90. HÜSRAN 3 AŞK-I DİLHUN 🔫 KORKMUYORUM

165 11 2
                                    


Medya: Sakladığın bir şeyler var (dedublüman)

Mervan, direksiyonu ufak hareketlerle çevirerek karanlık, girift yolları tepeliyordu. Uykusuz gözleri yer yer yansa da bedenindeki yorgunluğa yenilmemeye kararlıydı. Gözlerini kırparken uzun kalan kapanmalar bile onu yıldıramazdı. Yanı başında uyuyan Nazar'a baktı. Dün gece yaşadıkları kabustan habersiz ön koltukta mışıl mışıl uyuyordu. Yüzünün bebeksi hatları ve ipek saçları yaşadıkları debdebeli günlere rağmen oldukça parlak ve hacimli duruyordu.

İzmir'deki tenha ilçelerinden birine girince içindeki huzursuzluğun geçtiğini hissetti. Burada biraz olsun güvende olacak, ısınan havanın da etkisiyle canlanıp tazeleneceklerdi. Sonunda Battal'ın kendileri için hazırladığı bağ evine geldiler. Mervan, takip edilmediğinden emin olunca usulca direksiyonu büyük kapıya çevirdi. Aracını kapalı garaja yerleştirir yerleştirmez Nazar'ın kapısını araladı.

Onu uyandırmaya kıyamamış yeni yuvalarına kollarında getirmişti. Genç kadın her şeyden habersiz başını Mervan'ın göğsüne yaslayarak uykulu soluklar alıyordu. Mervan aşk dolu bakışlarını ondan ayırmadan kapıyı açtı. Nazar'ı yatağa bırakıp, ayakkabılarını çıkardı ve turkuaz rengi battaniyeyle üzerini örttü.

Elleri ipeksi sarı saçlarında dolaştı bir süre. Yüzündeki huzurlu ifade Mervan'ı yaşadığı anın dalgalarında boğmuştu. Sevdiği kadın yanındayken onun için hayat bile bambaşka bir serüvene evriliyordu. Dolgun kalp şeklindeki dudaklarına parmak uçlarıyla dokundu. Sanki Allah bu küçük kadına ayrı bir güzellik bahşetmiş, ruhuna eşsiz bir mücevher karıştırmış. Ona hayran olmamak imkânsızdı.

Bakışlarını zorda olsa ondan ayrılıp bir süre evin içinde dolaştırdı. O muhteşem deniz manzarasına huzur ve hayranlık dolu bakışlar attı. Dün geceki kan kokulu anların izleri çoktan silinmeye başlamıştı. Alışkındı Mervan bu kanlı yarım kalmış hikâyelere. Ellerini yıkadığında o kırmızı lekeler silinip gitse de ruhu hâlâ parmaklıklar ardında sızlanıp duruyordu. İşlediği cinayetlerle, kan kokan avuçlarıyla Nazar'a dokunduğu için kendinden nefret ediyordu.

Keşke başka türlü kavuşabilmiş olsalardı. Mervan tertemizken girseydi Nazar onun sevgisizlikle çoraklaşan hayatına. Tutsaydı elinden. Düşürmeseydi Kadir Bey'in tuzağına. Neden birbirlerine bu kadar geç kalmışlardı? Neden bu güzel hikâye kanla sulanıp ölüm çiçeği açmıştı.

İyi olmak istiyordu artık. Ona çocuklarına layık bir adam olmaktan başka bir dileği kalmamıştı. Bin bir emekle bir araya getirdiği belgeleri kullanarak ülkenin kanını emen yeraltı dünyasının baronlarını kodese gömecek ve ardına bile bakmadan çekip gidecekti. Artık babasına ne olduğu da Mervan'ın zerre kadar umurunda değildi. Kadir Bey kötülüğüyle kendi cehenneminin alevlerini harlamış, dost edindiklerini düştüğü yerde zebani misali peşine takmıştı. Bundan sonra onun değişeceği hayal bile değildi.

Mervan bakışlarını yeni evlerinde gezdirdi. Buraya gelir gelmez ısınmıştı. Üniversite yıllarında veda ettiği bu şehir yeniden kaderine dolaşmış ve kendisini dinmeyen öfkesine rağmen kucaklamıştı. Bir süre daha burada gizlenecek, yeniden kaçmak için kendine yol açacaktı.

Evin küçük bir mutfağı, dar bir koridoru vardı. Sadece iki odası bir de ufak bir balkonu bulunuyordu. Etrafı çitlerle çevrilmişti fakat onları gizleyen asıl detay gür ağaçlardı. Kapıyı kilitleyip yeniden Nazar'ın beyazlar içindeki yatağına yöneldi. Sol yanına uzanıp ipek saçlarını okşadı. Siyah, yaralı gözleri onun gözlerine, kirpiklerine her değdiğinde yüreği aşk seline kapılıp boğulacakmış gibi oluyordu. Öyle ki bazen soluk almayı bile unutuyor, sevgilinin yüzündeki her bir detayı arzuyla sayıklıyordu. Aralarındaki mesafeyi daraltıp alnından öptüğünde genç kadın çakır gözlerini mahmurluğunu hissettirerek açtı.

HÜSRANOnde histórias criam vida. Descubra agora