6. BÖLÜM: HÜSRAN 1 CÜRM-Ü AŞK 🔥SUİKAST

531 16 4
                                    




Günümüz

Genç adam, evinin bahçesinde yorgun gözlerle yanıp sönen ateş böceklerini izliyordu. Elindeki içki bardağından bir yudum aldı. Aylardır aynı yerde, aynı hayalin hasretiyle kavruluyor; içindeki bu aşkı ancak aldığı alkolle dizginleyebiliyordu. Gelecekten yana hiçbir umudu kalmamıştı; acı-tatlı hatıraları tüm benliğini sarmış, onu içten içe çürütüyordu sanki. Bardağından büyük bir yudum daha aldı. Artık zihni alkolün de etkisiyle bulanmaya başlamıştı. Bu sarhoş hâliyle özlemini çektiği o çakır gözlere, şimdi bir nebze de olsa yakındı; yoksa yalnızlıklarla kaplı bu boş dünyaya nasıl katlanırdı ki?

Evinin gösterişli bahçesinde kendi ruhunun ızdıraplarını dinlerken, karısı da cam kapının ardında sarhoşluğun son demlerine demir atmış kocasını gözlüyordu. Onun bu dokunaklı hâline daha fazla dayanamadı ve ürkek adımlarla yanına gitti. Eskiden de kendisine karşı ilgisizdi Mervan. Bu alışık olmadığı bir durum değildi. Umursamazlık had safhaya ulaşmışken, tüm dünyayı boş vermiş bir halde günlerini tüketip duruyordu.

Genç adam, gecenin bu saatinde karşısında karısını Azrail gibi dikilmiş görünce bıkkın bir şekilde iç çekti. Bu saatte burda olması hiç hayra alamet değildi. Çoktan yatmış olması gerekiyordu. Belli ki bu gece âdeti olmayarak gardiyanlığa heves etmişti Gülnaz Hanım. Bardağını tekrar ağzına götürdü; fakat içinde bir damla bile içki kalmamıştı.

Genç kadın, ona acıyarak baktı. Bu sarhoş ve zavallı hâliyle âşık olduğu o güçlü adamdan o kadar uzaktı ki! Mervan, sallanarak önündeki sehbaya eğildi ve kesme, kare detayları olan cam şişeden bir bardak viski daha koydu. Doğrulup tam ağzına götürecekti ki karısı hızla elini tutup içmesine engel oldu.

"Bu gecelik bu kadar yetmez mi?" Ona karşılık vermeden bardağı sert bir şekilde çekip ağzına götürdü ve bir dikişte hepsini bitirdi. Boş bardağı avcunun içinde sıkıp tepkili bir şekilde sırtını o büyük, gösterişli, tekli koltuğa yasladı. Başını geriye bırakıp tüm ciğerlerini derin bir nefesle doldurdu ve kaygısız tavırlarını gizlemeye gerek duymaksızın eski bir türküyü mırıldanmaya başladı. Karısı hâlâ karşısına dikilmiş, ısrarla bir açıklama bekliyordu. "Niye yatmadın hâlâ?"

"Seni merak ediyorum!" Bıkkın bir şekilde parmaklarını uzamış, kirli sakallarında gezdirdi. "Merak! İyi ya gördün. Şimdi doğruca yatağına git ve beni yalnız bırak." Gülnaz, onu bu şekilde kendi hâline bırakmaya hiç niyetli değildi. Gözlerini, mahsunca genç adamın yüzüne kitledi. "Mervan! Senin için endişeleniyorum anlamıyor musun?"

"Ne için endişeleniyorsun? Ha! Sana söylüyorum Gülnaz, endişelenecek ne hâlim var benim? Git yat dedim." Genç kadın, incinmişliklerini saklamaktan çok yorulmuştu. Birinin bu sarhoş, acılı adama dur demesi gerekiyordu. Bu sefer olan biteni sinip, görmezden gelmemeye kararlıydı. Kırgın, dolu dolu gözlerle eşine baktı.

"Bir buçuk senedir her gün burda sabahlara kadar oturup içki içiyorsun. Doğru düzgün yemek bile yemiyorsun, uyumuyorsun. Hiçbir şeye tahammülün yok! Her şeye kızıp bağırmaya başladın. Seni kızdırmamak için çocuklar bile evin içinde parmak uçlarıyla yürür oldular. Bizimle hiç ilgilenmiyorsun; yanımıza gelip bir ihtiyacımız olup olmadığını bile sormuyorsun. Ne olur topla kendini artık Mervan! Sana ihtiyacımız var."

Mervan, sert bir şekilde ayağa kalktı. Bu kalkış Gülnaz'ı oldukça ürkütmüştü. Kendisine bağırıp çağırmasından ve hatta şiddet uygulamasından korkuyordu. Elini havaya kaldırıp delici bakışlarını Gülnaz'a dikti. Gülnaz, bu hareketten çekinerek istemdışı yüzünü kapattı. Mervan, havadaki eliyle evi işaret ederek, "Şu eve bir bak! Koskoca bir hanedanlık gibi. Mutfak hınca hınç yiyeceklerle dolu, cüzdanında istemediğin kadar para var, mücevherlerini hiç söylemiyorum bile. Ama sen tüm bu varlıkları unutmuş; benim yokluğumun ve ilgisizliğimin derdine düşmüşsün."

HÜSRANWhere stories live. Discover now