61* Kahve Makinesi Mi O?

5.4K 445 48
                                    

Merhaba. Bahsettiğim gibi bu bölüm, Maite'in gözünden 60. bölümün son kısmı olacaktır. Multimedyadaki parçayı, okurken veya daha sonra mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim. İyi okumalar :)

*

-MAITE

 Kaçmak için sığındığım yolun sonuna bakakaldım. Ayaklarımın altından metrelerce uzayıp giden kayalık, onu dipte yıkayan sert dalgalar... Beni bir uçuruma çıkarmış, bana ihanet etmişti.
Tuhaf bir vazgeçmişlik hissediyordum, ne etrafta kaçabilecek bir yer vardı ne de Antonio'yu etkisiz hâle getirebileceğim bir şey. Wayne'in silahı koyduğum yerde yoktu, koşarken düşürmüş olmalıydım.
Her şeyi denemiş, ellerinden kaçıp buraya kadar gelmiş ama beni getirdikleri bu yerden kaçamamıştım. Suya baktığım bir saniyede içimde her şey değişti. Sonuna kadar mücadele etmiştim ama sonu bir türlü gelmemişti. Sakin bir kendini salma, bir vazgeçme tüm bedenime yayıldı. Derin bir üzüntü duyuyordum, yeniden göremeyeceklerim için ve beni yeniden göremeyeceklerin olası gözyaşları için... Ama bu kadardı, bir uçurum ile Antonio arasında duruyordum ve uçurumun eteğine vuran dalgalar ben bu hâldeyken Antonio'dan daha öldürücüydü.

Her şeyimi; tüm oyunları, tuzakları, görevimi kaybetmiştim. Yavaşça arkama döndüm. Antonio'ya baktım, aylarımı ve hatta ömrümün son kısmını harcadığım soyguncuya... Elbette ölmek istemiyordum ama ondan bir bağışlama veya erteleme beklemiyordum, beklenemezdi de. Sadece son bir umut aramaydı bu.

Onun tanıdık, kararlı, siyah gözlerine baktım. Onu affetmeyeceğimi hissediyordum.
Onun beni affetmeyeceğini de.

Birlikte iki ay geçirmiştik, belki daha fazla. Benim için kötü huylu bir tanıdık olmuştu ama şu anda hızlı hızlı nefes alırken ve karanlık gözlerinden öfke yayılırken ondan her zamankinden çok korkuyordum. Bryant haklıydı, tüm bu zaman boyunca ondan güçlüydüm ama bugün, bugün her şey tersine dönmüştü. Bu toprak yolda koşarken bıraktığımız tozların havalandıkları yerden inen görüntüsü, Antonio'nun terden ıslanmış tişörtü, artık uzakta kalan fabrikanın soluk grisi birer birer zihnime işleniyordu.

Sonra ansızın bambaşka bir ses yankılandı,

"Maiteeee!"

Beynime bir buz parçası saplandı. Onun ipeklerin arasından gelen sesi, en son yıllar önce duymuşum gibi özlem uyandıran, yaralarımı örten bir güzellikteydi ve aynı zamanda acı doluydu.

Gözlerim onu anında buldu. Aramızdaki mesafeyi nefessiz koşuyor olmasına rağmen asla kapanmayacak gibi görünüyordu.
Elbette beni bulmuştu. Yapabildiğim son gülümsemeyi ona vererek adını mırıldandım.

'Bryant'

Ne güzel bir adı vardı. Bu kelimeyi söylemeyi diğer tüm kelimelerden çok seviyordum.
Çok uzakta olan enfes yüzünde telaşlı bir dehşet ve belirgin korku okuyordum.

Antonio'ya kaydı sonra gözlerim, kaçmasını ve beni ona bırakmasını umuyordum ama o, silahını bana doğrulttu. Silahın bu tarafından çok daha korkutucu duyulan patlama sesi duyuldu, omzumdan içeri hızla giren mermi kaslarımı ve damarlarımı parçalayarak kemiğimde durdu. Acıyla iki büklüm olarak elimi omzuma götürdüm. Gözlerim Bryant'ı buldu yeniden, Antonio'ya doğrulttuğu silahı elinde, şok olmuş vaziyette bana bakıyordu. Ayağımı yerde sabitlemeye çalıştım, görüşüm kaydı, birbirini hızla takip eden fabrika, gökyüzü, bulutların görüntüleri bir bir geçti gözlerimden. Dengemi bulmaya çalıştım ama kurşun bana kendi dengesinden çoktan vermişti. Boşluğa sırtüstü düştü bedenim, ayaklarım yerden çoktan ayrılmıştı.

Bryant'ın her yeri dolduran çığlığını duydum. Keşke beni unutabilse ve huzur verici yüzü hep olduğu gibi parlayabilseydi.

Daha önce var olduğunu bilmediğim bir hızla düşmeye başladım, kayalığa çarpmamak için kendimi suya doğru çekmeye çalıştım son anda. İşte o an her şey yavaşladı, vücudum bir beton kütlesine çarpıyor gibi kemiklerim zonklayarak yavaşça, adeta ağır çekimde suyun içine çekildi. Suyun çarparken sert olduğunu herkes bilir ama, bu derece bir sertliği kim hayal edebilirdi?

Yüzüm buz gibi suya gömülüp nefesim kesilirken aklımda dönen tek şey Bryant'ın adımı haykıran çığlığıydı.
Hala kulaklarımda çınlıyordu.

Saç diplerimi, parmak uçlarımı, tüm hücrelerimi donduran suya rağmen yanıyor gibiydim. Öyle çok seviyordum ki...

Bryant'a bunu yaptığı için, Antonio'yu asla affetmeyecektim. En azından şu birkaç dakika boyunca.

Zihnimden birbiri ardınca geçen görüntülerden birini durdurmaya çalışıp gülümsedim,

Kahve makinesi mi o?

*

Maite'in gözünden aynı an. Bunu yazmak istiyordum, umarım sıkıcı bir tekrar olmamıştır.  Söylemek istediğim birkaç şey var; biliyorum acı bir olay ancak hikâyeyi yazmaya başladığımdan beri kurgu belliydi, elbette Bryant'ın bir şekilde Maite'i kurtarması sağlanabilirdi ama böyle olması gerekiyordu. Sizden ricam, bana güvenmeniz :) İnşallah Kum'u hakkıyla bitiririz, hepinize teşekkür ederim. Yeni bölüm için bana dua edin :))

* Multimedyada Maite var :(

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now