62* Yutkunan Deniz

6.5K 465 55
                                    

Merhabalar herkese,

Öncelikle, arayı biraz açtığımın farkındayım. Sabrınıza gerçekten minnettarım, umarım çok bekletmemişimdir. Bölüm için seçtiğim şarkı multimedyada; 'Joshua Radin - When I Find You'. Benim çok sevdiğim bir şarkı, sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum. Multimedyada ayrıca Bryant var, mutlaka bakın.

İyi okumalar, her zamanki gibi yorumları beklerim :)

*

 Güneyden gelen rüzgâr usulca tozları havalandırıyor, kıyıyı kaplamış insanların aksine sükûnet içinde aşağıya eserek yoluna devam ediyordu.

Kıyıda giderek daha fazla toplanan insanlar onu hissetmiyordu bile. Her biri farklı bir şeylere odaklanmıştı. Fakat rüzgârı takip ederek uçurumdan aşağı inerseniz, suyun içinde dalanları ve okyanusla buluşmuş iri kayanın üzerindeki insanları görebilirdiniz. İkisi yukarıdan, kayalıktan buraya inmişlerdi ve diğerini sudan çıkaran onlar olmuştu.

Sırılsıklamdı, saçları yüzüne yapışmış ve yine gözleri kızarmıştı. Kendisini zorla oturttukları yerden, üzerine örttükleri battaniyeyi atıp tekrar okyanusa dönmek için çırpındı genç adam. Kollarından tutuyorlar, olduğu yerde kalması için ikna etmeye çalışıp duruyorlardı ancak hiçbirini duymuyordu bile. Onun tüm benliğini, sevdiği kızın uçurumdan düşen görüntüsü ele geçirmişti ve ne vücudu ne de ruhu başka herhangi bir şey hissediyordu.

Kendisini zapt etmeye çalışan elleri bir hamlede üzerinden çekip ayağa kalktı, gözleri birer çivi gibi suya saplanmıştı. Emindi, Maite oradaydı ama dışarı çıkamıyordu. Yaralıydı, onu birinin çıkarması gerekiyordu. Bundan başka hiçbir şey şu an umursanacak değerde değildi. Arkasından duyduğu uğultulu sesleri önemsemeden suya atlamaya hazırlandı ama biri yeniden tuttu onu. Hırçın bir çocuk gibi çırpınıyordu, titreyen çenesiyle ilk kez bağırarak konuştu,

"Boğulacak anlamıyor musun? Bırak beni..."

"Timin bu konuda eğitimi var ve zaten arıyorlar, dur artık evladım. Bu suya ekipmanın olmadan girmeni göze alamam"

"O içeride!" dedi karşısında duran babasına. Aslında neler olup bittiğini tam anlamıyla kavrayamıyordu bile. Sesi kontrol edemediği şekilde hırçınlaştı, "Ekipmanı da yok baba!"

Steve acıyla gözlerini kapattı,

"Biliyorum, ama birinin daha suya girip kaybolmasına izin veremem. Hele ki sen...! Oğlum, elbette Maite'i oradan çıkaracağız ama yeni sorunlara neden olmadan. Baksana, kaç kişi dalıyor?"

Genç adam çaresiz bir sesle ağlamaklı oldu bu defa,

"Yeterince geç kaldım baba... Bu defa geç kalamam."

Steve, onun gözleri acı dolu olduğunda hiçbir zaman kolayca bakamamıştı ancak o anda bakışlarına eklenen bir şey bunu daha da zor kılıyordu. Onun acısı doğrudan Steve'in kalbine yansıyordu ve Steve bunu okyanusun kokusu gibi net, somut hissediyordu.

Ne talih! Acı bu kadar gerçek ve canlı olmasaydı, onun ortadan kaldırılması böylesine kuvvetle istenir ve tüm güçle mücadele edilir miydi?

İkisinin de önemli bir parçasını oluşturan Maite'i kurtarmak için başka bir yol bulmaya çalıştı. Gözlerini Bryant'ın acısından bir an olsun ayırmamıştı. Bu kez değil.

Yukarıdan Kath, Huntsman'a seslendiğinde Bryant babasının kontrolü altında sadece saniyeler geçirmişti.

"Hepsini bulduk Steve!"

Onun yukarı kayan dikkatini fırsat bilen Bryant kendini bir çırpıda kurtararak yeniden suya atladı. Şaşkınlıkla ona seslenen babasının ancak bir kelimesini anlayabilmişti,

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now