı Mezhep Ayrı Değildir!!
GÜNLÜK OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN DUÂLAR
DİĞER MEŞHUR DUÂLAR
BERÂT GECESİ
Evliyânın Anılması...!
DİN NEDİR?
► Yaratılış...
► Cehennemi Merak Ediyor musunuz?
RAMAZAN AYI VE HÜKÜMLERİ
İnsanlar Dört Kısımdır...
orucu bozucak hasletler..!
Vesvese....!!!
Süleyman Aleyhisselâm
ASHÂBlN İLME TEŞVİKLERİ
Felsefi Ve Bilimsel Bir Farkindalik
KORKU!!!
KURBAN
Arefe.
SELEF/HALEF
Neyin derdindesiniz siz?
Talebe-Âlim Münazarası
Kabir Azabı ve Suali !!!
Aşure..!
İnanmak isteyene,inanıyorum diyenler dahi!
ŞİİR/ŞAİR
İNSAN...!
::BİLİNEMEZCİLİK::
KALP
Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili...!
Adalet
Resim yapmanın hükmü
ZEMAHŞERÎ
Cennetin Nimetleri
Ahlakı bozma gayretleri;
Berzâh Âlemi ve Kabir Azâbı:
Ümidin Böylesi!
Size benim vasiyetim olsun!
Keseci Kadın
Tarihte İlk Çalgı!
Cinsî münâsebette ters ilişki;
Hakîki İnsan Kimdir?
Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür
ZAMANE ALİMLERİNE (!)
Dört maddeli hadis-i şerifler
Beş maddeli hadis-i şerifler
Sekiz maddeli hadis-i şerifler
Vasiyet-i Nebi(sav)
İslâm ve İlim
Kadınlar ile Erkekler
VALLAHİ MÜRAİSİNİZ !
Cehaletin Sinsiliği
==BERAAT GECESİNE ÖZEL==
Teheccüd/1
Teheccüd/2
Teheccüd/3
KADININ ERKEK ÜZERİNDEKİ HAKLARI
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
(Dua'ma Amin Der misiniz.?)
ÖZENLE DİKKAT!!!
İtikâf-Kadir Gecesi-Fître
Kader Hakkında...
Yüzüklerin Efendileri
Yaratılış...
Ahh şu kadınlar!
MEZHEPSİZLİK BATIL BİR MEZHEPTİR
İslâmiyet'te İlk İtikad Ayrılıkları
mevdudi-seyyid kutup
*-ACİL BİLDİRİ-*
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM
İLMİMİZİ ARTTIRMALIYIZ!
TUHAF DEGİL MI?
...ILK'LERIMIZ...
KUR'AN MUSLUMANLIGI(!)
İslâm'da...
Modern, Ilımlı, Demokrat Müslüman Nedir?
TEHLİKENİN FARKINDA MISIN/IZ(!)
İslamoğlu ise Goldziher !!!
YASAKLANDIRILAN İNCİL
KUR'AN'DA İNSANIN ÖZELLİKLERİ
Zilhicce
Dua Niyaz-ı
Fani-Baki
KURBAN KESMENİN FAZİLETİ
Başarısızlığın 30 Nedeni
TESLIMIYETIN MERHAMETI"KOÇ"
INDIRILENI UYDURULANLAR
Hasta Ziyâreti Sünnettir
SON VE DE SONUÇ OLARAK
HEY GİDİ OSMANLI HEY !
BILGILENDIRME

Ey insanlar!.

139 4 0
MSD4921

Ey insanlar!.

Sizi ve sizden evvelkileri

yaratmış olan rabbinize

kulluk ve ibâdet ediniz ki

takvâ sâhibi olasınız!

(Bakara Sure 21)

Ey bunu kavrayan, ey bunu anlayan insan!

Ey bütün bu mo­del­leri şahsında toplayan insan cinsi!

Ey insanoğlu!

Rabbinize kulluk edin!

Zaten Kur'an'ın geliş gâyesi buydu.

Ne müttakiyi an­latmak, ne kâfiri ve ne de münafığı anlatmak değildi mesele. Me­sele, bana beni anlatmaktı. Bir müslüman olarak benim Rabbime kulluğumu anlat­maktı. Rabbime kul olmam gerektiğini anlatmaktı.

Ama bu konuda önce kitabın kriter olduğunu ortaya koydu. Kulluk konusunda, iman konusunda kitabın elek olduğunu ortaya koydu. Bu kitap eleğinden geçen insanların kimilerinin bozuk düzen oldu­ğunu anlattı. Bu kriterle kimilerinin beş para etmediği açığa çıktı.

Sanki sarrafın elindeki mihenk taşından geçenlerden kimile­ri­nin bozuk ve boşluğu ortaya çıkıyordu ya, sanki kitap da böyle. Sanki kitap, insanların Allah'a giderken böyle uğramak zo­runda oldukları mihenk taşıydı. Ondan geçerken insanların kimile­rinin kulluklarının sahte olduğu açığa çıkıyor, kimilerinin de gerçek olduğu ortaya çıkı­yordu.

Burada da Cenab-ı Hak önce muttakileri anlattı, sonra kâfirleri anlattı, sonra da bu ikisi arasında gel git ha­linde olanları anlattıktan sonra diyor ki:

"Ey insanlar!"

Çoğul bir kelime. Nâs; insanın çoğuludur. Hiç kimseyi ayır­ma­dan Rabbimiz burada bir davette bulunuyor. Adem ve Havva'dan meydana gelen tüm insanlığa bir davetiye. İnsan çoğul bir kelime ama beni anlatıyor.

Seni anlatıyor.

Öyleyse bu kitabın muhatabı sensin.

Ey insan, sen Rabbine kul ol!

Rabbinize kul olun! Yâni boynunuzda taşı­dığınız ipin ucunu

yalnız bana verin! diyor Allah.

Garip bir şey, aklımı­zın ermesi de gerekmiyor.

Acaba Allah niye hem böyle bizi kul olmaya müsait olarak boynumuzda bir iple yaratmış, hem de;

"Ey kullarım! Verin o ipin ucunu bana!" demiş?

Acaba böyle yapmasaydı da doğuştan kendisi alıverseydi olmaz mıydı o iplerimizin ucunu! Ya da melek gibi boy­nun-daki ipin ucunu başkalarına veremeyecek biçimde ya­ratsaydı ol­maz mıydı yâni bizi?

Yoo! Öyle istememiş Rabbimiz. Murad-ı İlâhî öyle de-ğil.

Allah herkesi müslüman olmaya müsait yaratmış. Herkesi boynunda bir iple getirmiş dünyaya. İnsan boy­nundaki ipin ucunu Al­lah'a vermeyip kendi elinde de tutsa yine Allah'ın kuludur.

İnsan boy­nunda doğuştan getirdiği kulluk ipinin ucunu kendi elinde de tutsa veya toplumuna, çevresine, ailesine, ya da ateşe, yıldıza, veya şey­tana, putlara, idarecilere de verse, yâni bunlara da tapınsa, tarih bize gösteriyor ki; insan mutlaka ta­pınmaya hazır yaratılmıştır.

Tapacaktır mecburen bir şeylere.

Evet aklımızın ermediği bir hikmeti sebebiyle bizi böyle ira­deyle yaratıyor, ondan sonra diyor ki bakın

Rabbimiz: Kulum!

Seni ben yarattım! Seni kulluğa müsait yarattım!

Boynunda bir iple dün­yaya getirdim! Öyleyse boynundaki o ipin ucunu bana ver! E ya Rab-bi, sen bunu baştan tutuverseydin ya!

Bizi bu konuda serbest bı­rak­masaydın!

Boynumuzdaki ipin ucunu melek gibi, sema gibi, arz gibi, taş, toprak gibi, hayvanlar gibi doğuştan eline alıp da bizi bu ko­nuda serbest bırakmasaydın!

Bizim bu irademiz ne olaydı ki ya Rabbi!

Şeytan ne olaydı ki yâni! Niye yarattın şeytanı?

Şeytan ve dostları ne olacaktı? Niye yarattın bunları? Niye izin verdin?

diye­miyoruz. Çünkü Mevlâ o bölümü dememiş.

Sadece diyor ki: "Sizi ben yarattım, boy­nu-nuzdaki ipin ucunu bana verin!"

Şöyle bir örnek veriyoruz:

Ömründe hiç araba görmemiş bir adamı herhangi bir araba fabrikasının kabinine yerleştirsek; meselâ Audi fabrikasının kabinine yerleştirsek. Adama desek ki: Bak buradan çıkmak yok! Şuradan yemeğin gelecek, buradan su­yun gelecek, şu­rada işini, burada çişini yapacaksın!

Adam dese ki: İyi anladık ta ben ne yapacağım burada?

Desek ki kendisine: Önüne bantla bir parça gelecek ve şuraya iki vida takacaksın, bu­raya da üç somun tuttura­caksın! diye ona iki görev versek. Şimdi bir ömür boyu işi gücü bu iki vidayı ve üç somunu tutturmak olan bu adam bu yaptığı işin ne an­lama geldiğini, ne işe yaradığını bi­lebilir mi? Yaptığı bu işin ne anlama geldiğini bilebilir mi bu adam?

Nereden bilecek? Bilemez değil mi?

En fazla, ya dışarıdan birileri yaptığı bu iş konusunda adama kopya ve­recek, fitleyecektir. Veya adama bir audi arabasının fotoğrafını filan göstere­ceksiniz, diyeceksiniz ki, bak senin taktığın vidalar burada, işte bu işe yarıyor, bak sonunda böyle bir araba çıktı diyeceksiniz.

Ya da adamı oradan çıkaracaksınız, bir audi arabasının yanına götürüp bindireceksiniz ve diyeceksiniz ki:

İşte senin aşağıda taktığın vi­dalar bak burada! İşte bu işe yarıyor! Bak bu araba! diyeceksiniz.

Ya da dı­şarıdan birisi ona fitleyecek. Fotoğraf gösterecek, ekran gösterecek ve: Bak diyecek işte bu arabadır! Senin yaptığın iş buna yarıyor! diye­cek. Değilse bu adam kesinlikle yaptığı bu işin neye yaradığını, ne anlama geldiğini bilemez. Çünkü adam o kabinden hiç dışarı çıkma­mıştır, hiç araba görmemiştir.

Muş'un bir köy okulunda bir dönem öğretmenlik yapan bir arkadaşım anlat­mış-tı:

Çocuklar hiç araba görmemişler, fotoğraf getiriyorlar ve di­yor­larmış ki; "öğretmenim! İnsanlar buna mı biniyorlarmış?

Olacak şey mi bu?" Ne yapsın yavrular? Ömürlerinde hiç araba görmemişler. Bir zamanlar çocukluğumuzda biz de görmemiştik. Bizim köye ilk kamyon geldiğinde ben merakla onun tekerlekleri arasında gecelediğimizi ha­tırlarım.

Şimdi böyle bir adama dışarıdan herhangi bir bilgi veril­mezse, anlamaz değil mi bu adam bu yaptığı işin neye yaradığını?

Üç tane vida takacakmış, takmasa ne olur? On beşlik vida taka­caksın demiş­lerdi, on beşlik vida yerine yirmilik taksa ne olur?

Ne zararı olduğunu bilir mi adam?

Nereden bilecek değil mi?

Anla­maz ki ne olduğunu. Bakın aynen bu adam gibi Allah bizi dünya denen başlangıcını ve sonunu bilmediğimiz bir kabine getirip yer­leştirmiş.

Biz yaratılmadan önce, yâni henüz bu dünyada yokken, yâni önceden de önce, ay da yok iken, güneş de yok iken, arz da, sema da, zaman da, mekân da yok iken ne olup bitti bilmiyoruz.

Düşünün arz yok, sema yok, dünya yok, zaman yok, me­kân yok, hiç bir şey yok. Ya ne var? Allah var, başkası yok. Sonra dünya yaratıldı, sonra madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlar, sonra Adem yaratıldı, sonra ben yaratıldım, sonra kıyamet kopa­cak, sonra yeniden diriliş olacak, sonra hesap kitap, sonra cennet ve cehennem. Yâni en sonunda zaman bitecek, mekân da bite­cek. Çünkü dünyadaki zaman ayrı, öbür taraftaki ebediyet ayrıdır. Dünyadaki mekân ayrı, öbür ta­raftaki cennet ve cehennem me­kânları ayrıdır.

İşte biz dünyadan öncesini ve sonrasını bilmiyoruz. Cenab-ı Hak da bizi böyle önünü ve sonunu bilmediğimiz dünya denen bir ka­bine yerleştirmiş ve aynen misaldeki adam gibi şunları şun­ları yapa­caksınız, şunları şunları da yapmayacaksınız, diye bir kı­sım emir ve yasaklar bildirmiştir.

Beş vakit namaz kılacaksınız, otuz ramazan tu­tacaksınız, şöyle giyineceksiniz, böyle yaşaya­caksınız, boyunlarınız­daki ipin ucunu yalnız bana vereceksiniz, yalnız beni dinleyecek, yal­nız bana kulluk edeceksiniz, gibi emir ve yasaklarda bulunmuştur.

Şimdi bizler yaptığımız bu işlerin ne anlama geldiğini, ne işe yaradığını, sonunda karşımıza nasıl bir şeyin çıkacağını bilebi­lir mi­yiz? Bize de Allah tarafından: Yapın! veya yapmayın de­nenlerin ak­si-ni yapsak.

Meselâ dört rekat yerine beş kılsak, otuz yerine yirmi Ramazan tutsak veya hiç kılmasak, hiç tutmasak, ne zararının oldu­ğunu bilebilir miyiz? Şöyle giyinin dediği halde böyle giyinsek, mîrası­nız şöyle olsun dediği halde böyle yapsak ne zara­rının olduğunu bile­bilir miyiz?

Onun içindir ki Allah'ın bildirmediği hikmetler konusunda hik-met arayıcılığına çıkmak lüzumsuzluktur. Çünkü Allah hangi konuda ne hikmet bildirdiyse onu ancak bilebiliriz. Ama Allah bildirmemişse onu kesinlikle bilemeyiz.

Meselâ orucun hikmeti ne?

Allah diyor ki:

"Muttaki olmanız için!"

Demek ki; orucun hikmeti buymuş. Ama bakıyo­ruz müslüman-lar oruca ne hikmetler sıralamış. Efendim aç­sın, kendini anlayacak­sın, açları düşüneceksin, filan..

Tekrar dönüyoruz örneğe; biz dünyadan öncesini ve dünya­dan sonrasını bilmiyoruz. Sadece dışarıdan bir haberci (bir peygamber) bize bir şeyler haber veriyor, bize bir kısım bilgiler veriyor. Bakın yap­tığınız işler şu işe yarıyor! diyor.

Şöyle olacak! diyor, böyle olacak! di­yor. Lâkin anlattığımız misâlimizden farklı olarak yaptığımız bu işlerin sonucunda karşımıza çıkacak cennet, ya da cehennem maketini bize gösterme imkânı yoktur o peygamberin. Ya da bizi dünyadan alıp cennete götürmesi ve işte bakın yaptı­ğınız kulluklar işte bu işe yarı­yor, sonunda karşınıza böyle bir montaj hayat çıkacak diyebilmesi de mümkün değil. Sadece gös­teremeden anlatıyor bize.

İşte kul olmanın mantığı da budur bence. Yâni Allah öyle de-mişse öyledir tamam! Başka düşüncenin anlamı yoktur. Allah boyun­larınızdaki ipin ucunu bana verin demişse tamam. Bunun dışında işte efendim şöyle ol­malıydı, böyle olmalıydı, demenin anlamı yoktur. Gör-meye, bilmeye de gerek yoktur. Demiştir ki Allah: Kullarım, boy­nunuz-daki kulluk ipinin ucu yalnız benim elimde olsun!

Yâni dünya­dan öncesine, cennet ve cehennemden sonrası ve öncesine ait gaybî haberleri bilen Allah Peygamberi vasıtasıyla bize bu bilgileri verdiği için biliyoruz.

Araba örneğinde belki şekil olarak bir arabanın fotoğrafı gösteri­lebilir ona. Ama şu sosyal hayattaki arabanın fonksiyonunu bi­le-mez o adam. Biz de bilemiyoruz da ancak iman ediyoruz. Al­lah bizi kulluk için yaratmış. Kulluk yaptığım takdirde cennet vere­cek bana! Peki ne o? Onu da bilmiyoruz! Ama sadece iman edi­yoruz...

Ey insanlar!

Mü'min, kâfir, münâfık hangi sınıfa dahil olursa­nız olun. Veya erkek kadın, fakir zengin, âlim cahil hangi durumda olur­sanız olun, hepiniz her ân Rabbinizin şu emriyle karşı karşıyasınız:

"Rabbinize kulluk edin! Kul olun Rabbinize!"

Sizler ey Müslümanlar!

Ey Rablerine teslimiyet iddiasında bulu­nanlar! Ey bundan önceki sûrenin istediği gibi:

"Ancak sana kulluk yapacağız!"
(Fâtiha: 5)

Diyenler bu ahitlerini ifa etsinler, demeyenler de Allah'a bu ahdi vermeye çalışsınlar. Hepiniz Rabbinize kul olun! Rabbinize ibâ­det edin!

Peki nedir kulluk? Nedir Rab? İbâdet genelde insan haya­tını, insanlığın hayatını kapsayan, özelde bir insanın hayatının en kü­çük birimi olan, bir gününü ve bir gecesini kapsayan zaman dilimi içinde kişinin, Allah'ın istediği biçimde hayat sürmesinin adına ibâdet denir. Hayat sahibi olan insan mutlaka o bir gün ve geceyi yaşaya­caktır.

Ama bu yaşayış biçimini Allah belirleyecek, yâni yaratıcıyı memnun etmek adına yaşayacak ve bu bir gece ve gündüz ibâdet olacaktır. Yaratıcı tarafından belirlenmemiş ve ya­ratıcıyı değil de baş­kalarını memnun etme adına geçirilen zaman da boşa geçirilen za­man demektir.

Demek ki ibâdet; tüm hayatın Allah için yaşanmasının adı­dır. Kişi o zamanı kimin adına ve kimi memnun etmek için yaşa­mışsa ona ibâdet etmiş demektir. Çok uzun kaçacağı için ibâdeti böyle kısaca özetledikten sonra şimdi Rab'le ilgili de bir kaç şey söyleyelim. Yeri geldikçe inşallah bunları uzun uzun ifade etme imkânı bulacağız.

Rab; terbiye eden, efendi, mürebbi, mâlik gibi anlamlara gel­diği gibi, yaratıcılık özelliği de söz konusudur. Rab; topyekün varlıklar âleminin var edicisi ve var ettiklerinin hayat programını da tanzim edi­cisidir. Rab; kula nasıl bir hayat yaşayacağını belirleme makamında olan varlıktır. Bundan dolayıdır ki Allah Resûlünün: "Onlar Allah'ı bı­rakıp da, din adamlarını Rab'ler edindiler" hadisi bunu anlatır.

Evet hıristiyan ve yahudiler Allah'ın kanunlarını, Allah'ın belirlediği helâl ha­ram yasalarını bir kenara bırakıp da, din adamlarının, idarecileri­nin, dini ve siyasal liderlerinin helâl haram yasalarını kabul ederek onlara kul köle oldular.

Demek ki Rab; varlıklar dünyasının, melekler, cinler ve in­san­lar âleminin yaratıcısı ve yaratma yasasının koyucusudur.

Burada Allah'ınıza kul olun! demek yerine, "Rabbinize kul olun!" denildiğine göre şöyle bir espriyi de söyleyelim inşallah: Rab; yâni siz öyle bir Allah'a kul olun ki, o sizin Rabbinizdir. Yâni kendisine nasıl bir kulluk yapacağınız konusunda fikir sahibidir. Çünkü Rab de­mek, hayata program çizen varlık demektir. Rab demek, günlük hayat programını tespit eden demektir. Rab demek, "yap!" ve "yapma!" deme yetkisine sahip olan varlık demektir. Bakın buna yetkili olmaya hak kazandırıcı bir özelliği de var Allah'ın:

"Sizi o yarattı, sizden öncekileri de."

Öyle bir Rab ki; sizi de, sizden öncekileri de yaratan O'dur. Öy­leyse herhangi bir varlığın Rab olabilmesi için yaratıcı olması ge­rekmektedir. Yaratma özelliği olmayan varlıkların rubûbiyet iddiaları, sahte bir iddiadan başka bir şey değildir. Yarattıklarının kanunlarını koyma hakkına sadece yaratıcı sahiptir. Yâni ibâdete lâ­yık olan sa­de-ce Allah'tır. O'ndan başka kimin kanunlarına itaat edilebilir ki? Ki­min programını alabiliriz ki?

Var mı başka böyle bizi yarattığı için kendisine minnet duya­ca­ğımız, kulluk yapacağımız bir yaratıcı? Yâni varlığınıza se­bep O'dur! O dilemeseydi siz kesinlikle olmayacaktınız! Sizi var eden ne anaları­nız, ne babalarınız, ne de toplumdur. Toplum toplum diyenler, "toplum güçlüdür", "topluma karşı gelinmez", "toplum şöyle", "toplum böyle", toplumdan geldik tekrar ona döne­ceğiz" diyenler sanki bilmeden Al­lah'ı tarif ediyorlar. Toplum, top­lum, kim o? Yok öyle bir şey aslında! Toplum dedikleri işte sen, ben, bizim oğlan..

Peki nedenmiş o? Niye yaratmış Allah bizi? Ya da neden O'-na kul olacakmışız?

"Tâ ki muttaki olasınız."

Belki böylece takvalı olursunuz! Böylece belki yolunuzu Al­lah'la bulursunuz! Yolunuzu Allah'a sorarak bulmanın usulünü öğre­nirsiniz, hayat programınızı Allah'ın kitabına göre yaparsınız diye ya­rattık sizi.

Dikkat ederseniz Allah'a kulluk yaptığınız takdirde kesin­likle ko­runursunuz, kesinlikle kurtulursunuz denmiyor da, belki korunursu­nuz deniliyor. Çünkü hiç bir şey İlâhî iradeyi şarta bağla­yamaz. Yâni bizim ibâdetlerimiz hiçbir zaman Allah'ı minnet al­tında bırakamaz. Çünkü hiçbir zaman O'na lâyık, O'na yakışır ibâdet yapamayacağımız gibi, aynı zamanda bizi O yarattığı için mecbu­ren O'na ibâdet etmek zorundayız. Başka bir seçeneğimiz yoktur..

Bakacağız; bu sûrede yoğun bir biçimde takva anlatılmış. Ya da yoğun bir şekilde takvaya gönderi bulacağız. Sanki sûreyi kendi kafamızdan isimlendirmemiz söz konusu ol­saydı, yâni böyle bir hak­kımız olsaydı, ben derdim ki; bu sûre takva sûresidir.

Âl-i İmrân sûresi de sanki şehâdet sûresidir. Orada da yoğun bir biçimde şehâdet an­latılmış. Karşımıza ısrarla şehâdet birimleri sunulur Âl-i İmrân sûre­sinde. Allah'ın şehâdeti, Peygamberin şehâdeti, mü'minlerin şehâdeti, şehitlerin şehâdeti, şahit olanların şehâdeti gibi ısrarla şehâdet anla­tılıyor.

Burada da sanki ısrarla takva anlatılıyor. 177. âyete kadar tak-va devam ede­cek ve nihâyet orada yine takvayla alâkalı bir özet sunulacak, sonra da işte takvalı olmak budur! diye takva birimleri an­latılacak.

Kısas böyledir!

Oruç böyledir!

Hac böyledir!

Süt emzirme böyledir!

Nikâh, talâk böyledir! Gibi konular, sonra infak konusu, fâiz ko­nusu, borç konusu anlatılacak, en sonunda da amenerrasûlü ile iman birimi tanıtılacak. Yâni böyle bir takva sûresiyle karşı karşıyayız.

Sizin takvalı olmanızı, yolunuzu benimle bulmanızı istemem­den dolayı sizi yarattım! Öyleyse Haydi bakalım ne yapacağınızı bana sorun! Hadi öyleyse hayat programlarınızı benden alın! Yâni kitabıma bakıp öyle yaşayın!

Kitabımın dışında yol tarif edenlerin yollarına uy­mayın! Kitabıma sormadan kendi kendinize hayat programı yapma­yın!

Velhasıl kelam...

Selam ve dua ile...


#MSD


Продолжить чтение

Вам также понравится

11.6K 4K 31
Görevden göreve koşan başarılı ajan Elisa, yine ona verilen bir görevde tanıştığı diğer 4 ajanla birlikte yeni bir yola adım atar. Bu 4 ajanla yürüdü...
91K 6.4K 33
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...
1.1M 79.3K 46
Hayaller Zümrüdü Anka kuşunun rengarenk tüyler ile bezeli kuyruğuna tutunup, Kaf Dağı ardına uçmak gibiydi bazen. Benimde hayallerim vardı, en toz pe...
ALHAYA Ece Kartal

Духовные

406K 21.5K 33
"Ne bağırıp duruyorsun? Konağı ayağa kaldırdın!" Karşımda dikilen adama yumruğumu gerçirmemek için içimde verdiğim mücadeleden söz bile edemezdim. E...