Bölüm 14

249 4 0
                                    

► Tarih-i Taberî'den / Bölüm: 14

⚛ Geldik, On Yedinci Meselenin Cevabına; Muhammed Sallallâhû Teâlâ Aleyhi ve Sellem'e Sordular ki, "O On Söz Nasıl Sözdür ki, Cebrâil Aleyhisselâm Onu Allahû Teâlâ'dan Dâvud Aleyhisselâm'a Mühür ile Getirdi. Oğullarından Bu On Söze Hangisi Cevap Verebilirse, "Ben Onu Dünyâya Padişâh Eylerim!" Dedi. Ona Süleyman Aleyhisselâm Cevap Verdi. Acaba O Sözler Ne idi ve Süleyman Aleyhisselâm'ın Verdiği Ne Cevaptı?"

Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Cevap Verip Dedi ki, "Süleyman Aleyhisselâm'ın Mührü Bir Yüzük idi ki, Dört Köşeli Bir Kaşı Vardı. Onu, Cebrâil Aleyhisselâm Cennetten Çıkarıp Allahû Teâlâ'nın Buyruğu ile Dâvud Aleyhisselâm'a Getirmiştir ki, O Yüzük Mühr-ü Süleymân idi. Kaşının Bir Köşesinde, "el-Mülkü Lillâh" Yazılmış idi ve Bir Köşesinde, "es-Sultânü Lillâh" Yazılmıştı ve Bir Rivâyette de Derler ki, "Muhammedün Rasülullah" Yazılmıştı. Cebrâil Aleyhisselâm, "Yâ Dâvud! Hakk Teâlâ'dan On Mesele ve Bir Yüzük Getirdim. Allahû Teâlâ'nın Emri Budur ki, Oğullarını Toplayıp Bu On Meseleyi Onlara Sor. Hangisi Cevap Verebilirse, O Senin Hâlîfen Olacaktır. Dev ve Peri ve Benî Âdem, Rüzgâr ve Kuşlar ve Canavarlar Her Ne ki Varsa, Onun Emrine Mutî' Olup, Bütün Dünyâya Padişâh Olacaktır..."

Hemen Dâvud Aleyhisselâm Peygamber Evlâdlarını Yanına Çağırdı. O Meseleleri Onlara Arz Eyledi. Hiçbiri Bilemedi ve Cevap Veremediler. Sonunda Hazreti Süleyman Aleyhisselâm Ayağa Kalkıp, "Eğer Buyurursan, Allahû Teâlâ'nın İnâyeti ile Ben Bu Meselelere Cevap Vereyim?" Dedi. Dâvud Aleyhisselâm'ın Hâtırı Hoş Oldu ve Dedi ki, "Yâ Süleyman! Bana Söyle ki; Dünyâda Son Derece Kem Olan Şey Ne Nesnedir ve Söyle, Son Derece Yekrek (Yarayışlı) Ne Şey Vardır ki, Ondan Yekrek Nesne Olmaya ve Söyle, Dünyâda Gâyet Acı Nedir ve Söyle, Gâyet Tatlı Nedir ve Söyle, En Çirkin ve En Yavuz Olan Şey Nedir ve Söyle, En Yakın Olan ve En Uzak Olan Şey Nedir ve Söyle, En Gussalı (Kederli) Olan Şey Nedir ve Söyle, En Şâd Olan Şey Nedir? Bu On Nesnenin Cevabını Bana Ver..." Dedi.

Süleyman Aleyhisselâm, "Ey Ata... Bu Dediğin Sualler Kolay Nesnedir. Evvelâ Dünyâda En Kem Olan Şey, Âdemoğlunun Nefsidir ve En Yekrek Olan Şey Akıldır ve Gâyet Acı Nesne Yoksulluktur ve Gâyet Tatlı Olan Nesne Zenginliktir. Âdemoğullarında Küfürden Çirkin Nesne Yoktur ve Dünyâda Yavuz Kadından Yavuz Bir Şey Yoktur ve Âdemoğullarına Âhiretten Yakın Şey Yoktur ve Dünyâdan Irak Nesne Yoktur, Dâima Ondan Uzaklaşmaktadır ve Gâyet Gussalı (Şey) Rûhun Bedenden Ayrıldığı Zamandır ve Gâyet Şâd Olan Şey Yine Rûhtur ki, Benî Âdem'de Bulunduğu Zaman..." Dedi.

Dâvud Aleyhisselâm, "Gerçek Söyledin, Böylecedir..." Buyurdu.

⚛ On Sekizinci Meselenin Cevabı ki, "Süleyman Aleyhisselâm Peygamberin Kabri Nerededir?" Demişlerdi ki; İmdi, Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Şöyle Cevap Verdi ki; Süleyman Aleyhisselâm'ın Kabri, Bir Deniz İçerisindedir. Bir Büyük Taşı Oyup, Köşk Yapmışlardır. Onun İçinde Bir Taht Yapmışlardır. Süleyman Aleyhisselâm Padişâhlığı Zamanında Ne Şekilde Oturdu ise O Taht Üzerinde de Öylece Oturtmuşlardır. O Padişâhlığı, Yüzüğü Henüz Parmağındadır. Gören Kişi Onu Hemen Diri Sanır ve İki Bekçisi Onun Olduğu Cezîreyi (Adayı) Dâima Dolaşıp Beklerler. Gece ve Gündüz Hiç Halî Bırakmazlar ve İnsanoğlunun Oraya Varması Mümkün Değildir. Zirâ, Hakk Teâlâ Onu Öyle Hıfzetmiştir ki, Âdemoğulları O Makama Erişemez. Süleyman Aleyhisselâm Dünyâdan Gideliden Beri Hiç Kimse O Adaya Varamamıştır. Sadece İki Kişi Varmıştır ki, Birinin İsmine Affân ve Birinin İsmine de Belkıya Derlerdi.

Bu Affân, Süleyman Aleyhissselâm'ın Kabri Orada Olduğunu İşitip, Süleyman Aleyhisselâm'ın Yüzüğünü Almak Maksadı ile Gitmişti. Belkıya'yı Yoldaş Edinmişti. Yolda Nihâyetsiz Zahmet Çektiler. Sonunda O Makama Yetiştiler. Affân Yüzüğü Hazreti Süleyman Aleyhisselâm'ın Parmağından Çıkarmak Üzere Yanına Vardığında, Ânsızın Bir Taraka Çatlayıp ve Bir Parça Ateş Çıkıp, Hakk Teâlâ'nın Emri ile Affân Tutuşup Kapkara Oldu. Belkıya O Hâli Görünce Geri Döndü. Bu Haber Ondan Yayıldı. Bunun Sebebi Şu idi ki, Süleyman Aleyhisselâm'a Ecel Yetiştiği Vakit, Asâsına Dayanıp Dururken Vefât Eyledi. Hiç Kimse Öldüğünü Bilemediler. Tam Bir Yıl Asâsı Üzerinde Durdu. Bir Yıldan Sonra Bir Akça Böcek (Kurt) Süleyman Aleyhisselâm'ın Asâsını Yedi, Asâ Kırıldı; Süleyman Aleyhisselâm Düştü. Devler ve Periler ve İnsanlar Arasına Teşvîş (Karışıklık) ve Kavga Düştü. Sonunda Üç Tâife de İttifâk Ederek, Süleyman Aleyhisselâm'ı Tahtı ile Getirip Bu Dediğimiz Makama İlettiler. Bunun Hikâyesi Çoktur ve Kıssası Uzundur. Tafsilâtı ile İnşaAllah Yerinde Tamamı Söylenecek.

Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Bu Vecihle Cevap Verdiğinde O Yahudiler, "Gerçek Söyledin Yâ Muhammed! Tevrât'ta da Böyledir..." Dediler.

⚛ On Dokuzuncu Mesele ki, Dünyâda İlk Önce Hangi Ev Yapıldı?" Diye Sormuşlardı; Peygamber Aleyhisselâm Şöyle Cevap Verdi, "Dünyâda İlk Yapılan Ev, Beytü'l-Mamûr idi. Hakk Teâlâ Âdem Aleyhisselâm'a İzzet Edip Onu Cennetten Gönderdi. O Kızıl Yakûttan idi. Nûh Tufanı Olup Azâb Suyu Dünyâyı Basınca, O Evi Hakk Teâlâ'nın Emri ile Göğe İlettiler. Ondan Sonra Hakk Teâlâ İbrahim Aleyhisselâm Peygambere Buyurdu da, İsmâil Aleyhisselâm ile O Evin Yerine Bir Ev Yaptılar ki O, Şimdiki Kâbe'dir. Kâbe, Beytü'l-Mamûr Yerine Bina Olunmuştur. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de Şöyle Buyurulmuştur [...Arapça Metin...] Yahudiler, "Hak Söyledin Yâ Muhammed! Tevrât'ta da Böyledir..." Dediler.

⚛ Yirminci Mesele, "Nâ Hak Yere Dünyâda Kim Kan Dökmüştür?" Demişlerdi; Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz Buyurdular ki, "Dünyâda İlk Haksız Yere Kan Döken Kâbil idi ki, Kız Kardeşinden Ötürü Kardeşi Hâbil'i Öldürdü. Sebebi Bu idi ki, Havva Anamız Her Doğurdukta İkiz Doğururdu; Biri Erkek Biri Kız Olurdu. İkisini Birbirine Verirlerdi. Zirâ O Zamanda İnsan Az Olduğundan, Kız Kardeşini Almak Câizdi. Kâbil ile Doğan Kız Gâyet Güzeldi. Âdem Aleyhisselâm Hâbil'i Çok Severdi. O Güzel Kızı Hakk Teâlâ'nın Emri ile Hâbil'e Vermek İstedi. Kâbil Râzı Olmadı. Sonunda Hâbil'i Öldürdü. Bu Hikâye Çok Acîb, Lâtif Bir Hikâyedir. İnşaAllah Yerinde Kur'an Âyetleri ile Zikrolunacaktır.

⚛ Yirmi Birinci Mesele ki, "İlk Ateşe Tapan Kimdi?" Demişlerdi; Muhammed Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimiz Şöyle Cevap Verdi, "Yeryüzünde İlk Ateşe Tapan Kâbil idi. Onun Sebebi Şu idi ki, Kardeşi Hâbil'i Öldürdüğü Vakit, Atası Hazreti Âdem Aleyhisselâm'dan Korkup Kaçtı. Kırlarda Gezerdi, Atasının Yanına Gelmezdi. Bunun Üzerine Hâyli Zaman Geçti. Kâbil'in Oğulları Çoğaldı. Kendisi Pîr ve Zayıf Oldu. Bir Gün Kuşluk Vaktinde Kâbil, Kendi Evinde Otururken, İblis Aleyhillâne Pencereden İçeriye Girdi. Kâbil'in Karşısında Durdu. Kâbil, "Ne Kişisin?" Dedi. İblis Lâin, "Feriştehim. Gökten Geldim ki, Sana Nasihât Edeyim ve Senin Hakkında Bir Tedbir Yapayım ki, Atan ve Anan Yanına Varıp Kardeşlerini Görebilesin ve Hem Onlar Senden Râzı Olup, Seni Öldürmeyeler..." Dedi. Kâbil Çok Zamandan Beri Atasını ve Anasını ve Kardeşlerini Görmekliğe Hasretti. Bu Sözü İşitince Sevindi ve "Buna Çâre Bulunur mu?" Dedi. İblis Dedi ki, "Hiç Bilir misin ki, Şu Ateş Hâbil'in Kurbanını Niçin Yaktı, Senin Kurbanını Niçin Yakmadı?" Kâbil, "Niçindir?" Dedi. İblis, "Hâbil Ateşe Tapardı. Ateş Ondan Hoşnud Olmuştu da Onun İçin. Sende Eğer Ateşe Secde Edersen, Ateş Senden de Hoşnud Olur ve Ne Dersen Yapar!" Dedi. Kâbil O Ânda Ateşe Secde Eyledi. Kâbil'in Oğulları da Onu Görünce Onlar da Ateşe Taptılar. İlk Ateşe Tapma, Ondan Kaldı..." Buyurdu..."

Yahudiler, "Sadakte Yâ Muhammed! Tevrât'ta da Bu Vecihle Denilmiştir..." Dediler.

Devamı İçin Bölüm 15'e Geçin ►►►

İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN DİN Mİ  ?[Tamamlandı]Where stories live. Discover now