103. BÖLÜM: HÜSRAN 4 RUH-U REVAN ❤️‍🔥 SATRANÇ

145 8 25
                                    

Medya: Nihat İlhan (Kalpte duran kalpçe üzen)

Nazar, yorgun gözlerini salıncakta sallanan çocuklara sabitlemiş, titreyen dudaklarını geçmişin zemheri girdabından kurtarmaya çalışıyordu. Anlam veremediği sırlar vardı hayatında. Acı dolu hikayesini ne yapsa unutamıyor içindeki incir kuşlarının feryadını hiçbir teselli sözcüğü dindiremiyordu. Hayatı karmakarışık bir olay düğümü gibiydi. Düşe kalka yürüdüğü yol onu yalanların kol gezdiği dünyaya sürmüş gerçek hayalle dost olup onu şaşırtmıştı. Beyninin içindeki çığlıklar ve fısıltılar her fırsatta ciğerlerine aldığı nefesi bile zehir zemberek bir hale getiriyordu. Ruhu yüzlerce savaştan kurtulmuş ama aldığı yaralar yüzünden tükenip ölümü gözleyen zavallı bir asker gibiydi. Yaşıyordu. Yaralarının sızlayan kabuklarını titrek nefesiyle üfleyip yok sayarak yokluk girdabına düşen hayatını uzaktan bir elemle izleyerek yaşıyordu.
Kursağı dikenlerle doluydu. O dikenler, hayal kırıklıkları her yadına düştüğünde canını yakıyor, geçmişin zehrini yüreğine akıtıyordu. Ailesine kavuştuğunda her şeyin düzeleceğini, eskisi gibi olacağını sanmıştı. Olmuyordu. Oğlu, Kadir Bey gibi karanlık bir adamın ellerindeyken, kızı şaşkın bir kadınla kayıplara karışmışken o nasıl eski, neşeli Nazar olabilirdi ki?

Asya'yı Naz'la o trene bindirmiş, bir süre aile dostlarının yanında kalmalarını tembih etmişti. İntihar ettiği geceden sonra hafıza kaybı yaşamış ve aylarca onları takip edememişti. O dönemde geçmişine dair hiçbir şey hatırlamadığı için Mervan'ın yalanlarıyla avunmuş ve sonunda büyük bir ihanetle hem öldürmüş hem de ölmüştü.

Kendi ölümünü de Mervan'la birlikte kabul ettiğini biliyordu. Bir parçası o ıstırap tepesinde kendinden kopup asla erişemediği geçmişine ve kavuşmaya dair hayaller kurmaya bile güç yetiremediği sevdasına düşmüştü. Mervansız eksikti. Giden herkesle biraz daha eksiliyordu ve artık kendi kendine yeten o güçlü kadın olmaktan gün be gün uzaklaşıyordu. Kalbi sakatlanmıştı, hayatı ağır aksak yürüyordu ama artık bunu inkâr edecek ve büyük büyük yücelip ahkam kesecek dermanı kendinde bulamıyordu.

Mervan kendisini ölüme iterken Nazar bu yıkımı günlerce duyumsamaktan kurtulamamıştı. Hastanede geçirdiği günler, acı dolu buhranlı bekleyişler... Hepsi Mervan'ın gidişiyle yakasına yapışıp onu pişmanlıklara sürüklemişti. Kendisine geldiğinde abisine ve annesine her şeyi anlatmış, kızını bulmaları için onlara yalvarmıştı. Abisi aile dostları olan Zübeyde Teyze'yi aradığında Nazar'ın yüreğine yeniden belirsizlik ateşi düşmüştü. O ateş öğrendiği gerçeklerle harlandıkça harlanmış ve yanar dağ gibi genç kadının köz dolu kalbinden fışkırıp ömrüne akmıştı. Naz, Asya'yı hiçbir zaman Zübeyde Teyze'ye götürmemiş, verdiği numarayı da asla aramamıştı. Naz'ı telefonla aradığında ise numaranın kullanılmadığını öğrenmişti. Naz'ın bir teyzesi vardı. Araları çok iyi olmasa da onu defalarca birkaç sokak ötede oturan teyzesine bırakmış, kendisi ise ona eşlik etmeyi pek arzu etmemişti. Nazar gerçeklerle yüzleşir yüzleşmez soluğu o binada almıştı.

Kapıyı çaldığında Nazar'ı ihtiyar bir adam karşılamıştı. Büyük bir umutla başından geçenleri adama anlatmış ve Naz'ı tanıyıp tanımadığını sormuştu. Yaşlı adam ne Naz'ı tanıyordu ne de teyzesini. 20 yıl boyunca aynı evde yaşamış ve bu iki kişiyi hayatında hiç görmemişti. Nazar son duyduklarından sonra aklını kaçırmadığına hâlâ yüzlerce kez şükrediyordu.

Naz kendisine oyun oynayacak biri değildi. Hiçbir zaman onun kalbinden bir kötülük ummamıştı. O zaman bu olan bitenin nasıl bir açıklaması olabilirdi? O gazeteci kız da tüm umutlarını söndürmüştü. Nazar'ın hikayesini duyuracak güya kamuoyu oluşturarak kendisine ve ailesine zarar vermeye çalışanlara engel olacaktı. Olmamıştı. Ne Cemil Komiser ne de gazeteci kız planlarını harekete geçirememişti ve Nazar o gece Mervan'ın tuzağına düşüp ölümle yüzleşmek zorunda kalmıştı. Artık kalbi Mervan deyince karma karışık pek çok duyguyu aynı anda yaşıyor, kaçtığı ve sarıldığı aynı insan oluyordu. İnsan hem nefret edip hem sevebilir miydi? Aşk ve kin aynı dağın yamacında zümrüdüankaya nefes, kanadına broş olur muydu? Kendisine bu kadar acı veren adamı Nazar böylesine büyük bir tutkuyla nasıl özleyip arzulayabilirdi? Olmuyordu. İnsanın sevdasını taşıyanla kanına göz koyan aynı kişi olunca yürek bile afallıyor, iki duygu arasında tokatlanarak sersem bir berduşa dönüyordu.

HÜSRANWhere stories live. Discover now