İNDİRİLEN DİN Mİ ? UYDURULAN...

Par MSD4921

31.5K 1.2K 440

Akıl, Göz Gibi, Din Bilgileri de Işık Gibidir. Göz, Işık Olmadıkça, Karanlıkta Görmez. Göz, Karanlıkta Görmed... Plus

BİSMİLLAHİRRRAHMANİRRAHİM
NAMAZIN TARİHİ
ŞİMDİ OKU... MEZARDA OKUYAMAZSIN...
FAL... BÜYÜ... KEHANET...
DÖVME
HESAP GÜNÜNÜ UNUTMAYALIM ve UNUTTURMAYALIM
ÜMMÜ ZER' HADİSİ
ÜMMET-İ MUHAMMED'İN HUSÛSİYETLERİ
ORUÇLULAR İÇİN BERÂAT
KIZ İSTEME MERASİMİ
salatı selâm
Din Kardeşlerim
Kadınlar...!
dargınlık...!
DİKKAT...ŞEHVET
→ KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KALMAZ ←
Her şeyi bilmek iyi mi ?
Peki sizin derdiniz ne .....?
!... STRES...!
BAŞ MELEKLERİN CUMA NAMAZI.
Ümmetim üç şeyi sever...!
ADAMIN (adem'in insan'ın) DİBİ.
KIYAMET ALÂMETLERİ
Ey insanlar!.
Hazret-i İbrahim, Niçin Oğlunu Kurban Etmek İstedi?
SÛİZAN
İNSANIN KADER KAT SAYISI
''Ay gönlüne doğsun, ahlarım gönlümden sana doğrulsun''
Hariciler kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır ve temel özellikleri nelerdir?
Hz. MUHAMMED VE ANNELER
Kötü Ahlak Kabir Azabına Sebep Olur...!
YEDİĞİN GİYDİĞİN HARAM OLUNCA
MEMNUN OLDUM YAŞADIĞIMA
NEDEN BAŞIMIZA BİR ÖMER GELMEZ?
EVLİLİĞİN BÖYLESİ
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
..Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
HİÇ NAMAZ KILMADAN CENNETE GİDEN ADAM
Muhiddin-i Arabî buyuruyor:
YAHUDİLERİN MAYMUN OLMALARI ?
NAMAZIN FAZILETİ
Kur-An'la ilahi aşk" islami evlilik
Gerçek Soru
AĞLA EY NEFİS!
"Yâ Kime?!"
ÎKAZ...!
İtikadî Meselelere Hiç Girmiyorum Bile!
İslâm'da Modern, Demokrat, Ilımlı Müslüman ve Aşırılık Yoktur!
Muteber Kaynak Kitaplardan Bâzıları:
Herkes Birbirini Suçluyor
İslâm Nâkil Dinidir.
Ne Yapmaya Çalışıyorlar ve Nasıl?
DİNİN NAMUSU...!
Çıplaklık Tâcizdir
FİTNE
Epeydir İnce Bir Mesele Takılıyordu Aklıma
Bismillah Şerif'in Esrarı
İslâm ve İlim
Âlimler Huyun Değişip Değişmemesi Hakkında Diyorlar ki:
Günümüz Müslümanlarının
Millî Eğitim Bakanlığından Onaylı...!
Aslında Kadın Düşmanı Filân Değilim Ama...
Şehvet ve Aşk Hastalığı !!!
Çok Eşlilik
Bir Zamanlar Yoktu İnternet
Bir Şeyi Anlatamazsınız, Anlatsanız da
Ehl-i Sünnet Âlimleri Buyuruyorlar ki:
Îmânın Gitmesine Sebep Olan Şeyler:
Tevbe Kapısı Nasıl Şeydir?"
Selâmlaşmak:
Doğru Yolda Olmak...
Bakalım Neymiş?
Kâbil'in Ateşe Tapması ve İdrîs Aleyhisselâm'ın Kıssası:
MÜBAREK ÜÇ AYLAR
Recep ay'ındaki namaz...! ve duâ
Kabir Azâbından Kurtaran Şeyler:
Hazreti Âdem Aleyhisselâm'ın Vefâtı:
Haber-i Nuh Aleyhisselâm:
Hikmet Ehli Zâtlar Buyuruyor ki:
Îmâm-ı Rabbânî Hazretleri
KADİR GECESİ
KURAN' DAN BAŞKA KAYNAK DELİL TANIMAM DİYENLER?
Kur'an ve Sünnet'e Tabi Olmak
Mİ'RÂC GECESİ
İsm-i Rahman Duâsı:
TARİKATLAR VE CEMAATLER NASIL OLUŞUR?
İbrahim Aleyhisselâm
Dört Grup İnsan Vardır.
insan dört parçadan oluşur
DUÂNIN DİNİMİZDEKİ YERİ
Hangisi acep !!!
DUÂNIN KABUL EDİLMESİNİN ŞARTLARI
İslâm Ayrı Mezhep Ayrı Değildir!!
GÜNLÜK OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN DUÂLAR
DİĞER MEŞHUR DUÂLAR
BERÂT GECESİ
Evliyânın Anılması...!
DİN NEDİR?
► Yaratılış...
► Cehennemi Merak Ediyor musunuz?
RAMAZAN AYI VE HÜKÜMLERİ
İnsanlar Dört Kısımdır...
orucu bozucak hasletler..!
Vesvese....!!!
Süleyman Aleyhisselâm
ASHÂBlN İLME TEŞVİKLERİ
Felsefi Ve Bilimsel Bir Farkindalik
KORKU!!!
KURBAN
Arefe.
SELEF/HALEF
Neyin derdindesiniz siz?
Talebe-Âlim Münazarası
Kabir Azabı ve Suali !!!
Aşure..!
İnanmak isteyene,inanıyorum diyenler dahi!
ŞİİR/ŞAİR
İNSAN...!
::BİLİNEMEZCİLİK::
KALP
Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili...!
Adalet
Resim yapmanın hükmü
ZEMAHŞERÎ
Cennetin Nimetleri
Ahlakı bozma gayretleri;
Berzâh Âlemi ve Kabir Azâbı:
Ümidin Böylesi!
Size benim vasiyetim olsun!
Keseci Kadın
Tarihte İlk Çalgı!
Cinsî münâsebette ters ilişki;
Hakîki İnsan Kimdir?
Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür
ZAMANE ALİMLERİNE (!)
Dört maddeli hadis-i şerifler
Beş maddeli hadis-i şerifler
Sekiz maddeli hadis-i şerifler
Vasiyet-i Nebi(sav)
İslâm ve İlim
Kadınlar ile Erkekler
VALLAHİ MÜRAİSİNİZ !
Cehaletin Sinsiliği
==BERAAT GECESİNE ÖZEL==
Teheccüd/1
Teheccüd/2
Teheccüd/3
KADININ ERKEK ÜZERİNDEKİ HAKLARI
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
(Dua'ma Amin Der misiniz.?)
ÖZENLE DİKKAT!!!
İtikâf-Kadir Gecesi-Fître
Kader Hakkında...
Yüzüklerin Efendileri
Yaratılış...
Ahh şu kadınlar!
MEZHEPSİZLİK BATIL BİR MEZHEPTİR
İslâmiyet'te İlk İtikad Ayrılıkları
mevdudi-seyyid kutup
*-ACİL BİLDİRİ-*
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM
İLMİMİZİ ARTTIRMALIYIZ!
TUHAF DEGİL MI?
...ILK'LERIMIZ...
KUR'AN MUSLUMANLIGI(!)
İslâm'da...
Modern, Ilımlı, Demokrat Müslüman Nedir?
TEHLİKENİN FARKINDA MISIN/IZ(!)
İslamoğlu ise Goldziher !!!
YASAKLANDIRILAN İNCİL
KUR'AN'DA İNSANIN ÖZELLİKLERİ
Zilhicce
Dua Niyaz-ı
Fani-Baki
KURBAN KESMENİN FAZİLETİ
Başarısızlığın 30 Nedeni
TESLIMIYETIN MERHAMETI"KOÇ"
INDIRILENI UYDURULANLAR
Hasta Ziyâreti Sünnettir
SON VE DE SONUÇ OLARAK
HEY GİDİ OSMANLI HEY !
BILGILENDIRME

Dâvûd-i Tâî Hazretleri:

104 3 0
Par MSD4921

Dâvûd-i Tâî Hazretleri:

Sekizinci Yüzyılda, Horasan ve Irak Taraflarında Yetişen Evliyânın Büyüklerindendir. İsmi, 'Dâvûd' Olup, Babasının İsmi, 'Nasîr'dir. Künyesi, 'Ebû Süleymân' Lakâbı, 'Sirâcüddîn'dir. Tayy Kabilesine Mensup Olduğu İçin, 'Tâî' ve 'Küfe'de Doğduğu İçin, 'Küfî' Nisbeleriyle Meşhûrdur. Aslen Horasanlıdır. Doğum Tarihi Bilinmemektedir. 781 (Hicrî 165) Senesinde, 'Bağdat'ta Vefât Etti. Kabri, Oradadır.

Çocukluğundan İtibâren İlim Öğrenmeye Başlayan Dâvûd-i Tâî, Zamanının Âlimlerinden Çeşitli İlimleri Tâhsil Etti. Tâbiînden Numan bin Sâbit, Abdülmelik bin Umeyr, Habîb bin Ebî Amre, Hamîd et-Tavîl, İsmâil bin Ebî Hâlid, Süleymân el-A'meş, Muhammed bin Abdurrahman bin Ebû Leylâ Gibi Büyüklerden Hadîs-i Şerif Dinledi.

Gençliğinde İlim Tâhsiliyle Meşgûl Olan Dâvûd-i Tâî'nin Kalbinde Dünyâya Karşı Sevgi de Vardı. Bir Gün, Ölen Bir Kimsenin Arkasından Mersiye, Ağıt Söyleyen Bir Şarkıcının Söylediği, "Hangi Güzel Yüz ki Toprak Olmadı, Hangi Tatlı Göz ki Yere Akmadı..." Beytini İşitince, Dünyâya Karşı Sevgisi Azaldı. Gençliğinde Yaptığı Bâzı Hareketlere Pişman Oldu. Kalbine Bir Ateş Düştü, Şaşkına Döndü. Derdine Çâre Bulmak İçin de Dolaştı. Bağdat'ta Bulunan, Zamanının En Büyük Âlimi Îmâm-ı A'zâm Ebû Hânîfe Hazretlerinin Huzuruna Geldi. Îmâm-ı A'zâm, Bunun Yüzünün Renginin Değiştiğini Görünce Sebebini Sordu. Dâvûd-i Tâî de, "Dünyâdan Soğudum. Bende Meydana Gelen Bu Hâli, Anlatamayacak Hâldeyim. Bu Hâlin Ne Olduğunu Okuduğum Kitaplarda Bulamıyorum. Ne Yapmamı Tavsiye Edersiniz?" Dedi. Îmâm-ı A'zâm Hazretleri Ona, İlme ve Az Konuşmaya Devam Etmesini Tavsiye Etti. Dâvûd-i Tâî, Îmâmın Gösterdiği Yolda, Dünyâya Düşkünlüğü Tamamen Terk Edip, Dinin Emir ve Yasaklarına Uymada, Harâm ve Şüphelilerden Kaçmada Örnek Olacak Şekilde İlerledi. Evine Çekildi. İnsanların Arasına Karışmadı. İbâdetlerini Hep Evinde Yaptı. Aradan Bir Müddet Geçtikten Sonra, Îmâm-ı A'zâm Hazretleri Evine Gelip, "Evde Oturup, İnsanlar Arasına Karışmamak Uygun Değildir. Talebe Arkadaşlarının Arasına Gir. Onları İyi Dinle, Fakât Hiç Konuşma, Meseleleri Çok İyi Öğren!" Buyurdu. Dâvûd-i Tâî de, "Peki Efendim!" Diyerek, Îmâm-ı Muhammed, Îmâm-ı Ebû Yûsuf, Îmâm-ı Züfer Gibi Arkadaşlarının Arasında Bir Sene Daha Derslerine Devam Etti.

Dâvûd-i Tâî Hazretleri Hem Îmâm-ı A'zâm Ebû Hânîfe Hazretlerinin Derslerine Devam Etti, Hem de Zamanındaki Tasâvvuf Ehli Velî Zâtların Sohbetlerinde Bulundu. Ayrıca, 'Silsile-i Aliyye' Adı Verilen ve İnsanlara İslâm Dininin Emir ve Yasaklarını Anlatıp, Onların Dünyâ ve Âhirette Saâdete, Kurtuluşa Ermelerine Vesile Olan Velîler Zincirinin Dördüncüsü Olan Câfer-i Sâdık Hazretlerinin Sohbetinde de Bulundu. Bir Gün Câfer-i Sâdık Hazretlerine, "Ey Peygamber Efendimizin Torunu! Kalbim Çok Karardı. Bana Nasihât Eder misiniz?" Dedi. Hazreti Câfer-i Sâdık, "Ey Dâvûd! Sen, Zamanımızın Zâhidisin, Benim Nasihâtime Ne İhtiyacın Var?" Dedi. Dâvûd-i Tâî, "Ey Rasülullah'ın Torunu! Peygamber Efendimizin Mübârek Kanını Taşıman Hasebiyle, Senin Bütün İnsanlardan Üstünlüğün Vardır. Onun İçin Hepimize Nasihât Etmen Lâzım Değil midir?" Deyince Câfer-i Sâdık Hazretleri de, "Ey Dâvûd! Kıyâmet Günü Dedem Rasülullah'ın Yakama Yapışıp, "Din-i İslâm'a Niçin Lâyıkıyla Hizmet Etmedin? İslâm'a Hizmet, İyi, Asil Bir Soya ve Nesebe Sahip Olmakla Olmaz. Bu İş, Allahû Teâlâ'nın Emirlerini Yapmak, Yasaklarından Kaçmakla Olur!" Buyurmasından Korkuyorum." Dedi. Dâvûd-i Tâî, Bu Sözleri İşitince Ağladı ve "Yâ Rabbi! Peygamberimizin Mübârek Kanını Taşımak Şerefine Kavuşan Bir Zât, Böyle Hayret İçinde Olursa, Dâvûd da Kim Oluyor ki, İbâdetlerini ve Yaptığı İşleri Beğenmesin!" Dâvûd-i Tâî Hazretleri, İbrahim Edhem Hazretleriyle de Görüşüp Sohbetinde Bulundu.

Yirmi Sene Müddetle, Îmâm-ı A'zâm Ebû Hânîfe Hazretlerinin Derslerine Devam Edip, Başta Fıkh Olmak Üzere Bütün Aklî ve Nâklî İlimleri Tahsil Eden Dâvûd-i Tâî, Yüksek Bir Âlim Oldu. Fıkıhta İctihâd Derecesine Ulaştı. Ondan İsmâil bin Aliyye, İshak es-Selûlî, Ebû Nuaym el-Fazl bin Dükeyn, Mis'ar bin Kedâm ve Pek Çok Kimse İlim Öğrenip Hadîs-i Şerif Rivâyet Etti.

İlimde Yüksek Dereceye Ulaşmış Olan Dâvûd-i Tâî, Bir Gün Îmâm-ı A'zâm Ebû Hânîfe Hazretlerinin Huzunda Bulunuyordu. Îmâm-ı A'zâm Hazretleri Ona, "Yâ Dâvûd! Bir Âleti, Yani İlmi Sağlamlaştırdık. Geriye Onunla Amel Etmek Kaldı." Buyurdu. Bu Söz Üzerine Kendi Nefsiyle Mücâdele Etmeye Başlayan Dâvûd-i Tâî Nefsine, "Hiçbir Meselede Konuşmamak Şartıyla Ebû Hânîfe'nin Meclislerine Devam Etmedikçe, Seni Uzlete Çekmem!" Dedi. Kimseyle Konuşmamak Şartıyla Bu Meclislere Devam Etti.

Dâvûd-i Tâî, Tasavvufta Habîb-i Acemî Hazretlerinin Sohbetlerine Devam Edip, Ondan Feyz Aldı. Tasavvuf Yolunda İlerleyip Evliyâlıkta Yüksek Derecelere Ulaştı. Bir Taraftan Habîb-i Acemî'nin Sohbetlerine Devam Etti, Diğer Yandan da Îmâm-ı A'zâm'ın Derslerine Devam Etti. Bir Ara Uzlete Çekildi. Dünyâyı Tamamen Terk Edip, İnsanlardan Uzaklaştı. Uzlete Çekildiğinde Kalbi Nûrlarla Doldu. Kalbinde Mârifetullah Hâsıl Olunca, Îmâm-ı A'zâm Ebû Hânîfe Hazretleri Dâvûd-i Tâî'nin Ziyâretlerine Gelmeye Başladı. Zaman Zaman Ziyâret Ederek Ona İltifâtta Bulundu. Dâvûd-i Tâî'nin Feyz Aldığı Zâtın Habîb-i Râî Olduğunu Bildiren Kaynaklar da Vardır.

Dâvûd-i Tâî, Halktan Tamamıyla Ümidini, Alâkasını Kesti. Kendisinin Küçük Bir Arazisi Vardı. Hazreti Ömer, İranlılarla Yapılan Savaşlarda Alınan Arazilerden Bir Kısmını da Onun Dedesine Vermişti. Bu Arazinin Üçte İkisini Dört Yüz Dirheme Satarak, Ömrünün Sonuna Kadar Bu Parayla Yaşadı. Hattâ Kefenini de Bu Para ile Aldı. Araziyi Sattığı Sıralarda, "Bizim Yolumuz, Parayı Saklama Yolu Değildir; İhtiyaç Sahiplerine Dağıtma Yoludur!" Diyen Arkadaşlarına, "Ben Bu Parayı, Dünyâlık Kazanma Sıkıntılarına Karşı, Başkalarına Yük Olmadan, Ölünceye Kadar Âhiret İçin Hazırlık Yapayım Diye Saklıyorum." Dedi. Evinde Hiç Durmadan, Biraz Sonra Ölecekmiş Gibi İbâdet Ederdi. Boş Şeylerle Meşgûl Olmazdı. Lüzûmsuz Bir Tek Kelime Konuşmaz, İbretsiz Bir Yere Bakmazdı.

Yemek Yerken Vakitten Tasarruf Olsun Diye Ekmeği Suyun İçine Doğrar, Çorba Gibi Yapıp Öyle Yerdi, "Çiğnemek Zamanı Uzatıyor, Bir Lokmayı Çiğnemek, Elli Âyet-i Kerîmeyi Okumama Engel Oluyor; Niçin Zamanı Zâyi Edeyim?" Derdi.

Dâvûd-i Tâî Hazretleri, O Derece Riyâzet ve Takvâ Üzere idi ki, Zaruri İhtiyaçları Dışında Evinden Çıkmamış, Ağzına Lezzet Veren Bir Nimet Koymamıştır. Güzel ve Yeni Elbiseler Giymedi. Halkın Getirdiği Yemekleri Fakirlere Bağışlayıp, Oruçlu Olduğunu Kimseye Bildirmedi. Annesi Bile Onun Oruçlu Olduğunu Bilmez, Gelen Yemekleri Yediğini Zannederdi. Kimselerden Bir Şey Kabûl Etmez, Kâr ve Kazanç Peşinde Koşmazdı. Babası Vefât Ettiğinde Kalan Mirâsı Bir Vekilharç Tutarak Ona Teslim Etti. Bu Para Çoğalarak Yirmi Miskâl Altına Ulaştı. Dâvûd-i Tâî İhtiyaçlarını Bu Paradan Karşıladığı, Hattâ İsteyenlere Ödünç Para Verdiği Gibi, Fakirlere Sadaka da Dağıtmıştı. Parası Bittiğinde Ömrünün de Tamam Olması İçin Duâ ve Niyâzda Bulunmuştu. "Ey Rabbim! Bu Mirâs Malını Bize Kâfi ve Vefâlı Kılıp, Başkasının Malına Muhtaç Etme. Malımız Sona Erince, Senin Huzuruna Yüz Akıyla Gelenlerden Olayım..." Diye Ettiği Duâ, Allahû Teâlâ Tarafından Kabûl Buyurulmuş, Hakîkâten Malı Bittiğinde Vefât Etmişti.

Bir Defasında Hacamat Yaptırarak Kan Aldırmıştı. Hacamat Yapana Bir Altın Verdi. Ona Dediler ki, "Bir Altın Vermeniz Çok Değil mi? İsrâf Etmiş Olmuyor musunuz?" O da, "Hacamatçıya Yardım Olsun Diye Verdim. Mürüvveti Olmayanın İbâdeti ve Dini Olmaz!" Dedi.

Dâvûd-i Tâî, Evinden Sadece Namaz Vakitlerinde Çıkar, Camide Namazını Kılar Kılmaz Hemen Kalkar, Aceleyle Evine Dönerdi. Bir Gün Onu Cemaâta Hızla Giderken Görüp, "Niçin Acele Ediyorsun?" Diye Sordular. O da, "Askerler Beni Bekliyorlar." Dedi. "Hani Askerler?" Diye Sordular. O da, "Mezarlıkta Bulunan Ölüler." Dedi. Camiden Çıkınca, Eve Birinden Kaçıyormuş Gibi Aceleyle Gelirdi. "İnsanlar Dünyâya Çok Bağlanıyor, Onlar ile Görüşünce, Kalbime Dünyâ Sevgisi Geliyor." Der, İnsanlarla Bir Araya Gelmemeye Çalışırdı.

Dâvûd-i Tâî'ye, "İnsanların Arasına Niçin Karışmıyorsun?" Dediler. "Kiminle Konuşayım? Akıllı Kimseler Benimle Dinî Bir Mevzuda Konuşmuyorlar Emir ve Yasaklardan Anlatmıyorlar; Yaptığım Hatâ ve Kusurlarımı Yüzüme Karşı Söylemiyorlar, Aksine Hatâlarımı Fâziletmiş Gibi Anlatıyorlar. Böyle İnsanların Bana Fayda Yerine Zararı Oluyor, Onlarla Niçin Oturayım?" Dedi.

Fudayl bin Iyâd Hazretleri, Dâvûd-i Tâî ile Ömründe İki Defa Görüşmüş ve Karşılıklı Sohbette Bulunmuştu. Bu Görüşmeleriyle Övünürdü. Bir Defasında Evin Tavanındaki Çatlağı Gördü ve Dâvûd-i Tâî'ye, "Buradan Kalk, Zirâ Tavan Çatlamış, Üzerine Yıkılacak!" Dedi. Dâvûd-i Tâî, "Ben Çok Zamandır Buradayım. Bırak Çatlağı, Tavanın Bile Farkında Değilim." Diye Cevap Verdi.

İbn-i Semmâk Hazretleri, Dâvûd-i Tâî'ye Gelip, "Bana Nasihât Et." Dedi. O da, "Öyle Gâyret Et ki, Allahû Teâlâ Seni Yasak Ettiği Yerde Görmesin, Emrettiği Yerden de Ayrılmış Bulmasın. Allahû Teâlâ'dan Hayâ Et ki, Senin O'na Yakın Olduğunu ve Senin Üzerindeki Kudretini Göz Önüne Getiresin. Dünyâya Karşı Oruçlu Ol ki, İftarın Ölüm Olsun, İnsanlardan, Aslandan Kaçar Gibi Kaç Fakât, Cemaât ile Namazı Terk Etme ve Sünnetten Ayrılma!" Buyurdu.

Birisi Kendisinden Nasihât İsteyince, "Dünyâ İçin, Dünyâda Ne Kadar Kalacaksan O Kadar; Âhiret İçin, Âhirette Ne Kadar Kalacaksan O Kadar Çalış." Dedi.

Akrabalarından Birisi, "Akrabayız; Bana Nasihât Verip Vâsiyet Ediniz." Dedi. Dâvûd-i Tâî Hazretleri Ağlamaya Başladı. Bir Müddet Sonra Kendisinde Konuşacak Hâl Buldu ve "Gece ve Gündüz, Yolculukta Bir Konak Yeri Gibidir. Dünyâ ile Âhiretin Arası Bu Kadardır. Dünyâdan, Âhirete Mutlaka Gideceğimize Göre, Oraya Hazırlanmak Lâzım. Çünkü Yolculuğun Bitmesi Yakın, Ecelin Gelmesi de Ondan Daha Aceledir. Ben Bunları Sana Söylüyorum Fakât Bu Nasihâta, Senden Çok Benim İhtiyacım Vardır." Dedi. Nasihât İsteyen Birisine, "Ölmüş Olanlar Seni Bekliyor." Dedi.

Kûfe'de Bir Cenaze Vardı. Dâvûd-i Tâî Hazretleri de Oradaydı. Kabristana Mevtâyı Defnettikten Sonra, Oradaki İnsanlar Dâvûd-i Tâî'nin Etrâfında Toplandılar, "Bize Biraz Nasihât Eder misiniz?" Dediler. O da, "Kim ki Allahû Teâlâ'nın Vaât Ettiğinden Korkarsa, Arzularına Çabuk Kavuşur. Kimin Arzuları Çoksa, Ona Bütün Azaplar Yakındır. Ey Kardeşlerim! En Büyük Sermaye, Allahû Teâlâ'nın Râzı Olduğu Bir İş ile Meşgûl Olmaktır. Kabirde Bulunanlar, Kıyâmet Kopunca Kabir Azabı Kalkacağı İçin, Kıyâmetin Çabuk Gelmesini Beklerler. Dünyâda Bulunanlar ise Kabirdekilerin Pişmanlıklarını Bilmedikleri İçin Hep Günâh İşlerler. Hâlbuki Onlar da Ölünce Dünyâda iken Neden Çok İbâdet Yapmadık Diyerek Pişman Olacaklar..." Dedi.

Bir Gün, Dâvûd-i Tâî Pazara Çıktı, Taze Hurmaları Gördü. Almak İstedi Fakât Parası Yoktu. Hurma Satıcısına, "Bana, Parasını Yarın Vermek Üzere Bir Dirhemlik Hurma Ver?" Dedi. Hurmacı da, "Veresiye Hurma Satmıyorum!" Cevabını Verdi. Biraz Sonra Satıcı, Bu Kimsenin Dâvûd-i Tâî Hazretleri Olduğunu Öğrendi; Çok Üzüldü. Hemen Dâvûd-i Tâî'nin Bulunduğu Yeri Öğrenip Yanına Geldi. İçerisinde Yüz Dirhem Bulunan Bir Kese Uzatarak, "Kusurumu Bağışlayınız, Biraz Önce Sizi Tanıyamadım. Bir Dirhemlik Hurma İstediniz, Vermemiştim. Şimdi ise Size Yüz Dirhem Hediye Ediyorum, İhtiyacınıza Harcarsınız; Lütfen Kabûl Buyurunuz." Deyince, Dâvud-i Tâî Hazretleri, "Benim Bunlara İhtiyacım Yoktur. Nefsimin İstekleri Yerine Gelecek mi Diye Tecrübe İçin Yapmıştım. Elhamdülillâh, Nefsimin İsteği Yerine Gelmedi, Bu Dünyâda Bir Dirhemlik Bile İtibârının Olmadığını Gördü." Buyurdu. Dâvûd-i Tâî Hazretleri Bir Kabrin Yanından Geçiyordu, Bir Ses İşitti, "Ben Zekât Vermedim mi? Namaz Kılmadım mı? Oruç Tutmadım mı? Falân Falân Hayırlı İşleri Yapmadım mı?" Diyordu. Bir Ses Ona Cevap Verip, "Evet, Yaptın Ey Allahû Teâlâ'nın Düşmanı! Fakât Yalnız Kalınca, Allahû Teâlâ'ya Karşı Geldin. Allahû Teâlâ'nın Seni Gördüğünü Düşünüp, O'ndan Korkmadın!" Diyordu.

Dâvûd-i Tâî Hazretleri Dünyâya Önem Vermediği Gibi, Elinde Olanları da Yetim veyâ Fakirlere Tasadduk Ederdi. Kendisi Muhtaç Hâle Gelinceye Kadar Verirdi. Kırk Sene Müddetle Bayram Günleri Hariç Oruç Tuttu. Yakınlarından Hiç Kimsenin Haberi Bile Olmadı.

Dâvûd-i Tâî, Dâima Hüzünlü Hâlde Bulunurdu. Geceleri Allahû Teâlâ'ya Yalvarır, Duâ Eder, "Yâ Rabbi! Sana Olan Korku ve Muhabbetim Bende En Büyük Dert Oldu, Öbür Dertleri Düşünecek Zaman Bırakmadı. Senin Derdin Uykumla Arama Girdi..." Der, Sabahlara Kadar Kur'an-ı Kerîm Okur, Namaz Kılar, İstiğfâr Edip Günâhlarına Pişmanlığını Dile Getirir, Gözyaşı Dökerdi.

Geceleri Feryâd Ederek Ağlar, "Ey Geceler! Bana Bu Gam Herkesten Fazladır. Bu Gam ile Uyumak Mümkün Değildir. Gecelerde Aydınlık Yolları Bulmak Mümkün iken Yollarda Kalmak Revâ mıdır? Yâ Rabbi! Beni Bundan Kurtar, İbâdetlerimde Uyanık ve Dikkatli Eyle..." Diye Duâ Ederdi.

Ebû Hâlid Der ki, "Bizim Evlerimiz Karşı Karşıya idi. Ben Gecenin Hangi Saatinde Uyansam, Dâvûd-i Tâî'nin Işıkları Yanardı. İçeriden Duâ ve Ağlama Sesleri Gelirdi. O, Geceleri Hiç Yatmazdı."

Mârûf-i Kerhî Hazretleri, "Dâvûd-i Tâî Kadar Dünyâya Değer Vermeyen ve Nazarında Dünyâ Hiç Olan Bir Başka Kimse Görmedim. Onun Nazarında Dünyânın ve Ehl-i Dünyânın Değeri Bir Sivrisineğin Kanadı Kadar Bile Değil idi." Buyurdu.

Dâvûd-i Tâî'ye Göre İlim Amel Etmek İçindi, "Amel Edilmeyen İlmin Faydası Yoktur. Bir İlim Talebesi, Ömrünü İlim Öğrenmeye Harcarsa, Nerede ve Ne Zaman Amel Etmeye Vakit Bulacak?" Buyururdu.

Rebî'i Vâsıtî, Dâvûd-i Tâî'ye Seslenerek, "Bana Nasihât Eyle!" Dedi. O da, "Dünyâ Hayatında Oruçlu Gibi Ol, Ölüm Geldiğinde Bayram Sevinci İçinde, Halktan Yırtıcı Hayvandan Kaçar Gibi Kaçıp Kendini Mesûd Kıl. Dilini Koru, Lüzûmsuz Şeylerden Kaçın, Dünyâ ile Çok Az İlgilen. Âhirete Götüreceğin Şeyler Nispetinde Dünyâ ile İlgilen." Buyurdu.

Dâvûd-i Tâî Hazretleri Çok Az Görüştüğü İnsanlardan Zaman Zaman Kendisinden Nasihât İsteyen Kimselere Şöyle Buyurmuştur:

▬ "Her Nefs, Dünyâdan Susuz Olarak Gidecektir. Ancak Allahû Teâlâ'yı Zikreden Kullar Bundan Müstesnâdır."

▬ "Uzun Emele Dalan Bir Kul, Üzerindeki Kul Borçlarını Unutur ve Tevbe Etmeyi Sonraya Bırakır. Siz Böyle Yapmayınız!"

▬ "Dünyâya Düşkün Kimsenin, İnsanlardan Ayrı Yaşamasının ve Uzlete Çekilmesinin Bir Faydası Olmaz. Dostu Allahû Teâlâ, Nasihâtçısı Kur'an-ı Kerîm Olmayan Kimse, Şüphesiz Yolu Şaşırmıştır. Onun Uzleti Uygun Değildir."

▬ "Dünyâyı Sevenler, Dünyâlıkları İçin Âhireti Terk Ediyorlar. Sen, Allahû Teâlâ'nın Emirlerini Yapabilmek İçin Dünyâyı Terk Et!"

▬ "Senin Ayıplarını Araştıran Kötü İnsanlarla Arkadaş Olma."

▬ "Hayatımda, Gece İbâdet Edenlerden Başka Hiç Kimseye İmrenmedim!"

Vefâtından Bir Gün Önce Kendisini Ziyâret Eden Zât Şöyle Anlatmıştır:

▬ "Hazreti Dâvûd'un Hastalandığını Duydum ve Ziyâretine Gittim. Hava Çok Sıcaktı. Evine Geldim, Yastık Yaptığı Bir Kerpicin Üzerine Başını Koymuş, Hem Çok Istırâp Çekiyor, Hem de Kur'an-ı Kerîm'den Cehennem Ateşi Geçen Bir Âyet-i Kerîmeyi Okuyor, Onu Durmadan Tekrarlıyordu. "Açık Havaya Çıkayım İster misin?" Dedim. Cevâben, "Hayatımda Nefsim, Bana Hiçbir İsteğini Kabûl Ettirememiştir. Nefs İçin, Böyle Bir Şey İstemekten Allahû Teâlâ'ya Sığınırım. Ben Ölünce, Şu Duvarın Arkasına Gömünüz ki, Beni Kimse Görmesin. Sağlığımda Uzlet ve Yalnızlıkta idim ve Ölünce de Öyle, Kimsenin Görmediği Bir Yerde Yatayım..." Dedi. Benimle Helâlleşti..."

Vefât Ettiği Gece, Sabaha Kadar Kur'an-ı Kerîm Okumuş, Duâ ve Zikirde Bulunmuş, Uzun Uzun Ağlamıştı. Namaz Kılarken Uzun Rükû ve Secdeler Yapmıştı. Secdeden Uzun Müddet Başını Kaldırmadığını Gören Annesi Merak Edip Yanına Vardığında, Ruhunu Hakk'a Secdede Teslim Etmiş Olduğunu Gördü.

Vefât Ettiğinde Semâdan Bir Ses, "Ey İnsanlar! Dâvûd, Allahû Teâlâ'nın Rahmetine Kavuşmuştur. Allahû Teâlâ Ondan Râzı Olmuştur." Diyordu.

Salât bin Hâkim Diyor ki, "Dâvûd-i Tâî'nin Vefât Edeceği Gece, Nur ve Çok Melekler Gördüm. "Cennet-i Âlâ, Dâvûd'un Gelişi İçin Süslenip Hazırlandı. Dâvûd Muradına Erdi."Diyorlardı. Birisi, O Gece Rüyâsında Dâvûd-i Tâî'yi Gördü, "Artık Zindandan Kurtuldum..." Diyordu. Sabah Olunca Rüyâyı Anlatmak İçin Evine Geldiğinde, Onu Vefât Etmiş Buldu. Vefât Haberi Bağdat'ta Çabuk Duyuldu. Cenazesini Taşımakla Şereflenmek İçin Binlerce İnsan Toplandı. Kabrin Başında İbn-i Semmâk, "Ey Dâvûd! Kendini Kabir Zindanına Konmadan Önce Dünyâda Hapsettin. Hesap Günü Gelmeden Önce, Sen Kendini Hesaba Çektin. Sen Geceleri İnsanlar Uyurken Uyumaz idin. İnsanlar Kaybederken, Zarar Yaparken, Sen Kazanırdın. İnsanlar Batarken, Sen Selâmette idin. Bugün Allahû Teâlâ'nın Rahmetine ve Rıdvânına Kavuşursun..." Dedi. O Sözünü Bitirince, Ebû Bekr-i Nahşebî Kalkıp, Allahû Teâlâ'ya Hamd ve Rasülullah Aleyhisselâtû Vesselâm'a Selâmdan Sonra, "Yâ Rabbi! İnsanlar Sadece Bildiklerini Söylediler. Allah'ım! Sen Onu Rahmetinle Bağışla, Onu Kendi Ameline Bırakma!" Diye Duâ Etti.

Dâvûd-i Tâî'nin Vefâtından Sonra Hâlîfeleri, Ahmed el-Antâkî, Sa'dûn-ı Mecnûn ve Yerine Vekîl Bıraktığı Mârûf-i Kerhî, Onun Tasavvuftaki Yolunu Devam Ettirdiler. İnsanlara İslâmiyet'in Emir Yasaklarını Anlatarak, Onların Dünyâ ve Âhirette Saâdete, Kurtuluşa Ermelerine Vesile Oldular.

❝Secdede Vefât Etti❞

Bir Kimse Anlatıyor, Duydum ki Dâvûd-i Tâî,

Hastalanmış Yatıyor, Hava da Güzel idi.

Ziyâret Maksadıyle, Gittiğimde Yanına,

Gördüm Koymuş Başını, Kerpiçten Yastığına.

Hem Istırâp Çekiyor, Hem Kur'an Okuyordu,

Bir Âyeti Durmadan, Hep Tekrar Ediyordu.

O Âyetin Manâsı, Şöyle idi Meâlen:

"Cehennemde Şiddetli Azap Var Ebedîyyen."

Dedim ki, "Dışarıda, Çok Güzel Hava Var,

Dışarı Çıkarayım, İsterseniz Bir Miktar."

Buyurdu ki, "Ömrümde Hiç Uymadım Kendime,

Böyle Şey İstemekten Sığınırım Rabbime,

Ölürsem Gömün Beni, Şu Duvarın Arkasına,

Görmesin Kimse Beni, Vâsiyettir Bu Sana."

Muhterem Vâlidesi, Anlatır ki Şöylece;

Oğlum, İbâdet ile Sabahladı Bir Gece.

O Gün Sabaha Kadar Namaz Kıldı Huşûyla,

Sonra da Ağlayarak, Meşgûl Oldu Duâyla.

En Son Vardı Secdeye, Bekledi Uzun Mikdâr,

Kaldıramadı Başını, Fecir Sökene Kadar.

Merak Ettim Doğrusu, Onun Bu Durumunu,

Bir de Baktım Secdede, Teslim Etmiş Ruhunu.

Vefât Ettiği Gece, Bir Ses Geldi Gâibden,

İşitti Cümle Âlem, Şöyle Diyordu Aynen:

"Bilin ki Dâvûd-i Tâî, Rabbine Kavuşmuştur,

Cennet Nimetleri, Şimdi Onun Olmuştur.

Cennetler Hazırlanıp, Süslendiler Hep Ona,

Ne Mutlu Dâvûd'a ki, Tam Vardı Murâdına."

Onun Cenazesini, Taşımak Gâyesiyle,

Binlerce Kişi Gelip Ağladı Gözyaşıyle.

Hazreti İbn-i Semmâk, Gelip Cenazesine,

Şu Tarihî Sözleri, Söyledi Kendisine:

"Zaten Ölü Gibiydin, Sen Ecelin Gelmeden,

Görmüştün Hesabını, Hesaba Çekilmeden."

Sen Onun Hürmetine, Affeyle Yâ Rabb Bizi,

Âhiret Derdi ile Dertlendir Hepimizi.

❝Hesaptan Kurtuluş Yoktur❞

Bir Gün, Hâlîfe Hârûn Reşîd, Ebû Yûsuf'a, "Beni, Dâvûd'un Yanına Götür. Onu Ziyâret Edeceğim. Nasihât İsteyip, Duâsını Alacağım." Dedi. Bunun İçin Kalkıp Dâvûd'un Evine Gittiler. İçeri Girmek İçin İzin İstediler Fakât İçeri Girmeye İzin Alamadılar. Annesine Ricâ Ettiler. Annesi Oğluna, "Evlâdım, Müsaâde Et de İçeri Girsinler." Deyince O, "Anneciğim Dünyâ Ehli ile Benim Ne İşim Vardır? Onları Görünce, Dünyâyı Hatırlıyor, Âhireti Unutuyorum. Bunun İçin Beni Mazûr Gör." Dedi. Annesi Tekrar Ricâ Edince Kırmadı, "Ey Benim Allah'ım; Annenin Hakkını Gözet, Zirâ Onun Rızâsı Benim Rızâmdır Buyurduğun İçin Kapıyı Açıyorum." Dedi. Hâlîfe Hârûn Reşîd ile Îmâm-ı Ebû Yûsuf İçeri Girdiler. Dâvûd-i Tâî ile Müsâfeha Yaptılar. Hârûn Reşîd'in Elini Tutunca, Onun Ellerinin Nâzik Bir El Olduğunu Belirtti ve "Ey Hâlîfe! Bunca Zaman Ömür ve Saltânat Sürdün. İnsanlara Hükmettin. Sakın Zulme Meyletme, Zirâ Hesaptan Kurtuluş Yoktur!" Buyurdu.

Dâvûd-i Tâî'nin Bu Tesirli Sohbetini Dinleyen Hâlîfe, Kendinden Geçip Gözyaşları Döktü. Duâsını İstedi. Duâdan Sonra Bir Kese Altın Verdi ve "Kendi Öz Malımdandır ve Helâldir; Alınız." Dedi. Hâlîfenin Hediyesini ve Ricâsını Kabûl Etmeyen Dâvûd-i Tâî, "Size Mübârek Olsun. Bizim Böyle Şeylere İhtiyacımız Yoktur. Babamdan Kalan Mal ve Mülk Satıldığında, Elime Geçen Altınlar Bize Yeter. Rabbim O Paralar Bittiğinde İşimizi Bitirip, Bizi Başkalarına Muhtaç Kılmasın. O, Kendisine Yapılan Duâları Reddetmez. İzzet-i Hakkı İçin, Kabûl Eder." Buyurdu.

Hârûn Reşîd ve Îmâm-ı Ebû Yûsuf Keseyi Alıp Gittiler. Dâvûd-i Tâî'nin Vekilharcına Giderek Parasının Miktarını Sordular. Vekilharcın Bildirdiği Miktarı Hesap Ettiler. Bu Ölçüye Göre Parası Hesap Edildiğinde, Şeyhin Vefât Edeceği Günü Buldular. Nâkledilir ki, Hesap Edilen Gün Geldiğinde, Îmâm-ı Ebû Yûsuf, "Gidin Bakın, Bugün Dâvûd-i Tâî Vefât Etmiştir." Buyurdu. Gidip Baktıkları Zaman Vefât Ettiğini Öğrendiler. Îmâm-ı Ebû Yûsuf Onun Hakkında, "Duâsı Makbûldür. Allahû Teâlâ'nın İndinde Yeri Seçilmişlerin Yanıdır." Buyurdu. Biraz Sonra Haberci, Dâvûd-i Tâî'nin Ölüm Haberini Getirdi.

❝Aslandan Kaçar Gibi❞

Dâvûd-i Tâî, Dünyâ Malına Asla Kıymet Vermezdi. Vefâtından Önce Ziyâret Edenler Yastığının Kerpiç, Yiyeceğinin Bir Çanak Suya Batırılmış Kuru Ekmekten İbâret Olduğunu Görmüşlerdi. Dünyâ Hakkında Şöyle Buyururdu, "Eğer Selâmette Olayım Dersen, Dünyâya, "Haydi, Sana Selâm Olsun!" Diyerek Vedâ Et. Eğer Kerâmet İstersen Âhirete, "Sen Nazarımda Ölü Gibisin!" Diyerek Cenazesini Kılmak Üzere Tekbir Al ve Allahû Teâlâ'yı Dileyen Tasavvuf Yolcusunun Alâmeti, Dünyâya Rağbet Etmemek, Dünyâdan Zaruret Miktarıyla Yetinmek, Fazlasını Arayıp Sormamaktır ve Yükün, Uzun Yola Çıkacak Birinin Ağırlığı Kadar Olsun. Sakın Bundan Fazla Dünyâlığı Kalbinize Yerleştirmeyin ve Ey İnsanlar! Dünyâyı İsteyenler, Nefislerinin İsteklerine Karşı Acelecidir. Dünyâ Hesabıyla Bedenlerini Yorarlar. Hâlbuki Dünyâya Rağbet, Dünyâ ve Âhirette Yorgunluktan Başka Bir Şey Değildir. Zâhidlik ise Dünyâda ve Âhirette Rahatlıktır. Öyle ise Aslandan Kaçar Gibi Dünyâyı İsteyen İnsanlardan Kaçmalıdır..."

❝Ne İçin Şerefliydi❞

"Hangi Güzel Yüz ki, Toprak Olmadı?

Hangi Tatlı Göz ki, Yere Akmadı?"

Bir Şarkıcı Kadından, Duyunca Bu Sözleri,

Hidâyete Gelerek, Yaşla Doldu Gözleri.

ve Îmâm-ı A'zâm'ın, Hânesine Giderek,

Anlattı Bu Hâlini, Çok Teâccüb Ederek.

Dedi ki, "Ey Efendim, Bir Söz Duydum Birazdan,

Şuûrum Altüst Oldu, Soğudum Bu Dünyâdan.

Hidâyete Gelmeme, Sebep Oldu Bu Şiir,

Bu Fakire, Şu Ânda Nasihâtınız Nedir?"

Îmâm'ın Emri ile Öğrendi Din İlmini,

ve İlmine Göre de, Düzeltti Her Hâlini.

Sonra da, Öyle Kavî, Sarıldı ki İslâm'a,

Örnek Oldu Hayatı, Bilcümle Müslüman'a.

Geldi Bir Gün Câfer-i Sâdık'ın Huzuruna,

Dedi ki, "Bir Nasihât, Eyleyin Lütfen Bana."

Buyurdu ki, "Ey Dâvûd, Zâhidisin Zamanın,

Benim Nasihâtime, Var mı ki İhtiyacın?"

Dedi ki, "Sen Rasülun, Torunusun Bir Kere,

ve Mübârek Kanından, Taşıyorsun Bir Zerre.

Bu Yüzden Var Elbette, Bizlere Üstünlüğün,

Senin Nasihâtine, Muhtaçtır Herkes Bugün."

Buyurdu, "Korkum Şu ki, Mahşer Günü Peygamber,

Bana Şöyle Bir Bakıp Buyurursa, "Ey Câfer!

Sen, Evlâdım Olarak, Böyle mi Olacaktın?

ve Benim Sünnetime, Böyle mi Uyacaktın?"

Dâvûd Bunu Duyunca, Başladı Ağlamaya,

Uğraştı Sırf Kalbini, Allah'a Bağlamaya.

İnzivâya Çekilir, Sever idi Uzleti,

Buna Rağmen Cihâna, Yayılmıştı Şöhreti.

Sordular Sebebini, Devrin Âlimlerinden:

"Dâvûd, Uzlette iken, Bu Şöhreti Nereden?"

Dediler ki, "Kalbinde, Sırf Allah Vardır Onun,

Yani Allah'tan Başka, Kimsesi Yok Dâvûd'un.

Mahlûktan Yüz Çevirip, Kul, Dönerse Rabbine,

Öyle Şeref Bulur ki, Akıl Ermez Hâline."

Bir Gece Otururken Hânesinin Damında,

Allah'ın Kudretini, Tefekkürü Ânında,

Başladı Ağlamağa, Rabbini Düşünerek,

Düştü Komşu Damına, Kendisinden Geçerek.

O Zât Sesi Duyunca Bacaya Çıktı Birden,

Onu Görüp Dedi ki, "Sen mi Düştün Deminden?"

Buyurdu ki, "Tefekkür, Ediyordum Rabbimi,

Bayılmışım ve Sonra, Burada Buldum Kendimi."

Su İçine Doğrayıp, Yerdi Hep Yavan Ekmek,

Nefsi Azmasın Diye, Yemezdi Yağlı Yemek.

Bir Gün Bâzı Dostları Dediler, "Zaîfsiniz,

Size Yağlı Bir Yemek, Getirsek Yer misiniz?"

"Evet..." Dediği İçin, Getirdiler Önüne,

Lâkin Biraz Düşünüp, Yemedi Ondan Yine.

Dedi, "Filân Kimsenin, Nasıldır Yetimleri?

Alıp Ona Götürün, Bu Nefis Yemekleri."


Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

12.6K 1.2K 36
Garip bir dünya döngüsündeyim. Ey hayal bana neler sunduğunu bilmem ama sunduğun her neyse enfes bir lezzeti var
243K 11.6K 92
▪︎ Yarı Texting | Yazışmalar azdır. Sude: Madem öyle neden beni seviyorsun? Sevilmeyi hak edecek biri gibi durmuyorum? Anonim: Özünde iyi birisin, sa...
1.3M 92.5K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...
2.9K 15 1
"Gülsitân-ı dehre geldik renk yok bû kalmamış."