38* Hissetmiyor musun?

9.3K 517 24
                                    

Birlikte kahvaltıya gittik. Hayatımda kahvaltıya bu kadar özenen bir insan daha tanımamıştım. Beni almaya geldiğinde her zamanki dinç görünümünden hiçbir eksiği yoktu, aksine oldukça neşeli görünüyordu. Ona sebebini sorduğumda,

"Sabahlar beni neşelendirir" demişti.

Yüzüne baktığımda Bryant'ın kapkara olmuş yüzünü, yanıklar taşıyan kolunu, Steve'in yığılacakmış gibi olan görüntüsünü görüyordum ve yanında gülümsemek öyle zorlaşıyordu ki... Bu adam hepsini gözünü kırpmadan yapmıştı, en ufak bir pişmanlık bile duymuyordu.

İki insanın yarısını bile yiyemeyeceği kadar çeşitle doldurulmuş masaya oturur oturmaz kendimi kötü hissettim. Tüm bu şaşaanın sonunda çöpe gideceğini bilmek insanı rahatsız ediyordu. Ne zaman bir sorunla karşılaşsam yaptığım gibi bu sorun için neler yapılacağını düşünmeye başlamıştım ama Antonio yemeye başlayınca endişemin yersiz olduğunu anladım. Öyle çok yiyordu ki...

"Yemek yaşamaktır Ambra, parıltılı bir zekâ ve kuvvetli bir vücudun yolu iyi beslenmekten geçer"

"Ama mideni çökertecek kadar yersen ne vücudunu kaldırabilirsin ve ne de düşünmeye iştah bulabilirsin."

Bardağından koca bir yudum aldı.

"İyi beslenmek, midene eziyet etmekten farklı bir şey. Her vücut ihtiyacını ister."

Ağzına götürdüğü koca lokmaları izlediğimi görünce ağzındakini yutup bir kahkaha attı, peçetesiyle dudaklarını sildi.

"Benimki gördüğün gibi, tam bir canavar"

Hiçbir zaman küçük lokmalarla veya yavaş yediğimi düşünmemiştim, böylece yemeğe saatler ayırmamı engellemiş oluyordum ancak bu iş Antonio için çok daha kısa sürüyordu anlaşılan.

"Benimki de pek farklı değil" dedim. Peynirin tadının ne hoş olduğunu düşünürken Antonio düşüncelerimi böldü.

"İyi yiyorsun Ambra, işini biliyorsun"

Sesimi sadece onun duyacağı kadar alçalttım.

"Biliyor musun? Ben yemeyi...çalmaya benzetirim."

Gözlerini benimkilere kilitleyip bekledi.

"İkisi de insanı mutlu ediyor"

Geri çekilip memnun bir gülümsemeyle yaslanırken ben de kurnazca gülümsüyordum. Yani kurnazca gülümsediğimi umuyordum.

"İkisini de iyi bilen pek az kişi var" dedi. İyice neşelenmişti, bense gerçekten bir hırsız olmanın nasıl olduğunu düşünüyordum. Karşımdaki soyguncu işinden gerçekten zevk alıyordu, insanların yıllarca emek vererek elde ettiği şeyleri bir dakikada çekip almaktan rahatsızlık duymayı bırak, bununla neredeyse gurur duyuyordu. Onunla vakit geçirmek çoğu zaman keyifli oluyordu, öyle neşeli ve akıcı bir insandı ki insanı alıp götürüyordu ancak iç yüzünü bilen biri ona nasıl saygı duyabilirdi ki?

Yine de ona büyük saygı duyuyormuşum gibi davranmak zorundaydım ve öyle yapıyordum. Adımı söyleyince hemen bakıyor, bir şey anlatırken dikkatle dinliyordum. Onda da bugün her zamankinden farklı bir şeyler seziyordum, sanki daha az kahkaha atıyor ama daha sık gülümsüyordu.

Kahvaltıdan sonra beni daha önce götürdüğü at çiftliğine götürdüğünde gerçekten memnun oldum, o gün bindiğim atı önüme getirirlerken bir prenses gibi hissediyordum. Antonio elimden tutup binmeme yardımcı oldu ama kendim binmeyi tercih ederdim.

Yürümüyor olmak iyi bir şeydi, sağ ayağımın yaptığı tek şey üzengide durmakken bileğim çok daha iyi hissediyordu. Ben ne kadar iyi binici olursam olayım Antonio bu konuda da beni aşıyor, atımı koştururken onu hep ileride görüyordum. Böyle birbirimizden bağımsızca çiftlikte koşturup durduk, en son yorgun düşüp biniş alanına geri döndüğümde atı teslim edip uzaktaki banklardan birine oturdum. Gölgeli tek bankı bulduğumu sanıyordum ama bir süre sonra Antonio şık spor tişörtü içinde gülümseyerek bana doğru gelirken gölgenin çekildiğini hissettim. Gökyüzüne baktım, güneşin önünden geçmekte olan bir bulut beni aldatmıştı.

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now