82. BÖLÜM

251 34 1
                                    

Devam devam devamm..

Evettt yeni bölüm geldiğine göre hemen okumaya başlayalım. 🫡

Ama ilk önce bölümü oylayalım ve satır aralarına yorumlar yapalımm.

İyi okumalar.. 🩵

🪽🪽

Yaralar vardı, sadece bedeni kaplayan; yaralar vardı, sadece ruhu saran ve yaralar vardı hem bedeni hem de ruhu esir alan…

Canı yanardı insanın; hayattayken hatta ölüyken bile canı yanardı. Acıların da şiddeti vardı, bazılarının esamesi okunmazdı, bazıları hafif atlatılırdı ama bazılardı vardı ki insan öldüğünde bile ondan kurtulamıyordu.

Aren… Benim eşsiz sevgilim… Neredesin şimdi, hangi acının kollarındasın ki?

Pars hala beni görmemişti ama arkasındaki adamın kahverengi gözlerinden kaçamamıştım. Adam çatık kaşlarının altındaki hüzünlü gözleri ile mavilerime bakarken Pars adamın gözlerini takip edip yönünü çevirdi ve siyah gözleri gözlerimi buldu. Şaşkınlığı daha da artarken elimi takip edip karnımda durdu siyahları. Çatılan kaşları olabildiğince daha da çatıldı.

Donup kalmıştım, ne hareket edebiliyor ne de bir şey söyleyebiliyordum. Ama tek bir şey hissediyordum içimde, acı. Bütün bedenimi kaplayan derin bir veca.

Ağlayamıyordum, gözlerim tüm yaşlarını kurutmuş gibiydi. Oysa benim ağlamam gerekirdi değil mi, yitip giden sevgilinin ardından gözyaşı dökmem gerekirdi.

Kahkaha attım. Evet bunu yapmıştım, dakikaların sonunda ağlayamayacağımı anladığımda içimden gelen istekle büyük bir kahkaha atmıştım. Dakikaların sonunda gülerken gözlerimin dolduğunu hissetmiştim, işte o zaman kahkaham yavaş yavaş azalmış ve bedenim şiddetli sarsılmalar içinde gözyaşlarına boğulmuştu.

İnsan böyleydi işte, ağlayamadığı acıya güler ve sonra hiç gülmemiş gibi ağlamaya başlardı.

“Hüma!”

Bedenimde hissettiğim acıyı bacaklarım taşıyamayacak duruma geldiğinde yanımdaki duvardan tutunup ağır ağır düştüm yere. Pars olduğu yerden koşar adım yanıma gelirken karnımı tuttuğum kolumdan tutmuştu.

“Hayır!” dedim tek nefeste. “Hayır, ona bir şey olamaz, o gidemez. Hissederim, ona bir şey olsaydı hissederdim.”

Değil mi?

Solumdaki iblis büyük bir kahkaha atarken yüzümü buruşturdum. İblis yine oynamıştı oyununu, yine bizi geriye düşürmüştü.

“Hüma daha hiçbir şey belli değil, lütfen sakin ol.” Pars’ın endişeli sesi kulaklarıma ulaşıyor ama beynim onu algılamıyordu. Tek isteğim Aren’e gitmekti, ona gitmek ve boynuna sıkıca sarılmaktı.

Tek isteğim vanilya kokusunda boğulmaktı, acısında değil!

“Beni ona götürün.” Dedim net bir sesle. Pars gözlerini kapatıp açtı, arkasındaki adam başını öne eğdi.

“Bunu yapamayız Hüma, Aren her ne olursa olsun senin dışarı çıkmanı yasakladı.”

Gözyaşlarımın arkasından acı bir kahkaha dökülürken dudaklarımdan, kolumu Pars’ın elinden hızla ayırdım ve duvardan destek alarak ayağa kalktım. Hızlıca odaya gidip üstümdekileri değiştirmeye başladım. Bu sırada Wizard odamdan çıkmıştı ama Asra tüm şaşkınlığı ile yanımda duruyordu.

“Ne yapıyorsun Hüma?”

Cevabım net ve tekti. “Aren’e gidiyorum.”

Üstümdeki lacivert taytı ve gri kazağı çıkarıp siyah bir tayt ve siyah boğazlı bir kazak giydim. Salık siyah saçlarımı sıkıca toplayıp tepemde bir topuz yaptığımda siyah kabanı da alıp odadan çıktım. Koridor boyu ilerlediğimde Pars ve o adam hala bıraktığım yerdeydi, hızlıca yanlarına ilerleyip Pars’ın karşısında durdum.

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhWhere stories live. Discover now