Bölüm 6

116 2 0
                                    

► Tarih-i Taberî'den / Bölüm: 06

⚛ Beşinci Suailn Cevabı Budur ki, Hakk Teâlâ Buyurur [...Arapça Metin...] Yani, "Allahû Teâlâ Bu Güneşi Ziyâ Kılıp Ayı Nûr Kıldı..." ve Nûr Aydınlıkta, Ziyâdan Eksikçedir. Diğer Bir Âyette de Buyurur ki [...Arapça Metin...] Güneşe Kâh Ziyâ Kâh Sirâc Buyurdu. Ayı Nerede Ândı ise Nûr Dedi. Bundan Bilindi ki, Güneşin Ziyâsı Ayınkinden Fazladır. Allahû Teâlâ Buyurur [...Arapça Metin...] Yani, "Ayın Nûrunu Biz Mahvettik." Ulemâ Ayın ve Güneşin Aslında İhtilâf Etmişlerdir ki, Allahû Teâlâ Bunları Hangi Şeyden Yarattı. Bâzıları Derler, "Ateşten Yarattı... Sonunda Yine Ateş (Od) Olacaklar..." ve Bâzıları Derler ki, "Arş'ın Nûrundan Yarattı..." ve Abudllah İbn Abbas Radiyallâhû Anh, Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Hazretlerinden Bu Bâbta Bir Hadîs Rivâyet Eder ki, "Ayın ve Güneşin Aslı Ne Nesnedendir ve Her Gün Doğup Batıyorlar, Nereden Doğarlar?" ve Ebû Zerr Gıfârî Radiyallâhû Anh, Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimizden Rivâyet Eder ki, "Bir Gün İkindi Vaktinde Yani, Güneş Sarardığı Vakitte Peygamber Aleyhisselâm ile Oturmuştum. Güneş Dolanmaya Başlayınca, "Yâ Rasülullah..." Dedim, "Bu Güneş Nereden Dolanır ve Nereden Doğar?" Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Buyurdu ki, "Yâ Ebâ Zerr! Gök Kenarında Bir Issı Pınar Vardır, Her Gün Güneş O Pınarda Dolanır..." Nitekim Allahû Teâlâ Buyurur [...Arapça Metin...] Dedim ki, "Yâ Rasülullah... Oradan Nereye Gider?" Rasül Aleyhisselâm Buyurdu ki, "Gökten Göğe Batar, Tâ Arş Altına Erişince Hakk Teâlâ'ya Secde Kılar. Tâ Sabah Vakti Oluncaya Kadar. Ondan Sonra Allahû Teâlâ'dan Destur Diler ve Der ki, "Yâ Rabbi, Hangi Yandan Doğayım; Meşrikten mi veyâ Mağribten mi?" Allahû Teâlâ Cebrâil'e Buyurur, Tâ Arş Nûrundan Ona Bir Hûlle Giydirilir ve Ona Müekkel Olan Feriştehlere Buyurur; Meşrike Götürürler ve Oradan Doğar. O Zamana Kadar ki, Hakk Teâlâ O Zamanda Mağribten Doğmasını Dileye ve Cihân Harâp Ola. O Vakit Güneş Allahû Teâlâ'dan Destur Diler; Üç Gün Destur Gelmez. Dördüncü Gün, "Nereden Dolanarak Geldinse Yine Gerisin Geriye Oradan Doğ!" Diye Buyurur ve O Arşın Nûrundan Giymekte Olduğu Hûlle O Gün Giydirilmeye... Bundan Dolayı da Artık Nûru ve Feri Kalmaya... Dördüncü Gün Kararmış Vâziyette Mağribten Doğa ve Göğün Ortasına Kadar Gelince Bütün Halk Onu Görürler. Oradan Geri Dönüp, Mağribten Dolanıp Gider ve Tevbe Kapısı Halk Üzerine Kapanır. Ondan Sonra Kimsenin Tevbesi Kabûl Olmaz ve Kıyâmete Az Bir Müddet Kalmış Olur..." Ebû Zer-i Gıfârî Radiyallâhû Anh Dedi ki, "Yâ Rasülullah... Ay Haberi Nicedir?" Peygamber Aleyhisselâm Buyurdu ki, "Ay da Hemen O Pınarlardan Dolanır ve Bir Gökten Diğer Göğe Gider. Tâ Arş Altına Varır. Allahû Teâlâ'ya Secde Eder. Doğacak Vakit Olunca Allah'tan Destur Diler. Allahû Teâlâ Meşrikten Doğmağa Destur Verir ve Cebrâil'e Emreder, Kürsî Nûrundan Ona Bir Hûlle Giydirir. Onun İçindir ki, Ayın Nûru Güneş Nûrundan Eksiktir. Zirâ Güneşin Hûllesi Arş Nûrundandır..." Ebû Zerr Radiyallâhû Anh Der ki, "Bilâl Ezân Okudu. Peygamber Aleyhisselâtû Vesselâm Sözü Kesti ve Mescide Girdi; Namazla Meşgûl Oldu..."

Ay ve Güneş Hakkında İbn Abbas'dan (r.a.) Rivâyet Olunan Hadîs-i Şerifin İzâhı

Abdullah İbn Abbas'ın Rivâyet Ettiği O Uzun Hadîs ki, Mukatil İbn Hibbân İkrime'den Rivâyet Eder. İkrime Der ki; Abdullah İbn Abbas Yanında Bir Gün Oturmuştum. Bir Kişi Geldi ve "Ben Bugün Ka'bul-Ahbar'dan Ay ve Güneş Sıfatında Bir Söz İşittim; Çok Teâccüb Ettim!" Dedi ve Ka'bul-Ahbar Yahudilerden İlm-i Tevrât'ta Gâyet Kâmil idi. Önceki Kitapları Müteâla Etmişti. Ömer bin Hattab Radiyallâhû Anh Zamanında Müslüman Oldu. Her Gün Medîne'de Onun Yanına Halk Toplanırlar, Tevrât'tan ve Daha Önceki Kitaplardan Halka Söz Söylerdi. Onun Yanından Abdullah İbn Abbas Radiyallâhû Anh'ın Yanına Gelen Kimse Der ki; Ka'bul-Ahbar, "Kıyâmet Gününde Ay ve Güneşi İkisini Beraber Getirecekler; Kapkara, Nûrları Gitmiş Olduğu Hâlde, İki Sığır Suretinde Halkın Üzerinde Durdurulacaklar. Bütün Mahşer Halkı Onları Görürler. Ondan Sonra Cehenneme İletirler, Tâ Cehennemde Ay ve Güneş Ateş Olurlar. Zirâ Allahû Teâlâ Önceden de Bunları Ateşten Yaratmıştır..." Dedi. Abdullah İbn Abbas Radiyallâhû Anh Darılıp Dedi ki, "O Ne Söylerse Yahudilerin Kitabından Söyler. Allahû Teâlâ Buyurur ki [...Arapça Metin...] Bu İki Mahlûk Olan Ay ve Güneş Allahû Teâlâ'nın Emri ile Gök Altında Dönerler. Bunların Ne Günâhları Vardır ki, Allahû Teâlâ Bunları Cehenneme Bıraksın?" Abdullah İbn Abbas Devamla, "Ben Size Ayın ve Güneşin Sıfatını Beyân Edeyim. Şöyle ki; Hazreti Peygamber Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem'den İşitmiştim, Buyurdu ki, "Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Ay ve Güneşi Nûrundan Yarattı. Öyle ki, İkisinin Nûru Beraberdi ve Güneşin Cürme Bu Cihânın Cürmüncedir. Ayınki, Biraz Eksikçedir Amma Görünüşte Küçük Gözüktükleri, Çok Uzakta Olduklarındandır ve Eğer Allahû Teâlâ Ayı İlk Yarattığı Gibi Kalsa idi Gece Gündüzden Seçilmezdi ve Ay ve Yıl Hesabı Malûm Olmazdı. Allahû Teâlâ Halka Şefkâtinden Dolayı Emretti, Cebrâil Aleyhisselâm Onu Kanadı ile Üç Kerre Sildi Tâ ki Nûru Eksildi. Ayda Şimdi Görünen Lekeler Cebrâil Aleyhisselâm'ın Kanadı İzidir. Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Bu Hususta Şu Âyet-i Kerîmeyi Okudu [...Arapça Metin...] Peygamber Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Buyurdu ki, "Hakk Teâlâ Çünkü Güneşi Yarattı ve Ona Arş Nûrundan Bir de Elbise Yarattı ve O Elbisesinin Üç Yüz Altmış Köşesi Vardır. Her Bir Köşesinde Dördüncü Gök Feriştehlerinden Bir Ferişteh Müekkel Kıldı. O Feriştehler Dâima Güneşi O Elbise Üzerinde Meşrikten Mağribe ve Mağribten Meşrike Çekerler ve Hakk Teâlâ Yüz Seksen Pınar Meşrikin Bir Tarafında ve Yüz Seksen Pınar Bir Tarafında Yaratmıştı. Mağribin de İki Tarafında Yüz Seksen Pınar Yaratmıştır; Meşrikteki Pınar Gibi. Her Gün Bir Pınardan Doğar, Karşısında Olan Pınarda Dolanıp Gider. İki Kerre Yüz Seksen Üç Yüz Altmış Ettiğinden, Her Yıl Boyunca Güneş Her Gün Bir Pınardan Doğar ve Bir Pınarda Dolanır. Bu Meşrikleri ve Mağribleri Allahû Teâlâ Kur'an'da Zikretmiştir; Şöyle ki [...Arapça Metin...] ve Peygamber Aleyisselâtû Vesselâm Buyurur ki; Her Gök Altında Havada Bir Deniz Vardır, Meşrikten Tâ Mağribe Kadar. Allah'ın Emri ile Şöyle Muallâk Durup Bir Katresi Yere Dökülmez. Bu Ay ve Güneş O Denizlerin İçinden Yürürler ve Beş Seyyâre Yıldızları da Böyledir... Nitekim Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Şöyle Buyurur [...Arapça Metin...] Ay ve Güneş Gibi Birer Elbise (Urba) Üzerinde Yürürler. Meşrikten Doğarlar ve Mağribten Dolanırlar. Onlar da Bu Denizlerde Yürürler. Peygamber Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem Efendimiz Buyurdu; Yani, "O Hakk Teâlâ Hakkı İçin ki Muhammed'in Canı O'nun Kudreti Elindedir, Eğer Güneş O Su İçinden Gitmese idi ve Sudan Doğmasaydı, Üzerine Doğduğu Her Şey; İnsandan ve Bitkilerden ve Ağaçtan Güneşin Hararetinden Yanıp Helâk Olurdu ve Eğer Ay O Su İçinden Geçmese idi Halk Ona Güzelliğinden ve Letâfetinden Dolayı Secde Ederdi..."

Ali b. Ebi Talib Radiyallâhû Anh, Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimizin Yanına Oturmuştu. Dedi ki, "Yâ Rasülullah... O Yıldızlar ki, Allahû Teâlâ Onları Şu Âyette Zikretmiştir [...Arapça Metin...] Hangi Yıldızlardır?" Peygamber Aleyhisselâm Buyurdu ki, "Şu Beş Yıldızdır ki; Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre ve Utarid'dir..." Peygamberimiz Aleyhisselâtû Vesselâm, "Bu Beş Yıldız, Ay ve Güneş Gibi Meşrikten Doğarlar ve Mağribte Dolanırlar ve Her Birinin Birer Urba (Elbise)si Vardır. Ay ve Güneşte Olduğu Gibi ve O Urbalar O Havadaki Sular İçinde Yürürler. Hakk Teâlâ Bu Hususta Şöyle Buyurur [...Arapça Metin...] Eğer Su İçinde Yürümeselerdi, Hakk Teâlâ, "Yürürler..." Demezdi. Zirâ, "Yesbehûne..." Demek, Suda Yürürler Demek Olur ve Dahi Bütün Yıldızlar Bu Beşten Başka Havada, Her Birisi Yerli Yerince Dururlar..." ve Rasülullah Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem, "Güneş Her Gün Urba Üzerinde Bir Pınardan Doğar ve Urbayı Üç Yüz Altmış Ferişteh O Suyun İçinden Çekerler. Her Bir Ferişteh, O Urbanın Bir Köşesine Yapışmıştır. Allahû Teâlâ Kullarına İnâyet Buyuracağı ve Onlara Kendi Âyetini Göstereceği Günde Güneşe Buyurur, Tâ ki Urbadan Dışarı Çıksın. O da Suya Düşer. O Urbayı Çeken Feriştehler Hayret İçerisinde Kalırlar. O Vakit İnsanlar, "Güneş Tutuldu..." Derler ve Cihân Karanlık Olup Bir Saat yâhut İki Saat Hakk Teâlâ'nın Dilediği Kadar Gündüz, Gece Gibi Olur. Sonra Hakk Teâlâ Feriştehlere Emreder, Güneşi Sudan Çıkarırlar. Yine Urbaya Koyarlar. O Vakit İnsanlar Yine, "Güneş Tutulmaktan Kurtuldu..." Derler..."

Devamı İçin Bölüm 07'ye Geçin ►►►

İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ  ?[Tamamlandı]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora