22* Huntsmanlar'ın Evi

13.4K 622 29
                                    

Steve ellerini birleştirip çenesine dayamış, beni dinliyordu.

"Onu serbest bırakacağını sandım Steve, o kadar oyundan sonra öldüreceğine hiç ihtimal vermedim"

Koltuğa daha da gömüldüm, hâlâ kendimi bitkin ve huzursuz hissediyordum.

Hemen yanımda oturan Madeleine tüm sıcaklığıyla bana uzanıp başımı kolları arasına aldı.

"Birtanem benim. Sen bu işe nasıl bulaştın?" dedi beni sarmalayan ve içten iyileştiren sesiyle. Kolları arasında başka bir yerde bulamayacağım derin bir şefkat buluyordum.

"Maite için bu görev ağır değil mi Steve?" diyerek bu kez eşine döndü ama ben araya girdim,

"Ben iyiyim Madeleine. Bu görevi ben istedim ve zarar almadan bitireceğim" dedim, hâlâ endişesi kaybolmamıştı.

"O tehlikeli adamların arasında güvende olamazsın tatlım" dedi.

"Sana en ufak bir zarar gelmesini istemiyorum"

Steve derin bir nefes alarak bana döndü,

"Antonio yakında avucumuzda olacak, bu son olanlar bunu kuvvetle destekliyor ve seninle bir kez daha gurur duyacağız" dedi. Mavi çinilerle süslenmiş fincandan bir yudum çay içip ayağa kalktı ve Madeleine'i yanağından öptü.

"Sanıyorum sen fazlaca telaşlanacaksın hayatım, biz bahçede konuşalım olur mu?"

Madeleine bir şey demeden başını salladı, ardından hangi yemeği hazırlamasını istediğimi sordu. Zahmet etmesin diye itiraz etmeye hazırlanıyordum ki elini kaldırıp durmamı sağladı.

"Aklından bile geçirme Maite, bu akşam yemekte bize katılmadan hiçbir yere gidemezsin"

...

Meyve ağaçları öyle çeşitliydi ki, güzelliklerinden sonra bana düşündürdüğü ilk şey, bakımlarının yoruculuğu olmuştu hep.

"Böyle hassas bir bakım işi hiç bana göre değil" dedim Steve'e, dalların gölgelediği ahşap oturaklardan birine yerleşirken.

Keyiflice güldü,

"Bana mı diyorsun!" dedi gülerek. "Madeleine onları nasıl seviyor biliyorsun"

Uzanıp kopardığı nefis bir ahududuyu bana uzattı.

"Herkesi ve her şeyi seviyor" diye devam etti, sarsılmaz bir sevgi ve bağlılığı ortaya çıkararak.

Yapraklara değen rüzgârı duyduğumuz bir sessizlikten sonra, konuşan yine Steve oldu.

"Maite, korkuyor musun?" dedi, cevabımı merak ettiği bakışlarından belli oluyordu.

"Korkuyu duydum ve geçti Steve. Korkmuyorum ancak tedirginim, bu takip işi beni düşündürüyor"

"Meraklanma bunu hallederiz. Birkaç gün ofise ve işle ilgili bir yere gitme, bu akşam Alfred'le konuşup bir plan yaparız "

"Birkaç gün sonra duracak mı sence?"

"Onu bir ajan veya muhbir olmadığına ikna edersen, zaten sana güvenmeye başlayacak. Emin ol yanlış kişiye güvenmek kadar can alıcı bir hata yapılamaz. Ve o bunu yapacak, bunu herkes yapar."

Haklıydı. Şimdiden bunu düşünmenin bir anlamı yoktu ama kafamı kurcalayan bir şey daha vardı,

"Buraya gelmem tehlikeli değil mi Steve? Evini veya benim evimi tespit etmeleri felaket olur" dedim bu kez.

"Neden tehlikeli olsun? Senin ajan olduğunu bilmediği sürece bu bir sıkıntı oluşturmaz. Gerçek mesleğini öğrenir, psikolog olduğunu. Bunu bir şekilde açıklarız. Buraya gelince, ben aslında bir avukat olduğumdan, beni araştırırsa bundan fazlasını bulamayacaktır."

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now