(Bölüm 41)

9.4K 1K 213
                                    

Senden Gidemiyorum artık raflarda, gördünüz mü?☺️

Bölüme yorumlarınızı ve yıldızınızı eksik etmezseniz sevinirim, her yazar gibi yazdıklarıma geri dönüş almak mutlu ediyor. Yazarınızı mutlu etmek istemez misiniz?☺️

*****

Yiğit'ten güzel haberi alan Alya, sevinçten adeta havalara uçacaktı. Gecenin bir yarısı yatağında uzanmış, kulağında telefon ve yüzünde hülyalı bir ifadeyle genç adamla konuşuyordu. Nihayet telefonu kapattıklarında ikisinin de dudaklarında tatlı bir tebessüm vardı. Genç kadın uzun süre mutluluk ve özlem karışımı bir duyguyla uyuyamadı, sağdan sola, soldan sağa dönerken kocasının sıcaklığını aradı. Son birkaç gündür yaşadığı olağanüstü anlar tek tek gözlerinin önünden geçerken farkına varmadan derin bir iç çekti. Hayata tekrar umutla bakıyor ve geleceğe dair planlar yapıyordu. Bu seferkiler öncekinden tamamen farklıydı. Ne nefret ne de intikama dair şeyler vardı. Kapalı göz kapaklarının ardından Kuzguncuk'ta, bahçe içinde bir ev hayal etti; içinde kendisinin ve sevdiği erkeğin olduğu. Sonra evin odalarını tek tek düşünmeye başladı, Yiğit'le birlikte dekore ettiklerini... Derken o odaları çocuk sesleri doldurdu, bir kuş cıvıltısı gibi her tarafta yankılanan, yaşama sevinci veren sesler... Hayalinin tam burasında telaşla gözlerini açtı, kalbi yerinden çıkacakmışçasına bir hızla atarken, "Yavaş ol Alya!" dedi kendi kendisine. "Daha dün bir, bugün iki! Hemen yeniyetme aşıklar gibi çocuk hayalleri kurmaya başladın! Hem belki adam istemiyor?" Son söylediği cümle yüzünün asılmasına neden oldu, kalbi üzüntüyle sıkışmıştı. O ana kadar çocuk sahibi olmak isteyip istemediğini hiç düşünmemişti. Ya da olmayacağını düşünmüştü. Ne evlenmeye ne de bir aile kurmaya dair isteği vardı. Ama şimdi, evet şimdi bunları tüm kalbiyle istiyordu; onunla, sevdiği erkekle birlikte! Derken aklına gelen düşünceyle kaşları çatıldı, sanki yanmışçasına yattığı yerden fırlarken, "Aman Tanrım!" diye haykırdı. Eli heyecanla göğsüne gitmiş, kalbinin yerinden fırlamasını engellemek istermişçesine sol yanına bastırıp duruyordu. Odanın ortasında deli gibi dolanırken mırıldanıp duruyordu. "Olabilir mi Allah'ım? Hamile kalmış olabilir miyim?"

Hamile! Bu kelime dudaklarından döküldüğü an olduğu yerde, "Zınk!" diye durdu. "Hamile!" Sözcük, bu sefer daha yüksek sesle çıkmıştı ağzından. Yiğit'i baştan çıkarmaya o kadar konsantre olmuştu ki ne önlem almayı ne de sonuçlarını düşünmüştü. Genç adamın da kendisini tecrübeli sandığı için böyle bir şeyi aklına getirmediğini tahmin ediyordu. Ama ya sonra? Evet, bakire olduğunu anladıktan sonra o da en ufak bir tedbir almamış ve bunu konuşmamışlardı bile. Gerçi arzudan ikisinin de gözü kör olduğundan bunu akıl edememeleri normal karşılanabilirdi. Peki, hamile kalmışsa ne yapacaklardı? Soruyla birlikte yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu, gözleri mutlulukla ışıldarken coşkun bir sesle sanki birilerine tebliğ ediyormuşçasına konuştu. "Tabii ki doğuracağım! O bizim bebeğimiz, aşkımızın meyvesi olacak!"

O gece yatağa ayrı bir mutluluk ve umutla gitti genç kadın. İkisine ait minik bir varlığın bedeninde filizlenme ihtimali ona öyle bir yaşama sevinci vermişti ki sabahı zor etti. Kahvaltısını yapıp evden fırlamadan önce dadısına sarılıp kuru yanaklarından şapır şupur öpmüştü. Onun taşkın halini Yiğit'e veren yaşlı kadın, "Aşk insanı böyle delirtiyor işte!" demişti onun koşarak gidişine bakarken.

Gerçekten aşk insanı delirtiyordu, Alya'nın üzerindeki etkisi tam da bu şekildeydi zira. Uyanır uyanmaz, genç adama romantik bir günaydın mesajı atmış ve, "Seni seviyorum kocacığım," derken bir sürü kalp emojisi göndermişti. Yiğit, yüzünde tebessümle aynı şekilde bir sürü kalp emojisiyle cevap vermişti. Henüz, o çok önemli cümlelere, "Aşığım ve seni seviyorum" itiraflarına hazır değildi.

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin