Gözümü kırpmadan gözlerine baktım. “Yayınevinde. Sen?”

Gülümserken bakışlarını kaçırdı. “Ah, garsonum ben.”

Kafamı hafifçe sallarken Güneş sanki Açelya’yı küçümsemişim gibi savunmaya geçti. “Şu an yüksek lisans yapıyor ama. İyi yerlere gelecek,” dedi ve Açelya’ya göz kırptı. “Hadi o zaman, gidelim artık.”

“Açelya,” dedi Atalay yavaş bir sesle. “Bizi biraz yalnız bırakır mısın?”

Açelya, Güneş’e anlamını çözemediğim bir bakış attıktan sonra, “Tabi,” diyip aceleyle odadan çıktı.

Ben ne yapacağımı bilemeden öylece kaldım. Ama bana çıkmamı söylememişti, öyle değil mi?

Atalay dirseklerini dizlerine yaslayıp öne doğru eğildi. Kaşları anında çatıldı, ciddileşti. “Güneş bana sormadan böyle bir şeyi nasıl yaparsın?”

Güneş dudak büzüp omuz silkti. “Huysuzlaşma hemen, Atalay. Seni düşünüyorum.” Sırtını koltuğa yaslayıp bacak bacak üstüne attı.

Orada olmam pek doğru değildi ama Atalay’ın konuşması bana tuhaf bir memnuniyet verdiği için kıpırdamadım. “Ona ümit veriyorsun, farkında mısın? O defter benim için kapandı Güneş. Lütfen bunu anla artık. İkinci kez Açelya’yı kırmama sebep olmaktan başka bir şey yapmıyorsun.”

“Kırma o zaman,” dedi inatla. “Onunla ol, sevmeyi dene. Aşık olmayı dene.”

Hayır Atalay. Lütfen sakın benim gibi denemeye kalkma… Lütfen.

“Sonunda aşık olmayacağımı bile bile mi? Saçmalamayı kes, Güneş. Ben Açelya’ya o gözle bakmıyorum.” Sesi daha da sertleşmişti. Yüzü de gitgide kasılıyordu.

Bu kez Güneş de hafifçe öne eğilmiş, ciddileşmişti. “O seni hayata döndürdü, Atalay. Seni enkaz halinden kurtardı. Çok değil, birkaç sene önce ne halde olduğunu unutma. O aptal kız senin hayatına sıçtığında, Açelya geldi.” Öldürücü bir elin, kalbimi sıkıp ezdiğini sandım. Bu his, çok aşina olsam da hala alışamadığım, yok saymakta becereksiz olduğum bir durumdu.

“Onun hakkında böyle konuşamazsın,” dedi Atalay dişlerinin arasından. Fakat konu ben olduğum halde bana bakmadı. Eh, bu iyiydi.

Güneş keyiften yoksun bir kahkaha attı. Gözleri ateş saçıyordu. “Öyle mi? O kazayı aptal kız yüzünden yaptığını inkar etmeye devam mı edeceksin?” Güneş inada ‘aptal kız’ derken vurguladı. Ama benim takıldığım konu bu değildi.

Atalay benim yüzümden kaza falan yapmamıştı. Bu saçmalıktı. Beni terk edip giden oydu. Asıl arbede benim tarafımda çıkmıştı.

Atalay hışımla ayağı kalktığında Güneş irkildi. “Onun hakkında konuşmayacaksınız. Hiçbiriniz. Ve şimdi, Açelya’yı bana sormadan buraya nasıl getirdiysen, bana sormadan da geri gönder. Çünkü ben onu ikinci kez  kırmak istemiyorum.”

Sevinmem mi gerekiyordu, yoksa üzülmem mi? Tamam, elbette kim olursa olsun birini kırmamaya çalışması iyi bir şeydi ama Açelya’yı? Ona özel bir durumdu bu, anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

VERA İLE VAHA  Место, где живут истории. Откройте их для себя