39* İplere Bağlı Uçurtmalar

8.5K 524 32
                                    

-BRYANT

"Bana ikinci bir hayat verilmiş gibi hissediyorum, biten bir hayatın ardından yeniden yaşıyorum resmen. Sana da öyle olmuyor mu?"

Andrew'un tüm sıkıntı ve gerginlikten çok uzak yüzüne bakıp gülümsedim,

"Bitmek için kararsız davranmış bir hayatım var gibi bir şey hissediyorum"

Maite ve Richard çıkınca Kath de eve dönmek için ayrılmıştı. Andrew ve Emily kalmıştı ve ben bu kalanları hemen balkona çıkarmıştım. Son zamanlarda azıcık bir havasızlık bile paniklememe neden oluyordu.

"Ben midemi kaybediyordum. Düşünemiyorum bile" dedi Andrew gözlerini açarak.

"Sen miden olmadan yaşayamazsın, tıbbî boyutu bir yana."

"İroni kabiliyetine bakılırsa, hayatın pek o kadar da kararsız değilmiş dostum"

"Bu konularda hiç değildir" dedim, gülmeye çalıştım. Son bir saattir ağrım artmıştı.

Bir süre sessizce karanlığa baktıktan sonra Andrew, Emily'e dönüp gülümsedi.

"Ben artık her saniyenin kıymetini biliyorum; boş düşüncelerle, gereksiz dertlerle harcanamayacak kadar değerli bir şey bu hayat. İkinci hayatım bana eşsiz bir hediye getirdi. Neredeyse iyi ki vuruldum diyeceğim"

Emily kızgın bir kadının ses tonuyla "Andrew" dedi, "Sakın böyle bir şey söyleme"

"Afedersin"

İkinci hayatımın bana eşsiz hediyemi getirmediğini, getiremeyeceğini düşünerek ilerisi görünmeyen karanlığa doğru baktım, hâlâ yükselen alevleri görüyor gibiydim. Onlara yakalanmadan kaçmayı başardığım için olmalı, evimde bile beni kovalıyorlardı.

Her şeye rağmen babamın yüzünü gördüğümde, hayatın işte o zaman anlamlandığını hissetmiştim ve gücümü korumak için daha fazla çaba sarf etmiştim.

Sonra Maite'in yüzü bulanık bir parıltı gibi gelmişti gözlerimin önünde. İşte o zaman da gülmek geldi içimden. Ağladığını sonradan fark ettim, bana dönünce. Maite'den ne kadar beklenirse, gelip bana sarıldı. Dumanlar arasından çıkmış, nefes aldıkça is soluyan bir adam için birçok kadın ağlardı. Aslında birçok kadın, birçok şey için ağlardı bu yüzden o gözyaşlarına bir anlam vermeye çalışıp fazla üzerime alınmadım. Mantıklı olan buydu.

Yavaşça ben de sarıldım, kolum penyesine değince anî bir acıyla sızladı, yüzümü omzuna bırakıp acıdan gözlerimi yumdum. Orada öyle durdukça hızla iyileştiğimi hissediyordum. Başka hiçbir şeyin gösteremeyeceği tesiri; biri, işe yaramaz adamın tekinin bıçağıyla oluşmuş bir iz taşıyan bu iki kolun arasında buluyordum. Gülümsemesini görmedikçe asla tam güzelliğini göremeyeceğiniz bu gözlerde... Sonra o gereksiz sesi duydum;

"Kolunda yanıklar var!"

Aman ne harika. Ne harika iki şeyi müjdeledin sen arkadaşım. Kolumun yandığına mı, Maite'in koluma bakmak için hemen çekilmesine mi üzülseydim?

O çekilince ve ben yanıkların farkına varınca tüm vücudumla ağrıyı hissetmiştim ama bu benim için büyük bir sorun olmamıştı. Orada oturabildiğim için, daha ağır yaralar almadığım için şanslıydım.

"Kaybetmek çok ağır"

Emily'nin sesini duyunca şimdiye, balkona geri döndüm. Andrew'a bir daha böyle şeyler söylememesi için ders veriyor gibiydi.

"Bir daha göremeyecek bile olmak o kadar zor ki..."

Andrew, onda görmüş olduğum en derin bakışlarla onun yüzüne baktı, elini tutup kendi yanağına bastırdı.

KUM *[Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin