34. BÖLÜM: HÜSRAN 1 CÜRM-Ü AŞK 🔥 KURTAR BİZİ!

343 13 2
                                    

Medya: şanışer (Kaç kere öldün)

Not: Bugün heyecanlı bir bölümle karşınızdayım. Birinci kitabın sonuna yaklaştık. Yoğunluk paylaşımları aksatsa da devamlılık asla bitmeyecek. Şimdiden keyifli okumalar. 🥀☺️

Sen aşk hikâyesini, durmaksızın feryat eden bülbüle değil;

                                                      Sessiz sedasız can veren pervanelere sor!

                                                                                                                        MEVLÂNA

                                                                                                                        MEVLÂNA

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

      Bahçenin eşsiz esintisi içime okşuyordu. Bugün hava oldukça güneşliydi. Etrafta koşuşturan kelebekler içimin neşe ile dolup taşmasını dans ederek kutluyor gibiydi. Günlerden pazardı ve ben ilk defa karnımdaki o güzel meleklerin hareket ettiğine şahit olmuştum. Sabah uyandığımda karnımdaki canın balık gibi kıpırdandığını ve küçük darbelerle beni yokladığı hissettim. Heyecan dudaklarımdan küçük bir çığlık kopmasına sebep olmuştu.

   Makbule Hanım, telaşla yanıma geldiğinde, "Hareket etti! kıpırdanıp duruyorlar!" diyebildim sadece. Dilan'la birbirlerine bakıp gülümsediler. Bu aşırı telaşım, ilk annelik heveslerim onlara oldukça samimi gelmiş olmalıydı.

    Makbule Hanım, yanıma gelip neşeli neşeli oturdu. Ellerini, karnımın üzerinden hiç ayırmadığım ellerime sabitledi. "Aman Gelin Hanım, ben de bir şey oldu sandım." Elini tutup karnımdaki oynayan bölüme yapıştırdım. "Bak işte, tam burada. Yaramaz... Çift kale maç yapıyor sanki içimde."  Bu sözüm ikisinin de gülme krizine girmesine sebep olmuştu.  "Ah Gelin Hanım, hiç gülesim yoktu." Biz böyle gülüşürken Mervan'ın adım sesleri salonda içimi ürperten yankılar bıraktı. Başımı kaldırdığımda yüzünde manidar bir gülümseme peyda olmuştu.

     Makbule Hanım ve Dilan, toparlanıp mutfağa yönelirken kendimi hep takınmaya çalıştığım ciddiyet kisvesinde buldum. Usulca yanıma oturdu. "Bugün çok neşelisin."  Yüzümü ondan çevirip masanın üzerindeki çiçeği izlemeye koyuldum. Gövdesini bana dönmüş bakışlarıyla karnımı yan yan süzüyordu. Ona hâlâ kızgındım ve her hâlimden bu tavrımı belli ediyordum. "Karnın belirginleşmeye başladı, artık onları daha çok hissediyorsun değil mi?"

     Onaylar gibi başımı salladım. Sol eli yanağımı kavrayıp bakışlarımı gözlerinin hizasına düşürdü. "Anne olmak sana ne çok yakıştı bir bilsen!" Çekingen bir edayla başımı eğdim. Anne olmak... Hâlâ bu söze alışamamıştım. Öyle ani ve plansız gelişmişti ki her şey; bu duyguya ve role hazırlanmayı düşünememiştim bile.

     İlk defa baba oluyormuşçasına heyecanlı ve mutluydu. Bu hâlini davranışlarından sezmemek imkânsız gibiydi. "Ailemle görüşmek için Karadeniz'e gideceğimize söz vermiştin." dedim bir cevap bekler gibi. Dolgun dudakları aralandı ve bakışları güven veren bir hülyanın kapılarını araladı. "Unutmadım; sözüm söz! Gideceğiz."  Biraz doğrulup sırtını koltuğa yasladı.

HÜSRANTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang