31* En Sevdiğim Yanı

9.7K 555 24
                                    


-BRYANT

Bana Maite'in en sevdiğim yanını sorsalar, pek belli etmediği utangaçlığı derdim.Bu onun sadece benim gördüğüm özel bir tarafı gibi geliyor.

Dedem derdi ki, "Bir kadına en çok yakışan şey utangaçlıktır evlât, ve tabi ki ağırbaşlılık"

Bir keresinde anneanneme bakarak bana fısıldamıştı,

"Şu zarif kadını karşıya geçmek için beklerken yolun diğer tarafında görmüştüm, ellerini arkasında birleştirmiş bekliyordu. Gördüğüm en hoş bekleyen şeydi."

Heyecanla atıldım,

"Ben de büyüyünce utangaç bir kızla evleneceğim dede!"

Hemen ardından babam kafama bir sorun olarak yerleşen o cümleyi söylemişti,

"Korkarım Amerika her geçen gün zerafeti ve ağırbaşlılığı kaybediyor oğlum, senin zamanına biraz olsun kalmasını umalım."

Bahsettiğim kızı bulmuş ama elde edememiş olmak ironik bir şaka gibiydi. Çocukluk rüyâmın kızı dün, umduğumdan fazlaca utanıp toz olmuştu.

Dün gece o konuşamayacak kadar şaşırıp gittiğinde, az önce dolduruyor olduğu boşluğa bakarak dakikalarca beklemiştim, sanırım beklediğim şey bu değildi. Sert bir dille bunun imkânsız olduğunu ve hatta artık arkadaşım olamayacağını söylemesini beklemiştim. Her şey havadaydı şimdi, her şey olabilirdi. Yeni bir can sıkıcı an yaşamamız gerekecekti. Onun için düşününce, bu gerçekten can sıkıcı olacaktı.

Onun hakkında en sevdiğim ikinci şey ise çocuksu hareketleriydi ki buna çok çok az şahit olunabiliyordu.

Az önce olduğu gibi. Merdivenlere yöneldiğimde birdenbire önüme bir şey atlayıp geri çekilmeme neden olmuştu.

'Hop, yavaş ol dostum' diye içimden geçirdiğim cümleyi sesli olarak söylemeden önce onun Maite olduğunu anlamam bunu engelledi neyse ki.

Maite!

Bu an içimi sızlatmanın yanında bir de yakıcı heyecan barındırıyordu.

O hep var olan küçücük umut dün gece sönerken, bana en azından gerçekliği vermişti.

Fakat, yine de arkadaş olur muyduk acaba?

Bunu isteyebileceğimi sanmıyorum, hislerin parçaladığı bir arkadaşlığın, teli kopmuş bir enstrümandan farkı yok.

Hiçbir işe yaramaz.

Maite karşısında dün kaçıp gittiği adamı görünce çaresizlik konusunda benden farklı değildi. Gözlerini birkaç saniye boyunca kırpmadı, sonunda kaçtığı şeye yakalandığını kabullenmiş bir hisle,

"Bryant" dedi.

"Sana bir cevap borçluyum"

Zaten bildiğim cevabını onun sesinden, onun mimikleriyle duymak istiyordum. Başımı salladım,

"Cevabını başından beri biliyorum, ama hiç senden duymadım. Yâni, ne zaman istersen dinlemeye hazırım."

İkimiz de birbirimizi anlıyorduk, kuvvetli hislerle desteklenen bakışlarla bakıyordu bana. En azından bana değer verdiğini biliyordum.

Emin olun, bu bir insan için hiç az bir güzellik değildi. Hiç de az değildi.

..............................................

Kath kontrolü asla elden bırakmayan tavırlarla ilk resmi masanın üzerine bıraktı,

"Bu, Morgan McKnight'ın ayakkabısı üzerinde bulunan iplikçik. Tahmin et bakalım kimin gardrobundaki bir kazakla uyuşuyor?"

KUM *[Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin