2. BÖLÜM: HÜSRAN 1 CÜRM-Ü AŞK 🔥 BİR KADIN BİR HİKÂYE

2.3K 48 7
                                    




                                                                          ***


                                                                                   BİR KADIN , BİR HİKÂYE

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

                                        BİR KADIN , BİR HİKÂYE

Güneş akşam olunca o parlak kızıl kuşaklarını İstanbul'un üzerinden çekmiş ve yerini sokaklara serpiştirilmiş bir halde duran kör sokak lambalarına bırakmıştı. Akşam serinliğiyse bu tarihî sokakları süpürmüş, o hiç bitmek bilmeyen insan selinin arasında ıssız ıssız dolaşıyordu.

Saat gürültüyle 12'yi vurdu. Uzun boylu, kumral saçlı, genç kız, büyük bir hüzünle sevdiği adamın yüzüne dokundu. Gözlerinden damla damla akan yaşlara hakim olamayarak, "Sensizliğe nasıl dayanacağım?'' diye sayıkladı. Henüz yirmisinde olduğu anlaşılan asker üniformalı delikanlı, buruk bir tebessümle zarif bir çiçeğe dokunur gibi  nişanlısının gözyaşlarını sildi.

"Ağlamana dayanamadığımı biliyorsun; lütfen toparla kendini. Birkaç ay... Sonra yeniden bir araya geleceğiz. Mutlu bir evimiz, bir yuvamız olacak. Beni bekleyeceksin değil mi?'' dedi. Kız hüzünlü bir ifadeyle, "Elbette beklerim, o nasıl söz, sen benim diğer yarımsın. İnsan kalbi olmadan yaşayabilir mi hiç?'' Tekrar kucaklaştılar, bir çift gözün kendilerini değdiğinden habersiz.

Yaşlı teyzenin yanındaki genç kadın, hüzünlü gözlerle onları izliyordu. Masmavi gözlerinde büyük bir acı olduğu daha ilk bakışta görenlerin kalbine işliyordu. Küçük, beyaz yüzü umutsuzluk çizgileriyle bezenmişti sanki. Yaşlı kadın ondaki bu ürkekliği gara geldiği o ilk andan beri farketmişti. Hissettirmeden bakıp soru sormak için fırsat kolluyordu. Bir ara yaşının verdiği bir cesaretle, "Yalnız mısın kızım ?" diye sordu. Kadın, tüm sisli hatıralardan bir anda sıyrılıp sesin geldiği tarafa yöneldi. "Evet teyze."

"Keşke yalnız gelmeseydin kızım! Saat de epey geç oldu. İstanbul genç bir kız için oldukça tehlikelidir." Yaşlı kadına söyleyecek tek bir sözü dahi yoktu. Saygısızlık olmasın diye, "Haklısınız!'' demekle yetindi. Ayağa kalkıp raylara doğru bir adım attı. Dizlerine kadar inen, krem rengi, ince  kabanının son düğmelerini de ilikledi. Önüne gelen uzun, düz, sarı saçlarını bir hamleyle omuzlarından geriye doğru itti. Kabanıyla aynı renkte olan beresini zarif bir şekilde düzeltti ve berenin hemen sağ köşesine iliştirilmiş gül detayına dokundu.

Çocukluğundan beri gülleri çok sever; defterlerinin, kitaplarının arasını gül kurularıyla doldururdu. Gül kokusu onun ruhunu okşayan en nadide, en özel kokulardan biriydi. Derin bir soluk verip sakinleşmek istiyordu. Rayların sesi  tüm düşüncelerini dağıtmıştı. "Birazdan güvende olacağın bir yere gideceksin. Yine bir araya geleceğiz, seni asla bırakmam.'' diye fısıldadı. Son bir öpücük kondurup trenin yaklaşmasını bekledi.

Bu eski gar saat 12'yi vurduğu halde hâlâ yer yer hareketliliğini koruyor; etrafta koşuşturan insanlar onu bir yandan endişelendirirken diğer yandan tuhaf bir şekilde kendini güvende hissetmesini sağlıyordu. Başını sağa çevirince yüzünü farkedilir bir aydınlık kapladı. "Sonunda geldin, hiç gelmeyeceksin sanıyordum.''  Çevresini endişeli gözlerle kolaçan edip, biraz daha eğildi. "İşlerimi halledince sizi arayacağım.''

HÜSRANWhere stories live. Discover now