3* Monte Carlo

27.4K 1.2K 26
                                    

Çarpıştık.

Duvara yaslanmış, silahımı belimden çıkarmıştım. Nefesimi tutmuş bekliyordum. Hızla köşeden döndüğüm an gürültüyle çarpıştık.

Düştüğüm yerden şaşkınlıkla karşıma düşen kişiye baktım;

Aman Allahım! Bu Joanne'ydi. Haftada bir gün gelip evin temizliğini yapıyordu. Korktuğum gibi Antonio veya silahlı bir haydut değildi. Fazla paranoyaya kapılmış olmalıydım.

Silahı tuttuğum elimi aceleyle arkama sakladım, neyse ki henüz kendine gelememişti.

Nasıl aklıma gelmedi, bugün cumaydı.

"Maite! " dedi şaşkınlıkla. "Sen ne zaman geldin canım?" elini yere dayayıp kalkmaya çalıştı, kalkıp elinden tuttum. Silahı halâ arkamda saklıyordum.

"Tam da şimdi" dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak. Aklım halâ az önce okuduğum başlıktaydı.

Joanne elini göğsüne koyup bir nefes verdi;

"Beni korkuttun canım" sonra elini neyse der gibi salladı

"Hadi gel, sana yemek pişirdim".

"Teşekkür ederim Joanne, hemen geliyorum" dedim, o uzaklaşırken odama çıkıp silahı sakladım. Joanne psikolog olduğumu sanıyordu ve psikologlar silah taşımaz.

Mutfağa geçmeden önce salona inip laptopın kapağını indirdim,ne olur ne olmaz.

Joanne mutfakta tabaklara çorba dolduruyordu. 40 yaşını geçmiş olmasına rağmen muhteşem bir güzelliği vardı. Arkasından yaklaşıp yanağını öptüm;

" Sen bir tanesin Joanne "

Güldü;

"Canım benim. Hadi otur bakalım"

Tabakları masaya koyup o da oturdu. İştahla yediğimi görünce yine o üzgün yüz ifadesini takındı.

Yalnız yaşadığım için ne kadar üzüldüğünden, şöyle güzel ev yemekleri yemem gerektiğinden, bana yemek yapmayı öğretmenin zamanının geldiğinden bahsetti belki onuncu defa.

"Tamam" dedim "Bir gün öğreneceğim senden, söz. "

Sonra yeni evlenen oğlunu anlatmaya başladı, önemli bir şirkette işe girmiş filan. O anlatırken ona bakıp gülümsüyordum ama biraz sonra izin isteyip koşar gibi salona geçtim. Bilgisayar ekranını kaldırdım;

"Arcuri İletişim'de şüpheli ölüm! "

Haber yaklaşık iki sene öncesine aitti, şirkette çalışan bir güvenlik görevlisi görünmez bir kaza(!) sonucu hayatını kaybetmişti. Bu durum basında şüphe uyandırmış ancak şirketin bir suçu olmadığı ispat edilmişti.

Yani diyor ki Antonio Arcuri birini öldürtmüş ve başarıyla örtbas etmişti.

Steve'in hayali gözümün önüne geldi

"...Bu gerçekten tehlikeli olacak "

O da diyor ki dikkatli olmazsan bu adam seni istediği gibi öldürebilir ve kimsenin elinden bir şey gelmez.

                                       ...

İşte başlıyoruz.

Andrew ile, gösterişli Monte Carlo otelinin karşısında bekleyen FBI minibüsüne yaslanmış; karşıyı izliyorduk. Otel de şehir gibi göz alıcıydı.

Las Vegas'a dün gece gelmiş, hazırlıkları yapmıştık. Monte Carlo'da yapılacak alışveriş bu akşam olacaktı.

Andrew ağzına ard arda tuzlu fıstık atıyor, Antonio hakkında müthiş espriler yapıp saçmalıyordu.

Ben de ona Maite'in şüpheli ölümü senaryoları anlatıyordum, gülüyorduk ama korkmuyordum diyemem ve biliyorum ki Andrew da endişeleniyordu.

Grubun otele gelmesini bekliyorduk. Yaklaşık bir saat gecikmiş olmalarına rağmen sonunda lüks bir mercedes ile geldiler.

Grup lideri Maribel Wellen arabadan ilk inen oldu, elinde kocaman pahalı bir çanta taşıyordu. Fazla büyük.

Hemen araca kırmızı üniformalı bir vale yaklaşıp anahtarı aldı.

Olduğum yerden doğruldum ;

"Hey, Richard iyi görünüyor" dedim keyifle.

Vale arabaya binince kulaklıklardan sesini duyduk,

"Araçtayım" dedi. Ve araç otoparka doğru gözden kayboldu, her köşesini arayacak olan bir ekip aşağıda onu bekliyordu.

"Hadi" dedim Andrew'a, bizi de bir görev bekliyordu.

Minibüse girdik, Kathleen göreviyle ilgili pratikler yapmakla meşguldü, Emily Steve'le birlikte teknik ekipmanla ilgileniyordu,

"Ee kimse hazır değil mi ya?" dedi Andrew.

"Hadi bakın Kath ne güzel çalışıyor "

Kathleen ona göz ucuyla bakıp elini kısacık saçına attı,

"Fazla konuşuyorsun Andrew" dedi.

Andrew omuz silkti,

"Kötü bir şey mi dedim ben şimdi Steve?" dediği gibi hafif bir kahkaha attı.

Onu tanıdığım ilk günden beri böyle haylazdı işte.

Steve tüm bu konuşmayı bitirircesine net bir tonda konuştu;

"Haydi çocuklar, hazırlanmaya başlayalım " duraksayıp Andrew'a baktı

"Hem Kath gerçekten de güzel çalışıyor"

Bu sözün üstüne kimse Andrew'un gürültülü bir kahkaha atmasını engelleyemezdi.

Yarım saat gibi bir süre sonunda otelin odalarından birindeydik.

Kathleen otelin garson kıyafetlerini giymiş, herhâlde 10 dakikadır aynaya bakıp bir yerlerini düzeltiyordu.

"Dinliyor musun Kath? " dedi Steve.

"Hı hı"

Son olarak saçını da son kez düzeltip aramıza katıldı.

Steve planın son kez üstünden geçiyordu, yan yana duran Andrew ve Emily'e baktım.

Emily boynuna mavi ipekten bir eşarp bağlıyordu, bu; aynı zamanda operasyona adını da veren buluşma şifresiydi. Grup, alıcıları bu işaretten tanıyacaktı.

Sonra Andrew'un yanında nasıl duracağını bilemeyen Emily'e; Emily'nin yanında daha canlı hareket eden Andrew'a baktım.

İçimden gülümsedim.

Bu ikisi birbirlerinden gizleyebilirlerdi ama ben anlıyordum.

Bu sırada Richard kırmızı vale üniformasıyla içeri girip başıyla selam verdi.

"Araçtan bir şey çıktı mı Richard?" dedi Steve hemen.

Richard'ın cevabı net oldu;

"Hem de nasıl ! "

"Herkes hazır olsun " dedi Steve, "Mavi ipek şimdi başlıyor."

Kanımın hareketlendiğini şimdiden hissediyordum.

                                         

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now