40* İçerideki Maite

8.9K 506 25
                                    

Alfred Brooke, sizi yanına çağırdığında bilmelisiniz ki önemli bir şey vardır.

Alfred, beni yanına çağırdığında kafasında yeni bir plân dönüyor veya kasa hakkında yapılacakları konuşmak istiyor sanmıştım ancak odaya girince onu başka bir konuya uygun atmosfer oluşturmuş olarak buldum. Pencerenin önünde dikilmişti, ellerini arkadan bağlamış dışarıyı seyrediyordu. Her şey yerli yerinde olan odasıyla tam bir gerilim ortamı oluşturuyordu. Saçları seyrelmiş olsa da kalanlar güçlü görünüyordu.

Bryant bir keresinde bana, Alfred'in saçlarının ne kadar havalı olduğundan bahsetmişti. Alay ediyor zannedip yüzüne tuhaf tuhaf bakmıştım ama bakışımı görünce hemen şöyle demişti;

"Hayır Maite, ciddiyim. Baksana sence havalı değil mi?"

Bu beni güldürmüştü ama Bryant neden güldüğüme anlam verememişti.

Alfred'in saçlarına bakmayı kestim ve açık kapısını tıklatıp geldiğimi haber verdim, önce başıyla sonra tüm vücuduyla döndü ve bana oturmamı işaret ettikten sonra kendisi de oturdu.

"Merhaba Ajan Poesy"

"Merhaba efendim" dedim, iki gülümsemeyen surat birbirine bakıyordu.

"Ne için burada olduğunu tahmin ediyorsundur"

Aslında belirgin bir fikrim yoktu ama en azından takdir cümleleri duymayacağımı anlamıştım yüz ifadesinden. Alnı, kırışıklarını derinleştirerek gerildi.

"Uzatmadan konuya gireceğim. Maite, içinde muhbir olarak görev yaptığın çetenin bizi yanlış yönlendirip zarara uğratmasında nerede ihmalin olduğunu söyleyebilir misin?"

Donmuştum. Bu cümle bana korkunç derecede korkunç gelmiş, kemiklerime kadar beni kötü hissettirmişti.Ben bu konuda bir ihmal mi yapmıştım? Benim ekibimi çağırmam yüzünden, sadece biz değil adına çalıştığım kurum da zarar görmüştü biliyordum ama böyle olacağını tahmin edemezdim.

Bryant'a olanlar aklımı meşgul ederken işin kurumsal boyutuna hiç aldırmamıştım ama bu hesabı vereceğimi bilmeliydim.

Silkinip gözlerimi masasına kaydırdım.

"Bay Brooke, kasıtlı bir ihmal asla yapmadım" dedim, "Geleceğini haber aldığım bir tehlikeyi bildirdim ancak Arcuri, gerçeği çete içerisinde de gizlemişti."

Odanın sıcaklığı birkaç derece birden artmış gibi bunalıyordum.

Alfred yüzümü uzunca inceledi. Yıllarca birikmiş derin bir ciddiyet barındıran gözlerine uzun süre bakmak çok zordu.

"Ne olursa olsun Maite. Orada bulunmanın hata kabul etmez bir amacı var ve sen de gizli tutulanı bilmekle mükellefsin."

Söyleyecek bir şeyim yoktu, haklıydı. Parmaklarımı birbirine kenetledim. Bulunduğum konumda ben, her şeyi eksiksiz bilmek zorundaydım. Her an tetikte olmalıydım.

"Bu yanlış yönlendirme büromuzda geri dönüşsüz kayıplara neden olabilirdi. O yangında tek bir memurun bile ölmesi bizim için bir felaket. Bir de bunun, bir ajan tarafından yönlendirildiğini düşün. Düşünebiliyor musun?"

Alfred, gerçekten çok ciddiydi. Bu olan onu gerginleştirmiş görünüyordu. Beni bu derece suçlu bulması kendimi sorgulamama yol açıyordu.

"Sen, bu tuzağı bize haber vererek hem kendi ekibini hem de ihbar üzerine gönderilen diğer ekibi korumalıydın. Tuzağa düşenlerden biri olmamalıydın"

Gözlüğünü çıkarıp masaya, aynı hizada üst üste duran iki kitabın üzerine koydu.

"Tüm bunlara rağmen kasıtlı bir ihmalin veya gevşekliğin olmadığını biliyorum Maite, bu yüzden sadece bu uyarımı düşünmeni istiyorum"

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now