27* Kötücül Aşk

11.2K 582 19
                                    

"Katile ait doku örneği var mı Richard?"
Gelir gelmez hışımla bunu sormamın garipliğini ancak Richard'ın bakışlarından anladım.
Bir şaşkınlık anından sonra bir merak ânı yaşadı.
"Evet?"

Cebimden çıkardığım şeyi görünce Richard'ın gözleri büyüdü, elimden selpak poşetini yavaşça alırken,
"Bu şüpheliye mi ait?" diye sordu. Evet anlamında başımı salladım.

Laboratuvara yürürken Richard, ayrıntıları bana anlatıyordu.

"Kurbanlar kendisini tırmalamış olacak ki, katil tırnak aralarında doku kalmasın diye iki kurbanın da tırnak aralarını dikkatle temizlemişti. Ancak ikinci kurbanda atladığı ufak bir şey vardı, tırnaklardan birinde oluşan hafif kırığı fark edememiş. Bu kırığın altından doku parçası çıkacağından neredeyse emindim ve gerçekten öyleydi de."

Buna hayret ediyordum.

"Tırnak aralarını temizliyor ama üzerinden dökülen iplikçiği akıl edemiyor, neden naylon bir tulum giymedi ki? Herhangi bir tırmalanma da olmazdı."

"Bu konuda fikrim, onu yönlendirenin ona alacağı önlemleri bütünüyle anlatmamış olması"

"Çünkü Antonio, gizlenmek için kurduğu sisteme o kadar güveniyor ki yakalanmayacağından emin. Bu yüzden ona sıkı tedbirler aldırma gereği görmedi demek ki. Ama haklı da, Antonio ile bağlantısını bilmeseydik bu katili bulmamız mucize olabilirdi."

"Antonio istediği kadar rahat olabilirdi çünkü öldürme işini kendisi yapmadı, yakalanacak olan bir başkası ve kızın yakalansa bile onu ele vermeyeceğine dair bahse girerim."

"Ve karşı tarafta kimseyi bulamazsın, herkes aynı tarafta bahse girerdi."

Richard'ı izmaritten örneği alırken seyrettim. Dikkatle alıp analizlerini yaptırmak üzere laboratuvara ulaştırdı.

............................................

"Maite, şu bardağı bana uzatır mısın lütfen?"

Andrew'un acıklı hâle bürünmüş yüzünden, göstermek istediğinin aksine canlılık fışkırıyordu. Azıcık doğrulsa kolayca ulaşacağı bardağı benden istiyordu. Seni haylaz, artık iyileşmiş olan hastalığını kullanıp beni kandıramazsın.

"Artık iyisin Andrew, kendin al. Daha az önce hopayıp zıplıyordun." dedim, bunun acımasızca geldiğinin farkındayım ama benimle eğlendiğinin de farkındayım. Emily'nin de kalkıp bardağı ona vermemesi ve Andrew'a yan bir bakış atıp gülümsemesi beni temize çıkarıp doğru şeyi yaptığım konusunda rahatlattı.

"Çok zalimsin Maite" diye sızlandı Andrew, kolayca uzanıp bardağı aldı ve içindeki suyu bir dikişte bitirdi.

"İki hafta boyunca beni ilginizle şımarttınız, ne bekliyordun ki?"

"İyileşince bunları beklememeni" diye cevapladı Emily,
"Hastayken hiç istemiyordun, çok tuhafsın"
Ses tonu ciddi olmasına rağmen yüzünden neşe ve yaramazlık akıyordu. Andrew odaya göz attı, bizden başka bir de Kath vardı. Onun pencereye dönmüş telefonla konuştuğunu görünce hızla kalkıp Emily'i yanağından öptü. Emily refleksle irkilirken gözleri kocaman açılarak ona döndü,

"O zaman zaten ilgileniyordun" dedi Andrew gülerken. Emily ona eliyle yerine gitmesini işaret ederken yanakları harika bir pembeye bürünmüştü.

Hâlâ onları sadece Bryant ve ben biliyorduk, bir üçüncü kişi olmaması konusunda da hepimiz hemfikirdik. İkisinden birinin işini kaybetmesini istemiyorsak böyle olmalıydı.

Saate baktım, çıkmam ve ‘yuva’ya gitmem gerekiyordu. Ne kadar komik, sanki bir böcek veya kertenkele yuvasından bahseder gibi, yuva diyorlardı -diyorduk.

KUM *[Tamamlandı]Where stories live. Discover now