70. BÖLÜM: HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRAN🥀 ÖMRE BEDEL

158 8 0
                                    

Git, beni düşünme, git
Kalbimi de götür
Zaten sende kalsın
Çok yormuşsun, çok üzmüşsün
Git, güvenimi götür
İnancımı öldür
Son umuda bir tokat da senden olsun, vur

Duy, sessiz çığlığım bu
Nadir bulunur su
Düşün ne derin mevsimlere
Renk katmışız biz
Artık biz yok mu, dur
Ölümü gör otur
Öyküme ömrünü kat
İhtiyaç budur

Medya: Olmaz (Kenan Doğulu)


Zilin çalmasıyla hazırladığın kahvaltıyı bir kenara bırakıp kapıya koştum. Biraz olsun iyileşmiş hissediyordum. Ayaklanıp bir şeyler hazırlamak hareket etmek istiyordum. Artık kabuğuna çekilme zamanı değildi. Aras'ın bana ihtiyacı vardı. Öyle çok acılarımla uğraşmıştım ki oğlumun en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma gelmiştim. Bu durumun içten içe beni ne kadar rahatsız ettiğini söylemeye kelimeler bile kifayetsiz kalırdı.

Kapıyı açtığımda karşılaştığım yüzler içimde rengarenk çiçekler açtırmıştı. "Gelin Hanım..." Dilan ve Makbule Hanım yanımdaydı artık. Kucaklaşıp alelacele mutfağa geçtik. Oldukça iyi görünüyorlardı. Yeniden bir araya gelmek hepimizi mutlu etmişti. Kısa bir sohbetin ardından kahvaltı hazırlıklarını tamamladık. Bugün abimler de gelecekti. Asya'nın vefatından günler sonra haberleri olmuştu ve gecikmeli de olsa bana destek olmak için soluğu yanımda almışlardı.

Dilan çöreklere yetişmiş ve yanmaktan son anda kurtarmıştı. Makbule Hanım menemen ve kızartmayla ilgilenirken ben gül tatlısını yapmaya çoktan koyulmuştum. Bu tatlıyı yaparken içime mutluluk ve huzur doluyordu. Uğraştıkça kendimi çok daha iyi hissediyordum.

Aras'ı katı gıdaya başlattığımda yedirmek istediğim ilk şeylerden biri gül tatlısıydı. Gülpare... Çaycıdaki çay da tamam olunca tüm hazırlıklarımız bitmişti. Giydiğim pudra rengi elbiseyi düzeltip saçlarıma iliştirdiğim minik tomurcuk güllerle kendimi aynada düzelttim ve kapıya baktım. Kalbim küt küt atıyordu. Gelen abimlerden başkası değildi. Yaşadığım şaşkınlıkla ayakta kaskatı kalmıştım....

   "Anne..." Annem mutlulukla boynuma sarıldı. "Nazarım..." Bu güzel sürprizle ne yapacağımı şaşırmıştım. Onları görmek, birlikte zaman geçirmek harika bir duyguydu. Karşılarında zayıf görünmek istemiyordum; bu yüzden geçmiş günlerin aksine oldukça iyi bir ruh haline bürünmeye çalıştım. Elbette annem beni çok iyi tanıyordu ve ne yaparsam yapayım duygularımı ondan gizleyemezdim.

Gözlerinin derinliklerindeki hüznü görünce yüreğime düğümlenen hıçkırıkları olabildiğince yutmaya çalıştım. Birlikte kahvaltı ettik. İki gün boyunca yaralarımın biraz olsun iyileştiğini hissedebiliyordum. Onun ölümünü zor da olsa kabullenmiştim. Aklıma her geldiğinde Aras'a sarılıyor, onun için yüreğimdeki güce tutunuyordum.

Abim ve Zeynep çiftliği oldukça sevmişti. Tüm gün Ayşe'yle birlikte atları ve kazları takip etmiş, keyifli kıkırdamalar eşliğinde oldukça heyecanlı dakikalar geçirmiştik. Ayşe'yle birlikte atları sevmeye kümese girip yumurta toplamaya çalışmıştık. Ablamla yemekler yapmış, tatlılarla dolu tabakları annemlere servis etmiştik. Abimle akşam çayı içtiğim o gün onun varlığına ne kadar ihtiyacım olduğunun bir kez daha farkına vardım. Gözleri, gülümseyişi bana huzur vermişti.

Onları buraya getirdiği için Mervan'a teşekkür borçluydum. Bizi uzaktan hüzünlü gözlerle izliyor, sevilmediğini bildiğinden çok fazla aramıza katılmıyordu. O da Zeynep'le doyasıya hasret giderdi. Aramızda geçen o konuşmalardan kimseye bahsetmemiştim. Olanları hatırlamanın hiçbirimize iyi gelmeyeceği açıktı. Yarayı deşmemeli, zaten derbeder bir halde olan kalbimi bir de sevdiklerimin acısıyla sıvamamalıydım.

HÜSRANWhere stories live. Discover now