25. BÖLÜM

936 195 11
                                    

Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı ihmal etmeyelim lütfen. 🌿

Sizleri seviyorum 💞 iyi okumalar diliyorum... 🌺

🪽🪽

Sandığım gibi değildi hiçbir şey, onu tanıdığımı sanırken tanımadığımı öğrenmiştim bu gece. Canım yanmıştı fazlasıyla, canı yanmıştı ve yanmaya da devam ediyordu.

Son sözünden ne anlamam gerektiğini bilmiyordum ama sesindeki korku içindeki korkudan esinlenmişti. Gerçekten de korkuyordu, onun beni umursamadığını düşünürken kendinden korumayamamaktan korkuyordu esasen.

Bir şey diyemedim, gözlerine baktım ve sustum. Yanında oldum ve sustum. Elini tuttum ve sustum. Acısını hissettim ve sustum.

Ne denirdi ki böyle bir olayda, ne söylenebilirdi? Dilim söylese kalbim susardı, karşısında sessizce durur onun geçmişine ağlardım.

Geçmiş, aslında geçmemişti kısaca…

"Aren." dedim yine de. Ne diyeceğimi bilemeden başladığım cümleler boğazıma dolandı zehirli bir yılan gibi, sıktı boğazımı ve nefes almamı engelledi. En sonunda mı, öldürdü.

"Bir şey deme. " dedi bozuk bir tınıyla. "Bana nasıl öldüğümü sordun, öğrendin işte. Kalbime saplanan hançerle öldüm. "

Bir kez daha yineledi ölüm anını, bir kez daha kanattı kalbimi, bir kez daha açtı kabuk bağlayan yarasını.

Sessizce öldü, yaşarken öldüm.

"Üzgünüm." diyebildim. Evet üzgündüm ve daha fazlası gelmiyordu elimden.

"Üzülme." dedi yine de. Hüzünlü gözlerimi grilerine çevirdim. "Benim için üzülme. "

Elimde mi sanıyordu, birine üzülüp üzülmemek insanın elinde miydi? Hayır, kalp hissederdi. Ölmüş olan bir kalp bile hissedebilirdi acısını.

"Beş yüz yıl oldu Hüma, beş asır geçti üstünden ama alışamadım, onların yüzleri gitmedi bir türlü gözlerimin önünden. Minik çocuklarımın savunmasız bedenleri çıkmadı aklımdan. "

Kalbim hüzünle atıyordu, canım can çekişiyordu. Bu yaşadıklarını yaşamayı hak etmiş miydi? Küçücük çocuklar büyüyemeden ölmeyi hak etmiş miydi?

Hayır, kimse vaktinden önce ölmemeliydi…

"Kim? " diyebildim en son. "Kim yapmış bunu? "

Durdu, düşündü, içinde hazmetmeye çalıştı, acısını yutkundu ama boğazına takıldı.

"Osmanlı Dönemi'nde çıkan isyanı destekleyen yancılar. Ailemi onlar öldürdü, beni onlardan o yancılar ayırdı. " Kaç devir değişmişti o günden bu yana ama acılar hep taze kalıyordu işte.

Elimi tuttu tekrardan, diğer elini belime yerleştirdi. Müzik hâlâ çalıyordu ağır ağır, tekrardan müziğin ritmine uymaya başladı, ben de adımlarına uymaya çalıştım.

"Buraya geldiğimde berbat durumdaydım, yaşadığımı sanmıştım. Kaç defa kendimi öldürmeye çalıştığımı bilmiyorum ama buraya gelen zaten ölüydü, bunu sonradan öğrendim. İşte o gün kalbime taş bağladım, o gün içimde her şeyi bitirmeye karar verdim. "

Bir şey diyemiyordum hâlâ, yalnızca onun adımlarına uyuyor, bedenimi bedeninin yanından ayırmıyordum. Gözlerim gözlerinde gezinemiyordu, çünkü ona bakarsam ağlardım. Yaşadıklarına ağlardım, çocuklarına ağlardım, karısına ağlardım, ona ağlardım.

"Sonra böyle saçma sapan bir kanun çıktı burada. Herkes bir ruhla eşleştirilmişti, ben hariç. Benim ruh eşim yoktu, onu aramaya karar verdim. Sonucu ne olursa olsun bulacaktım onu ama yaşadığını öğrenince…"

Sustu, gerisini biliyordum zaten. Kayıp Ruh'u aramaya başlamıştı. Deneyler yapmıştı, her şeyi denemişti. Beni kaçırmıştı, sonuca bakmamıştı sadece kendisi için ve şehir için Kayıp Ruh'u bulmaya karar vermişti.

"Bir ruh, ruh eşini bulamazsa ne olur? " Dakikalar sonra çıkarabildiğim sesim çatallı çıkmıştı.

"Yok olur. " dedi tek nefeste. "Eğer Kayıp Ruh'u yüz bir yıl bulamazsa yok olur. "

Yüz bir mi? Aren onu yüz yıldır aradığını söylemişti. Yani bir yılı mı kalmıştı yalnızca, eğer o Kayıp Ruh'u bulamazsa bir yıl sonra yok mu olacaktı yani?

"Yani." Devamı gelmedi sözlerimin, zira ikimiz de biliyorduk ne demek istediğimi. Keza buna dayanarak Aren ağır ağır başını sallayarak beni onaylamıştı.

"Çok az bir sürem kaldı. "

Bir zamanlar yok olmak isteyen adam şimdi yok olmamak için eşini bulmak istiyordu. Bunun için çabalıyordu ama bulamazsa o istediği sona ulaşacaktı. Peki artık gerçekten de istiyor muydu yok olmak?

Omzundaki elim istemsizce kalkmış yanağına dokunmuştum. Tam çıkmamıştım ama yine de kendini belli eden sakalları elime batsa da rahatsızlık vermemişti. Bu hareketime ikimiz de şaşırsak da tek kelime etmedi. Beni sorgulamadı, yalnızca bekledi.

"Aren, o ruh olmayı o kadar çok isterdim ki."

Ama değildim, bunu henüz ispatlayamamıştık. Nasıl ispatlanacağı ise tam anlamıyla bir muammaydı. Ve o ruh ben değilsem de kalan az bir zaman diliminde ruh eşini nasıl bulacağını bilmiyordum.

"Belki de sensindir Hüma. " Ses tonu umut doluydu ama ben değildim.

"Üzgünüm Aren, elimizde hiçbir kanıt yok. "

"Cehennemin yedi kat dibinde de olsa o kanıtı bulacağım Hüma. Sen benim son şansımsın, eğer son değilsen yok olmam ensemin ucunda. "

Biliyordum, ne yazık ki biliyordum. Elimden bir şey gelmiyordu ama, ona umut verecek hiçbir şeyim yoktu elimde.

"Yok olmaktan nasıl vazgeçtin? "

"Şehrin yönetimi elime geçti ben harabe bir haldeyken. Bu şehir de benim gibiydi, beraber toparlandık. Kendimi şehre adadım, ölümümle alakalı hiçbir düşünceye yer vermedim. Burayı o kadar benimsemişken artık yok olamazdım. Acımı kalbime gömdüm, şehri yükselttim. "

Ve asla beklemediği bir olayla karşılaştı sonra. Dediği gibi çıkan kanun onun sonunu getirmek içindi. Bir zamanlar yok olmak isteyen adam, artık yok olmanın eşiğindeydi ama tek bir farkla. Artık yok olmak istemiyordu.

"Hayatımın her döneminde kalbime saplanan bir hançer oldu ama, önce yaşarken sonra da ölüyken. Yaşamım kalbimdeki hançerle son buldu. Ruhum şehrin kalbime sapladığı hançerle son bulacak. "

Sessiz kaldım, yine ve yine. Sessiz kalmaktan nefret ediyordum, her defasında olumsuzlukların üstüne enerjimi katarak onları yok ederdim ama şimdi… Şu durumda yok edemezdim, yok olurdu.

"Aren." diyerek adını zikrettim tekrardan. Beni yine susturdu, yanağındaki elimi tuttu.

"Benim için üzülmeni istemiyorum Hüma. Ruh'umu bulamamam ve bu kaderin bana yazılması senin suçun değil. " Biliyordum, kahretsin ki biliyordum ama bir yolu olmalıydı.

"Bir şey yapmalıyız. "

"Yapacak hiçbir şey yok. Son düzlükteyiz. "

"Olmalı, yapacak ve seni kurtaracak bir şey olmalı Aren. Bunu kabullenemezsin! "

"Ben kabulleneli çok oluyor Vera. " Bana ilk kez adımla sesleniyordu, vazgeçmişti. Her şeyden vazgeçmiş, ve kendini yok olmaya hazırlamıştı.

"Bana böyle seslenmezdin. " dedim alayla karışık hüzünlü bir sesle.

"Sana seslendiğim isimle seslenirsem hem senin hem de benim kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı." Bu doğruydu ama yine de şu kısacık zaman diliminde de olsa o isme alışmıştım.

"Peki diğer ruhlar, onlar eşlerini biliyor mu?" Gülümsedi hafifçe, aklından geçen bir düşünce vardı ama neydi tahmin etmek zordu.

"Bilmeleri gerekirdi. " deyip elimi ve belimi bıraktı. Yüzüne bile bakmadan sırtını döndü. Gözlerini benden kaçırıyordu. "Ama bunu engelledim, onların hafızalarından o kısmı sildim. "

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhWo Geschichten leben. Entdecke jetzt