55* Pamuk İpliği

4.9K 429 33
                                    

"Aldanmanın iki çeşidi vardır; biri doğru olmayana inanmak, diğeri ise doğru olana inanmayı reddetmek."
-Soren Kierkegaard

*

Arcuri İletişim'in duvarlarında kendinden emin adımlar yankılandı, zeminde sağlamca ilerleyerek rutin yolunu takip etmeye başladı. Havada aidiyetin ve başarının kokusu vardı. Burayı o inşa etmişti, tepeden tırnağa kadar o havayı bu binaya dolduran kendisiydi.

Neşeli fakat oturaklı tavırlarla çalışanlarına selâm veriyordu fakat çok geçmeden havada dolanan ağır, durgun akımı hissedip durdu. Etrafına dikkatle göz gezdirirken gözleminden hiç memnun kalmadığını yüzünden okuyabilirdiniz. Azıcık kaçmış neşesiyle, asistanı Amanda'nın karşısına gelene dek yoluna devam etti.

"Günaydın Bay Arcuri" dedi kız, apar topar elindekini çekmeceye sıkıştırıp ayağa kalkmıştı. Yine şu sağlıksız cipslerden atıştırıyor, Antonio'nun onlara karşı olan epeyce soğuk tavrından nasibini almak istemiyordu fakat pek de zekî sayılmazdı. Dudağının kenarında kalmış küçük kırıntıları bırak, panik hâli suçunu ortaya seriyordu ancak Antonio bugün buna takılacak değildi.

"Bu cansızlık nedir Amanda?" diye sordu Antonio bıkkın bir tavırla. Kız etrafına baktı göz ucuyla, pek yoğun bir gün sayılmazdı ve burada çalışan herkes iyi bilirdi ki; Antonio Arcuri böyle durgun günlerden hiç hoşlanmazdı.

"Ofisinizde rahatlayarak geçirebileceğiniz bir gün Bay Arcuri" dedi Amanda çaresizce gülümseyerek. Rahat görünmek için saçını geriye itti. Aslında oldukça şanlı sayılırdı; diğer asistanlar gibi dolu ve gergin günlerden değil, sakin ve hareketsiz günlerden dolayı patronunun aksi tavırları oluyordu. Farklı bir asistandı şüphesiz. Yoğunluk onun için Antonio'nun mutluluğu demekti ve onun mutluluğu da rahat bir iş günü demekti ki burada yoğun geçmeyen günler gerçekten çok azdı.
Bir yandan Arcuri'nin boş vermesini umuyor, diğer taraftan çekmecesinde bekleyen cipslerine kavuşmayı bekliyordu.

"Turşunun tuzu ve sirkesi, birer iğne ucu gibi insanın midesini isyan ettiriyor. İşte bu da tam olarak öyle bir gün Amanda"

Kızın tek kaşı havaya kalktı,
"Size bir mide ilacı getireyim mi?" dedi yüzüne karmaşık bir ifadeyle bakarak. Antonio kıza umutsuzca bir bakış attı, pek de zekî sayılmazdı. Güzeldi, Ambra ile kıyaslamak gerekirse ondan daha güzeldi ancak Ambra'nın zekâsı ve kurnazlığı bu kızın asla elde edemeyeceği bir seviyede duruyordu ve sevgili Ambra'yı bunlar diğer kadınların kat kat üstüne çıkarıyordu.

"O cipsleri çöpe at Amanda, vücudu yağlanmış bir asistanı kimse istemez" dedi ve odasına girdi.
Öylece kaldı Amanda, çekmecesini açıp cipsi direkt çöpe attı.


Antonio koltuğuna bıraktı kendini, gözüne ilk çarpan şey günlerdir aynıydı. Masasının üzerinde duran çerçevedeki Ambra'nın fotoğrafı. Gülümsüyordu ve yüzünden gitmeyen o sert ifade kendi belli belirsiz hissettiriyordu. Antonio da gülümsedi, bu kadın üstün yeteneklerle donatılmış bir mucizeydi.
Gerçi son zamanlarda şu evlilik isteğiyla ortaya çıkan tuhaf hareketleri aklını kurcalamıyor değildi. Ondan beklenmeyen ısrarcı bir tavır sergiliyordu ve Antonio gibi sıkıya gelemeyen bir adam için gerçekten hiç de hoş değildi. Ancak o her şeyden önce zekî bir kadındı ve elbette bu isteğinin altından da makul bir sebep çıkmıştı. Bağışlar, hayır işleri, yardım kuruluşlarına destek bir yere kadar giderdi. Üzerine evlilik gibi ciddi ve bir adamı adam yapan bir gündem gelmediği sürece insanları daha fazla etkilemenin bir yolu olmayacaktı.
Haberi duyunca medyanın tepkisini düşünerek keyiflendi, koltuğuna yaslanarak magazinlerde sürekli dolaşacak haberin manşetlerini düşünmeye başladı. Ambra ile ikisinin boy boy fotoğrafları, nişan hakkında sorular, tahminler, düğüne sızmaya çalışan gazeteciler ve medyada aylarca sürecek bir yankı... Ortada soygun lâfı filan olmayacaktı, bu mükemmeldi işte. Hatta bir iki ay sonrasına yeni bir soygun planlamaya bile başlayabilirdi.

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now