3. BÖLÜM

2K 388 102
                                    

Ve bugünlük son bölüm... 🩵

Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın canlarım. Ve tabiki bölümü oylamayı.. 💞

İyi okumalar. 🌙

🪽🪽

Canım yanıyor muydu hissedemiyordum ama ruhum tümüyle bedenimden ayrılıyordu sanki. Bir şey olmuştu ve o şey bu dünyadaki varlığımı siliyordu. Anlamıyordum, bilmiyordum sadece hissediyordum.

Karşımda tüm görkemi ile duran heybetli vücudu daha önce görmediğim gibi bizim gibi biri değildi o. Sanki başka bir gezegendendi, sanki bir melekti belki de bir ruh…

"Kayıp Ruhu'mu buldum.. "

Gözlerini göremememe rağmen bana baktığını biliyordum. Dudaklarını göremememe rağmen bu cümleyi benim için söylediğini de biliyordum. Tek bilmediğim onun kim olduğuydu.

"Hüma… " dedi bu sefer de. Bu isim son günlerde hayatımı ele geçirmiş gibiydi. Son üç gündür o kadar çok duyuyordum ki bu ismi, bir anlığına da olsa adımı bu isim sanıyordum.

Hüma…

"Kimsin? " Sesim güçlü müydü bilmiyordum ama içim titriyordu korkudan. Ona bir şey belli etmek istemiyordum ama ettiğimi de biliyordum.

"Senin ruhunun kayıp kısmı. " Şaşkınlık mıydı bu yoksa anlamsızlık mı? Hiçbir şey mantıklı gelmiyordu.

"Manyak mısın sen ne ruhu? "

"Benimle gelmelisin Hüma, ait olduğun yere gelmelisin. " Sorumu yanıtlamıyordu, beni tüm sorularımla baş başa bırakıyordu. Tabii bir de kafa karşılıklığımla…

"Ben ait olduğum yerdeyim. Ben Melihle… " diyecekken birden durumumuzun farkına varmıştım. Kaza yapmıştık ve araba uçurumdan aşağı düşmüştü. Melih'in ağır yara almasından ziyade hiçbir yerimde yara izi yoktu. Ama o çok yaralıydı. "Melih! "

Karşımdaki beyazlıktan gözlerimi çekip Melih'e çevirdim. Başını direksiyona yaslamıştı ve gördüğüm kadarıyla ensesinden ve alnından kan akıyordu. Ona dokunmak istedim ama korkuyordum. Hissetmek istediğim ama hissedememekten korkuyordum.

Onun ölmesinden korkuyordum.

Tüm cesaretimi toplayıp ellerimi uzattım sarı saçlarına. Gür saçlarını nazikçe tutup onu geri yasladım. Aman Tanrı'm! Sandığımdan da kötüydü durumu!

"Melih! Yalvarırım aç gözlerini sevgilim! "

Gözlerimden firar eden yaşlarımla umursamadan emniyet kemerimi çözüp bedenimi dışa attım. O beyazlık bir gölge gibi attığım her adımı izlerken Melih'in olduğu yere gelip kapısını açtım.

Dikkatli olmaya çalışarak emniyet kemerini çözüp yarasının derinliğini tesbit etmeye çalıştım ama çok yarası vardı. Yaraları derin olmasa bile kan kaybından ölebilirdi. Bir şey yapmalıydım!

Birden telefonum aklıma geldiğinde çantama gitmek için doğrulmuştum ki yine o beyazlık geçti karşıma. Yüzünü göremememle nereye bakacağımı bilmediğimden boş gözlerle tam karşıma baktım.

"Benimle gelmelisin Hüma! " Sabırsız sesinden sinirlendiğini hissetmiştim ama şimdi onunla uğraşmazdım.

"Çekil şurdan! " Elini uzatıp beyaz toz bulutu gibi bir şeye dokunduğumda tenimde hiçbir şey hissedemedim. Ama onu görüyordum, tam karşımda duruyordu! Peki neden hissedemiyordum?

"Bana dokunamazsın, beni hissedemezsin ama sadece görürsün Hüma. " Aklımı okumuşçasına konuştuğunda silkelenip tüm dikkatimi ona verdim.

"Seni görmek de istemiyorum. Beni rahat bırak! " Hızlıca etrafından dolanıp az önce çıktığım tarafa geldim ve koltuğun üstündeki çantamdan telefonumu çıkardım. Ekranı açıp ambulansın numarasını tuşladığımda karşı taraftan çıkan kadına Melih'in durumundan bahsedip bulunduğumuz konumun adresini verdim.

Telefonla konuşmam bittiğinde onu yine çantamın yanına koyup arabanın önünden dolaşarak Melih'in yanına geldim. Gözlerim onun bu yaralı haline ağlarken sağ elimi boynuna götürdüm. Hissetmek istediğim nabzıydı ama benim hissettiğim hiçbir şeydi.

Nabzı atmıyordu!

"Hayır, hayır, hayır! " Ölemezdi, Melih beni burada bu şekilde bırakamazdı!

"Onun yaşamasını istiyor musun? " O erkeksi ses yine kulaklarımda duyulduğunda bu sefer onu dinlememeyi tercih ettim.

"Melih beni bırakmayacaksın, ölmeyeceksin işte! " Onu sarsmak istemiyordum asla ama hiçbir şey yapmadan da duramıyordum.

"Her şey senin elinde Hüma! " Onu duymadım.

"Kabul ediyorum Melih, seninle evlenmeyi kabul ediyorum! "

"Onunla evlenemezsin! "

"Melih… "

"Hüma… "

Bırakmıyordu, benimle konuşmaya çalışıyor onunla gitmemi istiyordu. Ama bu olmazdı, Melih'i bu şekilde bırakamazdım. Üstelik ben ondan gidemezdim.

"Hadi Melih, sen güçlüsün sevgilim. Benim için yaşarsın, geleceğimiz için… " diyecekken kolumdan sertçe çekilmemle yere düştüm.

"Sen kimsenin sevgilisi değilsin, senin kimseyle bir geleceğin olamaz! " Sesinde sertlik vardı ama bu benim umurumda bile değildi. Düştüğümde canım acımıştı ama şimdi sızlanacak zaman değildi. Toprak zeminden destek alarak hızla yerimden kalktım.

"Sen kimsin de bana karışıyorsun? "

"Senin ruhunun kayıp parçasıyım Hüma! "

"Yeter, bana Hüma deyip durma. Benim adım Vera, Vera Kaya! "

Son kelimemle yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. O kadar çok yakındı ki verdiği soğuk nefesi hissediyordum tenimde.

"Senin adın Vera değil, senin adın Hüma. " Tane tane konuşuyordu ama onu anlamak istemiyordum. "Ve sen benim Kayıp Meleğimsin."

Yutkundum, aklım almıyordu. Beynim benimle oyun oynuyor olmalıydı. Böyle saçma bir şey olabilir miydi? Böyle saçma bir durum yaşanabilir miydi?

"Safsata! " dedim hiddetle. O an bir kez daha bileklerimden yakaladı ve göz hizama getirdi her iki bileğimi de.

"Bak öyleyse sol bileğinde senin adın kazılı, Hüma. Sağ bileğinde ise benim adım…" Bu doğruydu, her iki bileğimde de bir şeyler vardı. Sol bileğimde Hüma yazılıyken sağ bileğimde ise… "Aren."

Dudaklarından çıkan iki hece benim bileğimde yazan isimdi. Aren…

"Benden ne istiyorsun? " dedim yorulmuşçasına. Tek isteğim benden gitmesiydi ama tek olmayacak da buydu. Çünkü sözleri beni esareti altına alacağını iddia ediyordu.

"Sadece benimle gelmeni istiyorum Hüma, sadece ait olduğun yere gelip ruhlarımızı birleştirmeyi istiyorum. " Gördüğüm ya da duyduğum her şey, hiçbir şekilde halüsinasyon değildi. Nasıl bir durumun içine düşmüştüm bilmiyordum ama bu işten en çok zararı benim alacağım kesindi.

Gözlerimi Melih'e çevirdim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, sadece onun yaşamasını istiyordum.

"Eğer benimle gelirsen o yaşayacak. " Ya gelmezsem, diye soracak oldum ama bunu sormadan o cevabını çoktan vermişti. "Ama gelmezsen o ölür. "

Onun ölmesini istemiyordum ama onunla gitmek de istemiyordum. Önümde sadece iki seçenek vardı ve ikisi de birbirinden beterdi. Benden istediği ise sadece birini seçmemdi.

"Seninle geleceğim. " dedim Melih'in yaşamasını isterken. "Ve o yaşayacak. "

"Sana söz, o yaşayacak Hüma. "

"Ben Hüma değilim, ben Vera'yım. "

"Sen Hüma'sın, senin tek bir ismin var ve o da Hüma. Kayıp Ruh'un adı Hüma. "

🪽🪽

Yarın dördüncü bölümü atacağım.. 🩵

Sizleri seviyorum.. 🩷

ARAF MELEĞİ: Kayıp RuhWhere stories live. Discover now