94. BÖLÜM: HÜSRAN 3 AŞK-I DİLHUN 🔫 GECİKMİŞLİĞİN DÜĞÜNÜ

112 4 2
                                    


Medya: EMRE FEL (yar bensiz yapama)

       Mervan, gece Nazar'la evlerine döndüklerinde neredeyse heyecandan yerinde duramıyordu. Duygularını kontrol etmeye alışmış olsa da heyecanı zapt edilemeyecek kadar güçlüydü. Üzerindeki kıyafetlerden kurtulup Nazar'ın yanı başına uzandı. Sıcacık yatakta onun kokusuna doyarak uyumak vazgeçilmezi olmuştu. Öyle ki yokluğunda uyku bile bir işkenceydi. Ellerini genç kadının ipeksi saçlarında gezdirdi. Başını göğsüne yaslayıp, "Uyudun mu?" diye sordu. "Hayır." cevabını aldığında o küçük detayı sormak için sabırsızlandığını fark etti.

   "Eğer geçmişe gidebilseydik ve sen yeniden karım olup bana evet deseydin düğünümüzde nasıl bir gelinlik giymek isterdin?"

    Nazar yastığın üzerinde küçük bir iz bırakan yüze dokundu. "Neden sordun?"

    "Hiç, sadece merak ettim. O zamanlar biraz aceleye gelmişti, pek tatmin olamadın gibi hissettim. Zevkine nasıl bir gelinlik uyardı sormak istedim." Nazar, Mervan'ın göğsüne biraz daha sokulup yıldızları görür gibi başını tavana dikti. Herkes bilmese de kadınlar hayallerini en çok yıldızlara fısıldar onların parlak ışıkları arasında mucizeler beklerdi. Dudakları tebessümle aralandığında Mervan alnına sabırsızca küçük buseler kondurdu.

    "Sanırım balık model bir gelinlik giymek isterdim. Uzun bir kuyruğu olmalı mesela. Tülünün üzerinde küçük yıldız işlemeleri harika olurdu. Uzun tül bir duvak ve dağınık yapılmış enfes bir topuz bana yakışırdı sanırım. İncili zarif ayakkabılar, soft bir makyaj, yıldız şeklinde küpeler ve kırmızı güllerle dolu bir gelin buketine hayır diyebileceğimi sanmıyorum. Genellikle beyaz gülü yakıştırırlar ama kırmızı aşkın ve tutkunun rengi. Onca beyazlığın içine biraz sevda serpiştirmekten zarar gelmez."

   Mervan, gözlerini kapayıp Nazar'ın prensesler gibi kollarında süzüldüğünü, kendisiyle müthiş bir ahenkle dans ettiğini hayal etti. Sonra gözlerini açmadan aralanan dudaklarının arasında hayalini tamamlayan o küçük detayı ekledi.

    "Topuzunun hemen önüne minik beyaz gül tomurcuklarından oluşan küçük bir taç isterdin değil mi? Doğal ve samimi..." Nazar bu beklenmedik tahminle afallayıp Mervan'ın yumuşak yüz hatlarına odaklandı. "Nerden biliyorsun?"

   "Çünkü seni tanıyorum sevgilim. Yıllar önce düğünümüzde taç takmıştın ve başındaki o süslü, parlak şeyle pek rahat edemediğini fark ettim."

     Nazar, Mervan'ın kendisiyle ilgili bu küçük detayları bilmesini hayretle karşıladı. Demek birlikte gerçekten kayda değer zaman geçirmiş ve birbirlerini oldukça iyi tanımışlardı. Yani en azından Mervan'ın bu konuda kendisinden çok daha iyi bir konumda olduğu kesindi.

    Gözlerini kapayıp gün aydınlığa hasret kalıncaya kadar uykunun kollarına teslim oldular. Nazar gözlerini açtığında Mervan ardında bir not bırakıp çoktan Hamsili Baba'yla işe koyulmuştu. Bu küçük gelir kapısı zora düştükleri o günlerde ilaç gibi gelmişti.

    Nazar, kalkıp sade bir kahvaltının ardından evi toparlamaya başladı. Duş alıp, Mervan'ın getirdiği sebzeleri soyarak yemek hazırlıklarına girişti. Kafası hâlâ karman çorman olsa da bir şeylerin daha iyiye gideceğine inanmak istiyordu. Mervan'ın kendisini sevdiğinden ve eşi olduğundan şüphe duymuyordu ama gördüğü o kabusların verdiği huzursuzluk da inkâr edilemez bir boyuttaydı.

    Sebzeleri tencereye boşaltıp, pilav için kolları sıvadı. Eski radyolarına koyduğu kaset şu günlerde tek müzik kaynağıydı. Çalan nostajik şarkılar hatıralarını canlandırsa da bu karelerin kendi geçmişine ait olduğuna inanamıyordu. Silik mazisi, çalkantılı hayatında oldukça basit ve önemsiz kalmış gibiydi ve genç kadın ne yapsa hayatını bir araya getiren bu iki kanadı birbirine bağlayıp tamamlayamıyordu.

HÜSRANWhere stories live. Discover now