Bölüm 8

1.4K 2 0
                                    

► Tarih-i Taberî'den / Bölüm: 08

⚛ Altıncı Sualin Cevabına Gelince; Onlar Kıyâmet Ne Vakit Kopacağını Sormuşlardı. Cevabında Cebrâil Aleyhisselâm Bu Âyet-i Kerîmeyi Okudu [...Arapça Metin...] Yani, "Senden Sorarlar ki Yâ Muhammed, Kıyâmet Ne Vakit Kopar? De ki; O Vakti Allahû Teâlâ Bilir..." ve Onu Allahû Teâlâ Hiçbir Kimseye Bildirmemiştir. Kıyâmet Günü Olunca Halâik Kendilerini Dünyâda Kuşluğa Kadar veyâ İkindiye Kadar Eğlendik Sanırlar ve Yine Buyurdu ki [...Arapça Metin...] Yani, "Yâ Muhammed! Sana Sorarlar ki, Kıyâmet Ne Vakit Kopar? Kıyâmetin İlminden ve Ne Zaman Kopacağından Sen Ne Nesnedesin?" Yani, "Senin Ondan Haberin Yoktur ve Bu Âlem, Allahû Teâlâ'dan Varlık Bulmuştur. Müntehâsı ve Sonu Ne Zaman Virân Olacak ve Kıyâmet Ne Zaman Kopacak, Yine Allahû Teâlâ Bilir..." ve Yine [...Arapça Metin...] "De ki; Kıyâmet Size Ânsızın Gelir ve Kimse Bilmez ki, Ne Zaman Gelir..." ve Yine [...Arapça Metin...] "De ki; Kıyâmeti Sana Sorarlar. Sanki Sen Onu Biliyormuş Gibi..." [...Arapça Metin...] "De ki; Kıyâmetin İlmi Allahû Teâlâ Nezdindedir ve O'ndan Başka Kimse Bilmez..." Eğer Halk Bu Cihânın Ne Kadar Geçtiğini Bilselerdi, Kıyâmet Kopacağını da Bilirlerdi ve Bunu Allahû Teâlâ'dan Gâyrî Kimse Bilmez. Yine [...Arapça Metin...] Yani, Beş Nesneyi Allahû Teâlâ Kimseye Bildirmemiştir. Birincisi Kıyâmet Ne Vakit Kopacak; İkincisi Yağmur Ne Vakit Yağacak; Üçüncüsü Ana Karnında Olan Erkek mi Dişi mi Olacak; Dördüncüsü Yarın Ne Olacağını; Beşincisi Her Kişi Nerede Öleceğini... Bu Beş Nesneyi Allah'tan Gâyrî Kimse Bilmez. Peygamber Aleyhisselâtû Vesselâm Her Bir Nesne İçin Nişan ve Bir Alâmet Buyurmuştur. Bir Kerre Kıyâmet Gününden Sordular. Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Hazretleri Mübârek İki Parmağını Birbiri Üzerine Koyup Ona İşaret Eyledi ve Buyurdu ki [...Arapça Metin...] Yani, Şehâdet Parmağını Orta Parmağının Üzerine Koydu ve Dedi ki, "Benimle Kıyâmet Arası Şu İki Parmağımın Aralığından Ziyâde Kalmamıştır..." Diğer Bir Hadîste Buyurmuştur ki; Bir Gün Cebrâil Aleyhisselâm Benim Yanıma Geldi. Elinde Bir Ayna ve Ortasında Bir Kara Nokta Gördüm. Dedim ki, "Ey Benim Dostum ve Kardeşim! Bu Ayna Nedir?" Dedi ki, "Cum'a Günüdür..." Sonra, "Yâ Bu Kara Nokta Nedir?" Dedi ki, "Kıyâmet Günüdür..." Ben Dedim ki, "Kıyâmet Günü, Cum'a Günü mü Olacaktır?" Dedi ki, "Evet Yâ Rasülullah..." Bundan Sonra Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Her Cum'a Günü Olduğunda Kıyâmet Kopmasına Muntâzır Olurdu ve Yine Şöyle Bildirilmiştir ki, Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Bir Gün Eshâbı ile Oturmuştu. Güneş Sararmış ve Akşama Yakın Olmuştu. Rasül-u Ekrem Sorup Dedi ki, "Bu Günden Ne Geçmiştir ve Ne Kadar Kalmıştır?" Dediler ki, "Yâ Rasülullah... Günün Çoğu Geçmiş, Azı Kalmıştır..." Peygamber Aleyhisselâm Buyurdular ki, "Sizin Ömrünüz, Geçen Ümmetlerin Ömrüne Göre Bu Günün Bakiyyesi Gibidir..." ve Dahi Bir Gün Hazreti Peygamber Aleyhisselâm'ın Yanına Bir Arabî Gelip, "Yâ Rasülullah..." Dedi, "Gece Düşümde Bir Ulu Sahra Gördüm. Yeşil Çimenler Bitmiş ve O Sahranın Ortasında Bir Minber Konulmuş ve O Minberin Yedi Ayak Merdiveni Var. Seni Gördüm Yâ Rasülullah; En Aşağı Merdivende Oturuyorsun..." Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdu ki, "O Yedi Ayak Merdiven, Yedi Bin Yıldır. Ben Sonraki Bin Yılda Gelmişimdir. Kıyâmet Yakın Olduğuna İşarettir..."

Yahudiler, "Sadakte Yâ Muhammed! Biz de Tevrât'ta Böyle Bulduk..." Dediler.

⚛ Yedinci Sual, "Kâf Dağı Nerededir, Nicedir ve Niçin Yaratılmıştır?" Bu idi; Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz Ona Cevap Verdi ki, "Kâf Dağı Dedikleri Bu Cihânı Çepçevre Kuşatmıştır. Kâf Dağının İçinde Cihân, Yüzüğün İçindeki Parmağa Benzer. Ondan Sonra Bu Kâf Dağı Yeşil Zümrütten Yaratılmıştır. İşte Bu Göklerin, Gök Renk Göründüğü O Kâf Dağının Aksi Düştüğündendir. Yoksa Gökte Hiçbir Renk Yoktur. Eğer Kâf Dağının Yeşilliği Olmasa idi, Gök Bu Şekilde Görünmezdi. İnsanoğullarının O Dağa Varması Mümkün Değildir. Çünkü Dört Ay Tamam Karanlıkta Gidilir. Orada Hiç Ay ve Gün Yoktur ve Bu Kâf Dağı Yerin Mıhıdır. Eğer Kâf Dağı Olmasa idi, Yer Debrenmekten Hâli Olmazdı ve Halâik Yeryüzünde Rahat Bulmazdı.

⚛ Sekizinci Sualin Cevabına Gelince; Cablısa ve Cablıka Şehirleridir. Muhammed Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdu ki, "Cablısa ve Cablıka İki Şehiristandır. Biri Meşrikte ve Biri Mağribtedir. Meşrikte Olan Şehre Cablıka Derler ve Mağribte Olan Şehre Cablısa Derler. Yeşil Zümrütten Yaratılmıştır ve İkisi de Kâf Dağına Ulaşmıştır. Her Şehrin Eni ve Uzunluğu, İki Bin Fersenktir..." Bu Cevabı Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm Söyleyince O Yahudilerin Bilginleri, Ebû Cehl ve Velid Hazır Oturmuşlardı. Önlerine Tevrât Koyup, Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimizin Sözü ile Karşılaştırırlardı ki, Onların Sözüne Uygun mu Söylüyor, Yoksa Muhâlif mi, Görüyorlardı.

Ali b. Ebi Talib Radiyallâhû Anh, Mecliste Hazır idi. Dedi ki, "Yâ Rasülullah... Bu Dediğiniz Şehirler Şu Bizim Bulunduğumuz Cihân İçerisinde midir?" Rasül-u Ekrem Aleyhisselâm Dedi ki, "O Şehirler Karanlık İçerisindedir, Kâf Dağına Ulaşıktır. Hazreti Ali Kerremallâhû Veche Dedi ki, "Her Şehirde Ne Kadar Halk Vardır?" Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm Buyurdu ki, "Her Şehrin Kalesinin Bin Derbendi Vardır. Her Derbendini Gecede Biner Kişi Bekler ve O Bin Kişiye ki Bir Yıl İçinde, Yıl Tamam Oluncaya Kadar Bir Daha Sıra Gelmez..." Dedi. Hazreti Ali Radiyallâhû Anh Dedi, "Yâ Rasülullah... Bu Kaleyi Niçin Beklerler?" Aleyhisselâtû Vesselâm Buyurdu, "Onun İçin Beklerler ki, O Tarafta Çok Halk Vardır, Onlarla Bu Cablısa ve Cablıka Halkı Arasında Düşmanlık Vardır. Gece ve Gündüz Birbiri ile Cenkleri Eksik Değildir. Nöbet Tuttuklarının Sebebi Budur..." Sonra Hazreti Ali Radiyallâhû Anh, "Yâ Rasülullah..." Dedi, "Bu Cablısa ve Cablıka Halkı Âdemoğullarından mıdır?" Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm Buyurdu, "Onlar, Dünyâda Adam Olduğunu Bilmezler..." Hazreti Ali Radiyallâhû Anh, "Şeytân Onlara Yol Bulmaz mı?" Dedi. Hazreti Peygamber Aleyihsselâm Buyurdu ki, "Onlar Şeytânı da Bilmezler..." Hazreti Ali Kerremallâhû Veche, "Yâ Rasülullah... Bu Ay ve Güneş ve Yıldızlar, Onların Üstlerine Doğmaz mı?" Dedi. Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz, "Onlar Hakk Teâlâ'nın Ay ve Güneş ve Yıldızları Yarattığını da Bilmezler..." Buyurdu. Ali Radiyallâhû Anh, "Bu Cihânı Nasıl Görürler?" Dedi. Rasül-u Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz, "Onların Aydınlığı, Kâf Dağının Şûlesindendir. Onların Taşları ve Duvarları Nûr Gibi Şûle Verir..." Hazreti Ali Radiyallâhû Anh, "Yâ Rasülullah..." Dedi, "Onlar Ne Yerler ve Ne İçerler?" Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Buyurdu ki, "Hiç Nesne Yiyip İçmezler..." Ali Radiyallâhû Anh Dedi, "Peki, Ne Giyerler?" Rasülullah Aleyhisselâm Buyurdu, "Onların Bedeni Don İstemez..." Hazreti Ali Radiyallâhû Anh Dedi, "Feriştehler midir?" Peygamber Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz, "Ferişteh Değillerdir Amma Taâtleri Ferişteh Gibidir." Buyurdu. Ali Radiyallâhû Anh, "Onlardan Zürriyet Gelir mi?" Dedi. Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz, "Onların Cümlesi Erkeklerdir, Aralarında Dişi Yoktur..." Ali Radiyallâhû Anh, "Onların Dini Ne Dinidir; Onlar Cennetlik midir Yoksa Cehennemlik midir?" Dedi. Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdu, "Onlar Cennet Ehlidir, İslâm Dini Üzeredirler. Mirac Gecesi Cebrâil Aleyhisselâm Beni O Tarafa İletti. Ben Onlara İslâm'ı Arz Ettim. Müslüman Oldular. Allahû Teâlâ'ya ve Bana Îmân Ettiler. Bende Onlardan Birisine İslâm'ın Şartlarını Öğrettim, O Kişiyi Onların Üzerine Hâlîfe Diktim. Ondan Sonra Cebrâil Aleyhisselâm Beni; Fâris ve Fîd'i Tarafına ve Ye'cûc ve Me'cûc İklimine ve Münsel ve Bakil ve Nâris Kavmine İleti. Onlara İslâm'ı Arz Ettim, Kabûl Etmediler. Cümlesi Kâfirlerdir..." Ondan Sonra Hazreti Ali Kerremallâhû Veche, "Yâ Rasülullah... Bizim Halkımızdan Onlara Hiç Kimse Varabilir mi?" Dedi. Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz, "Yok, Onlara Varmağa Hiç Kimsenin Takâtı Yetişmez. Zirâ Dört Ay Karanlıkta Gidilir Amma Âd Kavminden Üç Kişi, Hûd Aleyhisselâm Peygambere Îmân Getirmişlerdi. Onlar Âd'dan Kaçtılar, O Şerhistana Yetiştiler..." Buyurdu.

Bâzıları Der ki, Cablısa ve Cablıka Dedikleri Şehirler Mağrib Tarafında Olurlar. Eğer Onların Kavgası Olmasaydı, Yer Halkı Gün Doğup Dolandığı Vakitte Günün Avâzını İşitirlerdi Amma Bu Haber Sahîh Değildir. Zirâ Öyle Olsaydı, Ye'cûc ve Me'cûc Haberi Gibi ve İskender Seddi Haberi Gibi Bu da Meşhûr Olurdu. Rivâyet Edilir ki, İskender-i Zülkarneyn Aleyhisselâm Bu Şehri Görmek Kastı ile İki Ay Tamam Karanlık İçerisinde Gitti; Sonunda Korktu ve Yine Döndü. Zirâ Karanlık İçerisinde İki Ay Daha Gitmek Gerekti ki, O Şehre Varılabilsin. Bu Acîb Haberdir. O Yahudi Âlimleri Bu Sözleri İşitince, "Gerçek Diyorsun! Bizde Tevrât'ta Böyle Bulduk. O Âd'den Kaçan Üç Kişi, O Cablıka ve Cablısa Şehrine Gittiler. Fîd Halkından Korktuklarından Çıkıp Gidemediler. Zirâ Onlardan O Kavmin Kuvveti Ziyâde idi. Sonunda O Şehirde Fevt Olup Kaldılar..." Dediler.

Devamı İçin Bölüm 09'a Geçin ►►►

İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ  ?[Tamamlandı]Where stories live. Discover now